| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 13.12.2011 |
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de Savunma Sanayii Bakanlığı bütçesi üzerinde grubum adına düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum ama keşke milletvekili arkadaşlarımız bu önemli bütçe görüşmelerine hassasiyet göstermiş olsaydılar, acaba ne konuşuyoruz, neyi tartışıyoruz? Ne yazık ki Parlamento böyle!
Ben, Vietnamlı bir gazinin, Vietnam'da yaşadığı o vahşetten bir alıntı yaparak sözlerime başlamak istiyorum. Diyor ki: "Üzerine bin kiloluk bir bombanın atıldığı bir köye girersiniz. Esir almak diye bir sorununuz yoktur çünkü esir alınacak kimse kalmamıştır. Öldürülenlerin Vietnamlı olup olmadıklarını bilemezsiniz, insanların parçalarını bir araya getiremezsiniz ki halkımızın anlaması gereken de budur. Bu ülkenin insanlarına napalm bombaları atıldı. Ne olduğunu anlatacak bir yol yoktu. Bir yere gelirsiniz, insanları eğri büğrü olmuşlardır, akıl dışı bir şey. Bir parçaya yaklaşırsınız, insan mıdır hayvan mıdır, anlayamazsınız. Şimdi ise evimizdeyiz, bir zaman yapılanların yanlış olduğunu da söyleyecek yürekliliği gösteremedik. Gösteremediğimiz için de bugün çoluk çocuklarımızın gözlerinin içine bakamıyoruz." Savaş böyle bir vahşet.
Şimdi, bizim ülkemizde otuz yıldır -adına düşük yoğunluklu bir savaş mı dersiniz, adına savaş mı dersiniz- bir çatışma süreci yaşanıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Silahları bırakın, silahları!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Yani, savaş, insanlığa karşı bir vahşettir. Bu vahşeti ne yazık ki bütün?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Silahlar bırakılırsa bir şey olmaz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ne diyorsunuz oradan? Ne bağırıyorsunuz? Sizin göreviniz sadece bağırmak mı? Geldiğiniz günden bugüne kadar kim ki bu kürsüye çıktı siz oradan laf atıyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne diyorsun ya!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Siz ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz? Başka söyleyecek bir şeyiniz yok mu?
Sayın Başkan, niye?
BAŞKAN - Lütfen Genel Kurula? Lütfen? Haklısınız, Genel Kurula efendim, lütfen?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bakın işinize, rahatsız olmayın! Bırakın savaşı, silahı!
BAŞKAN - Sayın Akar, lütfen?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Vallahi bu Parlamentoda kabak tadı veriyorsun biliyor musun. Kabak tadı veriyorsun!
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ne hikmetse bu işte savaştan beslenenler savaş gündeme geldiğinde, kavga gündeme geldiğinde bunları söylerler. Şimdi, bu ülkede otuz yıla yakındır böyle bir çatışmalı ortamdan geçiyoruz. Yani adına ne derseniz deyin ama burada insanlar ölüyor. Biraz önce Vietnam'dan söylediğim o gazinin bugün bizim ülkemizde? Bakın, 24 Ekimde yani ekim öncesi 24 askerimizi kaybettik. Bunu onaylamıyoruz, her ölen insanı yüreğimizden bir parça olarak görüyoruz ama ondan sonraki operasyonlarda Kazan Ovası'nda 40'a yakın PKK'lı gerilla bu silahlarla katledildi ve şu an Malatya'da tam elli gün geçti, 19 tane ceset tanınmayacak hâldedir. Yani biraz önce Vietnam'da yaşananlar? İşte, gidin, Malatya Adli Tıp Kurumunda cesetlerin nasıl paramparça olduğunu, kimi cesetlerde sadece bir ayağın kaldığını görürsünüz. Siz parlamentersiniz, grubunuz var, buna karşı söyleyebilecek sözünüz var. İnsanlığa karşı suç işleniyorsa bunu laf atarak değil, bunu nasıl durdurabiliriz, bunu nasıl sağlayabiliriz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Biraz sonra söyleyeceğim.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, burada Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Bu bütçedeki bu askerler uzun süredir ülke içerisinde ülkeler yarattılar, şehir içerisinde şehircikler yarattılar ve sürekli halktan kopuk oldular ve sürekli ayrıcalıklı bir sınıf oldular.
Şimdi, bunları biliyoruz. Bakın, dünyanın en fazla ordusuna sahip olan, 2 milyon 300 bin kişiden oluşan Çin Ordusu var. Burada 191 tane general var. Bizim ülkemizde 120 bin askerimiz var, ordumuz var ama bizde de 365 tane general var. Bakın Çin'deki general sayısına, bizdeki general sayısına! Zaman zaman yine bu sıralardan laf atarsınız, "Efendim herkesi tutukladınız, generaller kalmadı" diyorsunuz, "Onun için ordunun morali bozuk." Peki bu generaller ne yapıyor? Ne ediyor? Anadolu'da bir söz vardır, diyor ki: "Kızı başıboş bırakırsanız, ya davulcuya ya zurnacıya gider." İşte bu generalleri de başıboş bıraktınız, ya Balyoz operasyonu yaptılar ya da Ergenekon'da, halkın iradesiyle seçilmişleri devirmeye kalkıştılar. Yani generallerin görevi bu mudur? Bakın, bizim ülkemizde bir general emekli olurken ne alıyor? 600-700 milyar arası bir para alıyor ama kırk yıl görev yapmış bir vali 70 milyar alıyor. Bir büyükelçi ne alıyor? 70 milyar alıyor. İşte aradaki ayrıcalık bu.
Siz de günahkârsınız. Sizinle ilgili 27 Nisan muhtırasını veren bir generale ne yaptınız? Gittiniz, onu ödüllendirdiniz, altına 1 trilyon liralık da araba aldınız. İşte siyaset dünyası onların önünde diz çöküyor. Şimdi, bizden rahatsızlar. Bizim niye diz çökmediğimizi... Valla biz size karşı diz çökmeyiz. Biz sizi eleştiririz. Görevini yapan her askerin bizim başımızın üzerinde yeri var ama haddini aşan her askeri de yerden yere vururuz.
Geçen dönemde burada bir konuşma yapmıştım. Bu sıralardan bize ters bakanlar olmuştu. Haddinizi bileceksiniz, bize ters bakmayacaksınız, siz halkın emrinde olacaksınız. Onun için biz diyoruz ki, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır, derhal bağlanmalıdır ve geçen gün, demokrasi adına önemli bir sözünüz olmuştu Sayın Bakanım, sizi kutluyorum, size sorular sormuşlardı: "Genelkurmaydan talimat aldınız mı?" Siz: "Genelkurmay da kim oluyor, biz sivil iradeyiz." demiştiniz. İşte, biz böyle bir irade istiyoruz. Halkın, Parlamentonun emrinde olan bir iradeyi istiyoruz, onun için diyoruz ki böyle bir dünya yaratıldığı içindir ki bu kavganın bitmesini istemiyorlar, saltanatlarının sona ereceğini bildikleri için çünkü yoksul Anadolu çocukları bunlara cumhuriyet kurulduğu günden bugüne kadar kölelik yapıyor, eşlerine, çocuklarına hizmetçilik yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir keyfî uygulama yoktur ve dünyanın hiçbir yerinde savaşa katılmamış bir orduyu bu kadar gökyüzüne çıkaran bir halk da yoktur. Yani ordu halkın hizmetinde olmalıdır ama orduyu eleştirmek, bu tabuya dokunmak birçok insanı ürkütüyor. Vallahi biz ürkmüyoruz, bir tek canımız var, onu Allah alır, başka hiç kimse de alamaz. Biz ordunun da düşmanı değiliz, hiçbir kurumumuzun da düşmanı değiliz; düşmanı olduğumuz tek şey hukuksuzluktur, demokrasiye karşı suç işlemektir, biz bunu açıkça söylüyoruz. Onun için sizin de bir an önce? Bu Parlamento gerçekten iç barışımızı sağlamalıdır ki artık bizim çocuklarımız? Bakın, anneler ve babalar -tam elli gündür söylüyorum, elli gün- Malatya morgunun önünde çocuğunun bir parçasını almak üzere elli gündür orada. Siz anne, baba değil misiniz? Sizin hiç mi vicdanınız yok? Sizin çocuklarınız olsa ne yaparsınız? Savaşın da bir kuralı var, savaşın da bir ahlakı var. Ölüden bu kadar intikam alınır mı? Ölüye bu kadar eziyet yapılır mı? Öldürdüğünüz gerillanın ayağına ip asıp, götürüp "Ne mutlu Türk'üm." sözünün altına koyduğunuzda siz zannediyor musunuz Kürt halkının yüreğini kazanıyorsunuz. Kürtlerin düşmanlığını kazanırsınız. Bizim çocuklarımızı öldürerek bizi kazandığınızı mı zannediyorsunuz? Bize zulüm ederken bizi kazanacağınızı mı zannediyorsunuz? Doksan yıldır bize bu zulüm politikaları uygulandı, doksan yıldır atalarımıza aynı şey uygulandı, bugün çocuklarımıza da uygulanıyor. Bu çocuklar keyiflerinden dağa gitmediler. Sayın Başbakanın dediği gibi, ret ve inkâr politikalarının sonucu gitmişse gereği de yapılmalıdır, bu gereğini de Parlamento yapmalıdır. Eğer ret ve inkâr olmasaydı bu gençler gidip ölüme bedenini yatırmayacaktı; ret ve inkâr olduğu içindir ki bu insanlar dağlardadır. Onun için bu Parlamentoya da bir görev düşüyor. Bu Parlamento, açıkça barışı sağlamalıdır. Voltaire'in dediği gibi: "Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir düşünceye karşı duramaz."
Ben özellikle AKP'ye? Biz helalleşmek istiyoruz, siz bizimle hesaplaşmak istiyorsunuz. Doksan yıldır hesaplaşıyoruz. Gelin, helalleşmeyi hep birlikte yapalım. Gelin, demokratik zemini açalım, hep birlikte bu ülkeyi hepimizin? Yani Anadolu'yu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) -? bir ana yüreğiyle Kürt'ün, Türkün, tüm halkların coğrafyası olmasını sağlayalım.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sakık.