| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 18.12.2011 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Bütçe Kanunu'nun 22'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
22'nci maddenin birinci fıkrasında, memur kadrolarına yapılabilecek atama sayıları belirlenmiştir. Kamu idarelerinin 2012 yılında açıktan veya naklen atama suretiyle kullanabilecekleri kadro sayısı 2011 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sebebiyle ayrılan personel sayısının yüzde 50'si olarak belirlenmiştir. Bunun dışında, ihtiyaca göre ilave kadro verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, boşalan kadroların yüzde 50'sine yapılacak atamalar hangi kriterlere göre yapılacaktır? Kamu personeli alımındaki usullere ne kadar riayet edilecektir? Bu konuda kamuoyunda Hükûmete olan inançsızlık had safhadadır. Çünkü kamu personel sınavlarında, polis sınavlarında, üniversite sınavlarında, akademik personel alım sınavlarında yaşadığımız değişik kopya skandalları hafızalardaki tazeliğini korumaktadır.
Bilindiği gibi, Türkiye'deki kamu personeli sayısı OECD ortalamalarının altındadır. Buna rağmen, kamuda boşalan kadroların ancak yarısına atama yapılacak olması iki bakımdan sakıncalıdır:
Bir: Türkiye'deki işsizlik oranları ortadadır ve bu işsizlik oranları içerisinde de yükseköğrenim görmüş, genç, dinamik ve nitelikli iş gücü oranı oldukça yüksektir. Hâl böyleyken bu kadrolara atama yaparak nitelikli iş gücünden istifade etmek mümkünken, hem kamu hizmetlerini aksatacak hem de nitelikli iş gücünü çaresiz bırakacak bu uygulamanın gerekçesi ve mantığı nedir, bu anlaşılamamaktadır.
İkincisi: İktidar boş kadrolara atama yapmayarak taşeron üzerinden eleman çalıştırmakta, bu suretle, hem gençlerimizin memuriyet güvencesinden yararlanmasını engellemekte hem de taşeronluk yapan yandaşlarına kaynak aktarılmasını sağlamaktadır. Taşeron sistemiyle kamu hizmetlerinin karşılanması, kamu personeli seçme sisteminin dışındadır, iş güvencesi de yoktur. Kısaca, ücretiyle, atanma biçimiyle ve işine son verme tarzıyla bu yöntem, çağdaş bir kölelik sistemidir. Buradan açık yüreklilikle şunu ifade etmek isterim: Milliyetçi Hareket Partisi her türlü köleliğe karşıdır. İktidar ortağı olduğu dönemde, adaletli bir yöntem olması sebebiyle, bütün kamu personelinin merkezî sınav sistemiyle atanması yönteminin dikkatle uygulayıcısı olmuştur. Milliyetçi hareket iktidar olduğunda ilk uygulaması da bu çağdaş kölelik sistemine son vermek olacaktır.
Çağdaş köleliğin kamudaki bir uzantısı da 4/C'li personellerdir. 4/C'lilerin dramına, zaman geçirmeden, derhâl çözüm bulunmalıdır.
Değerli milletvekilleri, işin özeti ve aslı şudur: Öğretmen ihtiyacımız var, öğretmen adaylarımız var ancak iktidar, ithal öğretmen peşinde. Doktor ihtiyacımız var, bunu karşılamak için tıp fakültelerimiz var ama iktidar, Muğla Üniversitesinde olduğu gibi, tıp fakültesini açıyor, buna karşılık yıllarca öğrenci almıyor. Bu yıl öğrenci almaya başlıyor, şimdi de ortada tıp fakültesi hastanesi yok. Ondan sonra, gene, her zaman olduğu gibi, ithal doktor aramaya çıkıyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Buradan iktidara tavsiyemiz, bu memleketin en önemli kaynağı olan insan kaynağını doğru kullanın ki yüce Türk milletine hizmet etmekten bahsedebilelim. Kendisi memur güvencesinden faydalanamayan, düşük gelirlerle çalıştırılan, sonuç itibarıyla kendisi mutlu olmayan bu çağdaş kölelerin hizmete ihtiyacı olan vatandaşlarımıza sağlıklı hizmet vermeleri de mümkün değildir.
Malum olduğu üzere ülkemizde iş arayan ve iş bekleyen engelli vatandaşlarımızın sayısı da oldukça fazladır. Kamuda istihdam edilen engelli vatandaşların sayısı dokuz yıldır arzu edilen noktaya gelememiştir. Devletin istihdam kaynakları yetersiz olabilir fakat özel sektörde engelli istihdamı kanunlarla açıkça belirtilmesine rağmen bu kanunun uygulanmasını titizlikle takip eden bir hükûmet görünmemektedir. Hükümetin bu meseleyi yakından takip ederek engelli vatandaşlarımızın önündeki engelleri kaldırmasını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, her yerde duyar ve söyleriz: "Her şeyin başı eğitimdir." Üniversitelerimiz en yüksek eğitim kuruluşlarıdır. Şimdi bir konuyu dikkatinize sunuyorum. Yükseköğretim Kurulu tarafından "Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı" diye bir çalışma başlatılmıştır. Buna göre yeni açılan üniversiteler başta olmak üzere üniversitelerimizdeki akademik personel eksikliğini gidermek için hayata geçirilen bu uygulama kapsamında, YÖK'ün üniversitelere vermiş olduğu araştırma görevlisi kadrolarına alımlar hangi hakkaniyet ölçülerine göre yapılmaktadır; bilimsel verilere göre mi, alınan puanlara göre mi, yoksa ideolojik esaslara göre mi? On beş yirmi yıl sonra profesör olacak olan bu gençlerimizin kendilerine sunulan bu ideolojik yaklaşımı öğrencilerine aktaracak olduğunu düşünürsek, eğitim çözüm olmaktan çıkıp bizatihi kendisi problem hâline gelecektir.
Değerli milletvekilleri, hepimiz tarihe karşı sorumluyuz, bu sorumluluğa yeni YÖK Başkanımız da dahildir, keyfî atamalar yapılabilmesine imkân sağlayan bu yanlışlığı düzeltme fırsatını tarih ona vermiştir. Bu yanlış uygulamadan döneceğini umut ediyorum. YÖK, iktidardan aldığı bu gücü yanlış ve yanlı kullanmaktan vazgeçmeli ve en kısa zamanda hakkaniyete dönmelidir.
Değerli arkadaşlar, bu durum hâkim, savcı ve kaymakam atamaları gibi üst düzey kamu personeli atamalarında da devam etmektedir. Yazılı sınavlarda yüksek puan alan kamu personeli adaylarının mülakatlarda elenerek niteliğe değil yandaşa öncelik verilmesi gelecek açısından endişe vericidir. Toplum vicdanı bundan rahatsızdır. İktidarın, toplum vicdanının sesine kulak vermesini ve vicdanlı davranmasını bu kutsal kürsüden yüce Türk milleti adına istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir durum da, eş durumu tayinlerinin yapılmamasıdır. Aile kavramının kutsallığına hürmet etmek ahlaki ve vicdanı vazifemizdir. Huzurlu ve mutlu aile, kendisi gibi huzurlu ve mutlu bir toplum oluşturur. Anayasa'mızın 41'inci maddesinde "Aile, Türk milletinin temelidir" hükmü vardır.
Değerli arkadaşlar, kamu çalışanları arasında farklı şehirlerde birbirine uzak bölgelerde görev yapan eşler ve çocuklarının çektiği özlem, sıkıntı ve zorluklara rağmen ailelerin birleştirilmesi için bu iktidarın görünürde bir faaliyeti yoktur. Millî Eğitim müfettişi bir şehirde eşi başka bir şehirde, doktor bir şehirde eşi başka bir şehirde, kaymakam bir şehirde eşi başka bir şehirde. Bu yanlışa dur demek, huzurlu aileden huzurlu topluma yürümek için acele ederek bu konudaki Anayasa'mızın amir hükmünü yerine getiriniz. Aile ve toplum düşmanı gibi davranmakta ısrar etmeyiniz. Aksi takdirde, kamuoyundaki, aileleri parçalamakla görevlendirildiğiniz intibası daha da güçlenmiş olacaktır.
2012 bütçesinin Türk milletine hayırlı, uğurlu olmasını diliyor; bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.