GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:72
Tarih:29.02.2012

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizin kalkınmasına değerli hizmetler yapan, alın teri döken emeklilerimize en iyi hayat şartlarını sağlamak sosyal devlet anlayışının bir gereğidir. Bilge kişilikleri ve tecrübeleri ile geleceğe ışık tutan, toplumumuzda huzur ve dengeyi sağlayan emeklilerimiz, milletimiz için büyük bir güç kaynağıdır. Atatürk'ün şu veciz sözü bu konunun önemini daha iyi açıklamaktadır:

"Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur."

Bugün açlık sınırının altında bir aylıkla geçimini sağlamaya çalışan emeklilerimiz bir taraftan aylıklarının iyileştirilmesini isterken diğer taraftan emekli aylıkları arasındaki eşitsizliklerin bir an önce giderilmesini beklemektedir.

Emekli aylığı bağlanması ve artırılmasına ilişkin parametrelerin geçmiş yıllarda birçok kez değiştirilmesi sebebiyle emeklilik sisteminde eşitlik ve adalet ilkeleri tümüyle yok edilmiştir. Emeklilerimizden en fazla aldığımız şikâyetlerin başında emekli aylığının emsallerine göre neden daha az olduğu gelmektedir. Gerçekten, aynı primi ödemiş aynı prim gün sayısına sahip sigortalılara farklı aylık bağlanmış ve bağlanmaya devam edilmektedir. Hatta daha fazla ve daha uzun süre prim ödediği hâlde daha düşük aylık bağlananlarla da sıkça karşılaşılmaktadır. Emeklilerimiz de haklı olarak sormaktadır. Aynı primi ödediğimiz hâlde filanca niye benden daha fazla aylık alıyor, benimki niye az ya da ben daha çok prim ödediğim hâlde falanca neden benden daha yüksek aylık alıyor gibi soruların ardı arkası kesilmemektedir. Bugün hangi emekli kahvesine giderseniz gidin, hangi emeklimizle görüşürseniz görüşün tüm emekliler bu durumdan dert yanmaktadır.

AKP, emekli aylıkları arasındaki bu eşitsizlikleri giderme sözünü vermiş, onuncu yılına giren iktidar dönemi boyunca da emeklileri hep beklenti içine sokmuştur. İntibak düzenlemesiyle ilgili umutlar 2009 yılında doruğa çıkmıştır. Çalışma Bakanının açıklamalarına ve Bakanlık kaynaklarına dayandırılan ve neredeyse tüm basın ve yayın kuruluşlarımızda yer alan bazı haberler, kimi zaman en düşük emekli aylığının 850-900 lira olacağı, kimi zaman emekli aylıklarının en az 300 lira artacağı, hatta 500 lira artacağı "Emeklilere müjde" manşetleriyle kamuoyuna duyurulmuştur.

Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, 15 Ekim 2009 günü TRT'de, emekli aylıklarında intibak çalışması yapıldığını açık bir şekilde ifade etmiştir.

Yine aynı gün, Çalışma Bakanına konuk olan çalışma hayatı yazarlarının gazetelerinde yazdığı görüşme notlarında, 25 çeşide yakın emekli statüsünün intibak ettirilmesi gerektiği; BAĞ-KUR'dan çeşitli defalar basamak satın alarak, emekli olduklarında hayal kırıklığı yaşayan ve satın aldıkları basamaklarının emekliliklerinde pek işe yaramadığını görenler için de bir düzenleme çalışmasının yakında Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edileceği; bir önceki Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in de intibak konusunda bir çalışma başlattığı ve eski emeklilere sadece 59 lira zam verilmesinin 3,5 milyar liradan fazla maliyeti olduğu görülünce vazgeçildiği ifade edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, 17 Kasım 2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sadece işçi emeklileriyle ilgili en az beş ayrı sistemin olduğunu, sorunun burada bitmediğini, çünkü işçi emeklileriyle BAĞ-KUR emeklileri arasında da ciddi farklılıklar göründüğünü, kendi içinde esnafla tarım BAĞ-KUR'luları arasında da ciddi adaletsizlikler olduğunu, Emekli Sandığını da buna ilave ettiğiniz zaman karmaşık bir sistemle karşı karşıya olunduğunu ve bunlarla ilgili intibak çalışmasını başlattıklarını açıklamıştır.

Bu gelişmeler, kamuoyunda büyük bir beklenti oluşturmuş, emeklilerimizi aylarca heyecanlan-dırmış ve umutlandırmıştır.

Ancak bir önceki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının, 6 Ocak 2010 tarihli basında yer alan açıklamasında "İntibak Yasasını geçiremiyoruz. İşin içinden teknik olarak çıkmak mümkün değil. Bir de müthiş bir maliyet. 8-9 milyar lira gibi bir maliyet çıkıyor. Altından kalkamayız dedik." diyerek intibak düzenlemesinin rafa kalktığını belirtmiştir.

Aylardır intibak yapılarak aylıklar arasında eşitsizliklerin giderileceği beklentileri boşa çıkan emekli, dul ve yetimlerimiz hüsrana uğramış, umutları ve hayalleri yıkılmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi 2011 Haziran seçimleri öncesinde seçim beyannamesini milletimizle paylaşan ilk parti olup emeklilerimizin emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikleri gidereceği sözünü vermiştir. Sayın Başbakan da seçimlere kısa bir süre kala "İntibak yasasını seçimden sonra çıkaracağız." sözünü vermiş ve bu açıklama basında 6,5 milyon emekliyi kapsayacağı haberi ile birlikte verilmiştir. 61'inci Hükûmet Programı'nda da "Emeklilerimiz için adil bir intibak sistemini kademeli olarak hayata geçireceğiz." denilmiştir. AKP Hükûmeti şimdi de hazırladığı bu tasarıyı "intibak düzenlemesi" olarak takdim etmektedir.

Tasarının 1 milyon 905 bin SSK emeklisi, 12 bin BAĞ-KUR emeklisini kapsadığı, maliyetinin de 2,7 milyar lira olduğu açıklanmıştır. Oysa biraz önce de belirttiğim gibi AKP Hükûmetinin bir önceki Çalışma Bakanı intibak düzenlemesinin 8-9 milyar lira maliyetli olduğunu, altından kalkamadıklarını söylemişti. Peki, bu iş böyle yüzde 70-80 daha ucuza nasıl bağlanabilmiştir? 2,7 milyar lira maliyet ile nasıl altından kalkılabilmektedir? Hani adil bir intibak sistemini kademeli olarak hayata geçirecektiniz?

Emeklileri saf, kendilerinizi akıllı yerine koymayın. Emeklileri elma şekeri ile kandırılacak çocuk da sanmayın. Emeklilerin maaşlarını çok yüksek gören bir Maliye Bakanına sahip olan AKP Hükûmetinin yaptığı düzenleme de ancak bu kadar olabilir. AKP Hükûmeti samimi değildir ve hiç samimi olmamıştır. Zaten emeklilik şartlarını ağırlaştıran, aylık bağlama oranlarını ve refah payını düşüren, 2008 yılından sonraki hizmetler için bugünkü aylıkların yarısı kadar emekli aylığı bağlanmasını öngören kanunu çıkaran AKP Hükûmetidir. Bu kanundan dolayı gelecek yıllarda eski ve yeni emeklilerin aylıkları arasında uçurum oluşacağı açıktır. Bu itibarla, emekli aylıklarındaki eşitsizliğin daniskasını AKP Hükûmeti gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla, emekli aylıklarına öldürücü darbeyi vuran AKP Hükümetinin, geçmişe yönelik intibak düzenlemesini yapma girişimi de  ne kadar ilkesiz ve tutarsız olduğunu ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, tasarı, bugün itibarıyla sayıları 10 milyonu bulan emekli dul ve yetimlerin, sadece 2000 yılından önce SSK'dan aylık bağlanan 1 milyon 905 binini kapsamaktadır. 1 milyon 905 bin SSK'lı emekli, dul ve yetimin, 1999 Aralık ayı gösterge rakamı ile memur aylık kat sayısı üzerinden aylıkları yeniden hesaplanmakta ve 2000 yılı Ocak ayından itibaren her yılın yıl sonu TÜFE artış oranı ve yıllık gelişme hızı esas alınarak güncellenmek suretiyle 2008 yılı Ocak ayına taşınmakta, 2008 yılından bugüne kadar da her yılın cari aylık artışları ile artırılması öngörülmektedir.

Ancak, bu hesaplamada aylık bağlama oranları düşük tutulmakta, gelişme hızının da yüzde 75'i esas alınmaktadır. Hiç olmazsa, 2000 öncesi SSK emeklilerinin aylıkları arasında intibak yapıldığı söylenilebilmesi için taban aylık bağlama oranlarında eşitlik sağlanmalı ve gelişme hızının tamamı dikkate alınmalıdır.

Esnaf BAĞ-KUR'lularla ilgili 2002 Nisan-Haziran döneminde yürürlükte bulunan gelir basamaklarına dair tespit edilen bir yanlışlık düzeltilmektedir. Bu düzeltme 12 bin esnaf BAĞ-KUR'lunun aylığında bir artış getirmektedir.

Tasarı, 2000 yılından itibaren emekli olan SSK'lıları kapsamamaktadır. Acaba, 2000 sonrası emekli olanların maaşları çok mu uyumludur? Olmadığını bir önceki Çalışma Bakanı söylemiştir. Neden 2000 yılı öncesi bağlanan BAĞ-KUR emekli aylıkları ile ilgili benzer bir hesaplama yapılmamıştır? Ne 2000 öncesi ne de 2000 sonrası BAĞ-KUR emekli aylıklarında intibak öngörülmemektedir.

Gerek SSK emeklileriyle BAĞ-KUR emeklileri arasında gerekse esnaf ve tarım BAĞ-KUR'lularının kendi arasında da aylık bağlama sistemi ve bağlanan aylıklar itibarıyla ciddi farklılıklar ve adaletsizlikler bulunmaktadır. Tasarıda bunlar hiç dikkate alınmamıştır.

"Süper emekli" olarak bilinen ve evini barkını satıp, banka kredisi kullanıp yüksek prim ödeyerek hizmet satın alan SSK emeklilerinin mağduriyeti de giderilmemektedir.

Yine, BAĞ-KUR'dan çeşitli defalar basamak satın alarak emekli olduklarında hayal kırıklığı yaşayanlar görmezden gelinmektedir.

Emekli Sandığı emeklileri ile SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları arasındaki eşitsizliklerden hiç bahsedilmemekte, yanına bile yaklaşılmamaktadır.

Hele ki 2008 Ekim ayından sonraki hizmetler için bağlanan emekli aylıklarının yüksek oranda düşecek olması konusu tamamen göz ardı edilmektedir.

Dolayısıyla, tasarıda yer alan düzenleme emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikleri gidermemektedir. Bu, gerçek anlamda bir intibak düzenlemesi değildir. Nasrettin Hoca'nın deyimiyle, olsa olsa intibakın suyunun suyudur.

AKP Hükûmeti, ya yine bu işin altından kalkamadığını, o nedenle sadece bazı emeklilerin aylığında kısmi bir iyileştirme yaptığını açıklamalı ya da emeklilere verdikleri sözü tutarak gerçek anlamda bir intibak düzenlemesi getirmelidir.

İntibak, bir lütuf değildir, emekli aylıklarına zam talebi değildir. İntibak, emeklinin hakkıdır. Bu hakkın verilmesinde de çok gecikilmiştir. Bu itibarla, emekli aylıkları arasında oluşan eşitsizlikleri giderecek düzenleme mutlaka yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının tek olumlu tarafı, 2000 yılı öncesine dair 1 milyon 900 bin civarında emekli dul ve yetimin aylıklarında kısmi bir iyileştirme getirilmesidir. Milliyetçi Hareket Partisi, açlık sınırının altında bulunan emekli aylıklarında kapsamlı bir şekilde iyileştirme yapılmasını öngörmekte ve istemektedir.

Bu tasarıya göre hesaplanan aylık tutarının, sigortalı veya hak sahiplerine 2013 yılı Ocak ayından itibaren ödenmesinin de haklı bir gerekçesi yoktur. Geriye dönük ödeme öngörmemenin yanında, AKP Hükûmeti bir yıl daha emeklinin parasına el koymaktadır. Seneye kim öle kim kala! AKP Hükûmeti "Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir!" diyor.

Dokuz yıldır söz verip gereğini yapmayacaksın, geriye dönük bir ödeme de söz konusu olmayacak, kanunu çıkaracaksın ama emeklinin hakkını bir yıl daha gasp edeceksin, böyle bir anlayış olabilir mi?

Her şeyden önce, Cenabıallah kul hakkını sorar, kul hakkı yiyenleri de asla affetmez. Cenabıallah AKP Hükûmetine vicdan versin, emeklilerimize de ecir, sabır versin diyorum.

AKP Hükûmetinin bütçe imkânlarının yetersizliğini bahane göstermeye hakkı yoktur, dokuz yıl dört aydır ülkeyi tek başına yöneten AKP Hükûmetidir. AKP Hükûmeti 2013 yılında uygulanacak bir düzenlemeyi sanki her gün yeni bir şey yapıyormuş gibi anlatıp duruyor, "Emeklinin gözü aydın olsun!", "Onları güldüreceğiz!" diyor. Siz ne zaman emeklinin yüzünü güldürdünüz de bugün güldüreceksiniz?

61'inci Hükûmet Programı'nda da "Çalışanlarımızın ve emeklilerimizin zenginleşen Türkiye'nin yeni imkânlarından, millî gelirden daha fazla pay almalarını sağlamaya devam edeceğiz". diyor.

Bu nasıl anlayış? AKP Hükûmeti çalışanlara ve emeklilere ne zaman millî gelirden daha fazla pay vermiştir? Daha fazla pay şöyle dursun, emeklilerin millî gelirden aldığı payı yüzde 100'den yüzde 30'a düşüren AKP Hükûmeti değil midir? 2008 yılında emeklinin refah payını düşüren kanunu çıkaran siz değil misiniz?

Asgari ücretle çalışanlar ile emekli, dul ve yetimlerin tamamına yakını açlık sınırının altında aylık almaktadır. Hükûmetin bırakın refah artışından pay vermeyi, vergi artışları ve zamlarla vatandaşın mevcut refahından bile pay aldığı görülmektedir.

Son aylarda elektrikten doğal gaza, benzinden mazota, telefondan otomobile kadar birçok mal ve hizmetin vergileri artırılarak yüksek zamlar yapılmıştır. Fakir vatandaşın evinde kullandığı mutfak tüpü 65-70 liraya kadar çıkmış, bulgurdan pirince, şekerden yağa kadar her şeye zam gelmiştir. Yılbaşından itibaren de vergiler güncellenmiş, onlarca harç ve damga vergisi yüzde 15 oranında zamlanmıştır. Sağlık sigortası primini ödeyen sigortalı ve emeklilerden kullandığı ilaçlar ile ortez, protez ve tıbbi malzeme bedelinin yüzde 10 ila yüzde 20'si arasında katılım payı alınmakta iken, muayene ücretlerinde 15 liraya varan katılım payı alınması uygulamaya konulmuş, son olarak da reçetede yer alan üç kutuya kadar ilaç için 3 lira, sonraki ilave her bir kutu ilaç için 1 lira katılım payı ödenmesini öngören yasal düzenleme yapılmıştır.

AKP Hükûmeti tarihî rekorlar kırdığı cari açığın da, tasarruf açığının da, sağlık harcamalarındaki yüksek artışın da faturasını sigortalılar ile emekli, dul ve yetimlerine çıkarmaktadır. Bu zamlar ve uygulamalar nedeniyle emekliler ile dul ve yetimleri, aylıklarında yapılan artıştan çok daha fazlasını ödemekle karşı karşıya bırakılmıştır. Sıcak para tacirlerinin, küresel patronların, tefecilerin yüksek kiralar elde ettiği, paradan para kazanmanın revaçta olduğu ülkemizde asgari ücretlilerle emeklilerin büyük çoğunluğu kıt kanaat geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Aylık geliri yetmeyen vatandaşımız geçimini borçla sağlamaya çalışmaktadır. 2002 yılında 6 milyar lira olan kredi kartları ve tüketici kredisi borçları dokuz yılda tam 36 kat artarak 217 milyar lirayı aşmış durumdadır. Ailelerin borçlarının harcanabilir gelirlerine oranı 2002 yılında yüzde 4,7 iken bu oran dokuz yılda yüzde 44,7 seviyesine yükselmiştir. Sayın Başbakan "İmkânı olmadığı hâlde borçlanmak suretiyle sıkıntıya girip ondan sonra da `Kredi kartı mağduru oldum.' diye bağıranlar ortaya çıkıyor. Cebindeki para kadar harca kardeşim." diyor. Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan da herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerektiğini söylüyor. AKP Hükûmetinin yaptığı bu açıklamalar, vatandaşın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan haberleri olmadığını göstermektedir. Ayrıca, bu açıklamalar dokuz yılı aşan AKP İktidarı döneminde vatandaşın refahının artırılmadığının kabulü anlamına da gelmektedir. Refah artışı bir yana, vatandaşın borçlarının artırıldığı ortadadır. Başbakan ve bakan olduklarını unutup vatandaşa "Cebindeki para kadar harca, ayağını yorganına göre uzat." diye akıl verenlere sesleniyorum: Sizin de cebinize konulacak 700 lira aylıkla ay sonunun nasıl getirileceğinin formülünü verin de vatandaş bundan yararlansın. 700 lira emekli aylığıyla ve asgari ücretle bir ay geçinmeye çalışın da dünyanın kaç bucak olduğunu bir görün. AKP döneminde fakirlik meslek hâline gelmiştir. AKP Hükûmeti sadece rantiyecileri, tefecileri, vurguncuları, fırsatçıları sevindirmiştir. Ücret politikaları ile çalışan ve emekli kesim üzerinde baskıcı ve sindirici bir yönetim biçimini benimseyen Hükûmet, milyoner yaratma konusundaysa oldukça cömert davranmıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tabii, prim gün sayısı ve hizmet yılı şartını tamamlayıp yaşı bekleyen milyonlarca vatandaşımız umutla Meclisten çıkacak yasal düzenlemeyi beklemektedir. Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun görüşmelerinde önergemiz olacaktır. İşe girdiği tarih itibarıyla geçerli mevzuata göre gerekli şartları taşıyanların bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren kendilerine -başvurmaları hâlinde- yaşlılık aylığı bağlanmasını öngörüyoruz, desteklerinizi bekliyoruz.

Tasarının hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.