| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 02.12.2025 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisinin hafta sonu gerçekleşen 39'uncu Olağan Kurultayı'nda yeniden Genel Başkan seçilen Sayın Özgür Özel'i, Genel Başkanı ve yönetim kadrolarını kutluyorum. İnşallah, ülkemiz ve demokrasimiz için hayırlı uğurlu olur.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Teşekkür ederiz.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bugün vatan şairimiz Namık Kemal'in ölüm yıl dönümü; kendisi istibdada karşı mücadele eden, düşünce dünyamızın önemli fikir adamlarındandı, aynı zamanda da bir mücadele adamıydı. Bu büyük fikir adamımızı, şairimizi, yazarımızı rahmet, minnet ve saygıyla bir kez daha anıyorum.
Milletvekili olarak, bu ülkenin bir vatandaşı olarak, siyasetçi olarak, insan olarak ama özellikle bir politikacı, siyasetçi olarak herhâlde hepimize düşen en önemli görev, bu ülkede hukukun, yargının adil, eşit, tarafsız ve bağımsız bir şekilde hareket ettiğinin takipçisi olmak ve bunu mümkün olduğu kadar kontrol etmek, bir aksaklık varsa da gündeme getirmek hepimizin sorumluluğu.
Ben, bu çerçevede geçtiğimiz hafta Silivri'deydim. Ekrem İmamoğlu, Fatih Altaylı, Tayfun Kahraman, Ali Sukas; ondan önceki haftalar Buğra Gökce ve daha birçok tutukluyu ziyaret ettim. Bu arada iki yüz gündür tutuklu olan Furkan Karabay, bir başka gazeteci, bugün de mahkemesi var. Eğer bugün tahliye edilmezse önümüzdeki süreçte inşallah onu da ziyaret edeceğim.
Bakın, hepsiyle ilgili birkaç cümle kuracağım ama Tayfun Kahraman'la alakalı konuyu ayrı bir yere koymak lazım. Ayrı bir hukuk garabeti yaşanıyor, buraya ayrı bir başlık açmak istiyorum çünkü hukuk tarihimizde görülmemiş bir iş yapılıyor. Anayasa Mahkemesinin esastan bozduğu kararı ağır ceza mahkemeleri, 2 mahkeme tanımıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorundasınız. Bir vatandaş olarak mahkeme bir karar verdiğinde itirazımız varsa takip ettiğimiz bir silsile var. Bireysel başvuru hakkı verilmiş "Anayasa Mahkemesine başvurun." denmiş, olmadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyorsunuz, oradan çıkacak kararlar da bizler için bağlayıcı durumda alıyor ama iktidar, Hükûmet bunu tanımıyor. Nereye gideceğiz arkadaşlar? Ne yapacağız? Herkes kendi hukukunu mu yaratacak bu ülkede? Bakın, bu kabul edilemez bir yaklaşımdır. Tayfun Kahraman bir MS hastası; eşi Meriç, kızı Vera dimdik bu sürece karşı ayakta duruyorlar. İstediğiniz kararı siyasi doğrultuya göre uygulama inisiyatifini alamazsınız. Bu, tam anlamıyla bir hukuk garabetidir.
Şimdi, sağ olsun Hasan Bey bir not iletti; Furkan arkadaşımız da tahliye edilmiş, ziyaret etmemize gerek kalmadı; bundan da duyduğum memnuniyeti ifade etmiş olayım.
Fatih Altaylı'yla ilgili verilen karar doğrudan şahsi bir cezalandırmanın yaşandığı net bir gösterge. Türkiye'nin en çok izlenen gazetecisi, gündemi belirliyor. Kendisi karardan dolayı elbette ki tepkili ancak vakur ve azimli. Onun süreci de hukuk garabetiyle dolu, dört yıl iki ay hapis cezası. Soruyorum, vicdanınıza dönün ve sorun: Fatih Altaylı gerçekten bu cezayı hak etti mi? Ya, ana muhalefet partisinin lideri linç edilmeye kalkıldı bu ülkede, Fatih Altaylı'ya verilen ceza verilmedi ya, tutuklu bile kalmadılar doğru dürüst.
Ekrem İmamoğlu, onlarca dava var. Bakın, kimsenin yargılanması noktasında bir sıkıntısı, sorunu olduğunu da düşünmüyorum; bizim de yok, Ekrem İmamoğlu'nun da emin olun ki yok. Ancak bunu bir intikam savaşına çevirirseniz, yargılanmasını bu mekanizmaya, bu cezalandırma aracına çevirirseniz orada herkes "Dur!" demek zorunda. Bilirkişiler değişmiş, hâkimlerin yerleri değiştiriliyor, istinaf heyet üyelerinin görev yerleri değiştiriliyor ve birçok hüküm çoktan verilmiş, buna uyacak âdeta hâkim aranıyor. Baktığınız, dinlediğiniz zaman mevzunun özeti budur.
Ali Sukas, Kadriye Kasapoğlu, Buğra Gökce... Bir hukuk devletinde olmaması gereken ne kadar durum varsa hepsi oluyor. Merkez Bankası Başkan Yardımcısı korkunç yolsuzluklarla suçlanıyor ama bırakılıyor ve tutuksuz yargılanıyor. Yargının herkese eşit ve adil bir şekilde uygulanması gerekliliğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Bu süreçler yargıya olan güvene çok büyük zarar veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bunu size hep hatırlatacağız değerli AK PARTİ milletvekilleri: Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar.
Geçtiğimiz hafta iki ziyaret oldu; ikisi de neden yapıldı, ne amaçlandı belli değil. Biz misafirperver bir ülkeyiz, gelene git demek bizim kültürümüzde yoktur ancak gerek Papa ziyaretinde gerekse Barzani ziyaretinde aydınlatılması gereken noktalar var. Papa'nın ziyareti tamamen bir ekümenlik amacının gölgesinde gerçekleşti. Uzun bir süredir Amerika Büyükelçisi başta olmak üzere bir ekümenlik kavgası sürdürülüyor. Bunu en net olarak Amerikan Büyükelçisi şöyle ifade etti: "Hedefimiz Eylül 2026'da Heybeliada Ruhban Okulunu yeniden açmak. Bu konu hem Başkan Trump hem de Başkan Erdoğan için son derece önemli." Kim söylüyor bunu? Amerikan Büyükelçisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Fener Rum Patriği'yle ilgili İtalyan Büyükelçisinin söylediği sözler var, Amerikan Büyükelçisinin söylediği sözleri söyledik, bunlarla ilgili Dışişleri Bakanına soru önergesi verdik, hiçbiri cevaplanmadı ve bu tartışmaların gölgesinde Papa geliyor, ülkemizi ziyaret ediyor. Daha önce de Papalar geldi, 5 kere, 6 kere geldi, ziyaret etti ama hiçbiri bu kadar tartışılmadı. Buradaki asıl sorumlu iktidardır. Öyle gözüküyor ki bir talepte bulunmuş, iktidar da ne istiyorsa hepsini yapmış, yerine getirmiş.
Barzani konusu: Hiçbir devlet protokolü vasfı olmayan bir kişiden bahsediyoruz. Bunu iki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı da ayrı ayrı ifade ettiler. Bakın, biz söyleyince belki duymuyorsunuz, Cumhur İttifakı ortağı Sayın Bahçeli bu konuyla ilgili net bir açıklama yaptı, dedi ki: "Vatan topraklarımızda yabancı üniformalı askerlerin uzun namlulu silahla ortalıkta dolaşmaları tek kelimeyle büyük bir rezalettir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, son kez...
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - "Türkiye Cumhuriyetinin, vakarına, saygınlığına, tarihî itibarına ve egemen vasfına taammüden saldırıdır." Biz sıkıntımızı, burada gördüğümüz rahatsızlıkları söylüyoruz, bunu ittifak ortağınız da söylüyor. Bunun sorumlusu kim? Kim izin verdi? Sorumlu nerede arkadaşlar? Sizin bilginiz yok muydu bu ziyaretten? E, vardı. Peki, vardıysa bütün bunlara nasıl müsaade ettiniz? Bunların cevaplanmasını istiyoruz.
Son olarak da 2026 bütçesi Komisyonda görüşüldü, bitti, önümüzdeki hafta Genel Kurula gelecek. Bir rahatsızlığımı buradan ifade etmek istiyorum: Cumhurbaşkanlığı bütçesine Komisyonda gittim, katıldım. Her sene olduğu gibi Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı ve İletişim Başkanı gelip bütçelerini savunmaya tenezzül etmediler. Komisyonda da sordum, burada size de soruyorum: Şayet Cumhurbaşkanı...
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Son, selamlayıp bitiriyorum Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Yok, süre vermiyoruz.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum, o zaman kayıtlara geçsin.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son bir kez süre verin.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Milletin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe görüşmelerine tenezzül edip katılmayan bu kişiler yardımcılarını yolluyorlar, Cumhurbaşkanı çağırdığında aynı cüreti gösterebiliyorlar mı? Cumhurbaşkanı Diyanet İşleri Başkanına dese ki: "Gel, şu bütçeyle ilgili bana bir açıklama yap." Diyanet İşleri Başkanı "İşim var, sana yardımcımı yollayım." diyebilecek mi? Ama bunu, bu milletin iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisine yapan zihniyeti, bu duruşu kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.