GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:40
Tarih:17.12.2011

BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin 17'nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gönül isterdi ki bugün, mahallî idarelere Hazine yardımıyla ilgili olan bu maddeyle ilgili, bizler, daha çok merkezî bürokratik işleyişle ademimerkeziyetçi yerinden yönetimi esas alan bir işleyiş arasındaki farkı burada sizlerle birlikte tartışalım. Ancak günlük maruz kaldığımız, sürekli olarak uygulanan pratikler öylesi gündemler önümüze getiriyor ki bu tarz, bahsetmiş olduğumuz yaklaşımları burada konuşmuş olursak sadece teorik çerçevesi olan bir fikir jimnastiği yapmış olacağız. Bu nedenle, ben gündem olarak önümüze gelen olaylarla ilgili hemen sizlerle bazı aktarımları paylaşmak istiyorum.

Şimdi, biliyorsunuz, bir önceki gün gece yarısı ve dün sabah Batman'da, Kurtalan'da, Diyarbakır'da ve Mersin'de belediyelerimize yönelik yapılan siyasi soykırım operasyonlarının son halkası yapıldı. Kurtalan'da Kurtalan Belediye Başkanımız gözaltına alındı. Evinde 2 tane genç çocuğu darp edilecek şekilde şiddete maruz bırakıldı. Kurtalan'da yürütülen operasyon kapsamında, onlarca Belediye Meclisi üyemizin de içerisinde bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı.

Kurtalan'da bu yapılırken aynı saatte Batman'da eş zamanlı bir operasyon yapılıyordu. Aralarında Belediye Başkan Yardımcımızın da bulunduğu, yine pek çok Belediye Meclisi üyemizin ve ilgili birimlerin müdürlerinin bulunduğu pek çok arkadaşımız, haksız bir şekilde, önemli herhangi hukuki bir gerekçe olmadan gözaltına alındı.

Bakın, bu gözaltılarla ilgili şuraya dikkatinizi çekmek istiyorum: Dosyaya gizlilik kararı kondu ve bu gizlilik kararı konduğu için biz bu arkadaşlarımızın neyle suçlandığını ya da gözaltında mevcut durumlarının ne olduğunu merak ettik. Bunun için hukukçu arkadaşlarımızın başvurularına bile herhangi bir yanıt verilmedi, dosyada gizlilik kararı olduğu için. Ta ki bugün dört beş saat öncesine kadar avukatlar bu arkadaşlarımızla görüşemediler. Ancak bu sabah yayınlanan Yeni Şafak gazetesinde, bu operasyonla ilgili, suçlanan, arkadaşlarımızın suçlandığı veya iddianame olarak önümüze getirilecek olan bütün detaylar yer alıyor.

Şimdi, burada gizlilik konmuş bir dosya var, hiçbir şekilde bir bilgi akışı yok ama Yeni Şafak gazetesi, her neyse, bu gizlilik olan dosyadan bütün bilgileri alarak, üstelik manşet haberle çıkıyor. Burada devletin işleyişiyle ilgili ciddi bir sorgulamanın yapılması gerekir. Yeni Şafak'ın yargıyla olan ilişkisinin hangi yönde olduğunun, hangi mekanizma içerisinde işlediğinin, savcılarla hangi bilgi akışı üzerinde bir ilişki içerisinde olduğunun burada açıkça sorgulanması gerekiyor.

Bakın, burada Batman Belediyesine sıradan bir operasyon yapılmadı, imar ve emlakle ilgili olan birimde bütün klasörlere, bütün dosyalara el kondu yani burada görevlendirilen savcı bir kişi için ya da şüpheli bir dosya için bir arama kararı, bir klasöre el koyma kararı çıkarmıyor, ilgili birimdeki bütün klasörlere el konmuş durumda. Pazartesi günü Batman'da belediyeye başvuracak olan bir vatandaşımız bu birimle ilgili hizmet alamayacak durumda çünkü 2010 - 2011'le ilgili bütün klasörler şu anda mühürlenmiş ve el altında bulunmaktadır. Burada kamu hizmetinin sürekliliğinin ihlal edildiğinin açıkça bir ifadesidir.

Buradan biz İçişleri Bakanına seslenmek istiyoruz: Pazartesi günü Batman Belediyesine başvuran bir vatandaşımız, eğer orada kamusal hizmetin sürekliliği açısından hizmet alamayacaksa burada birinci derecede sorumluluğunuz vardır.

Bakın, bu belediyelerle ilgili mali denetim İçişleri Bakanlığının müfettişlerine aittir, idari denetim ise Sayıştaya aittir ve Batman Belediyesine on gün önce giden İçişleri Bakanlığının müfettişleri Belediye Başkanımıza teşekkür ederek geri dönüyorlar. On gün önce teşekkür eden müfettişler, on gün sonra savcının nereden geldiği, hangi düğmeden basıldığı belli olmayan kararıyla bütün klasörlere el konulması? Biz bunun amacının ne olduğunu biliyoruz. Bunun amacının AKP tarafından getirilmek istenen, teröre finansman sağlayanların mal varlığına el konulmasıyla ilgili bir yasa tasarısına zemin hazırlama olduğunu çok iyi biliyoruz.

Belediyelerimize yönelik yaptığınız tutuklamalar, 25 belediye başkanımızın, 80'in üzerinde meclis üyemizin, 19 il genel meclisi; üyemizin içeri alınması yetmiyor, şimdi de ekonomik soykırımı uygulamak için bu şekilde yasa tasarılarını gündemleştiriyorsunuz. Buna da toplumsal zeminde bir meşruiyet kazandırmak için önceden birtakım hazırlıklar yapıyorsunuz. Biz, eğer bu konuyla ilgili gerçekten bir şüpheniz var ise öncelikle düğmeye basmadan önce hiç olmazsa İçişleri Bakanlığının müfettişlerinin hazırlamış olduğu raporlara bir göz atmanızı istiyorduk.

Değerli arkadaşlarım, bu yerel yönetimlere AKP'nin bakışıyla ilgili Diyarbakır İl Genel Meclisindeki bir pratiği -bu konuyla ilgili soru önergeleri de verdik- sizlerle paylaşmak istiyoruz: 2010-2011 Diyarbakır İl Genel Meclisi bütçe taslağı tam on iki kez Diyarbakır Valisi tarafından geri çevrildi. Burada AKP'nin Diyarbakırlı milletvekili arkadaşlarımız da var. Burada tamamen Valinin kendi özel kalem gideri için bütçenin düzenlemiş olduğu revizyonu beğenmemesinden kaynaklı bir keyfiyet durumu söz konusu. Tabii, bu keyfiyeti yaparken de AKP'nin 2008 yılında ilgili kanun maddesinin 15'inci fıkrasının ilgili maddesinin iptaline dayandırarak yürürlüğe koyduğu bir uygulama söz konusu.

Bakın, daha önce vali 1 kez bunu reddedebiliyordu ama sizin yaptığınız düzenlemeyle 12 kez vali reddediyor ve yaklaşık 2 binin üzerindeki yerleşim yeri bir yıl boyunca hizmet alamıyor. Diyarbakır'da 1 milyon 100 binlik bir nüfus bir yıl boyunca Valinin keyfî uygulamalarından dolayı hizmet alamadı. Bakın, burada bu Valinin yapmış olduğu keyfî uygulamaları, biz süre yetmediği için hepsini getirmeyeceğiz ancak Valinin genel zihniyetini ortaya koyması açısından sadece Diyarbakır'da taş atan çocuklarla ilgili kullandığı cümleyi söyleyelim. Bu çocukların ailelerinden alınması, kendi kimliğine, kendi kültürüne yabancılaşmasıyla ilgili bir pratiği Vali bize bir çözüm olarak getiriyor. Samimiyetini sorgulayarak, bu ülkenin Başbakanının bile Dersim'in sürgün çocukları, kayıp kızlarıyla ilgili bir sorgulamayı önüne koyduğu bir dönemde, Diyarbakır Valisi Kürt çocuklarıyla ilgili yeni bir uygulamanın işaretlerini veriyor.

Şimdi, aynı şekilde Van Valisiyle ilgili burada anlatmaya gerek yok, bütçe görüşmelerinin en çok konuşulan ismi ve bu Vali hâlâ görevine devam ediyor. Niye devam ediyor? İyi bir AKP'li olduğu için devam ediyor. Ta Uzak Doğulardan insan hakları savunucularını, yardıma gelen insanları, adres gösterdiği otellerde enkaz altında bırakan bir Vali, aslında ülkemizi dünyaya rezil etmesi yetmiyormuş gibi hâlâ görev başında ise burada atanmışlarla ilgili ve yerel yönetimlerle ilgili mantıksal işleyişimizin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Bakınız, AKP'nin yerel yönetimlerle ilgili genel algısına kendi seçim bölgemden örnek vereyim. 2011 genel seçiminde AKP'nin hizmet dağılımıyla ilgili genel olarak ortaya koymuş olduğu pratik şu şekilde gelişti: AKP'nin oy almış olduğu köylere hizmet gitti, oy alamadığı köylere hiçbir şekilde, daha önce ihalesi yapıldığı hâlde ve seçim öncesinde iş makineleri orada bulunduğu hâlde hizmetler geri çevrildi. Bingöl'de Gökdere, Erdemli, Bahçeli, Dışbudak, Yumaklı, Paymerk, Kiran, Suveren, Dallıtepe, Çiriş ve Alıncık köylerine seçimden önce iş makineleriyle hizmet götürülürken, seçim sonrasında, istenilen oy alınmadığı için bu hizmetler geri çevrildi.

Yine Bingöl'de Solhan'da Hazarşah, Mutluca, Melekhan ve Azat köylerinde bize de oy vermediler. AKP'nin aday tercihlerinden dolayı boykot kararı aldılar. Bu boykot kararını aldıkları için şu anda bu köyler hizmet alamıyor. Yolla ilgili başlayan çalışmalar ve biten ihale aşamaları olmasına rağmen şu anda bütün çalışmalar durdurulmuş durumda.

Solhan'ın Hobit köyünde 93 yılında iki defa devletin güvenlik güçleri tarafından köy yakılıyor, daha sonra köylülerle temas kurularak bu köye dönüş kapsamında köye geri dönüşleri sağlanıyor. Ancak Hobit kendim gittim seçim döneminde, tam üç kez arazi araçlarıyla gitmemize rağmen bu gidilen yoldan kilometrelerce yolu yürümek zorunda kaldık. Yani Hobit köyü yol açısından veya altyapı açısından hiçbir hizmeti almıyor ve köye dönüşle ilgili, aradan sekiz yıl geçmesine rağmen ve komisyon kendilerine geri ödeme sözü vermesine rağmen herhangi bir geri ödeme de yapılmıyor.

Yine, Bingöl'ün köylerinden Sağgöze ve Geyikdere köyünde şu anda elektrik yok ve bunların tek suçu AKP'ye oy vermemek. Dolayısıyla, siz eğer hizmet anlamında yerel yönetimlere bakışınızı AKP'ye oy verme üzerine şekillendireceksiniz, burada ciddi anlamda bir zihniyet sorununu tartışmaya açmamız gerekecek. Keşke süremiz yeterli olmuş olsa ve bunlarla ilgili pratikleri burada saatlerce konuşabilmiş olsak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sadece, Sayın Başkanın müsaadesiyle burada Sayın Bakanıma bir şeyi belirtmek istiyorum. Konuştuğumuz madde mahallî idarelere hazine yardımıyla ilgili. Bir doğal afetten çıkmış Van Belediyesine bugüne kadar tek bir kuruş yardım aktarılmadı, Van Belediyesinden normal belediyelerden yapılan kesintilerin tamamı hâlen yapılmaktadır. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baluken.