| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 15.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
"Deli sevdalar başımda,
Sevdalı yürek peşinde,
Çektiler darağacına,
Daha gencecik yaşında.
Ankara adı kara,
Bu yara başka yara,
On yedi yaşındaydı
Kıyılır mı Erdal'a?" (CHP sıralarından alkışlar)
12 Eylülün faşist darbecileri tarafından on yedi yaşında darağacına götürülen Erdal Eren'i saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, soluduğumuz havanın, içtiğimiz suyun, beslendiğimiz toprakların sorumlusu olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesini, yaptıklarını, yapamadıklarını ve öngörülerini konuşacağız. Unutulmamalıdır ki çevre, bireylerin kullanımına sunulmuş sınırsız bir kaynak değildir. İnsanlığın bütününe sunulan ve gelecek kuşaklara bırakılacak önemli bir değerdir. Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımı çevre sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bozulan doğal hayat, kirlenen hava, su ve toprak canlıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara ulaşmaktadır.
Çevre sorunlarının önemli kaynaklarından biri, hızlı nüfus artışıdır. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış oranına sahip ülkelerden birisidir. Birleşmiş Milletlerin yaptığı nüfus tahminlerine göre Türkiye nüfusunun 2025 yılında 92 milyona yükselmesi bekleniyor. Bugün her aileye 3 çocuk tavsiyesinde bulunan anlayış, 2025 yılında 100 milyona yaklaşan nüfusun çevre sorunlarını nasıl çözecektir? Bunu bilmek hepimizin hakkıdır. Bugün 74 milyona sağlayamadığımız temiz hava, su ve toprağı 100 milyona yaklaşan nüfusa nasıl sağlayacağız?
Değerli arkadaşlar, hızlı nüfus artışı beraberinde plansız kentleşmeyi getirmektedir. Artan nüfusun yaşam alanı ihtiyacının giderilmesi için oluşturulan kentsel yaşam alanları kentsel sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İnsanların en temel ihtiyacı olan barınma ihtiyacını karşılamak, çarpık kentleşmeyi engellemek, modern yaşam alanlarının oluşumunda önder ve örnek olması amacıyla kurulan TOKİ, misyonunu ne yazık ki gerçekleştirmekten çok uzak kalmıştır. Düşük ve orta gelirdeki ailelere ucuz ve çağdaş konutlar yaratmak için yola çıkan TOKİ, AKP İktidarı döneminde, büyük şehirlerde lüks konutlar yapan, devletin kıymetli arazileri üzerinde rant yaratan ve bu rantı önceden belirlenmiş yandaş firmalara aktaran bir kurum hâline getirilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bünyesinde hizmet vermesi beklenen TOKİ, Şehircilik Bakanlığının etki alanından çıkarılmıştır. Sanırım Sayın Başbakan, şehircilik konusunda, yıllarca TOKİ Başkanlığı yapan Sayın Bakanına yeteri kadar güvenememiştir.
Değerli arkadaşlar, plansız kentleşme, kanalizasyon gibi altyapı sorunlarının ve katı atıkların toplanması ve depolanması sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Çarpık kentleşme plansız endüstrileşmeyi ortaya çıkarmıştır. Yeterli altyapı ve organizasyonu oluşturulmamış endüstri ve sanayi alanları önemli çevre kirliliklerinin yaşanmasına neden olmaktadır. Ülkemizde, özellikle büyük şehirlerde kalitesiz yakıt kullanımından ve yoğun şehir içi trafiği hava kirliliğini büyük boyutlara ulaştırmaktadır. Doğal gaz kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte hava kirliliğinin azalması gerekiyordu fakat AKP Hükûmetinin siyasi rant elde etmek amacıyla dağıttığı kalitesiz kömürler, yine AKP Hükûmetinin doğal gaza yaptığı yüksek zamlar doğal gaz kullanımının yaygınlaşmasını engellemiştir. Bu da hava kirliliğinin artarak devam etmesine neden olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, şimdi söyleyeceklerime önemle dikkat etmenizi istiyorum: Ankara'da yaşayan, nefes alan her canlı yavaş yavaş zehirlenmektedir. Ankaralıların, özellikle de çocukların, yaşlıların sağlığı ciddi tehdit altındadır. Ankara'da soluduğumuz hava son üç ayda toplam yirmi yedi gün sınır değerlerini aşmış,beş gün ise ne yazık ki uyarı eşiğinin üzerinde çıkmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çevre Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının bu ölçüm değerlerinden haberi var mıdır? Varsa uyarı neden yapılmamıştır? Bugün bu kürsüden Ankara'da soluduğumuz zehirli havanın sorumlularını uyarıyor ve tarihsel bir sorumlulukla baş başa bırakıyorum. Başkentte yaşayanları, kendinizi ve çocuklarınızı zehirlemekten vazgeçin, kirli havaya ne pahasına olursa olsun dur deyin.
Değerli arkadaşlar, kirli havanın en önemli nedenlerinden birisi olan Ankara'nın ulaşım sorunu, çağdaş metro hatlarıyla hâlâ çözülememiştir. Bunun en büyük sorumlusu ise on yedi yıldır aralıksız görev yapan Büyükşehir Belediye Başkanı ve on yıldır kesintisiz görev yapan Ulaştırma Bakanıdır yani kısacası tek başına AKP İktidarıdır.
Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli konuya değinmek istiyorum. Küresel ısınmayı önlemek için karbon salımlarının sınırlandırılmasının büyük önem arz ettiği bir dönemde Türkiye, toplam karbondioksit salımında Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırdığımızda yıllık 215,9 milyon tonla 7'nci sırada, sanayi sektörü salımlarında ise ilk sırada yer almaktadır.
Yaşamsal önemi olan su kaynaklarımız giderek azalmaktadır. Yirmi yıl önce kişi başına 4 bin metreküp su düşerken, bugün 1.400 metreküp su düşmektedir. Artık, ülkemiz su yoksulu ülkeler arasında yer almaktadır.
Ülkemizde biyoçeşitlilik çeşitli şekillerde toprağın bozulması ve doğal kaynakların yok olmaya başlaması yüzünden tehdit altındadır. Korunan alanın tüm alanlara oranı sadece yüzde 1'dir. Erozyon sonucunda her yıl ülkemizde 1,4 milyar ton verimli toprak kaybedilmektedir. Her yıl yaklaşık 100 bin dönüm orman yanarak, yaklaşık 7 bin dönüm orman ise tarla açma ve yerleşme sebebiyle yok olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin dört bir yanında yaşanan çevre sorunlarına kısaca değinmek ve Hükûmeti uyarmak istiyorum. Öncelikle doğu ve güneydoğu illerimizde yetersiz olan kanalizasyon altyapısının çözülmesi, atık su ve arıtma tesisi eksiklerinin tamamlanması, Artvin Çoruh Nehri'nin atık sulardan ve katı atıklardan kurtulması, Adana'da Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin evsel katı atıklardan korunması gerekmektedir. Kahramanmaraş'ta başta Elbistan Termik Santralinden kaynaklanan, Adıyaman ilimizde yoğun bir şekilde kalitesiz kömür kullanımından kaynaklanan hava kirliliğinin hiç vakit kaybeden önüne geçilmelidir. Edirne'de Ergene Nehri'nin bir atık kanal hâlinden çıkarılması için gerekli tedbirlerin süratle alınması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, son olarak Çanakkale ilimiz ve çevresine değinmek istiyorum. Çanakkale'de çok küçük bir coğrafyada üretim yapan termik santraller ve Kazdağları'nda yapılan maden arama çalışmaları ve plansız sanayileşme bölgenin havasını, suyunu ve toprağını tehdit eder boyutlara gelmiştir. Çanakkale ilimiz, yüz binlerin vatan toprağı uğruna kanlarını döktüğü kutsal topraklarımız her geçen gün artan bir çevre tehdidiyle karşı karşıyadır. Çanakkale'nin suyuna, toprağına, havasına zararlı toz bulutları, kimyasal atıklar ve siyanür bulaştırmayalım.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak, HES'lerde can suyunu kesmeyelim, Karadeniz'i perişan etmeyelim, tarım alanlarına ve yerleşim yerlerine yakın yerlere dünyanın terk ettiği teknolojilerle ve kalitesiz kömürle üretim yapan termik santraller kurmayalım. Enerjide yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla yararlanalım, kayıp ve kaçakların önüne geçelim. AB ülkelerinin, dünyanın tartıştığı ve tam bir fikir birliği sağlayamadığı nükleer santrallere ihtiyaç duymayalım ve sürdürülebilir kalkınma anlayışı çerçevesinde şekillenen iklim değişikliği politikalarını, insan-çevre ilişkisini bütün bir yaklaşımla ele alarak toplumların çevreyle uyumlu bir şekilde kalkınması gerektiğini yaşama geçirelim.
Doğal kaynakların çevresel ve sosyoekonomik olarak günümüz ve gelecek nesillere sağlıklı yaşam koşulları sağlayacak şekilde değerlendirilmesi gereği anlayışının hâkim olması dileğiyle Çanakkale'de ve ülkemizin dört bir köşesinde duyarlı çevre gönüllülerine, sivil toplum örgütlerine ve konuya objektif yaklaşan tüm basın mensuplarına sonsuz teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, unutmayınız ki Yüce Allah nasıl ki kullarının cezasını anında vermiyorsa, doğa da öyledir; sabırla bekler ve bir gün tokadını öylesine ansızın vurur ki insanoğlu nereden geldiğini anlayamaz bile.
Dünya, insan olmadan yaşayabilir ama insan, doğa olmadan yaşayamaz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Soydan.