GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:16.02.2012

CHP GRUBU ADINA EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, kafeste özgürlükler yaşanan bir ülkede bazı illüzyonistler var ve bize diyorlar ki: "Yaşadığınız dönem ileri demokrasidir." Ben, bu söylediklerini biraz abartılı buluyorum. Çünkü çağdaş, iyi işleyen, akılcı bir demokraside sorumlu bir Başbakanın yakın çevresini korumak için bir yasa yapması mümkün değildir. Aslında, demokrasilerde gücünü sınırlaması gerekir başbakanların.

Ve çağdaş demokrasilerde, bizim bildiğimiz kitle iletişim araçlarına başbakanlar yeni yeni normlar koymazlar. Gazetecileri susturmak için adı konmamış sansür yasaları, özgür düşünceyi yasaklamalar? Bunları yapmazlar. İktidarın tekelinin sözün tekelini dayatmasına izin vermezler. Korku içinde titreşen kocaman adamlar, gazeteciler, cellatları kutsamazlar demokratik toplumlarda.

Gerçek bir hukuk devletinde, şehirleri bombalarla dolduranları, Reşadiye'de coşanları şakayla karışık takdir edenler, bombaların yerlerini ve nerede patlayacağını bilip de bilmezden gelenler hesap verirler. Sivillerin ölümüne, yoksa Kumrular'daki masumların ölümüne, bombalanmasına göz mü yummuşlardı bu insanlar? Bunun hesabını verirler.

İstihbarat kurumları, örgütlere suç işlemek için değil, demokratik toplumlarda suçu önlemek için girerler.

Ve çağdaş demokrasilerde, herkesin gizlice dinlendiği ve bu yasa dışı kayıtların iktidar tarafından seçim malzemesi olarak kullanıldığı olağan değildir, olağan karşılanmaz.

Beşinci kol faaliyetlerine demokrasilerde izin verilmez.

Demokratik itiraz hakkını kullananların, şifre skandalıyla canı yanmış gençlerin karşısına "Beş on bin kişilik özel görevli ordularımızı çıkartırız." tehditleriyle bu çocuklar karşılaşmazlar.

Demokratik devlet tüm usulsüz yargılamalara karşı çıkar. Tefrika hâlinde yayınlanan soruşturmaları basına veren savcıları da cezalandırır, sadece Deniz Feneri savcılarını değil. Bakın, "Hrant Dink'in öldürülmesine göz yumanları niye terfi ettirdiniz?" sorusuna yanıt verirler, "Bunu deşifre eden gazetecileri niye zindanlara attınız?" sorusuna yanıt verirler, "Anayasa ile milletvekillerine verilen haklar ihlal edilirken neredeydiniz? Onların hakkı daha mı önemsizdi MİT'çilerden?" sorusuna yanıt verirler.

Hukuk eğitimi aldığı söylenen Bekir Bozdağ, istihbarat görevlilerinin suç örgütlerine sızabilmek için suç işleyebileceklerini söylemez demokratik toplumlarda çünkü bir hukukçu bunun demokratik devlet düzenini ortadan kaldıracağını gayet iyi bilir. Özel yasa genel yasa allameliğinden sonra "Bu yasayı da haydi değiştiriverelim." demez. "Özel yetkili mahkemelere hâlâ bizim ihtiyacımız var, ihtiyacımız ortadan kalktığında kaldırabiliriz." demez, bunu söyleyemez. Hoş, nasıl olsa özel görevlileriniz olduktan sonra özel yetkili mahkemelere de ihtiyacınız kalmayacak.

Demokratik bir devlette bir devlet krizi çıktığında Başbakan ortadan kaybolmaz arkadaşlar, yazılı da olsa çıkar ve bir açıklama yapar. Bu yasayı çıkarmak için, tansiyonu patlatmak için sahte polemikler ve ikinci Sarıkaya vakası yaratılma pahasına hazırlanan bu yasa demokratik toplumlarda çok tehlikelidir, bunun bilinmesi gerekir. Ancak, ne yazık ki, bunun ön koşulu bir demokratik ve akılcı devlettir ancak biz öyle bir yerde yaşamıyoruz. Bizi yönetenler "Ben bir şey yapmak istiyorum yargı karşıma çıkıyor, ciğerlerimize kadar kan ağlatıyor." diyor, "Hay Allah o da yetmedi, yasa karşımıza çıkıyor, onu da değiştirelim, bozalım, tekrar yapalım." diyor. Nasıl birilerinin iyi çocukları vardı, "Benim de iyi çocuklarım olsun, onları tanıyorum." diyor ve onları korumak durumunda hissediyor.

Şimdi, yirmi beş yıllık bir hukukçu olarak bu yasa bana neyi ifade ediyor, onu anlatayım size: Bir kere, bu yasa ilk bakışta iktidarın panik odası arkadaşlar, saklanmaya çalıştığı bir panik odası ancak sadece iktidarı değil, belli ki devleti de içine hapsedecek.

Bu yasa kişiye özel, hem Başbakanı, kurduğu ya da kurması muhtemel olan o özel yapıları ve çeteleri korumaya yönelik.

Bir çamur deryasını, unutmaya çalıştığımız bir çamur deryasını, devlet için kurşun atanı, yakanı, yıkanı, bombalayanı yeniden hatırlamamız gerekecek diye korkuyorum. Bakın, suç teşkil eden eylemleri gizlemeye yönelik bu yasa ve emin olun, bugünden itibaren aklımızdan hiç ama hiç çıkmayacak: Acaba Başbakan, Başbakanınız ne görev vermişti bu MİT'çilere?

Bu yasayla özel yetkililerin tek hedefinin muhalifleri ezmek olduğunu tescil ediyorsunuz. Bu yazılmamış kuralı yazılı hâle getiriyorsunuz. Yapılmaya çalışılan, demokratik hukuk devletindeki habis bir ur olan özel yetkili mahkemelerin yetki alanının sadece muhaliflerle sınırlandırılmasıdır. Bakın, kanunsuz emri meşrulaştırıyorsunuz ve yapanların parçacı ve operasyonel bakış açısını bu yasaya çok güzel yansıtıyorsunuz. Suç işleme imtiyazı yaratıyorsunuz, suçu teşvik ediyorsunuz ve Başbakanın kozmik odasını korumaya çalışıyorsunuz, bu suça ortak oluyorsunuz.

Bu, devleti çeteleştirme yasası, bazı kişileri yargıdan ve hesap vermekten koruma yasası, toplumun adalet inancına meydan okuma yasası, yasa önünde eşitlik anlayışını yok eden bir suç sığınağı bu yaptığınız ve baştan "aklanmışlar özel sınıfı" yaratmak bu yaptığınız. Ha bir de verilen görevi eline, yüzüne bulaştırıp "PKK'ya sızacağım" derken PKK'lılaşanları mecburen topluma kazandırma yasası, bu yasanız. Bir iktidar büyüğünün söylediği gibi, "Yargı hâkimlere bırakılmayacak kadar önemlidir. Demokrasi sadece bizim için bir araçtır." düsturunun hayata geçirilmesi yasası bu.

Bir siyasetçi, acemi bir siyasetçi olarak gözlemim ise şu, izninizle paylaşmak istiyorum: Gafil avlandınız ve tek çareyi böyle yüzkarası bir yasa çıkarmakta buldunuz. Çünkü biliyorsunuz ki, artık Gladio'dan bir farkı yok olanbitenin, yaşananların. Gerçeklerin şifresi çözülünce altından kalkamayacağınızı biliyorsunuz. Basılmamış kitaplardan da işte bu yüzden korkuyordunuz, o kitaplarda kendinizi gördüğünüz için korkuyordunuz. Rahmet okutacağınızı söylediğiniz Yorgun Savaşçı'yı yakan 12 Eylüle henüz yayınlanmamış kitap yakarak gerçekten de rahmet okuttunuz ve yarattığınız bu yeni 12 Eylülden de aslında korkuyorsunuz. Aslında, yaktığınız o kitapta yazılanlardan da, yazılmayanlardan da korkuyorsunuz.

Bakın, o özel görevlileri yargıdan kaçırdığınız suçlar neler biliyor musunuz? Artık, Başbakanın izin verdiği kişiler Anayasa'yı ihlal edecek, ülkemizi bölüp parçalayacak, özgürlükleri askıya alabilecek, düşmanla iş birliği yapabilecek, savaşı tahrik edebilecek. Varsayalım Başbakanınız sevgili kardeşi Esad'ın ülkesini karıştırma iznini, belki cinayetler işleme iznini verebilecek. Teorik olarak bunlar mümkün mü hukukçular? Mümkün.

Bu yasa ile yabancı uzmanlara, Orta Doğu coğrafyasının ajanlarına özel görevler verilebilecek. Tunus, Mısır ve Libya'da kendi propaganda ekibinizi gönderdiğiniz ve bazı kesimlerin güçlenmesi için açık destek verdiğiniz ve iç işlerine karıştığınız gibi, özel görevlilerinizi de o coğrafyada kim bilir hangi görevlerle görevlendireceksiniz. Aman, dikkat edin lütfen, Çatlı'ya, Yeşil'e, Mehmet Ali Ağca'ya verilen görevlere benzemesin sakın.

Referandum sırasında "Cumhuriyet Halk Partisi, MHP, YARSAV, PKK yan yana" diyerek hedef gösterenler, bizi terörist yerine koyarak daha sonra pek çok ortam dinlemesini, izlemesini, röntgenlemesini dizayn edenler, meydanlara çıkıp kaset dedikodusu ile halkı zehirleyenlere zemin hazırlayanlar muhakkak Başbakanın özel görevlileri değildi.

Nefes alışverişlerimizi bile Başbakana bildirenler kimlerdi? Tam donanımlı pahalı dinleme aygıtlarıyla evimizi gözetleyip dinleyenler, peşimize her gün araçlarla karanlık adamlarını takanlar acaba özel görevliler miydi?

Bir kez daha, bu vesileyle, buradan, bir davanın, bir ülkünün, bir ilkenin, hukukun üstünlüğünün militanı olmaktan onur duyduğumu ilan ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) İlkesizliğin, gıybet ve yalanın militanı olanlar, böcek gibi kuytu köşelerinde dinleyip namuslu insanları hedef gösteren alçaklar da kimin özel görevlileriydi merak ediyorum.

Siz on yıldır ne iç güvenliği ne de iç barışı tesis edemediniz, bunu yapamadınız üzgünüm. Bugün görünen o ki yaptığınız her şeyi ama her şeyi elinize yüzünüze bulaştırdınız.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - O işleri iyi biliyorsunuz siz.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Bakanın kişisel listesini bize HSYK diye yutturmaya çalışanlardan da ancak ve ancak bunlar beklenirdi zaten.

Bakın, ama inanın ve inanın ki, hukuk cinayetlerini işleyenlerden de, azmettirenlerden de bunların hesabı tek tek sorulacaktır.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Soruluyor zaten, merak etme.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Sıra sana da gelecek, merak etme.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Bundan sonra MİT de, Başbakan da, siz de, oy verenler de şaibe altındasınız, tam bir şaibe altındasınız ve bu şaibeden kurtulamayacaksınız. Ülkemizde geriye doğru on yıl ve önümüzdeki dönemde işlenen tüm gerçek faili meçhul cinayetler, artık tüm faili meçhullerin faili olarak birileri ve bir yerler işaret edilecektir. Hrant Dink'in de, Uludere'de ölen köylülerin de gerçek failleri kimdir diye tekrar ve tekrar sorular soracağız biz kendimize.

Siz, görünmez bir mürekkeple rejimin adını Baas olarak değiştirdiniz.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - O sizin işiniz.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Ancak en son duyan, bunu en son duyan Türk halkı mı olacak dersiniz? Devlet sırrı yasasını da eklediniz mi listenize, değmeyin keyfinize arkadaşlar! Katilin adını "özel görevli" koyacağınız gibi cinayetin, uyuşturucunun, silah kaçakçılığının ve terör eyleminin adını da "devlet sırrı" koyarsınız, olur biter.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Özel görevlileriniz de olur size devlet içinde devlet. Karışık işlerde ustalaşmanız nedeniyle hak ve özgürlüklerimizi yok eden Baas rejiminizin yakın tarihlerde, yakın coğrafyalarda görüldüğü ve düşünürün dediği gibi "Bir gün sonu gelir." Eğer itilmezse hiçbir diktatör düşmezmiş, biliyor musunuz? Biz de yardım edebiliriz, olanları duyurarak, olmuşları yeniden ortaya çıkartarak ve bu kötü, korkunç rüzgârlar değiştiğinde olabileceklerden umut duyarak. Unutmayın ki gök kubbe altında?

ZEYNEP KARAHAN USLU (Şanlıurfa) - Sayın Tarhan, yapmayın?

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Beni susturabilecek tek şey bilgidir, o da sizde yok Hanımefendi.

Unutmayın, gök kubbe altında artık hiçbir şey gizli kalmaz, hele bu çağda. (CHP sıralarından alkışlar) Şeffaflık çağında hiçbir şey yok edilemiyor, çok üzgünüm!

Bu toz duman, ileri demokrasi yalanı dağıldığında "Yetmez ama evet"çiler bile, gemiden atıldıkça artık idrak ediyorlar olanı biteni. Cumhuriyetle hesaplaşma adına eski defterleri karıştırıp halkı ayrıştırmaya çalışanların kendi günah defterlerinin yapraklarını aceleyle yırtma, yok etme telaşında olmaları acizliktir, âcizsiniz, sıkışıksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.