| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 14.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığının kesin hesap bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve tüm tutuklu milletvekillerini saygıyla selamlarım. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
Teknolojik gelişmenin yaşamımıza getirdiği konforun yanı sıra, bu gelişmenin doğada ve çevrede meydana getirdiği kirliliğin her geçen gün hızla arttığı bir süreçteyiz. İnsanlık olarak doğaya ve yaşadığımız çevreye verdiğimiz tahribat, küresel ısınma, iklim değişiklikleri, kuraklık ve açlık olarak bizlere geri dönüyor. Artan nüfusun gereksinimlerini, çocuklarımızın geleceğini etkin ve verimli bir şekilde karşılamak gerekliliğini düşününce doğal kaynaklarımızı ve yaşadığımız çevreyi korumak konusunda her zamankinden daha çok duyarlı olmaya gerek duymaktayız.
Türkiye nüfusunun üçte 2'si kentlerde yaşayan bir sanayi ülkesidir. Bu nedenledir ki çevresel sorunları görmemezlikten gelme lüksü yoktur. Çevre sorunu artık bir bölge, ülke sorunu olmaktan çıkmış küresel bir sorundur. Rusya ve Japonya'da yaşanan nükleer felaketlerin etkileri ne yazıktır ki hâlâ devam etmektedir.
Gelişmiş ülkeler bu durum karşısında doğaya, çevreye ve insana daha az zarar veren yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken biz hâlâ tersini yapıyoruz. Bu ülkeler Japonya'daki nükleer felaket sonrası santrallerden vazgeçerken Türkiye ne yazıktır ki Adalet ve Kalkınma Partisinin anlayışıyla nükleer santrallerin kurulmasını teşvik ediyor. Bu anlayıştır ki nükleer tehlike ile tüp gaz patlamasının tehlikesini aynı kabul etmiş, oluşturduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığını bir buçuk ay gibi bir sürede 2 kez kanun hükmünde kararname ile düzenlemiştir.
Sayın milletvekilleri, iktidarda olduğunuz on yıl içerisinde çevre ile ilgili yaptıklarınıza bir göz atmak istiyorum.
Sanayinin en yoğun olduğu kentle, benim de bu kentli olmam nedeniyle, izin verirseniz, Kocaeli'den başlamak istiyorum.
Kocaeli tarım arazileri yok pahasına köylülerden alınarak OSB'lere çevriliyor, sonrasında bu alanlar sanayicilere yüksek fiyatlarla veriliyor. Sahiller iskele ve limanlarla işgal edilmiş durumda. Kanayan bir yaramız var: Dilovası. 2006 yılında Meclis araştırması ile burada yaşayan insanların hava ve çevre kirliliği yüzünden yaşamlarını yitirdikleri tespit edildiği hâlde iktidarınız döneminde buraya dört yeni organize sanayi bölgesi ve iki yeni liman kurulmasına izin verilmiştir.
Çarpık sanayileşme ve kentleşme bu ilçede Yeni Yıldız Mahallesi sakinlerinin taşınmasına sebep oluyor. Burada yaşayan insanların evleri, arsaları gerçek bedellerinin altında alınıyor, insanlara barınacak yer gösterilmeden gönderiliyor, "Sen bu parayı al, ne yaparsan yap." mantığıyla. Bu insanlar evlerinden, yurtlarından neden göçe zorlanıyor hiç düşündünüz mü?
Kocaeli'nde tüm yerel basına da yansıdı, bir sanayici şöyle söylüyor: "Bir bürokrat bana geldi. `Haydarpaşa Limanı Marmaray Projesi nedeniyle uzun bir süre çalışmayacak. Senin Dilovası'ndaki bu limanın değer kazanacak. Bu limanı 300-400 dönüm büyüt, gerekirse denizi doldur.' Ben de denizi dolduracağım. Bu benim fikrim değil, devlet yetkilisinin fikri."
Sayın Bakanım, şimdi soruyorum: Bu adam bu cesareti kimden alıyor? Yıllardır kirlettiği Dilovası'nda vatandaşı yerinden ediyor, sağlıklarını kaybetmelerine sebep oluyor, yetmiyor, devletin arazisini babasının çiftliği gibi kullanmak istiyor. Yok öyle yağma! Sayın Bakanım, ya bu bürokrat için gereğini yapın ya da bu sanayiciye haddini bildirin. Ben hiçbir Kocaeli milletvekilinin bu çevre katliamcılarına, bu rantiyecilere izin vermeyecekleri inancındayım. Bu anlayıştakilerle de sonuna kadar mücadele edeceğimi bilmenizi isterim.
Sayın Bakanım, size bir önerim var: Gelin, yirmi yıl öncesinin ve şimdiki Kocaeli'nin, Körfez'in ve Dilovası'nın havadan çekilmiş fotoğraflarını karşılaştırın, çevrenin nasıl tahrip edildiğini, tarım alanlarının nasıl talan edildiğini, denizlerin ne kadar doldurulduğunu göreceksiniz.
Enerji açığını kapatmak gerekçesiyle Artvin'de, Hopa'da, Dersim'de, Erzurum'da nehirlerin suyunun kullanım hakkını özel şirketlere veren, ekosistemi bozan, doğaya zarar veren ve bu anlayışa karşı direnen, yaşam alanlarının korunmasından başka bir isteği olmayan bu insanları çoluk çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek ayırt etmeksizin baskıyla, şiddetle, copla, biber gazı ile susturmaya çalışan anlayışınıza ne demek gerekiyor?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakanlığın programını dikkatlice okudum. 2009'da, taraf olduğumuz Kyoto Protokolü gereği iklim değişikliği konusunda oluşturulmuş bir stratejik plan yok. Ozon tabakasını incelten gazların salımının sonlandırılmasına yönelik bir eylem planı maalesef yok.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sanayiye karşı değiliz. Sanayinin, kalkınmanın ve gelişmenin vazgeçilmezlerinden olduğunun bilincindeyiz. Ancak kirleticileri ile insan yaşamını tehlikeye atmayan, doğayı tahrip etmeyen, ekolojik dengeyi bozmayan bir sanayiye evet diyoruz ve her zaman destekleyeceğiz.
Şu temel anlayışın herkes tarafından bilinmesini istiyorum: "Hiçbir yatırım insan yaşamından daha değerli değildir."
Yüce Meclisinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum sayın Kaplan.