GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:02.12.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bu yasama döneminde Anayasa'ya aykırı, kanuna aykırı, devlet teamüllerine aykırı, kısaca her şeyi yok sayan bir dönem yaşıyor sanki. Görmediklerimizi görüp duymadıklarınızı duyuyoruz. Mesela, Türk Ceza Kanunu'nca ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmış bir terörsistbaşı devletle, yüce Türkiye Büyük Millet Meclisiyle eşitleniyor. Bu bebek katilinin ayağına gidiliyor, bunun için de yapılmadık gayrihukuki bir iş kalmıyor. Mesela, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güvenlik güçlerinin, en önemlisi de Türk milletinin kırk yıldır verdiği destansı mücadele sonucundaki başarı bu teröristbaşına atfedilmeye çalışılıyor, Türk ordusuna aşağılık iftiralar atılıyor, her gün bir hainin, bir hadsizin, bir Türkiye Cumhuriyeti düşmanın açıklamaları boy boy meydanlarda uçuşuyor. Bir yandan Papa geliyor "Bu ülke Hıristiyanlığın kökleriyle ayrılmaz biçimde bağlıdır." diyor, diğer yandan da Mesud Barzani geliyor "Evine hoş geldin, bu topraklar senindir." deniyor. Neler oluyor? İznik'in bin yedi yüz yıl sonra konsül hafızasına açılması, Patrikhanenin ekümeniklik iddialarının meşruiyet kazanması, 28 Kasım İznik'in kurtuluş günü ve 27 Kasım Haçlı Seferi başlangıç tarihinin bilinçli çakıştırılması, Türkiye'nin kutsal sembollerinin protokole dekor yapılması; tesadüf mü bunların hepsi? Barzani'nin Cizre'de düzenlenen sempozyuma katılışı esnasındaki görüntüler ve ona yapılan güzellemeler tesadüf mü, hukuka uygun mu? Bununla birlikte, açık kaynak haberlerine istinaden taktik kamuflajlı ve uzun namlulu silahları ellerinde olan peşmerge tarafından hangi hukuka göre ve ne tür bir yetki gereğince anılan bu şahıs Türkiye Cumhuriyeti egemenlik alanında korunmuştur? Yetkililerden bu konuda açıklama bekliyoruz. Ayrıca, Barzani'nin konuşmasında, tırnak içinde, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan'a teşekkür ederek başlaması Türkiye Cumhuriyeti'nin başının adının bir bebek katiliyle yan yana getirilmesi ne Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak ne de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak benim kabul edeceğim bir şey değildir, bilmiyorum siz ne kadar kabul edebiliyorsunuz.

Tüm bu olanların yanında bir de bakıyoruz küçük yatırımcının büyük yatırımcıyla eşit şartlarda işlem yapabildiği, şirketlerin piyasa değerinin söylentilerle değil, objektif haberler, mali tablolar ve ekonomik veriler doğrultusunda belirlendiği, güven esaslı bir finansal piyasa olması gereken borsada, Borsa İstanbul'da son bir aydır her gün bir operasyonun haberi duyuyoruz. Sayın milletvekilleri, bu operasyonlar bir kaç hisse senedi ya da fon meselesi değil, ekonomide adalet, devletin denetim gücü ve küçük yatırımcının nasıl korunamadığının açıkça bir sonucudur. Sermaye piyasaları, sadece büyük yatırımcıların, fonların ve spekülatörlerin olduğu bir alan değil, emeklinin, işçinin, öğretmenin, esnafın da umududur. Artık, borsa Türkiye'de küçük yatırımcının sofrasındaki ekmeğe kadar uzanan bir alan hâline gelmiştir. Ancak, ne yazık ki son dönemde artan manipülasyon iddiaları, geciken denetimler piyasaya zamanında müdahale edilememesi ve kamu otoritesinin çelişkili açıklamaları bu piyasalara umut değil, maalesef bataklık hâline getirmiştir. Bakınız, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu piyasanın güvenilir, şeffaf, adil ve rekabetçi olmasını açıkça emretmektedir ama gelinen noktada özellikle Borsa İstanbul üzerinden yapılan bazı işlemler yatırımcının değil, organize yapıların kazandığı bir düzene dönüşmüş durumdadır. Havuz tekniği, kendinden kendine işlem, taban-tavan oyunu, sosyal medya üzerinden organize yönlendirmeler gibi yöntemlerle binlerce vatandaş mağdur edilmiştir. Daha da vahimi şudur: Sermaye Piyasası Kurulu Başkanının kamuoyuna yansıyan ifadeleri fonlar üzerinden geçmişte yapılan denetimsizlikleri âdeta itiraf eder niteliktedir. Ne demişti Başkan: "Manipülasyon bugünlerde çok konuşulan bir durum, biz aslında fonlara her zaman çok kıymet verdik, manipülasyonda kullanılması bizi üzüyor. Orada tedbirli davranıyorduk ama gördüğümüz şu ki geldiğimiz noktada özellikle portföy yöneticilerine çok büyük sorumluluk düşüyor." Soruyoruz: Madem bu bilgiler vardı, neden zamanında harekete geçilmedi, neden küçük yatırımcının zararı büyürken müdahale edilmedi, neden denetim mekanizmaları ancak kamuoyu baskısı olunca devreye sokuldu? Bu, suça ortak olmak, suçu örtmek değil midir? Bugün, borsa, sadece ekonomik bir alan değil, aynı zamanda toplumsal güvenin de aynasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun devam edin.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Devamla) - Burada yaşanan her bir denetimsizlik yalnızca yatırımcıyı değil ülkenin finansman kapasitesini, yabancı yatırımcı güvenini veya sektördeki üretimi de doğrudan etkilemektedir. Güven çöktüğü anda sermaye kaçar, yatırımlar durur, istihdam daralır. Bu nedenle diyoruz ki: Sermaye piyasalarında, kimlerin, hangi zamanlarda, hangi uyarılara rağmen işlemlere göz yumduğu araştırılmalıdır. Fonlar üzerinden yapılan işlemler bağımsız denetime tabii tutulmalıdır. SPK'nın geçmiş dönemdeki denetim performansı, gecikmelerin gerekçeleri ve sorumluları açıkça ortaya konulmalıdır. Bu nedenle, tüm siyasi partilere çağrımızdır: Gelin, bu konuyu siyasetin çekişmelerine kurban etmeyelim; gelin, küçük yatırımcının hakkını, Türkiye'nin finansal itibarını birlikte koruyalım.

Meclis araştırması önergemize destek verin; yatırımcıyı korumayan bir piyasa eninde sonunda devleti de zayıflatır; biz buna razı değiliz diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)