GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:16.02.2012

MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi bir maddelik bir kanun aslında bu, üç madde falan değil bir madde; yürütme, yürürlüğü çık bir. Bir maddelik bir kanunu, komisyona geldiği zaman bir geçici madde ekleyeceksin, Genel Kurula geldiği zaman şimdi önergelerle değiştirmeye çalışacaksın. Bir Hükûmet, bir iktidar partisi, 326 milletvekili olan bir parti, bu kadar beceriksiz olabilir mi? Bence değil, bence beceriksiz değiller. Bence bir telaş içerisindeler, telaş. Telaş bir maddelik bir kanunda bile insana böyle hata yaptırır işte. Bir suç var ortada, birilerini kurtarmak istiyorlar, "Eyvah! Bunun ucu bize dokundu." diyorlar. Bu, bu kadar net. Bunu size özetleyeyim, bu yasanın özeti iki cümle: "Muhalifi haklama, yandaşı paklama."dır. Bunun amacı budur. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bakın, özel görevlilere dokunulmazlık. Kim bu özel görevliler? Türk vatandaşı mı? Belli değil. Kamu görevlisi mi? Belli değil. 2005'te bir kanun çıkardınız bu polisin, jandarmanın, istihbaratın dinlemesiyle ilgili. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Aynen şöyle yazmıştınız: "Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından yapılır." Anayasa Mahkemesi bunu oybirliğiyle reddetti. Sayın Haşim Kılıç bile oybirliğinin içindeydi, oy verdi buna. Bugün ne oldu da şimdi siz? "Hukuk devletine aykırıdır." dedi o zaman Anayasa Mahkemesi, şimdi bakalım, göreceğiz, sizin Anayasa anlayışınız, Sayın Cumhurbaşkanının takdiri, sizlerin takdiri, hepsini göreceğiz.

Yani, hukuk fakültesini bitirmeye gerek yok. Az buçuk, şurada üç beş ay milletvekilliği yapan birisi bunun Anayasa'nın 2'nci maddesine yani "hukuk devleti" ilkesine aykırı olduğunu görür; Anayasa'nın 10'uncu maddesi "eşitlik" ilkesine aykırı olduğunu görür; 128'inci maddesi "Kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri memurlar ve diğer kamu görevlileri yapar." diyor, tanımlama yapıyor, 128'e aykırı olduğunu görür; "Kanunsuz emir uygulanamaz." Anayasa 137 diyor, buna aykırı olduğunu görür; "Görülmekte olan bir soruşturma hakkında Yasama Meclisinde soru sorulamaz, görüşme yapılamaz, beyanda bulunamaz." diyor, 138'e aykırı olduğunu görür.

Biz bir gensoru önergesi vermiştik, Meclis Başkanı Sayın Çiçek, görülmekte olan bir davayla ilgili olduğu için gensorumuzu işleme koymadı, alelacele bunu nasıl işleme koydu? "Tarafsızlığını yitirmiş bir Meclis Başkanı." diyorduk, bir kez daha burada karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, demokrasilerde başbakanların yetkisi sınırsız değildir, böyle bir şey yok. Hele hele "Bitaraf olan bertaraf olur." diyen Başbakanın yetkisi hiç sınırsız olamaz. Bir kere, TİB başkanının Başbakan tarafından atanacağı hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilmişti.

Bakın, sıkıştığınız zaman ne yaptınız, on yıllık icraatlarınızdan örnekler vereyim: Bir defaya mahsus olmak üzere TÜBİTAK başkanı Başbakan tarafından atanır. RTÜK başkan ve üyelerinin yargılanma iznini Başbakan verir. Şimdi, MİT mensupları ve Başbakanın özel görevlendireceği kişilerin soruşturma iznini başbakan verecek? Ne demek bu? Kanuni Sultan Süleyman'ın böyle yetkileri yoktu. Ne demek bu? Yalova AKP İl Başkanı Başkanın özel görevlisi mi?  Başbakan bizi öldürtebilir mi? Böyle bir yetki olabilir mi? Yani herhâlde Başbakan Muhteşem Yüzyıl'ı çok seyretmiş, kendini Kanuni'yle özdeşleştirmiş, MİT Başkanını da herhâlde Pargalı yapmak istiyor. Pargalı'nın bile böyle bir yetkisi yoktu.

Değerli arkadaşlarım, kutsal devlet anlayışından kutsal yönetici anlayışına, kutsal Başbakana doğru bir geçiş var burada. Bakın, Çiller diyordu "Kurşun atanla yiyen bir olur mu?" diye. "Bir zamanlar kutsal devlet vardı, onu yıktık." diyorsunuz ama şimdi bir kutsal Başbakan yaratıyorsunuz. Bir zamanlar eleştirdiğiniz bir tanım daha vardı, hatırlarsınız değil mi? Bir zamanlar bir genelkurmay başkanı "Tanırım, iyi çocuklardır." dediğinde sayfa sayfa beyanlarınız var. "Tanırım, iyi çocuktur." diyen genelkurmay başkanıyla bugün Başbakana verdiğiniz bu yetki arasında ne fark var? Aynı şekilde Başbakan da diyecek ki: "Tanırım, iyi çocuktur, izne gerek yok."

SADİR DURMAZ (Yozgat) - JİTEM gitti, MİTEM geldi, MİTEM!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu Meclis yürütmenin yasa dışı işlerine yasal kılıf oluşturma yeri olamaz. Bu ülkede herkesin güvencesi hukuktur. Oysa bu ülkede herkesin ne yazık ki tek bir kişidir, güvencesi de tek kişidir, korkulu rüyası da tek kişidir. Bu ülkede birilerinin güvencesi de Başbakandır, korkulu rüyası da Başbakandır. Yandaşlarının güvencesi Başbakandır, muhaliflerinin korktuğu da Başbakandır.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin dışında herkes bu ülkede teslim olmuş durumda. Bir gazeteci azar işittiği zaman Başbakandan hemen işinden oluyor. Kafayı taktığı bir iş adamı? (MHP ve BDP sıralarından "Ooo!" sesleri, gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne demek ya o?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Başkaları da var?

SIRRI SAKIK (Muş) - Ne demek?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siyasi partileri kastederek söylemedim, herkes kendini savunabilir. Ben siyasi partileri, sizlerin partilerini savunacak durumda değilim. Ben siyasi parti ve diğer kurumlar anlamında söyledim, siz de kendi partinizi savunursunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Biz de bundan sonra böyle söyleriz.

SIRRI SAKIK (Muş) - Geri al, geri.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Eğer bir gazeteciyi azarlamışsa o gazeteci gitti; bir iş adamını kafaya takmışsa iflas ettirene kadar maliyeciler, vergiciler başından eksik olmuyor; bir bürokrata kafayı takmışsa hiç şansı yok.

Değerli arkadaşlarım, Kenan Evren'in mantığıyla sizin mantığınız arasında ne fark var? Kenan Evren o geçici 15'inci maddeyi getirmişti, onu kaldırmakla övünüyorsunuz ama bu da ne yazık ki geçici 15'inci maddedir. Haydi onlar darbe yaptı, kendilerini korumak istiyorlardı da, siz ne yaptınız da böyle bir koruma kalkanının arkasındasınız? (CHP sıralarından alkışlar)

Yine başka bir şey daha söyleyeyim: Bakın, çok kolay, diyelim ki bir naylon fatura olayı var, bir bakan naylon faturadan sanık, nasıl olsa çoğunluğumuz var, bir kanun, bir naylon fatura affı, bakan kurtardı, yırttı paçayı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Nerede o bakan şimdi?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Göreve getirdiğiniz bir bürokrat tazminat ödeyecek, tazminatı o ödeyecek, bir kanun değiştiriyorsunuz tazminatı bürokrat ödemiyor, devlet ödüyor.

Şimdi de suç işleme görevi verdiğiniz kişilere koruma kalkanı oluşturuyorsunuz, ucu size dokundu mu hemen yasal düzenlemeye gidiyorsunuz, anayasal düzeni bozuyorsunuz, kuvvetler ayrılığını bozuyorsunuz, Başbakanın ülkeyi teslim almasının hukukunu oluşturuyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, size Türk Ceza Kanunu'nun 283'üncü maddesini okuyorum. Bir gün herkese lazım olur. Bu ülkede Genelkurmay Başbakanlığı yapmış birisinin hapse gireceğini söyleselerdi herhâlde buna kimse inanmazdı. Bugün, suçlu suçsuz, ileride görülecek ama bu güç de size kalmayacak, bir gün siz de gideceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için TCK 283 size, herkese, 75 milyona lazımdır, okuyorum: "Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır?"

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Hafif kalır Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) - "?Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır?"

Bu bir gün sizlere umarım lazım olmaz diyorum ve Türkiye'deki bütün sivil toplumun, sendikaların, iş dünyasının, özellikle ve özellikle, Türkiye'deki suskun kalan, konuşamayan üniversitelerin ve şu ana kadar tepkisini göstermeyen hukuk fakültelerinin nerede olduğunu doğrusu çok merak ediyorum. Bu, Türkiye'de bu yasa geçerse yeni Yeşil'ler yaratacaktır, Gladio'yu oluşturacaktır, şimdiden sonra oluşacak, gerçekleşecek bütün faili meçhul cinayetlerin sorumlusu siz olacaksınız diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın İnce.