| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 14.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2012 yılı Merkezî Yönetim Bütçesi görüşmeleri hatırasına binaen Atatürk Orman Çiftliğinde tesis edilen ağaçlandırma sahasına adıma bir fidan dikilmesi sebebiyle Sayın Bakana teşekkür etmek istiyorum. Bu vesileyle benim de dünyada bir dikili ağacım oldu. Dilerim ki, bu dikilen fidanlar Atatürk Orman Çiftliği üzerindeki gökteki kara bulutların dağılmasına da neden olur.
Değerli milletvekilleri, çok kısa da olsa kanun hükmünde kararname ile yapılan yanlışlığa da vurgu yapmak isterim. Ne oldu da çok kısa aralıklarla Orman ve Su İşleri Bakanlığına dönüldü? Çevre neden sizden alındı? ÇED raporu veren, planlama ve plan değişiklikleri yapan Çevre, niçin Şehircilik Bakanlığıyla birleştirildi? Yoksa, "HES'ler çevreyi kirletmiyor, nehirde nokta gibi taşkınlıkları önlüyor, fazla suyun enerjisini alıyor." dediğiniz için mi? Vatandaşlarımız, bilim adamları, meslek odaları, sivil toplum örgütleri yapılanlara çevre adına karşı çıktıkları için mi? İnsanların yaşadıkları topraklarda yapılmak istenen HES'leri, bu santrallerin nehirleri kurutması, balıkları öldürmesi ve çevreye zarar vermesi nedeniyle istemedikleri için mi? Yoksa, Enerji Bakanı gibi davrandığınız için mi? Bu konuda son olarak "Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü" isminin "Meteoroloji Genel Müdürlüğü" olarak değişimindeki amaç ve anlamı da merak etmiyor değilim.
Değerli milletvekilleri, yatırımcı bir kuruluş olan DSİ, kuraklık zamanlarda yaşadığımız susuzluk, yağışların bol olduğu zamanlarda ise yaşadığımız sel ve doğal çevresel felaketlerin yarattığı tahribatlar yerine, bu koşullarda çevremize, tarımımıza ve dolayısıyla milletimize yararlı hâle getirebilmek için çalışmalar yürütmelidir. Ülkemizin dereleri, akarsuları firmaların çıkarları için değil halkımızın ihtiyacını karşılamak için yönetilmelidir, oysa maden arama şirketlerinden tutun da turizm şirketlerine kadar ilgisizler tarafından kullanıldığını görmekteyiz. Bu durum hem çevremizi hem insan sağlığımızı hem de tarımımızı tehdit eden bir talanın söz konusu olduğunu göstermektedir. Örneğin, Türkiye'nin 4'üncü büyük ili olan Bursa'nın Nilüfer ilçesine de adını veren Nilüfer Çayı'nda yapılan çeşitli çalışmalar Nilüfer Çayı'nın kendisinin ve yan kollarının başta sanayi ve evsel kökenli kirleticilerle kirlendiğini göstermektedir. Bu su kaynağı, aynı zamanda tarımsal üretim açısından önemli olup ovada geçtiği güzergâh boyunca sulama amaçlı kullanılmaktadır. O nedenle, yapılan sulamanın zamanına ve suyun içinde barındırdığı ağır metal miktarlarına bağlı olarak sulanan tarım alanlarında ağır metal kirliliğini ortaya çıkarmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle, çevre kirliliğinin önlenmesi, bitki ve hayvan varlıklarının korunması, tarım arazilerinde sağlıklı sulama yapılması ve vazgeçilmez su kaynaklarımızın korunması için, Bakanlığınızın ve DSİ Genel Müdürlüğünün su yönetimindeki etkisinin her geçen gün ekonomik çıkarlar peşinde sürüklenen değil, su kaynaklarının planlanması, yönetimi, geliştirilmesi ve yer üstü, yer altı sularının değerlendirilmesinden sorumlu olduğunu unutmamasını isterim.
Tarım arazilerinin sulanması konusuna baktığımızda, Sayın Bakan, sulanabilir arazi varlığımızın Türkiye'de 25,8 milyon hektar olduğunu, ekonomik sulanabilir arazi varlığının 8,5 milyon hektar olduğunu hepimiz biliyoruz. Sizin rakamlarınıza göre söylüyorum: Ekonomik sulanabilir arazilerden sulamaya açılan 5,5 milyon hektarın 3,2 milyon hektarı DSİ tarafından, geri kalanı çiftçiler, Köy Hizmetleri ve il özel idaresi tarafından sulamaya açıldı. 1954 yılından beri oluşan bu rakamlar dikkate alındığında 8,5 milyon hektar ekonomik sulanabilir tarım alanlarının sulanması için elli yıl daha beklememiz gerekir.
Bu İktidarın tarımı yok ettiğini, tarımın devlet eliyle bitirildiğini söylediğimizde kızıyorlar. Hâlbuki Köy Hizmetleri kapatıldı, il özel idaresine devredildi. Rakamlarla sizi yormak istemem ama merkezî yönetimden yardım almayan Köy Hizmetlerinin yapmış olduğu tarımsal sulama, drenaj, toprak muhafaza, arazi tesviyesi gibi küçük su hizmetlerini kim yapacak? Bununla ilgili bir kurum olduğunu biliyor musunuz? Buradan hemen şuna da süratli bir şekilde, zamanım yetmediği için, devam etmek istiyorum.
Sayın Bakan, seçim zamanı "Bin Köy Bin Gölet" sloganı ile çıkıldı, bu zamana kadar ne kadarının gerçekleştiğini öğrenmek istiyorum. Ayrıca, Plan Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde verilen bir gösterişli kitabınız var "111 Tesis 11/11/2011'de hizmete hazır." diyor ancak bu gösterişli kitabı lütfen iyi incelediğinizde bu tesislerin büyük bir kısmının "özel sektör HES projeleri" olduğunu görmekteyiz. Orman ve Su İşleri Bakanlığının böyle bir açılıma ihtiyacı olmadığını düşünüyorum. On yıllık AKP Hükûmeti her işin olduğu gibi, su meselesinin de ne yazık ki suyunu çıkarmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi burada bitirirken Orman ve Su İşleri Bakanlığının bütçesinin hayırlı olması diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demiröz.