GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:18.12.2011

BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, 22'nci madde üzerine grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dün burada Iğdırlı Mehmet Aras'ın Erzurum cezaevinde kanser hastası olduğunu ve bana gönderdiği mektubu okumuştum. Bugün bir haber aldım, biraz önce, Sevgili Mehmet Aras şu anda komada ve yoğun bakımda. Belki Mehmet Aras için buradan bir şeyler söylemek gerekiyor. Evet, biz Mehmet Aras'ı kurtaramadık, belki yarın öbür gün ölüm haberi gelecek bize ama şunu ifade etmek isterim ki Sayın Cumhurbaşkanı henüz geç kalmış değil, belki son bir iki günü ailesiyle birlikte evinde geçirebilme imkânına sahip olabilirse Mehmet Aras, en azından arkasından insanlar dua edecekler Sayın Cumhurbaşkanına. Buradan bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanını Mehmet Aras konusunda biraz daha duyarlı ve vicdanlı olmaya davet ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ataması yapılmayan öğretmenler konusu aslında Türkiye'nin önemli konularından bir tanesi, dolayısıyla bu konuyu bir kez daha gündeme getirme gereğini duyduk. Millî Eğitim Bakanı biraz önce buradaydı ama sanırım çıktı, dolayısıyla dışarıdan bizi dinliyorsa eğer, ataması yapılmayan öğretmenler konusunun bu ülke için bir kara leke olduğunu ifade etmek istediğimi bilmesini isterim. Sayın Bakanın "Öğretmenler kendine başka bir iş bulsun." ifadesi de çok vahim ve üzücü. 100 binleri bulan atanmayan öğretmenlerin tek isteği eğitim aldıkları alanda kadrolu olarak atanmaktır. Sayın Bakan yaptığı açıklamalarla ataması yapılmayan öğretmenleri yoksulluğa ve işsizliğe mahkûm etmekte, daha fazla kâr elde etme adına güvencesiz ve taşeron çalıştırmayı yaygınlaştırmakta, eğitimi kâr-zarar ilişkisiyle ve tamamen rekabet piyasasına indirgeyerek değerlendirdiğini göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca 14 Eylül 2011 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 37'nci maddesiyle "Öğretmenlerin özür gruplarına bağlı yer değiştirmeleri yaz tatillerinde yapılır." hükmü getirilmiştir. Daha önce yılda iki defa özür durumundan atama yapılırken öğretmenlerin özür durumundan atamaları yılda bir defaya düşürülerek özlük haklarından biri daha gasbedilmiştir.

Aynı maddede yer alan "Özre dayalı yer değiştirme istekleri hizmet puanı sıralamasındaki yetersizlik sonucu yerine getirilmeyenler, istekleri hâlinde istekte bulundukları yere atanmaya hak kazanıncaya kadar aylıksız izin verilebilir. Bu şekilde aylıksız izin verilen öğretmenler bağlı bulundukları il millî eğitim müdürlüklerine bu amaçla tahsis edilmiş bulunan boş öğretmen kadrolarına aylıksız izinli olma şartıyla atanır." hükmüyle de öğretmenlerin çalışma hakları ve ücretleri koşullu olarak ellerinden alınmak istenmekte ve Bakanın iki dudağı arasına sıkıştırılmaktadır. Açık ki, bu durumda öğretmenlere "işte hendek işte deve" denilmektedir!

Millî Eğitim Bakanı 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yaklaşık 700 bin eğitim emekçisini doğrudan ilgilendiren yer değiştirme usul ve esaslarını tek başına değiştirerek birçok mağduriyete yol açmıştır. Kamuoyunun, eğitim sendikalarının ve öğretmenlerin bu konudaki baskıları Millî Eğitim Bakanlığını konuya dair düzenleme yapmak zorunda bırakmıştır. Düzenleme aşamasında Eğitim-Sen'in yaptığı açıklamaya göre Bakanlık ile Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-Bir-Sen arasında kapalı kapılar ardında pazarlık konusu yapılması ve çıkan sonucun adı geçen sendikalar tarafından sanki bir hak kazanılmış gibi kamuoyuna ilan edilmesini oldukça manidar buluyoruz. Alınan karar tarihî bir hukuksuzluğa ve eşitsizliğe yol açmıştır. Yapılan bu düzenlemeye göre bir bütün olan sağlık, eş ve öğrenim durumu özürleri parçalanarak sadece eş durumu özürleri kapsamında öğretmenlerin yer değişikliğine izin verilmiştir.

Yapılan düzenlemeyle yer değiştirme özürleri arasında Millî Eğitim Bakanlığının sadece eş durumunu öne çıkaran bir tercih yapması, sağlık ve öğrenim özründen kaynaklanan mağduriyetlerin Bakanlık tarafından önemsiz görüldüğünü bize göstermektedir. Nitekim, bu düzenleme, Anayasa'nın 10'uncu maddesinde belirtilen "Kanun önünde eşitlik." ilkesine ve uluslararası belgelere de aykırıdır.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 26'ncı maddesine göre, herkesin eğitim hakkı vardır. UNESCO tarafından kabul edilen 14/12/1960 tarihli Sözleşme'ye göre de "Herhangi bir kişi veya grup, herhangi bir eğitim düzeyinde eğitim görmek hakkından yoksun bırakılamaz, eğitim olanakları herkes için eşittir." denilmektedir.

AKP İktidarı, öğretmenin aydın kimliğini elinden almaya çalışmaktadır, alanında kendini geliştirmek isteyen öğretmenlerin önüne yeni engeller koyarak, niyetini ayan beyan ortaya koymaktadır. Tablet dağıtarak eğitimin niteliğinin artırılacağını sanan bu piyasacı zihniyet, öğretmeni teknik bir personel olarak kullanma kılavuzu derecesine indirgemek istemektedir. AKP için öğretmenin niteliğinin bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu durum, OECD'nin araştırma sonuçlarında da çarpıcı bir şekilde görülmektedir.

Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Araştırması'nın Türkiye Ulusal Raporu'nda, yüksek düzeyde eğitimli öğretmen oranının Belçika'da yüzde 84, Polonya'da yüzde 94, Slovakya'da yüzde 96 olduğu belirtilmiş, Türkiye'deki öğretmenlerin ise yaklaşık yüzde 7'sinin yüksek lisans mezunu olduğu kaydedilmiştir. Raporda, Türkiye'de lisansüstü eğitim derecesine sahip öğretmenlerin oranının oldukça düşük olduğu dikkati çekmektedir. Bu araştırma sonuçları orta yerde dururken, Millî Eğitim Bakanı, lisansüstü öğrenim görmek isteyen öğretmenleri teşvik etme yerine köstek olma tavrını devam ettirmektedir.

2006 yılında yapılan bir düzenleme ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 176'ncı maddesi ikinci fıkrası (c) bendinde "Alanlarında yüksek lisans yapmış olanlara yüzde 25, doktora derecesini almış olan öğretmenlere ise yüzde 40 ek ders ücreti ödenir." ifadesi kaldırılmış ve yüksek lisans ile doktora mezunu öğretmenlerin ek ders ücretlerine verilen maddi hakları ellerinden alınmıştır.

Millî Eğitim Bakanlığının bu düzenlemesi ciddi sağlık sorunu yaşayan öğretmenlere de çözüm yolları açacağına, köstek olmaktadır. Öğretmenlerin kendisinin ya da birinci derece bir yakınının sağlık durumu, sağlık raporunda belirtilen yerde tedavi görmesi gerekliliği şartı sağlandıktan sonra herhangi bir zaman sınırlamasına tabi olmaksızın anında yer değişikliğinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir fakat Millî Eğitim Bakanının sağlık özrüne bağlı yer değiştirmeye yılda bir defa izin veren düzenlemesiyle, insan yaşamına hiç önem vermediği gözler önüne serilmektedir.

Önemle ifade ediyoruz ki yapılan bu düzenleme hukuka aykırıdır. Açılacak davalar sonucunda yapılan düzenlemenin olası iptali durumunda, yer değişikliği gerçekleştirilen birçok öğretmen yeni bir mağduriyet ile karşı karşıya kalacaktır. Bundan Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer birinci derecede sorumlu olacaktır.

Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak Millî Eğitim Bakanını, yaptığı bu yanlıştan bir an önce dönmeye ve yarattığı mağduriyetleri giderecek yasal düzenlemeleri ivedilikle yapmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Buldan.