| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 16.02.2012 |
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de bu öneriyle ilgili düşüncelerimi, grubumun düşüncelerini sizlerle paylaşacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, görüşülmekte olacak, birazdan gelecek bu MİT'le ilgili yasaya ne iktidar partisi ne de muhalefet partileri gibi bakmıyoruz biz. Asıl nedenin ne olduğunu hepimiz çok açık ve net olarak biliyoruz yani sizin özel bir yasa çıkararak onları kollama, koruma projesi de yanlıştır, muhalefet partisinin de diyalogların ve müzakerenin önünü kesmek adına yaptıkları hamle de yanlıştır. İkisi de ülkede iç barışı sağlamaz. Hele hele muhalefetin bu anlayışı, özellikle iç barışa bir suikast düzenlemektir. Açık ve net olarak söylüyoruz: Bütün hesap, Oslo'da neden görüşüldü, neden Habur'dan Kürt çocukları sağ salim geldiler? O günden başladı bu fırtına yani bugün özel bir yasa çıkıyor yani bu yasadan dolayı bir tepki değil. Asıl tepki, neden diyalog ve müzakerelerle Kürt sorununun çözülmeye başlandığı bir süreci hep birlikte yaşadık? Bunun intikamı alınıyor.
Aslında sizin de bir programınız ve bir projeniz yok. Geçmişte, mesela, sormak istiyorum, bu kadar özel yasaları kollayıp koruyan "İşte özel yasalar geliyor, birileri, efendim, bundan sonra suikastlar düzenleyecek." diyenlere, peki, geçmişte MİT elinde silah vardı, operasyonlara katılıyordu, cinayet işliyordu, kimse bunları yargılayıp sorgulamıyordu, hiç kimsenin kılı kıpırdamıyordu, hukuk ülkesinden, hukuktan, demokrasiden bahsedenlerin sesi çıkmıyordu. Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, çıktı açıkça "Yunanistan'daki ormanları biz yaktık." dedi. Hiçbir MİT elemanı hakkında bir işlem yapılmadı ve bu savcılar görevlerini yapmadılar ve yine şu anda eski MİT Müsteşarları Boğaz'da oturuyor. Bir gazetecinin geçen gün açıklaması vardı köşesinde, 10 milyon dolarlık bir villada oturuyor. Kimse bir soruşturmaya tabi tutmadı.
Şimdi, aslında sorun, Kemalist cumhuriyetten demokratik cumhuriyete nasıl geçeceğiz? Biz böyle bakıyoruz. Eğer sizin yüreğiniz buna yetiyorsa Avrupa standartlarına uygun bir hukuk düzenine Türkiye'nin ihtiyacı vardır. Türkiye'nin bu görüşmelerin önünü kesecek operasyonlara değil tam tersine bu görüşmeleri yeniden hayata geçirebilmeliyiz. Mesela biz BDP olarak şunu öneriyoruz yani bir projemiz var, diyoruz ki: Bu görüşmeleri sürdürecek birimler MİT elemanları olmamalıdır yani aydınlardan, sanatçılardan, siyasetçilerden, vicdan sahibi olan herkesi bir özel komisyon, bu Meclis bir özel komisyon oluşturabilir ve özel bir yasa da bunlar için çıkabilir, bu barış ve bu görüşmeleri bu komisyonlar sürdürebilir. Bakın, projemiz bu kadar net ve açık ama bunlar yapılmıyor. Sizin bugün yapmaya çalıştığınız belli birkaç şahsiyeti kollama ve koruma projesidir. Bu size bir şey kazandırtmaz, onlara da bir şey kazandırtmaz ve iddialar ciddiyse, mesela özellikle MİT'in KCK'ye adam sızdırdığı ve KCK içerisinde eylemler yaptığını gelin birlikte bunları araştıralım ama ben eminim ki savcının mantığı bu değil. Savcının mantığı çok açık ve nettir: Hâlâ o devletin tortuları savcının beyninde var, niye Kürt sorununda müzakere arandı? Bütün çaba da budur. Kimileri, işte sarayda kanlı bıçaklı kavga diyor, bilmem ne diyor. Asıl hâlâ siz dünyanın en iyi yasasını da çıkarsanız, en iyi kanunlarını da uygulasanız ama beyninde bir bahar temizliği yapmamış bu yargıçların mantığı, anlayışı bu olur. Onun için, özel yetkili savcıları siz bu kadar yetkilendireceğinize, özel mahkemeler kuracağınıza, daha herkesin sığınabileceği özel mahkemeler değil, hepimizin eşit şartlarda yargılandığı bir hukuk sistemini uygulayalım. Hep birlikte bunun altyapısını oluşturalım. Siz çok şey söylüyorsunuz ama hiçbir şey yapmıyorsunuz. Mesela, siz Ruhban Okuluyla ilgili söylüyorsunuz, gidiyorsunuz, açıklamalar yapıyorsunuz ama bunun gereğini yapmıyorsunuz. Cemevleriyle ilgili önemli şeyler söylüyorsunuz ama hiçbir şey yapmıyorsunuz. Kürt sorunuyla ilgili önemli şeyler söylüyorsunuz ama Kürt alfabesini özgürleştirmiyorsunuz. Hâlâ birçok milletvekiliniz çıkıp bu kürsüden? Yani eskiden adlarını, işte gidip asimilasyon politikasını uygulamak adına Kürtlerin, Azerilerin, Rumların, gayrimüslimlerin isimlerini alıp değiştiriyorsunuz. Bazı milletvekilleri hâlen buraya çıkıp onları bile içine sindiremiyor. Bunları değiştirebilirsiniz, bunları hayata geçirebilirsiniz ama hiçbir şey yapmıyorsunuz. İlk kez bugün Mecliste Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Meclis araştırma önergesi -elhamdülillah, yoktunuz- kabul oldu, geçti, kıyamet mi koptu? Bu konularda ortaklaşamayız mı? Acaba, ortak bir platform oluşturamayız mı? İşte, bahar geliyor. Baharla kan ve gözyaşı, hepimiz tanıklık ediyoruz. Son bir hafta içerisinde 30'a yakın PKK gerillası öldürüldü, bundan dolayı mutlu musunuz? Bunlar bu ülkenin çocukları değil mi? Askerler öldü, bundan dolayı kim mutlu olabilir? Bu insanların hepsi?
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Gerilla değil, terörist?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Oradan tepki göstermenize gerek yok. Ben bir realiteyi vurguluyorum. Kan akıyor, bu kanı durdurmak bu Parlamentonun görevi. Sizin başka bir göreviniz yok mudur? Yani Tanrı sizi sadece laf atmak üzere mi buraya veyahut da?
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Teröriste gerilla derseniz laf atarız tabii!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ya bunu senin bakanın da söylüyor. Sen hâlen 1930'larda kalmışsın ya!
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Terörist o.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ya sen terörist diyorsun ama halkın büyük bir çoğunluğu da benim iradem diyor, benim çocuklarım diyor.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Büyük çoğunluğun iradesi burada.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, bakın, ben bir şey söyleyeyim size: Hayat sadece sizin pencereden baktığınız gibi değil. Orada milyonlarca insan yaşıyor ve o insanların çocukları ve kardeşleridir. Ben dün İzmir'deydim, alanlardaydım. Binlerce genç oradan bağırıyordu: "Dağda bayırda aramayın, biz hepimiz buradayız çünkü dağdakiler benim kardeşim, cezaevindeki benim kardeşim." diyor. Siz hâlâ bunu içinize sindiremiyorsunuz. Onun için, mesela, hep söylenir ya, çare yoksa yol çaredir, dağ çaredir, cezaevi çaredir, ölüm çaredir. İşte, Kürtleri bu sizin anlayışınız dağlara sürdü, cezaevlerine sürdü, zindanlara sürdü, ölümlere sürdü, faili meçhul cinayetlere Kürtler kurban oldu. Keyfinden dolayı kimse bu dağlara gitmedi, çaresizlikten dolayı? Eğer çare yoksa kendini dağlara vurdular ve çareyi oralarda aradılar.
Şimdi, dönüp diyoruz ki: Aradan bu kadar uzun süre geçti, hayat hepimize birçok şeyi öğretti, biz hâlâ dağ mantığıyla, hâlâ buradaki ret ve inkâr mantığıyla bu sorunu çözemeyiz. Hepimiz birbirimizi kabullenmek zorundayız, hepimiz birbirimizin diline, kimliğine, kültürüne saygı duymak zorundayız; bu bir lütuf değil.
Burada çıkıp söylersiniz, biz sizi alkışlarız ama gider Diyarbakır'da ret veya inkâr edersiniz "Ana dilde eğitim olmaz." dersiniz, sonra gelirsiniz "Kürt dili medeni bir dil değil." dersiniz. İşte, bunlar örtüşmüyor, burada çıkıp söylediğiniz ve taahhüt ettiğiniz şeylerle örtüşmüyor.
Evet, burada bir halk vardır, bu halkın dili, kültürü, kimliği vardır, yıllardır ret ve inkâr edildi, bunun gereği yapılmalıdır. Aslında, bugün Parlamento bunun gereğini yapmalıydı ki özel savcılara veyahut da özel mahkemelere veyahut da sizin özel birimlerinizi kollayıp koruyacak yasalara gerek kalmadan bu sorunu birlikte çözmeliydik.
Aslında konuşup tartıştığımız sorun da şu: Neden doksan yıldır aynı yasaları çıkarıyoruz? Çözemediğimiz Kürt sorununu işte çözemediğimiz için, istiklal mahkemelerinden devlet güvenlik mahkemelerine ve bugün geldiğimiz noktada da özel yetkili mahkemelerden medet umuyoruz. Oysaki bu Parlamento bunlara gerek duymadan, dönüp bunların hepsini lağvedip bütün sonuçlarıyla hukukun ve huzurun ülkesini birlikte yaratabilir, birlikte iç barışımızı sağlayabilir.
Keşke Parlamento? Bugün AKP'nin grup önerisi bu konuda olmuş olsaydı, biz de çıkıp evet, destekliyoruz? Keşke bizim önerdiğimiz bu özel bir yasayla bu aydınları, demokratları, siyasetçileri içine alacak bir diyalog ve müzakere grubu oluşmuş olsaydı, biz de buna destek verseydik.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.