| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 11.12.2025 |
MHP GRUBU ADINA ZUHAL KARAKOÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2026 yılı bütçe görüşmeleri münasebetiyle Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz Türk milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sizlerin huzurunda Türk devlet varlığının ebedi mührü, cumhuriyetimizin banisi ve ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının aziz hatıralarına saygılarımı sunuyor, taşıdığı şan ve şerefin ışığında üç bin yıllık dünya tarihini aydınlatan, ayak bastığı ve fetihle şereflendirdiği her karış toprağa barışı, huzuru ve insanca yaşama onurunu taşımış kutulu ordumuzun kahramanlarını, nur yüzlü alplerimizi, kahramanlık abidesi şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, gazilik payesini bedeninde ve ruhunda taşıyan yiğitlerimize şükranlarımızı arz ediyorum. Ve bilhassa 6 Şubatta merkez üssü Kahramanmaraş olan, milletimizin bağrını dağlayan asrın felaketinde yitirdiğimiz vatandaşlarımızı, içimizi kavuran ama memleketimizi yeniden inşa etmeye, Kahramanmaraş'ımızda hayatı sil baştan filizlendirmeye yönelik kararlılıkla bezenmiş irademize bilenmiş kılan bir rahmet ve hürmetle yad ediyorum:
Türkiye bugün, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar, çok boyutlu kuşatmalar, siyasi ve ekonomik operasyonlar, terörün hibrit biçimleri, dijital sabotajlar ve bölgesel fay hatlarının sertleşmesiyle yüzleşmektedir ancak Türkiye "Başkent Ankara" vizyonuyla dünyayı Türkçe okuyan politik aklını kuvveden fiile geçirmiştir. Orta Doğu'da barışı ve huzuru temin ve tescil eden, Kafkasya'da dengeyi kuran, Orta Asya'da Türk devletleriyle, Türk Devletleri Teşkilatının aktif çalışmalarıyla müşterek politikalar yürütüp Kızıl Elmaya emin adımlarla yürüyen, Afrika'da askerî ve politik derinliği genişleten, tarihî bilinç ve sorumlulukları doğrultusunda Balkanlarda istikrarı gözeten, Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz'de, mavi vatan bilinciyle bölgedeki egemenlik haklarını etkin, caydırıcı ve saygın ordusundan aldığı kuvvetle diplomatik düzlemde koruyan dev bir güçtür.
Karabağ'da yaklaşık yarım asırlık hasreti bitiren, Türk'e yönelik zulme son veren, tarihin kırık sayfalarını ay yıldızla, Can Azerbaycan'la omuz omuza mücadele ederek onaran oyun kurucu Türkiye'dir. Gazze'deki vahşeti hukuksuzluğa, katliama ses olan, 2 devletli çözüm için gayret gösteren, ateşkesin tesis edilmesinde samimiyetle diplomatik yük taşıyan; Somali'de, Rusya'da, Ukrayna'da ara buluculuk yürütebilen kudret Türkiye'dir. Libya'dan Kosova'ya, Afganistan'dan Bosna Hersek'e, Katar'dan Somali'ye, Sudan'dan Karadeniz'e kadar geniş bir coğrafyada atılan her adıma Türk mührünü vuran Türk devlet aklı ve güçlü Türk ordusudur. Bunun adı jeopolitik mukavemettir, bunun adı millî bilinç ve iradenin içeride ve dışarıda kayıtsız şartsız tecelli etmesidir. Bunun adı edilgenlikten sıyrılan, küresel denklemin kurucu aktörü olmaya namzet olan Türkiye'nin ayak sesleridir. Türkiye bulunduğu konum ve tarihî misyonu itibarıyla jeopolitik tehditlerin, ekonomik operasyonların, sosyal ve siyasal gerginliklerin menfi sonuçlarına maruz kalmaktadır. Bu sebeple yurt içi ve sınır ötesi alanları terörden temizlemek için yıllardır olağanüstü bir gayret sarf edilmekte, varlığımızı ve geleceğimizi hedef alan tehdit, tehlike ve tuzaklarla dolu bir dönemden geçilmektedir. Terör uzun yıllardır Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu en kritik güvenlik sorunu olmuş, ülkemize yönelik hasmane girişimlerde kullanılan maalesef en etkili araçlarından biri hâline gelmiştir. Terörün tüm biçimlerinin reddedilmesi, bertaraf edilmesi ve ülkemizden tamamen çıkarılmasına yönelik kararlılık millî güvenliğimizin ve toplumsal huzurun temini açısından vazgeçilmezdir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin banisi olduğu ve Cumhur İttifakı desteğiyle hayat bulan, gelecek nesillerimizin güvenliğini, ekonomik ve sosyal refahını teminat altına alan terörsüz Türkiye süreci itibarıyla Türkiye terörle mücadelede kritik bir dönemeçten geçmektedir. Bu süreçte bölgesel istikrara katkı sağlayan somut sonuçlar ortaya çıkmış, terörden arındırılmış bir Türkiye iradesi milletimizin kararlı duruşu ile Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın stratejik hedeflerinin temel unsuru hâline gelmiştir. Bölgesel ve uluslararası düzeyde artan güvenlik riskleri, çevremizdeki istikrarsızlık alanları, millî savunmanın güçlü, tüm tehditlere karşı teyakkuzda ve caydırıcı bir yapıda tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Artık millî güvenliğimiz sınırlarımızın ötesinden başlayan kapsamlı bir güvenlik anlayışıyla korunmak zorundadır. Bu şartlar altında Türkiye'nin caydırıcı gücünün uluslararası ortaklıklardan ziyade kendi imkân ve kabiliyetlerine dayanan millî bir savunma teşkilatlanmasıyla güçlendirilmesi zorunludur. Nitekim bu yönde atılan tarihî nitelikli adımlarla Türk Ordusu dünyanın en güçlü, en itibarlı ve en caydırıcı ordularından biri hâline gelmiştir. Bu kapsamda, millî teknoloji hamlesinin çıktılarının alınmaya başlanması, başta savunma sanayisi olmak üzere birçok alanda yerli ve millî üretimin artmış olmasıdır. Millî İHA'lar, SİHA'lar, TİHA'lar, gemiler, zırhlı araçlar ve silahlar, Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin isim babası olduğu millî savaş uçağımız KAAN ve KIZILELMA üretilmiş; ALTAY tankı TSK envanterine girmiştir. Savunma ve havacılık ihracatımız 2024 yılında yüzde 30 artarak 7,2 milyar dolara yükselmiş, 2025'in ilk dokuz ayında 6 milyar doları aşmıştır. Yerli ve millî savunma sanayisi üretimi oranımız yüzde 82 seviyesine tırmanmış, İHA, SİHA, elektronik harp, füze sistemleri, zırhlı platformlar ve radar teknolojileri gibi yüksek etki alanlarında dünya ligine çıkılmıştır. Bu rakamlar Türkiye'nin bağımsızlık kapasitesinin, savunma sanayisinde yaşanan büyümenin istatistiklerle de tescilidir. Yerli ve millî savunma sanayisindeki bu büyüme ekosistem hâline gelmiş bir üretim kapasitesine dönüşmüş, ihracat kabiliyetini genişletmiş ve Türk Ordusunun caydırıcılığını nitel olarak güçlendirmiştir. Tehditlere aldırmadan egemenlik haklarını ve millî çıkarlarını korumak için savunma ve güvenlik alanında etkin bir politika yürüten Türkiye'nin geniş bir coğrafyadaki askerî varlığının sürdürülebilmesinde sahip olunan teknolojik kapasite, savunma alanındaki ilerleme ve yerli, millî üretim belirleyicidir. Bu nedenle, TSK'nin muharip yapısının insan gücü, teknoloji ve organizasyon bakımından daha da güçlendirilmesi stratejik bir gerekliliktir. Millî savunmada asimetrik, politik ve ekonomik güvenlik anlayışları ve tehdit unsurlarını da dikkate alan millî hak ve menfaatlerimizi sınırlarımızın ötesinden başlayarak koruyan stratejik güvenlik anlayışı kararlılıkla sürdürülmelidir.
Küresel düzeyde baş döndürücü bir hızla ilerleyen dijitalleşme ve yapay zekâ teknolojileri, ekonomi yönetiminden millî güvenliğe kadar pek çok alanda mevcut çerçevenin yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmıştır. Bu süreçte Türkiye'nin dijital egemenliğini tahkim etmek, veriyi stratejik bir millî kıymet olarak muhafaza etmek ve siber tehditlere karşı mukavemet kapasitesini artırmak amacıyla yürütülen çalışmalar hayati bir önem taşımaktadır. Dijital riskleri azaltmak için güçlü bir siber güvenlik politikası oluşturulması, veri güvenliği altyapısının korunması ve millî siber kapasitenin güçlendirilmesi elzemdir.
Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer tehditlere karşı ulusal müdahale kapasitesinin artırılması, savunma araç ve yöntemlerinin riskli bölgeler başta olmak üzere, ülke genelinde geliştirilip yaygınlaştırılması gerekmektedir. Savunma sanayisinde kaydedilen ilerleme dışa bağımlılığın azaltılmasına, yerli millî üretim altyapısının güçlenmesine, ihracat kapasitesinin artmasına ve müttefik ülkelerle savunma iş birliğinin güçlenmesine ivme ve imkân kazandırmaktadır.
Savunma sanayisinin yükselişine paralel olarak hava, kara ve deniz sistemlerinde yerlilik oranlarının artırılması, insansız sistemler, hava platformları ve çeşitli savunma teknolojilerinde ihracat kapasitesinin genişlemesi dikkat çekmektedir. Bu gelişmeler hem millî güvenliğimizin tahkim edilmesine hem de dost ve müttefik ülkelerle savunma iş birliğinin güçlenmesine hizmet etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının azami ölçüde yerli imkânlarla karşılanması, savunma sanayisindeki yetkinliklerin artırılması ve bu alanda edinilen teknolojik birikimin diğer sektörlere de yayılması önem arz etmektedir. Bu çerçevede, savunma sanayisinde sağlanan teknolojik birikimin yalnızca TSK envanterini değil, ekonomi, siyasi, enerji, ulaştırma ve kritik altyapı alanlarını da destekleyen bir çarpan etkisi oluşturduğunu değerlendiriyoruz. Böylece hem millî güvenliğimiz tahkim edilmekte hem de Türkiye yüksek teknoloji üretiminde bölgesel bir merkez hâline gelmektedir.
Kanuni kadime emin adımlarla yürüyen bir Türkiye'nin inşasında kuşkusuz başlıca güçlerden biri, bugün çağın gerektirdiği ve millî nitelikteki teknolojik teçhizat ve donanımla güçlendirilmiş, iki bin yıllık tarihinden gelen birikim ve teşkilatlanmasıyla dünya ordularına biçim vermiş, askerî gücü, disiplin ve teşkilatlanma anlayışında görülen sürekliliğiyle dünyanın en güçlü ordularından biri olarak yer edinen Türk ordusudur. Bu güç tarihî bir mirasın tezahürüdür. Bu mirasın taşıyıcısı milletimizin mukadderatının, Türk ordusunun namusunun muhafızı Millî Savunma Bakanlığımızdır. Bakanlığımızın koluna kuvvet olan, terörle mücadelede alın teri döken, sınır ötesinde gözünü kırpmadan canını ortaya koyarak görev yapan, semalarda, deryalarda ve karada vatanı için varını yoğunu ortaya koyan Mehmetçiklerimizin, astsubaylarımızın, subaylarımızın, uzmanlarımızın, sivil memurlarımızın, şehitlerimizin ve gazilerimizin fedakârlıkları karşısında çalışma şartları ile mali ve sosyal haklarının güçlendirilmesi devletimizin asli görevidir. Şehit yetimlerimizin tamamı ile gazilerimize ilave istihdam hakkı verilmesi, terörle mücadelede yaralanmalarına rağmen gazi sayılmayanların mağduriyetlerinin giderilmesi de önceliğimizdir.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin de bizim de defaatle dile getirdiğimiz üzere askerî hastaneler yeniden açılmalıdır. NATO ülkeleri içerisinde en yüksek askerî güce sahip olup askerî hastanesi olmayan tek ülke Türkiye'dir. Askerî tıp geleneğinin ve harp cerrahisinin titizlikle tatbik edildiği askerî hastanelerin yeniden ordumuzun hizmetine sunulması millî bir güvenlik meselesidir. Türk ordusu, bozkırda devletler kurup devletler yıkan, Mete Han'la modern harp nizamına temel oluşturan, Sultan Alparslan'la Anadolu'yu yurt kılan, Fatih'le hilali haçın karşısında muzaffer eyleyen, Atatürk'le küllerinden yeniden doğan, gücünü tarihten alan çelikleşmiş bir askerî dehanın iki bin yıllık birikimidir. Bu ordu, yalnızca hudutları müdafaa eden değil sınır ötesinde istikamet çizen, yalnızca silah kuşanan değil mazlum milletlere kol kanat geren, kader tayin eden bir kudretin tezahürüdür. Balkanlardan Afrika'ya, Sibirya'dan Hint Okyanusu'na uzanan tarihî yürüyüşümüzün her safhasında ordumuz devleti kuran, devleti yaşatan ve devleti ebediyete taşıyan bir irade olmuştur. Türk ordusu aziz milletimizin göz bebeği, namusumuzun hamisi, devletimizin bel kemiğidir. Savaşta yaralanan Mehmetçik'i kaderine terk etmeyen, barışta da yalnız bırakmayan bir anlayış ordu millet geleneğinin bir gereğidir. Askeri hastanelerin yeniden açılması bu hayati gerekliliğin idrak edildiğinin ve ivedilikle yerine getirileceğinin açık bir müjdesi olacaktır. Devletimizin gücüne güç katan, tarihî emaneti ilelebet muhafaza eden gücü yalnızca teçhizat ve ordusuyla değil, personeline gösterdiği saygıyla, emeklisine sunduğu güvenle, statü adaletini tesis edişiyle, kurum içi huzuru sağlaışıyla da ölçülür. Bu kapsamda Plan ve Bütçe Komisyonu 2026 yılı bütçesinde Millî Savunma Bakanlığımız bünyesinde görev yapan memurlarımızın, emekli astsubay ve binbaşılarımızın, astsubaylarımızın, uzman çavuşlarımızın talep ve beklentilerini dile getirmiştik. Personelimizin ve askerimizin sonuna kadar yanında ve taleplerinin takipçisi olduğumuzu ve Bakanlığımızın bu konuda gerekli önlemleri alıp iyileştirmeleri hayata geçireceğinden şüphe duymadığımızı belirtmek isterim.
Bu duygu ve düşüncelerle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2026 Yılı Millî Savunma Bakanlığı Bütçemizin vatanımıza ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)