GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:16.02.2012

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Bizim dört kez bunlarla -terör örgütüyle- bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar bunun hesabını her yerde vereceklerdir. Biz, terör örgütü ile hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız. Bizim felsefemizde, anlayışımızda böyle bir şey olamaz. Kendilerine baksınlar. Şunu bilin ki Tayyip Erdoğan'ın başında bulunduğu bir iktidar, hiçbir zaman terör örgütüyle masaya oturmaz. Biz, milletin avukatlığını yapıyoruz. CHP ise Silivri'de avukatlık yapmaya devam ediyor. Ey Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, bizim masaya oturduğumuzu iddia ediyorsanız ispat etmek zorundasınız. Eğer bunu ispatlamazsanız müfterisiniz." Sayın Başbakanın 21 Ağustos 2010 günü Kayseri'de yapmış olduğu konuşma.

Şimdi, bugün ise terör örgütüyle, PKK ve KCK'yla görüşme yaptığı bilinen ve bu görüşmelerden dolayı haklarında adli takibat, soruşturma başlatılan MİT görevlilerinin bu takibattan kurtulmalarına yönelik bir teklifi tartışıyoruz.

Bu çerçevede, biraz evvel burada bizlere "Millete güvenmeyecek misiniz, Sayın Başbakana güvenmeyecek misiniz?" diye hitap eden Sayın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Beyefendi'ye soruyorum; lütfen, kendisine iletin: Şu ilk okuduğum Kayseri'de yapılan konuşmadan dolayı mı güveneceğiz Sayın Başbakana, yoksa bu teklifi buraya gönderen Sayın Başbakana mı güveneceğiz? Eğer bunu bize söylerlerse çok memnun olurum.

Bu tasarının Genel Kurul gündemine gelirken çiğnenen İç Tüzük hükümlerine hiç değinmeyeceğim çünkü İç Tüzük'ün ve Anayasa'nın paspas edildiği bir dönemde, İç Tüzük ve Anayasa ihlallerinin  kimseyi rahatsız etmediği bir Mecliste bunun bir anlamı yok ancak hepimizce malum olduğu üzere, bir özel yetkili savcı, eski bir Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile bir grup eski MİT yöneticisini kamuoyunda KCK davası diye bilinen dava kapsamında ifadeye davet ettikten sonra kızılca kıyamet koptu. Cumhuriyet savcısının önündeki sıfatla "cumhuriyet" kelimesinin niye olduğunu zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt şöyle ifade ediyor Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e: "Bir gün savcılar cumhuriyeti korumak için Başbakan hatta Cumhurbaşkanlarını da sorgulamak zorunda kalabilirler, o yüzden onlara `Cumhuriyet savcısı' demek uygundur." demiştir.

Cumhuriyet savcısı elinde bulunan bilgi ve belgelerden hareketle MİT mensuplarını ifadeye çağırması, cemaatin Hükûmetle çatışması, cemaatle Tayyip Erdoğan'ın iktidar mücadelesi, Suriye operasyonunun engellenmesi, Hakan Fidan'ın İran yanlısı olması, İsrail'in Hakan Fidan'ı sevmiyor, istemiyor olması gibi birçok başlıklarla değerlendirilmiştir. Oysa Cumhuriyet savcısı bir şey diyordu. Cumhuriyet savcısı, KCK soruşturması yapılırken ele geçen bilgi ve belgelere göre PKK/KCK içine avukattan başka kimliklere kadar değişik boyutlarda sızan MİT elemanları İmralı'dan Öcalan'ın Kandil'e verdiği örgütün yeni şiddet eylemlerini nasıl gerçekleştireceğine dair talimatlarını aktarmaları, PKK/KCK içinde MİT elemanları bazı terör eylemlerinin istihbaratlarını aldıkları hâlde bunları polis ve askerle paylaşmamış, eylemlerin gerçekleşmesine göz yummuş oldukları, KCK yapılanmasının MİT elemanlarının gözetiminde onay ve desteğiyle gerçekleştiği, Öcalan'ın 6 Temmuz 2011'de altı sayfalık el yazısıyla örgüte halk savaşı başlatma talimatlarını verdiği mektubun MİT tarafından Kandil'e taşındığı ve 14 Temmuzda Silvan'da 13 askerimizin şehit olduğu saldırıyla PKK tarafından halk savaşının başlatıldığı iddiaları var. Cumhuriyet savcısı buna ilişkin bilgilerine başvurmak üzere adı geçen MİT yöneticilerini ifadeye çağırmıştır. Ancak Hükûmet buna razı değildir, bu Mecliste bu haksızlığa ve bu zulme razı olmayacak çoğunluk vardır elbette buna inanıyorum. Size bununla ilgili Hazreti Peygamber'den bir örnek vermek istiyorum. Hazreti Peygamber ashabına "Zulme uğrayana da, zalime de dua edin; yardım edin." dediğinde, sahabe "Ya Resulallah, zalime niçin dua edelim?" diye sorar. O yüce zat da "Dua edin ki daha fazla zulmederek daha çok günah işlemesinler. "

İşte, bugün, bu Mecliste bize tevdi edilen görev budur. Daha fazla hata, daha fazla yanlış yapılmasına müsaade etmeyelim ve bu teklifi hep beraber reddedelim.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.