| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 02.12.2025 |
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 7'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sunulan teklifle "emlak vergisi değerinden az olmamak üzere beyan edilen devir ve iktisap bedeli" şeklinde netleştirilmesi öngörülmektedir. Böylece, tapu harcı matrahında emlak vergisi değeri alt sınırının vurgulanması ve gerçek bedelin beyan edilmemesi hâlinde uygulanacak cezanın ağırlaştırılması amaçlanmaktadır. Gayrimenkul devir ve iktisaplarında beyan edilen bedellerin çoğu zaman emlak vergisi değerinden farklılaştığı ve gerçek satış bedellerinin daha yüksek olduğu bilinen bir olgudur. Sorunun temelinde yüzde 4 olan tapu harcı oranı vergi bilincinin düşüklüğü ve emlak vergisi değerlerinin piyasa değerlerinden kopuk olması gibi yapısal nedenler bulunmaktadır. Salt ceza oranını arttırmak bu yapısal unsurlar değişmeden mükellef davranışını kalıcı biçimde düzeltmeyecektir. Cezacı yaklaşımla sonuç üretmek yerine, ihtilaf ve kayıt dışılık teşvik edilecektir. Cezaların caydırıcı olabilmesi için, adil, orantılı ve öngörülebilir olması gerekmektedir. Gerçek bedelin eksik beyanı çoğu durumda doğrudan oransal yüksekliğe sahip tapu harcı yükünden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, yalnızca ceza oranını 1 kata yükseltmek suçun ağırlığıyla orantısız bir yaptırım doğuracaktır, idari uyuşmazlıkları ve dava yükünü artırabilecektir Etkin bir vergi politikasının cezayı büyütmekten ziyade doğru beyanını kolaylaştıran ve teşvik eden mekanizmalarla desteklenmesi gerektiği açıktır. Madde 9'la önerilen ibare değişikliği harç matrahına ilişkin cümlenin dilsel niteliğini artırmakla birlikte temel uyum sorununu gidermiyor. Emlak vergisi değerinin alt sınır olarak korunması, değer tespitlerinin piyasa gerekliliğinden kopuk olduğu durumlarda beyan sapmasını azaltmıyor. Aksine, yüksek harç yükü varlığını sürdürdükçe tarafların beyanını düşük tutma eğilimini güçlendiriyor. Bu çerçevede metin netleştirilmesi uygulamada sınırlı fayda sağlayacak ancak yapısal uyumsuzluklar giderilmedikçe beklenen gelir ve uyum artışı gerçekleşmeyecektir. Sonuç itibarıyla, madde 7'de cezanın 1 kata çıkarılması ve madde 9'daki ibare netleştirmesi mevcut yapısal sorunları çözmeyen, cezacı ancak sonuç üretmeyen bir yaklaşıma işaret etmektedir. Düzenlemeler bu hâliyle beyan uyumunu artırmayacaktır, kayıt dışılığı teşvik edecek, idari yük ve uyuşmazlıkları büyütecek ve vergi adaletini güçlendirmek yerine zayıflatıcı etkiler doğuracaktır.
Değerli milletvekilleri, bu tartışma yalnızca tapu harcına ilişkin değildir. Ülkemizdeki vergi politikasının temel yanlışlarını görünür kılan örneklerden sadece birisidir. Vergi yükü giderek yoksulların ve ücretli çalışanların omzuna yüklenmektedir. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 65-70 bandında seyretmektedir, Bu oran dünya örneklerinin çok üzerindedir. Dar ve sabit gelirli vatandaş gelirinin büyük bir bölümünü tüketime ayırmak zorundadır. Bu durum onların en yüksek vergi yükünü taşıdığı anlamına geliyor. Yüksek vergi gruplarıysa çeşitli istisna ve muafiyetlerle korunmaktadır. Oysa vergi hukukunun ve kamu maliyesinin temel ilkesi adalettir. Vergi adaleti olmadan ekonomik adaletten, toplumsal adaletten söz etmek mümkün değildir. Sürekli, kapsamlı vergi reformu söylemi duyuyoruz fakat Genel Kurula sevk edilen hiçbir teklifte bu reform iradesinin izi bile görülmüyor. Bugün vergi mevzuatı kırk yamalı bohçaya çevrilmiş durumdadır. Bu sistemde ne tahsilatı sağlıklı yapabiliyorsunuz ne de mükellefin güven duyacağı bir düzen inşa edebiliyorsunuz. Yükü hafifletmek yerine cezayı artıran, yapıyı sadeleştirmek yerine karmaşıklaştıran, adaleti güçlendirmek yerine güvensizliği büyüten bir yaklaşım gerçekten çözüm değildir. Gerçek çözüm adil, dengeli, tabana yayılmış, sade, öngörülebilir ve gelir-servet üzerinden artan oranlı bir vergi sistemidir.
Yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)