| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 16.12.2011 |
BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bir bütçenin en önemli özelliklerinden biri, matematiksel hesaplarının yanında şeffaf denetlenebilirliği yani pratik denetlenebilirliği ve bütçenin yolsuzluklarla heba edilmesinin engellenmesi konusunda denetlenebilirliği. Maalesef, Türkiye'de oluşturulan hangi bütçe olursa olsun, özellikle kamu kaynaklarının dikkatsiz, özensiz ve amaçlı harcamalarından dolayı yolsuzluklara kurban gittiğini gayet iyi bilmekteyiz.
Bir bütçe sadece matematik hesaplarından da oluşmuyor. Matematik hesaplarıyla bir bütçenin ya da bir ekonominin büyüklüğünü göstermeye çalışmak kendi içinde felsefi bir handikaptır. Çünkü, bir ekonominin büyük olması ekonominin iyi olması anlamına gelmiyor. Örneğin, Millî Piyangodan para kazanan birçok insan vardır, çok büyük bir ekonomi sahibi olmuştur, para sahibi olmuştur ama o parayı öyle bir şekilde kullanmıştır ki, daha sonra tekrar yapmış olduğu işe geri dönmek zorunda kalmıştır. Ülke ekonomisinin büyük olması demek, o ülkede ekonomik sorunların olmadığı, o ülkede yaşayan yurttaşların, kamu emekçilerinin, işsizlerinin, çocuklarının, kadınlarının, gençlerinin, yaşlılarının, sosyal güvenceye muhtaç insanların ekonomik sorunlar yaşamadığı, emeklilerinin ekonomik sorunlar yaşamadığı anlamına gelmiyor. Düzenli geliri olan kamu emekçileri ekonomik sorun yaşıyor, emekliler ekonomik sorun yaşıyor, kurumlar ekonomik sorun yaşıyor, kamu harcamaları noktasında her anlamda, her şekilde sorun yaşanıyor ve işsizlik her ne kadar matematiksel oranı itibarıyla düşük gösteriliyor olsa bile işsiz sayısı gün geçtikçe artıyor. Bununla ilgili hesaplama ustalıklarını kazanmış olabilir iktidar ama işsizliği ortadan kaldırabilme maharetini gösterebilmiş değil. O yüzden bu halkı kandırmaya bence hiç kimse yeltenmesin, çünkü işsizlik azalmamıştır, artmıştır. İşsizlik oranı, işte İŞKUR üzerinde üç aylık, beş aylık, altı aylık giriş-çıkışlarla düşükmüş gibi gösteriliyor ama 74 milyon nüfusun işsiz sayısını hesapladığınız zaman işsiz sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu sorunu tabii tuzu kuru olanlar anlamayabilir ama bu sorunu en yakıcı şekilde anlayan kesim işsiz kesimdir.
Vergilerden oluşan bir bütçe, ana kalemleri doğrudan ve dolaylı vergilerden oluşan bir bütçe, bütün yükünü vatandaşların, emekçi vatandaşın omzuna yükleyen bir bütçe ama her nedense harcama alanı yani toplanırken bütün yükü ve sorumluluğu vatandaşta olan bir bütçe, harcanırken hiçbir şekilde vatandaşın faydalanamadığı bir bütçe konumunda hazırlanmış. Bütün kurumlara baktığımız zaman kurumların özellikle kamu ihaleleriyle özellikle hizmet ve mal alım ihalelerinde heba edildiği, çarçur edildiği açıkça görülebilir ve eğer kamu ihaleleriyle ilgili -daha önce de vermiştik- bir Meclis araştırma komisyonu kabul edilir de? Türkiye'nin herhangi bir ilinde, herhangi bir kurumunda ya da bütün kurumlarını şeffaf bir şekilde incelemeye alacak bir araştırma komisyonu Türkiye'deki yolsuzluğun boyutlarını açıkça ortaya çıkaracaktır.
Aslında bütçeyle ilgili çok şey söylenebilir, bu bütçenin bir halk ekonomisi olmadığı, egemen, siyasi güçler ekonomisi olduğu ve birilerini dolar milyarderi yaptığını ama emekçi halkı gün geçtikçe yoksullaştırdığı konusu üzerine çok şey söylenebilir. Ama tabii, Vanlı olmaktan kaynaklı, Van milletvekili olmaktan kaynaklı ve Van'da yaşanan binlerce artçı depremden kaynaklı Van gündemine değinmeden geçmek istemiyorum.
Van bugün bir doğal olmayan afet daha yaşadı, kendi milletvekili afetle ilgili o kadar yanlış beyanlarda bulundu ki, o kadar vicdansız beyanlarda bulundu ki bütün Van'ın sorunları çözülmüş gibi bir açıklamada bulundu, bunu ayıp karşıladığımı, doğru bulmadığımı ve bu konuda vicdansızlık ettiğini açıkça ifade etmek isterim. Kendi akrabalarının bile -gelsin, gidelim akrabalarını ziyaret edelim- ne kadar mağdur olduklarını görebiliriz. Yani "Muradiye'de tarım sorunları giderildi." diyor, "Eğitim sorunları giderildi." diyor, işte "Hiç kimse depremden sorun yaşamıyor?" Her nedense öyle değil. "İl dışına çıkanlar hiçbir sorun yaşamıyor." demiyor. Daha dün Aksaray'dan beni aradılar. Aksaray'da bizzat devlet, Valilik güçleri tarafından gönderilmiş kişiler telefon ediyorlar, diyorlar ki: "Ne olur bizi geri gönderin. Biz burada görmüş olduğumuz zulümden, görmüş olduğumuz ayrımcı tutumdan, görmüş olduğumuz gayri insani tutumdan dolayı, yöneticilerin duyarsız tutumundan dolayı gidip soğukta ölmeyi tercih ediyoruz." Telefon kayıtlarımız açıktır. İsterseniz, nasıl olsa "KCK'lı vekiller" diye her zaman gözetim altında, onlar şeffaf bir şekilde yayınlanabilir.
Çankırı'da öğrenciler saldırıya uğruyorlar. Neden bir kamptaymış gibi tutuluyorlar? Depremzede olmaları onları çok ayrı bir ayrımcılığa tabi tutuyor her nedense. Bununla ilgili, Hükûmet neden herhangi bir tedbir almıyor?
"400 milyon harcandı." deniyor. 400 milyon hangi kuruma gitti, hangi vatandaşa konteynır oldu, hangi vatandaş için gıda oldu? Bunların teker teker kalemlerini ortaya çıkaralım. Buyurun, gidelim Van'a. Öyle polemikle gitmez bu işler. Van'a gidelim, Van'da kimlerin canı yanmış görelim. Vatandaşla beraber gezelim. Sayın Vekilim gelsin, beraber, kol kola girelim, Van'ın caddelerinde, çadırkentlerinde gezelim, bakalım vatandaş acaba bu sorunu çözmüş mü çözmemiş mi, vatandaş söylesin bize, biz yorum yapmayalım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sürekli Van'da geziyorlar zaten.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Buyurun beraber gidelim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Oradalar zaten.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Yarın gidelim. Sizi orada ağırlamak da bize kalsın. Çadırlarımızda ağırlayacağız. Ama şimdi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Orada geziyorlar zaten sürekli.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Evet, birilerine konteynır verildi. Evi yıkılmayıp da, gerçekten hiçbir zarar görmeyip de sadece belli bir şekilde onun üzerinden kendini yaşatmaya çalışan insanlara konteynır verildi, maddi yardımlar verildi. Birilerine depremden dolayı gerçekten -hani Sayın Vekil de söyledi ya- bir fırsata dönüştü. Deprem, birileri için gerçekten bir fırsata dönüştü.
Depremzedeler mağduriyet yaşarken Van'da, depremden etkilenen binlerce, 1 milyona yakın insan varken, çocuklar ölürken enkaz altında, ceset parçaları çöplüklerde bulunurken, insanlar cenazesini defnedecek kefen bulamazken, depremzedeler bütün bu sorunları yaşarken, birileri depremzade oldu, birileri fırsata dönüştürdü.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) - Kimlerin olduğunu o zaman biliyorsunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Kalemlerin hepsini, yapılan yardımların ya da kamu harcamalarının hepsini şeffaf bir şekilde birlikte inceleyelim ve bu konuda bir insanlık dersi alalım hep beraber. Biz, burada, bir hükûmet ya da muhalefet siyaseti üzerine değil, bu insanlık sınavını beraber nasıl verebileceğimizin hesabını yapalım.
Bugün, Van'da sadece BDP'ye oy verenler yoktu ki Van'da AKP'ye oy verenler de vardı ve Van'da AKP'ye oy verip de bugün çadırın, barakanın altında yani kendi kurduğu brandanın altında kalan insanlar da var. Yani, bunda "Yok, biz bütün AKP'lilerin sorununu çözdük." diyorsanız, o da ayrı bir ayrımcılık.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Onlar insan, kim olduğu önemli değil, hangi partiye oy verdiği de önemli değil.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) - Bütün Vanlılara saygı duyuyoruz, herkes eşit bizim nezdimizde.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Biz, depremle ilgili Hükûmetin yapmış olduğu çalışmaları ve Hükûmetin sorumluluğunu hatırlatıyoruz. Bugün, milyonlarca insan bunun mağduriyetini yaşıyor.
Siz, eğer bunun üzerinden bazı şeyleri örtbas etmeye çalışıp bir şeyleri oturtmaya çalışıyorsanız -nasıl diyeyim- bir pembe tablo çizmeye çalışıyorsanız, insanların yaşadığı şey bu değil, insanların yaşadığı şey gerçekten bu değil. İnsanlar depremden ölmedi, şu an soğuktan ölüyor, açlıktan bebekler ölüyor. Bu ise sosyal devlet anlayışı, artık söyleyecek hiçbir şey yok.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üçer.