| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 12.12.2011 |
MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2012 yılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve Rekabet Kurumumuzun oluşturduğu bütçeler üzerinde söz aldım. Hepinizi grubum adına en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hemen, akıllarda kalması için, sözümün başında öncelikli olarak bir deyişi sizlerle paylaşmak istiyorum: "Söz adamı bağlar. Adam olan, sözünü bağlar." Söz adamı bağlar çünkü eğer yaptığınız eylemlerle sözleriniz örtüşmüyorsa söz sizi bağlamıyor demektir ve eğer söz sizi bağlamıyorsa, o zaman, bazı iddiaların ortaya adam gibi çıkıyorum noktasında olması mümkün değildir.
Bugün iktidarımızın, yürütmemizin -maalesef- bazı temsilcileri sözün bağladığı insanlarımız olmamaktadır, sözler onları bağlamamaktadır.
"Gardiyanın kötüsü mahkûma dert yanarmış." Bugün Türkiye'deki yönetim de aynen bunu yapıyor. Milleti hapse tıkmış, esir almış, başında gardiyan olmuş ama mahkûma dert yanmaya devam ediyor. Dokuz yılda eğer söyledikleriyle yaptıklarını dünden bugüne bir sistematik içerisinde düşündüğünüzde ne gibi farklılıklar olduğunu millet ortaya çıkaracak ve görecektir. Tabii ki toplum hafızası bunları günü gününe takip edemiyor çünkü o kadar hızlı şekilde gündem değiştiriliyor ve o kadar haber alma kaynakları kuşatılmış ki, algı yönetimi o kadar gerçeklerden uzaklaşarak halka sunuluyor ki bunu toplum hafızasıyla anlamak, anlatabilmek mümkün değil ancak dikkatle takip edilmesiyle mümkün ve laf olduğunda hemen Türkiye'nin cumhuriyet tarihinden bugüne olan meseleleri, yönetim tarzları, yöneten kişiler gündeme getiriliyor.
Değerli milletvekilleri, inançlarımızda babanın günahı evlattan sorulmaz, evladın günahı babadan sorulmaz. Yani AKP'yi bütün geçmişinden kurtarıyor olması bir hizip olarak kopup 2002 yılında yeni kurulmuş olması mı? Bazı siyasi partilerimizin geçmişteki şartlar içerisinde ancak o günkü şartlarda yarıştırılması mümkünken aklıselim olarak o günkü şartlar düşünülmeden, kıyas yapılmadan, bugün o günler eleştirilerek babaların günahlarının haksız bir şekilde evlatlardan, evlatların günahlarının babalara yüklenmesi haksız bir şekilde, acaba bir siyasi argüman olarak bizi, Türkiye'yi doğru yönetim tarzına götürür mü?
Şimdi bunlar üzerinde aslında çok geniş söz edilebilir. Gümrükler hudutlarda olur, deniz ve havada, karada ve bir noktada egemenlik haklarımızın başladığı yerlerdir. Dolayısıyla ilk girenin ve ülkemizi terk edenin, hem gelişinde ve gidişinde ülkemiz hakkındaki kanaatlerinin en önemli oluştuğu anlardır ülkemiz için. Dolayısıyla imaj açısından ve yönetim karakterimiz, kabiliyetlerimiz açısından çok önemlidir çünkü gümrükler aynı zamanda insan, mal, sermaye hareketleri gibi yönetimin en birincil kontrol etmesi gereken alanları burada kontrol etmeye başlar. Ülkemize giren ve çıkan insan hareketleri, mal hareketleri, sermaye hareketleri, bütün bunlar ülkemiz için her açıdan önemli alanlardır.
Buralara baktığımızda, değerli milletvekilleri, 13 Şubat 2007 tarihli grup toplantısında ve 28 Şubat 2007 tarihli "Ulusa Sesleniş" konuşmasında Sayın Başbakan aynı gardiyanın mahkûma dert yandığı gibi bakın nasıl dert yanıyor: "Dış Ticaret Müsteşarlığı, petrol ithal ettiğimiz 48 ülkeden kayıtları istedi. Bu ülkelerin 31'inden cevap geldi -17'sinden gelmemiş- bu cevapların geldiği 31 ülke diyor ki `Türkiye, bizden son iki buçuk yıl içinde 28 milyar dolarlık petrol ithal etti.' Buradaki kayıtlara göre ise bu 31 ülkeden aynı dönemde ithal edilen akaryakıt miktarı sadece 9,3 milyar dolar. Arada tam 18,7 milyar dolarlık fark var." Bunu Sayın Başbakan söylüyor.
Şimdi, ben, Sayın Bakana soruyorum: Acaba bu 2007 yılından bugüne kadar bunun müsebbipleri bulundu mu? Kimler, bunu nasıl getirmişler ülkeye? Bu kadar büyük miktar bu kadar büyük paralara mal oluyor. Bu müsebbipler kim? Eğer devlet yetkisini kullananlar varsa, aynı zamanda bunun ticaretini yapan kişiler varsa bu kişiler ortaya çıktı mı? Bunlara ne gibi işlemler yapıldı ve daha on yedi ülkeden de gelmemiş, onlar geldi mi? 2007 yılında bu. 2011 yılında acaba ne durumdayız? Aynı şekilde, Maliye Bakanlığı tarafından 27 Ekim 2011 tarihinde açıklanan Tütün ve Tütün Mamûlleri Kaçakçılığıyla Mücadele Eylem Planı'nda da Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yakalanan kaçak sigara miktarını dikkatinize sunuyorum. 2008 ve 2009 yıllarında 10 milyon adet iken 2010 yılında 44 milyon adet, 2011 yılının ilk dokuz ayında 50 milyon pakete ulaştığı, söz konusu kaçakçılığın terör örgütüyle bağlantılı olduğu ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, yürütmenin başındasınız. Bunlar ele geçirilenler ve ele geçirilenlerde artış var. Peki acaba 2008-2009 yılından 2011 yılına gelirken tedbir alınmadı da mı bunlar artıyor? Acaba bunun mesulleri kim? Bunun failleri kim? Bunlar tabii ki basının kuşatılmışlığı içerisinde halkın haber alma kaynaklarının halka doğru ulaşmamasından dolayı bilgi sahibi edinmek ve kontrol etmek mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de tabii ki ekonomi rakamlarla oynanarak, oynatılarak çok farklı bir şekilde halka yansıtılıyor. Büyümeden bahsediliyor. Elbette ki büyüme var ama büyümedeki bu rakamlara hâkim olan unsur ne? Bankalarda krediler kullanılıyor. Sayın Başbakan diyor ki: "Kredi kullanım oranları arttı. Kredilerin geri dönüş oranları da arttı, sağlıklı bir şekilde yürüyor." Ben Sayın Başbakana bir şey sormak istiyorum: Krediler artmış olabilir, doğrudur ama kredi kullanım oranlarındaki artışta yerli tasarruf oranı nedir? Eğer yerli tasarruf oranı artmadıysa bu ne anlama gelir? Yabancı kredilerle bu ülkede bir büyüme temin ediliyor. E o zaman değerli arkadaşlar, el atına binen çabuk iner. Hele ki bu el atında hep mahmuzu kullanıyorsanız hiç dizgini kullanmıyorsanız bu at bir gün sırtından sizi atar.
İşte, bugün, Türkiye'nin rakamlarına baktığımızda, özel sektör dış borcu 2002'de 42 milyar dolar civarında, bugün 200 milyar doların üstüne çıkmış. Devletin özel sektörle beraber borcu -iç ve dış borç olarak- toplam 220 milyar dolardan 510 milyar dolara çıkmış. Bunun 200 milyar dolarını düştüğünüzde, devletin de, kamunun da iç ve dış borç toplamında 310 milyar dolarlık bir çıkış var ki bu 90 milyar dolarlık AKP İktidarı döneminde artıştır. "Özelleştirmelerden 35 milyar dolar özelleştirme yaparak IMF'in 27 milyar dolarını 3 milyar dolara düşürdük." diye övünmek pek akıl kârı bir iş değil, değerli milletvekilleri. 35 milyar dolarlık satmışsınız, IMF'ye 24 milyar dolar para ödemişsiniz. Bunun neticesinde, eğer, gayrisafi yurt içi hasılayı hâlen daha gayrisafi millî hasılayla karıştırıp tarif eden saygıdeğer milletvekilleri buralarda konuşmalar yapıyor. Gayrisafi yurt içi hasılayı, özel sektör borçlarını gayrisafi yurt içi hasılaya dâhil eder -gayrisafi yurt içi hasılada tabii ki dahil edilmesi lazım- ama ondan sonra da gayrisafi yurt içi hasılanın kamu borcuna oranında eğer onları, özel sektörün borçlarını borç saymazsanız, bu oran tabii ki sizin döneminizde düşmüş gibi görünecektir. Oysaki bu oranlar yani yabancı krediler, borçlanmalar, farklı konumdaki para girişleri, Türkiye'de gayrisafi yurt içi hasılayı, elbette ki devlet harcamalarından özel sektör büyümesi harcamalarına kadar gayrisafi yurt içi hasılayı arttırmıştır. Ama buradaki yerli kaynaklarımız, yerlilik oranı ne derecede artmıştır gayrisafi yurt içi hasılada?
Sayın Cumhurbaşkanı da açıkladı: "1 dolarlık ihracat yapmamız için 83 sentlik ithalat yapmamız gerekiyor." diyor. Geçenlerde bir iş adamımız söylüyor "100 liraya yaptığım ticarette, yaptığım faaliyette direkt ve dolaylı olarak 65 lirasını devlete ödüyorum." diyor. Değerli milletvekilleri, Türkiye'deki kriz alışkanlığı değişmiştir yani kriz beklentisinde kamu finansmanı krizini beklemek ekonomik olarak doğru değildir. Hükûmet de zaten özel sektörün krizde olduğunu kabul ediyor. Bunu nereden anlıyoruz? Dokuz yıllık, on yıllık iktidarda eğer vergi, sigorta gibi sektörün, ticaret erbabının borçlarını 4 defa yapılandırıyorsanız, siz zaten özel sektörün, ülkenin krizde olduğunu kabul ediyorsunuz demektir. Yani, eskiden kamu borca girerdi, yatırım yapardı, dolayısıyla kamu finansmanı sıkışırdı, bugün özel sektör sıkışıyor ki vergisini, sigortasını 4 defa yapılandırma ihtiyacını duyuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Bu şartlarda ekonomi düzgün gitmemektedir. Gümrüklere çok büyük önem düşmektedir ve sorduğumuz bu soruların mutlaka iktidar tarafından doğru sorulup doğru cevaplanması gerekir.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.