| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRKMENİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK VE TIP ENDÜSTRİSİ ALANLARINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 23.02.2012 |
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Türkmenistan Hükûmeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine söz aldım, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkmenistan genellikle içine kapalı bir siyaseti çok uzun yıllardan beri götürüyor. Genellikle yönetim tarafsızlık siyaseti doğrultusunda bölgesel veya uluslararası sorunlara mesafeli yaklaşıyor. Ülke de Türk müteahhitlerimizin, firmalarımızın Orta Asya'da en çok proje üstlendikleri ülke olarak birinci sırada yer alıyor Türkiye açısından ve Türk mühendis ve mimarlarının projelerinin tutarı 21 milyar doları buluyor.
Bizim bu gerçekleştirdiğimiz sağlık ve tıp endüstrisi alanlarındaki iş birliğinin ötesinde, Türkmenistan'ın esas sahip olduğu ve en çok üreticisi bulunduğu doğal gaz konusundaki anlaşmalarımızı ve onunla yakınlaşmalarımızı artırmamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak Türkmenistan, özellikle doğal gazın nakli ve bunun pazarlanması konusunda, ne yazık ki şu anda Türkiye'yle çok yakın bir ilişkiyi sergilemiyor ve doğal gazın pazarlanması ve nakli konusunda Çin Cumhuriyeti'yle anlaşmış gözüküyor. Umuyor ve diliyoruz ki bu tip anlaşmalar, önümüzdeki süreç içerisinde, Türkmenistan doğal gazının da Türkiye'ye nakli ve naklinden sonra da Türkiye'de kullanılmasına yönelik daha uygun koşulları Türkiye için yaratabilir.
Elbette bu anlaşmaları yaparken hepimizin arzusu Türkiye'mizin ekonomisinin gelişmesi, ekonomimizdeki aksaklıkların başka ülkelerle yapacağımız anlaşmalarla en az seviyeye indirilmesi olmalıdır. Ama Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böylesine ülkelerle yaptığımız anlaşmaların ötesinde, hemen daha burnumuzun dibinde yaşadığımız ekonomik olaylar ya da toplumsal olaylar, ne yazık ki hepimiz açısından ibret verici derslerin alınmasını da zorunlu kılıyor.
Geçtiğimiz iki gün önce, 21 Şubatta Ankara'mızın kalbi olan Çıkrıkçılar Yokuşu'nda meydana gelen yangın hepimizi büyük ölçüde ürkütmüştür. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yangın sıradan bir yangın değildir, Ankara bir facianın eşiğinden dönmüştür. Bu Yokuş'taki, "Çıkrıkçılar Yokuşu" diye tabir ettiğimiz yöredeki yangın bakın ne anlam ifade ediyor. Eğer bu yangın durdurulamasaydı, Ankara'mızın kalesine, simgesi olmuş kalesine kadar uzanma olasılığı vardı. Yine, dünyanın en büyük müzelerinden bir tanesi olarak saygın bir şekilde yerini almış Anadolu Medeniyetler Müzesi Çıkrıkçılar Yokuşu'nun hemen yakın mesafesindedir; yine, Ahi Elvan Camisi, ki daha 13'üncü yüzyıldan kalan bir cami; Suluhan, yapımına Fatih Sultan Mehmet zamanında başlanmış ve II. Beyazıt zamanında devam etmiş bir han, içinde bakırcılar var, incik boncuk diye tabir ettiğimiz tasarımcılar var; bütün bunların hepsi yüzyıllarca bir geçmişe dayalı izleri barındırıyor; yine, Pirinç Han, tam 1739 tarihlidir değerli arkadaşlarım, Bakırcılar Çarşısı ve hemen bu yokuşun yanı başında Konya Sokak, elektronik dünyasının başköşesi.
Bunlar? Anlaşılamadı daha henüz Ankara'nın başından geçen facia değerli arkadaşlarım. Bu faciaların anlaşılması açısından acaba çok daha büyük bedeller ödememiz mi gerekiyor? Bugün Çıkrıkçılar Yokuşu'nda meydana gelen yangında üç bina tamamen yandı, on üç dükkân ise kısmen ama içindeki tüm eşyalar da yanmak suretiyle tahrip edildi ve onlarca esnaf aileleriyle birlikte zarar gördü.
Yangın söndürmede ne yazık ki Ankara Büyükşehir Belediyesi ve yangının mahalline çok yakın olan Altındağ Belediyesi, tam 150 metre mesafedeki belediye, yetersiz kalmıştır. Niçin yetersiz kalmıştır biliyor musunuz değerli milletvekilleri ve ben bunları niçin anlatıyorum? İtfaiye araçları yangın olan yere ulaşamamışlardır çünkü çok eski yerleşim yerlerinde bildiğiniz gibi sokaklar dardır ve ne yazık ki itfaiye araçları bu sokaklara girememişlerdir.
Şimdi, böylesine bir yangının olabileceği ihtimali niçin düşünülmemiştir? Bakın, oradaki bütün dükkânların hiçbirini sigorta şirketleri sigortalamıyor çünkü diyorlar ki: "Burada yangın olasılığı her zaman vardır ve burası sigorta şirketleri açısından bir risktir." Peki, sigorta şirketlerinin gördüğü ve tespit ettiği bu riski devletimiz ve belediyelerimiz niçin tespit edemiyorlar?
Değerli arkadaşlarım, benim çok basit bir önerim var: Bu tip yerler Ankara'mızın ve Türkiye'mizin tarihî dokusunu oluşturuyorlar, bunlar tarihimizi barındırıyorlar, kültürümüzü barındırıyorlar ve ekonomimizi barındırıyorlar, binlerce esnaf var. Eğer o yangın durdurulmasaydı Ankara'nın ekonomisinin çok ciddi oranda bir çöküntüye gideceğini ben sizlere rahatlıkla söyleyebilirim.
Şu niçin düşünülmemiştir, ben özellikle Ankara Belediye Başkanına, Altındağ Belediye Başkanına buradan seslenmek istiyorum: Böylesine dar sokaklara itfaiye araçlarının giremeyeceği bellidir. Peki, değerli milletvekilleri, böyle yerlerde, dar sokaklarda, en azından belli yerlerde bir su tankları oluşturabilsek ya yerin altında ya da üstünde ya da o sokaklara girecek tarzda itfaiye araçlarını üretemez miyiz biz? Bu kadar zor mudur bunu düşünmek? Bunu niçin düşünmüyoruz? Gerçekten bir tarih yanacaktı değerli arkadaşlarım. Benim gerçekten uykularım kaçtı. Oradaki millî serveti biliyorum, tarihi biliyorum. Bakın, size 1400'lü yıllarda, 1500'lü yıllarda yapılmış binalardan bahsediyorum. Bu kadar ucuz mudur? İnsan hayatı gibi şehir hayatı da ucuz değildir. Bunları korumak da belediyelerimize düşen en büyük görevdir.
Çok yapıcı bir öneriyi sizler aracılığıyla gündeme taşıyorum: Derhâl bu tip yerlere veyahut da Türkiye'mizdeki pek çok böyle itfaiye araçlarının giremediği yerlerde belirli yerlere su tanklarını koymalıyız, burada itfaiye hortumlarını bulundurmalıyız ve anında ulaşabilecek bir şekilde "İtfaiye araçları girmedi." mazeretinin arkasına sığınılmadan bu yangınların üzerine derhâl gitmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, Çıkrıkçılar esnafı, acil ve derhâl somut adımlar bekliyor, zararlarının karşılanmasını bekliyorlar. Bu mağduriyetleri giderilmeli, dükkânları eski hâle bir an önce getirilmelidir. Bankalara ve kamuya olan bütün borçları ötelenmelidir. Bu arkadaşlarımızın biraz nefes alması sağlanmalıdır.
Ancak, yine benim bu konuda çok ciddi endişelerim var, çok ciddi şüphelerim var. Hatırlarsınız, yine Ankara'mızın can kalbi olan Modern Çarşı 2003 yılında tamamen yanmıştı. Buradaki dükkân sahiplerinin zararı giderileceği sözü hemen yangından sonra verilmişti ama 2003 yangınından itibaren bugüne kadar gelinen süreçte Modern Çarşı'daki dükkân sahiplerinin hiçbirinin mağduriyeti giderilmemiştir. Hepsi Ankara'mızın dört bir yanına savrulmuştur, ticari yönlerini kaybetmişlerdir, ilişkilerini kaybetmişlerdir ve çok mağdur olmuşlardır.
Dilerim ki bu acı örneklerden de yola çıkarak Çıkrıkçılar esnafımızın mağduriyeti verilen sözlerin bir an önce tutulmasıyla gerçekleşir ve burada umutlarını yitiren, ticari hayatlarını yitiren esnafımızın tekrar bundan sonraki ticari faaliyetlerini çok daha iyi koşullarda sürdürmesinin yolunu hep birlikte açmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu nedenle bu yangında zarar gören tüm esnafımıza ve yangın nedeniyle büyük bir tehlike atlatan Ankaralılara geçmiş olsun diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gök.