GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:24
Tarih:03.12.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Dünya Engelliler Günü'nde burada bir araştırma önergesi vermiştik, sonra bizim araştırma önergemizle beraber bir Komisyon kuruldu ama Komisyonun maksadı başka bir noktaya doğru evrildi. Nedir o? "Engellilerin problemlerinin araştırılması ve bu problemlere karşı çözüm önerilerinin sunulması" diyerek... Oysaki özne şuydu: Engelliler bakanlığının kurulmasıydı. Bir kez daha söylüyorum buradan: Türkiye'nin bir engelliler bakanlığına ihtiyacı vardır, 10 milyon insanı ilgilendirmektedir. Bundan böyle engelli oluşları önlemek adına, engelli olanları da tekrar topluma kazandırmak, rehabilite etmek ve onları eğitime kazandırmak adına çok önemlidir ve aynı zamanda da bu engelliler bakanlığının bir engelli arkadaş tarafından yürütülmesinde de fayda mülahaza ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

Bugün bu kürsüde devletle vatandaş arasındaki güven sözleşmesini, hukuk devletinin omurgasını, demokrasi ile propaganda arasındaki ince çizgiyi konuşuyoruz. Mesele, kamu kurumlarının hangi gazeteye, hangi televizyona, hangi dijital platforma kaç lira ilan verdiği meselesi değildir, mesele, vatandaşın vergisiyle oluşan kaynağın kime göre, neye göre ve hangi siyasi saikle dağıtıldığı meselesidir. Anayasa’nın 10'ncu maddesi eşitlik ilkesini, 26 ve 28'inci maddeleri ifade ve basın özgürlüğünü güvence altına alır. Eğer kamu yönetimi bu ilkeleri kâğıt üzerinde bırakır, reklam ve ilan harcamalarını "Benim yanımda duran medya-karşımda duran medya" diye ayırarak kullanırsa hukuk devleti lafta kalır arkadaşlar.

Önümüzde tablolar çok net: Bakın, burada, geçmiş yıllara ait Halk Bankasının, Ziraat Bankasının, Vakıfbankın reklam paraları var, kamunun reklam paraları. Diğer kamu bankalarının yazılı basına verdikleri reklamların dağılımına bakıyoruz: Türkgün, Sabah, Akşam, Takvim, Yeni Şafak, Yeni Birlik, Yeni Asır, Milat gibi iktidara yakın olduğu bilinen gazetelere milyonlarca liralık, ne milyonlarca, milyarlarca liralık paralar verildi. Kaç bin saniye biliyor musunuz, kaç milyon saniye? Ne bini ne 10 bini ne 100 bini, milyon saniye, 10 milyon saniye reklam vermişler bunlar. Kamu 10 milyon saniye bu televizyonlara ve gazetelere reklam vermiş. Peki, kim faydalanmış buradan? İsimlerini saymış olduğum televizyonlar, bu televizyonlarla beraber gazeteler almış. Peki, Now TV almış mı? Almamış. Peki, Halk TV almış mı? Almamış. TV5 almış mı? Almamış. Peki, Millî Gazete almış mı? Almamış. Tele 1 almış mı? KRT almış mı? Almamış. Allah aşkına, bunun neresi adalet? Bunun neresi kalkınmayla alakalı bir şey? Ya, 10 milyon saniye milyarlarca para yapıyor. Bakın, Halk Bankasının verdiği reklam parasını söylüyorum buralara: 1 milyar 985 milyon 529 bin TL. Vakıflar Bankası, 2025 yılı 1 milyar 414 milyon 238 bin lira; Ziraat Bankası, 1 milyar 567 milyon lira. Bir başka örnek, yalnızca bir kamu bankasının, Vakıfbankın 2021'de 259 milyon, 2022'de 487 milyon, 2023'te ise 769 milyon lira reklam harcaması yaptığı kamuoyuna yansımıştı. Şimdi, bakıyoruz değerli arkadaşlar, bugün Tele 1 ve KRT gibi muhalif kanalların ekranlarını kapatmak zorunda kalmasında yalnızca RTÜK'ün ağır cezalarının değil, aynı zamanda, bu sistematik reklam ambargosunun da payı yok mu? Ekonomik olarak zaten zor şartlarda ayakta kalmaya çalışan eleştirel kanallara devlet eliyle açılan bu ekonomik kuşatma, basın özgürlüğünü fiilen boğan görünmez bir sansür mekanizmasına dönüşmüştür. "Ben, senin yayın politikanı beğenmiyorum. Sen beni eleştiriyorsun, o hâlde sana kamu reklamı yok." demek, tek kelimeyle adaletsizlik, insafsızlık ve vicdansızlıktır. Kamu kurumlarının reklam ve ilan harcamalarında hangi planlamanın, hangi ihale süreçlerinin, hangi nesnel kriterlerin esas alındığı şeffaf değil. Reyting ölçümleri, tirajlar, okunma ve tıklanma oranları, hedef kitle analizleri, fiyat-performans karşılaştırmaları, bunların hangisi dikkate alınıyor Allah aşkına, hangisi tamamen kâğıt üzerinde kalıyor bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey iktidara yakın medya gruplarının olağanüstü avantajlı, eleştirel ya da bağımsız yayın organlarının ise dezavantajlı konuma düşmüş ve itilmiş olmalarıdır. Bu, rekabet hukukunu, ticari eşitliği hatta kamu ihale mevzuatını ilgilendiren ciddi bir hukuki problemdir. Bir başka boyut, bu reklam ve ilan harcamaları bu Meclisin onayıyla geçirilen bütçelerden karşılanıyor yani vatandaşın vergisiyle oluşan kaynaklar fiilen iktidar lehine ve muhalefet aleyhine bir propaganda aparatına dönüştürülüyor. Bütçe hakkı parlamentonun en temel, en tarihsel hakkıdır. Eğer Hükûmet kamu bankaları ve kamu şirketleri üzerinden bütçe kaynaklarını kendi medya koridoruna akıtıyorsa bu Meclisin iradesi dolanıyor demektir. Bu tablo "Benim vergimle benim eleştirimi susturuyorsun." diyen milyonlarca vatandaşın feryadını haklı kılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kamu reklamlarının ideolojik sadakat temelinde dağıtılması iki alanda tahribat üretmektedir: Birincisi, medya çoğulculuğunu tahrip ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Aynı haberi farklı açılardan okuma, iktidarı da muhalefeti de eleştirme imkânı olan bir medya düzeni yerine tek sesli, tek merkezli bir propaganda alanı inşa ediliyor. İkincisi, özel sektör içinde adil rekabeti bozuyor. Aynı sektörde yan yana duran iki gazete düşünün, biri iktidara yakın, diğeri eleştirel; biri kamu reklamlarıyla ayakta tutuluyor, diğeri reklamsızlığa mahkûm ediliyor. Bu, piyasaya ekonomisi değil, piyasa ekonomisi değildir, kayırmacılık ekonomisidir. Bu, basın özgürlüğü değil, medya üzerinden kurulan parti devlet ilişkisidir.

Değerli milletvekilleri, dün burada aynı zamanda TRT konuşuldu. Bu TRT'yle ilgili olarak da haksız rekabet üzerinden burada partilerin kesinlikle TRT'de yer almadığı, muhalefet partilerinin yer almadığı söylendi. Geçmişten örnekler veriliyor, İsmail Cem döneminden örnekler veriliyor, Ecevit döneminden. Ya, onlar kötüyse o kötüleri niye yapıyorsunuz ve o kötüleri niye işliyorsunuz? Niye burada sadece Cumhuriyet Halk Partisi, DEM PARTİ'si, MHP veyahut da diğer muhalefet; buradan, Gelecek, Saadet, Deva, Yeniden Refah Partisi gibi partiler televizyonlara çıkmıyor, TRT'de olmuyorlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Neden olmuyorlar? Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun ya. "Allah" deyin, "Allah." Vicdanınıza koyun ve deyin ki: "Bu devletin paraları milletin parasıdır, bütün televizyonlara açık olmalıdır." Ama demiyorsunuz. Ama inşallah bir gün millet gereğini yapacaktır diyorum.

İnşallah grup önerimize de destek verirsiniz, bizi çürütürsünüz, yalancı olduğumuzu ortaya çıkarırsınız. Eğer değilse de sizin yalancı olduğunuz ortaya çıkmış olur.

Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL, İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)