GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:18.12.2011

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

"Tabuları yıkıyoruz, ezberleri bozuyoruz." diye geldi AKP ancak yerlerine kendilerine ezberletilenleri, yeni tabuları ikame etti. Bunlardan biri de "Devlet, ekonomi ve ticaret alanlarından tamamen çekilmeli, bu alanlar özel sektöre bırakılmalı, kamu idarelerinin kurduğu her işletme, yaptığı her yatırım zarar eder, batar." söylemidir. Neokapitalist, neoliberalist sistemin en büyük dogmalarından birisidir bu. Şayet böyle olursa karşısında hem üretim miktarı ve kalitesiyle hem de fiyatlarıyla kamu yararını da gözeten, uğraşılması zor devleti devre dışı bırakmış olacak, bunun karşılığında da sermayenin sahibi dişine göre özel firmalar bulacaktır. Hiç kimse, devletçi ekonomiler bir bir batar, sosyalist sistemler devletler arenasından çekilirken şunu demiyor: "Devlet işletmeleri piyasanın ana aktörleri olsun." Bunu söylemek bir kere bilimsel olmaz, ancak bu hususta illa ki birbirinin alternatifi yapılmadan ve devlet işletmelerinin kurulup uzun vadede devredilmesi baştan planlanarak, sadece yatırıma cesaretlendirme saikiyle bir serbest hareket alanı bırakılması fikri klasik sağ-sol kamplaşmalarının tarih olduğu günümüzde, herhâlde değerlendirmeye layık bir görüş olsa gerektir.

Hele hele ülkemiz için, insanımızı bilmez, memleketimizi tanımaz bu tabuyu iki yönüyle irdelemek lazım. Birincisi, hem bir taraftan terör belası dolayısıyla devleti arkasında bulamayan ve böylece Anadolu'nun doğusuna gidemeyen özel sektöre boşu boşuna senelerce bel bağlayarak zaman kaybedeceksin hem de devletin elini kolunu bağlayacaksın, aman üç beş kişi çalıştıran bir fabrika, atölye kurmasın diye. Hem bir taraftan terör sadece polisiye tedbirlerle önlenemez diyeceksin hem de bölgeyi kalkındırmak, insanları iş güç sahibi yapmak için en küçük bir girişimin olmayacak, hatta Sümer Halı, Et ve Balık Kurumu gibi mevcutları da kapatacaksın.

Özel sektör yatırım yapmıyor, devlet kurumlarının ekonomik işletmeler kurmaması için elini kolunu bağlamışsın, bölgede sermaye birikimi yok, yatırım şartları namüsait, bölgenin kalkınması için yatırımları kim yapacak değerli milletvekilleri?

AKP milletvekillerine hatırlatmak istediğim ikinci husus da şudur: Şükran duygularınızdan vazgeçtik, hiç olmazsa hakaret etmeseydiniz. Cumhuriyet dönemi, hem Osmanlının borçlarını ödemiş hem insanlarımızı yeni devletin çatısı altında toplamaya çalışmış hem de elindeki üç beş kuruşla da vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamak üzere işletmeler kurmuş. "Memlekette taş taş üstüne koyandan Allah razı olsun." demek bu kadar mı zor? "Geçmişimizle yüzleşeceğiz." deyip geçmişimize sövülmesi sürecini siz başlattınız. Fransa da dedi ki: "Öyle mi? Şu 1915 olaylarıyla da bir yüzleşin bakalım." Niye celalleniyoruz? Milliyetçi Hareket Partisinin "Yapmayın, etmeyin." ikazlarına rağmen, bu kapıyı sizler açmadınız mı? On binlerce Müslüman Cezayirlinin katili Fransa, içeride başlattığınız bu aptalca tartışmalardan cesaret bulmadı mı? Aklınızın başınıza gelmesi için illa kafanızı duvara çarpmanız mı gerekiyordu?

Değerli milletvekilleri, 2002'ye kadar kamunun elinde bulunan işletmeler önemli önemsiz demeden devri iktidarınızda satıldı, onların yerine de hiçbir şey koymadınız. Devletin elinde zor günlerinde sarılabileceği, nefes alabileceği, vahşi piyasa aktörlerini kamu adına dizginleyebileceği hiçbir enstrüman kalmamıştır. Ülke ekonomisi eskiye nazaran çok daha risklidir, kırılgandır ve dışa bağımlıdır. Her yıl bütçenin önemli gelir kalemlerinden birini oluşturan işletme gelirleri de artık yoktur. Bunu, ne diyecek diye ağzına baktığınız küresel ekonomiye hizmetinizden dolayı sizi sürekli pohpohlayan uluslararası kuruluşlar söylüyor. IMF icra direktörlerinin son toplantısında şu itirafta bulunuluyor: "Türkiye ekonomisinin geleceği uluslararası finans piyasasının kaprislerine, insafına terk edilmiştir." Bu sözlerin meali şöyledir: Artık küresel güçlerin iki dudağının arasındadır Türkiye'nin kaderi.

Değerli milletvekilleri, bu işletmeler Türk halkına da satılmamıştır, kârlarını dışarıya aktaran yabancılara verilmiştir. "Zarar ediyor." denilen firmalar birdenbire milyar dolarlar kazanmaya başlamışlardır. Artık ne çare ki, bu şirketlerin yaptığı cirolar milletimizin cebinden çıkıyor ama kazançları Türk milletinin cebine girmiyor. İşsizliği tahammül edilebilir bir seviyede tutmak için yapılan sosyal amaçlı istihdam da sıfırlanmıştır, çalışanlara kapı gösterilmiştir. "Açım" diyenlere de devlet gıda poşeti dağıtmaya başlamıştır. Kendi çocuklarına gemi, milletimizin evlatlarına kuş yemi layık görülmeye başlanmıştır. Yabancılar bu ülkede patron olmuş, koca koca üniversiteleri bitiren gençlerimiz ise iş bulabilirlerse karın tokluğuna çalışmayı kabullenen yığınlar hâline getirilmiştir.

Eminim, aklıselim AKP'liler de gelinen bu noktadan dolayı üzgündür. Artık yeni bir Türk Telekom, yeni bir PETKİM kurmak, ekonominin aktörlerini millileştirmek hiç de kolay değildir. Atı alan Üsküdar'ı geçmiştir, ne Üsküdar'ı, sınırlarımızın dışında almıştır soluğu.

Şu rakamlara bir dikkat buyurun lütfen: Sayıştayın 2010 Hazine İşlemleri Raporu'na göre, KİT'lere "görev zararı" kamu bankalarına da "gelir kaybı" adı altında toplam 3,7 katrilyon lira ödenmiştir. Demiryollarına 320 trilyon, Ziraat Bankasına 606 trilyon, Halk Bankasına 377 trilyon, şeker fabrikalarına 1,6 katrilyon, Toprak Mahsulleri Ofisine 1,4 katrilyon, tarım işletmelerine 1,6 katrilyon lira ödenmiştir.

Yine 2009 yılında, kömür işletmelerine seçmenlere kömür yardımı yapılabilmesi için bütçeden 252 trilyon lira aktarılmıştır. Denilebilir ki: "Bu yardımların birçoğu sosyal transferler şeklindedir." Bu paraların AKP'nin siyasetinin finansmanına gittiğini sanıyorum Mecliste bilmeyen yok. Öyle olmadığını kabul etsek bile, dün kamu işletmelerinin gelirlerinden aktardığımız bu kaynağın, artık dışarıdan temin edilen dış borçlarla ve bütçe açıklarıyla karşılanabildiğini bilmeyeniniz yoktur.

Sosyal transferler olmayacak mı? Elbette olacak. Bu devlet, zengini fakiriyle hepimizin. Ancak, öldüm fiyatına elden çıkarılan işletmeler de hepimizin idi. Örneğin Türk Telekom, Türkiye'nin en stratejik kuruluşlarından biri olmasından da vazgeçtik, hiç olmazsa hak ettiği değer karşılığında satılsaydı. Kime verilmiştir? Hariri sülalesine. Kaça verilmiştir? 6,5 milyar dolar. Bir de 2010 yılındaki Telekom'un kârına bakalım  kıymetli arkadaşlar: Kârını bir önceki yıla göre yüzde 32 artırmış. Ne mi olmuştur? 2,5 katrilyon lira. Yani, kıymetli arkadaşlar, Türk ekonomisinin amiral gemilerinden biri olan Türk Telekom sadece dört yıllık kârı karşılığında elden çıkarılmıştır.

Telekom'un yıllık kârı, dikkatinizi çekmek istiyorum, KİT'lerin görev zararı, kamu bankalarının gelir kaybı toplamı kadardır neredeyse. Bu paralar şimdi, tüketimi teşvik eden, kârı maksimize edecek yatırımlar dışında tamamıyla yabancıların kasasına gitmektedir. Geride kalan bütçe deliklerini de dış borçlarla kapatmaya çalışan bir Türkiye.

Ekonomiyi idare edenlere ya da idare ettiklerini sananlara şunu söylemek durumundayım: Birazcık hesap kitap bilen, ekonomi ilminden anlayan insanın bu denli kârlı ve bir o kadar da stratejik bir kuruluşu elden çıkarması için aklını peynir ekmekle yemiş olması lazım idi ya da saf olması lazımdı. Altın yumurtlayan tavuğu kesmek herhâlde böyle bir şey olsa gerek. Gerçi, baltayı ilk kez taşa vurmuyor AKP. Tekelde, PETKİM'de, elektrik dağıtım ihaleleri gibi birçok özelleştirmede de aynı hesapsızlığı gördük.

Değerli milletvekilleri, bir hükûmetin ne her yaptığı ne her söylediği doğrudur ne de her yaptığı, her söylediği yanlıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin doğrularının arkasında olmaya devam edeceğiz. Bu, bizim milletimize verdiğimiz, milletimize duyduğumuz sevdamızın bir gereğidir. Ancak, sizlerin de bir boyun borcu olsa gerektir. Değerli AKP milletvekilleri, yanlışlığı ortadan kaldıramıyorsanız, yapılan yanlışların arkasında durmamak gibi bir boyun borcundan bahsediyorum, bir vebalden bahsediyorum.

Mahkemei kübranın hepimizi beklediğini, ruzi mahşerde de beytülmale verilen zararın mutlaka hesabının sorulacağı inancımı siz değerli milletvekilleriyle bir kez daha paylaşmak istiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.