GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:25
Tarih:04.12.2025

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20'nci madde kısaca şunu söylüyor: 4749 sayılı Kanun'daki, 2025 yılı net borç kullanma tutarı Bakan ve Cumhurbaşkanınca zaten artırılmış olan seviye üzerinden 595 milyar lira daha yükseltiliyor yani iktidar bu Meclisten bir kalem darbesiyle 595 milyar lira daha borçlanma yetkisi istiyor. 595 milyar sadece bir rakam değildir, bu yılki bütçeyi yıl sonuna iki ay kala tükettiniz demektir, gelecek yılların bütçelerine şimdiden yazılmış faiz faturası demektir, bugün yanlış yönetilen ekonomi politikalarının faturasının yarına ertelenmesi demektir. Bütçe hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel hakkıdır yani bu Meclisin varlık sebebidir. Siz ise bütçeyi görüşürken getirdiğiniz rakamları yılın sonlarına doğru geçici maddelerle delik deşik ediyorsunuz. Her yıl aynı yöntem; önce bütçeyi getir, sonra yetkileri kanun hükmünde kararname mantığıyla genişleten geçici maddelerle borçlanma sınırını katla; bu, Meclisin iradesini sistematik olarak devre dışı bırakan bir sistemdir. Tam da bu noktada altını çizmek gerekir, kanundaki açık sınırlara rağmen 2025 yılı için belirlenmiş yaklaşık 1,9 trilyon liralık borçlanma limiti hem Bakanlığın hem Cumhurbaşkanlığının yüzde 5'erlik yetkisiyle zaten 2,1 trilyon liraya çıkarılmıştı. Buna rağmen, şimdi bir geçici maddeyle bu seviyeye 595 milyar lira daha eklenmesi istenmektedir. Oysa orta vadeli programda 2025 bütçe açığı 511 milyar lira olarak hedeflenmişti, bugün ise açık tahminî 2,2 trilyon liraya ulaşmış durumda. Bu tablo öngörülerin çöktüğünü, mali disiplinin kaybedildiğini ve hazinenin ihtiyaç fazlası borçlanmaya yöneldiğini göstermektedir. Üstelik, yüzde 40'ların üzerindeki faizlerle geleceğin borcunu bugünden yüklenmek ne ekonomik rasyonelle ne de kamu kaynaklarının etkin kullanımıyla bağdaşmaktadır.

Teklifin geneline baktığımızda fotoğraf daha da netleşiyor, bir yandan vatandaşın boğazına yapışan yeni harçlar, vergiler, prim artışları; kira istisnasını daraltan, işverene ek prim yükü getiren; küçük esnafın, çiftçinin, ev hizmetlisinin cebine uzanan maddeler öte yandan merkezî idareye sınırsız borçlanma yetkisi. Soru şudur: Madem bu kadar gelir artırıcı, yük bindirici madde getiriyorsunuz, neden 595 milyar lira daha ek borca ihtiyaç duyuyorsunuz? Demek ki bütçe disiplininden eser kalmamış. Demek ki öngördüğünüz büyüme, enflasyon, kur varsayımlarının hepsi çökmüş.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'nin bütçe tablosu bir gerçeği yüzümüze vuruyor: AK PARTİ'si iktidarı artık yönetemiyor, sadece borçlanarak günü kurtarıyor. Ekonomiyi dinamitleyen yanlış tercihlerin, siyasi takvim uğruna yapılan popülist adımların bedeli her yıl artan borçlanmayla kapatılmaya çalışılıyor. Bu çarpık düzenin adı "ekonomik yönetim" değildir. Bu, gizlenmiş bir iflas erteleme hâlidir. Bütçeyi sürekli yamayan bu anlayış Türkiye ekonomisini karanlık bir tünele sokmuştur ve o tünelin ucunda ışık yoktur, sadece büyüyen borç yükü vardır.

Borçlanma devlet için bir araçtır ama siz bunu âdeta bir yönetim tarzına dönüştürdünüz. Yap-işlet-garanti öde-yetmezse borçlan-faiziyle kapat; bu döngü Türkiye'yi kırılgan, vatandaşı yoksullaşmış, bütçeyi faiz ödemesine mahkûm bir ülke hâline getiriyor ve burada açık bir gerçek var: Bu iktidar kendi yanlışlarının faturasını millete kesmekte sakınca görmüyor. Ekonomiyi berbat eden sizsiniz, borcu ödeyecek olan yine millet; harcayan sizsiniz, bedelini ödeyen yine millet; bütçeyi savuran sizsiniz, tıkandığında bütçe yetkisini Meclisten isteyen yine sizsiniz.

Değerli milletvekilleri, bu teklifin başka maddeleriyle sosyal güvenlik prim oranlarını artırıyorsunuz, bazı sigorta kollarında devlet katkısını düşürüyorsunuz, işverenin ve çalışanın yükünü ağırlaştırıyorsunuz, belediyelerin, üniversitelerin, meslek erbabının, küçük işletmelerin üzerine yeni harçlar, yeni mali yükler bindiriyorsunuz yani bütçe açığını kapatmak için her yere el uzatıyorsunuz ama iş kamu harcamalarını kısıtlamaya, israfı azaltmaya gelince ortada tek bir madde yok. Sarayın harcamalarına dokunamayan, garantili ödeme projelerini sorgulamayan AK PARTİ’si iktidarı her zaman en kolay yolu seçiyor: Vergileri artır, primleri yükselt, yetmezse borçlanmayı patlat. Gelin, bu teklifi hep birlikte reddedelim diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)