| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 18.12.2011 |
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin 23'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Maddeye geçmeden önce, birkaç konuya burada değinmek istiyorum. Birkaç gündür, bir çığlık olarak, bu kürsüden hasta tutukluların durumuna dikkat çekmeye ve bu konuda vicdanlı bir duyarlılık yaratmaya çalışıyoruz. Dün, Pervin Buldan arkadaşımız, Mehmet Aras'ın mektubunu buradan okumuştu. Bugün, Mehmet Aras'ın komada, yoğun bakımda olduğunu burada söyledi. Maalesef, Mehmet Aras'ın yaşamını yitirdiğiyle ilgili şanssız haberi buradan söylemek bana düştü. Mehmet Aras'ın şahsında, hasta olan tutuklularla ilgili genel bir duyarsızlığın, bu insani yaraya karşı kör, sağır, dilsiz bir yaklaşımın sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. En azından bundan sonra, şu anda ölümü bekleyen 19 çok ağır hasta tutuklu, 59 ağır hasta tutuklunun durumunun mutlaka ilgili merciler tarafından gözden geçirilmesini talep ediyoruz. Bu konuda, milletvekilleri olarak da biraz daha vicdanlı bir duruşun sahibi olmaya hepinizi davet ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, dün burada yapmış olduğum bir konuşmada, Bingöl'de seçmen davranışı üzerinden hizmet almayan köylerden bahsetmiştim. Bu köylerden bahsederken tek bir amacımız vardı; seçimde oy davranışı üzerinden gösterdikleri yaklaşım nedeniyle hizmet gitmeyen köylerin mağduriyetini burada dile getirip bu mağduriyetin giderilmesi noktasında bir duyarlılık yaratmak istemiştik. Ancak, saydığımız köylerden Gökdere, Erdemli, Bahçeli, Dışbudak, Yumaklı, Kiran, Suveren, Dallıtepe, Çiriş ve Alıncık köylerinin isimleri yazılmasına rağmen "?.." (*) köyünün ismi yazılmamış. "?."(*) köyünün bulunduğu yere (?*) işareti konmuş. Aynı şekilde yine Solhan'ın "?." (*) köyünde birtakım hizmet aksaklıklarından bahsetmiştik. Bu köy de yine (?*) olarak geçmiş. Türkçe adı da "İnandık" olan bu köylerin durumuyla ilgili temel yaklaşımımızın, bu köylerin Kürtçe adının burada dile getirilmesiyle ilgili bir sorunu masaya yatırma değil, bu köylerin almış olduğu hizmet noksanlığının giderilmesiyle ilgili bir noktaya dikkat çekme olduğunu belirtmek istiyorum ancak hâlâ buradan Kürtlerin temsilcisi olduğunu söyleyen bölge milletvekili arkadaşlarıma da buradan duyarlılık çağrısı yapıyorum. Bakınız, burada, ana dilimizde, Zazaca olan bir iki köyün ismini bile buraya hâlâ yazamayan bir anlayış var. Siz, eğer bu anlayışla mücadele ederseniz en başta sizleri biz alkışlayacağız.
(*) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille bir kelime kullanıldı.
Buradan bu arkadaşlarımıza söz açılmışken şunu söyleyeyim: Ana dilde eğitimle ilgili anayasal güvence altına alan çalışmaları yapın, en önce biz sizi destekleyelim. Mahkemelerde hâlâ ana dilinde savunma yapamayan arkadaşlarımızın durumunu siz burada gündemleştirin, "Bu konuyla ilgili benim ana dilimde savunma yapma hakkım vardır." deyin, en başta biz sizi alkışlayalım ama bununla ilgili, bakın Türkiye'nin, örneğin ana dilde savunmayla ilgili bağlı bulunduğu uluslararası anlaşmalara da aykırı bir davranışı var. Bakın, Lozan Anlaşması'nda 39/5'inci maddede, Türkçeden başka dil konuşan Türk uyruklarının mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilme hakkı, madde 39/5 tarafından devletin bir resmî dilinin mevcut olduğu hususu dikkate alınarak düzenlenmiştir.
Yine, Lozan'ın 37'nci maddesinde de, bu 39'un arasında bulunan maddelerin hiçbir şekilde Türkiye tarafından değiştirilemeyeceğinin de altı çizilmiştir.
Bu konuyla ilgili uzman arkadaşlarımız var, uzman akademisyenler var, Baskın Oran Hoca var, sizlerin belki bu konuyla ilgili belirteceği, önereceği uzman arkadaşlar var; partimizde, diğer partilerde hukukçu arkadaşlar var. Bir araya gelerek "Türkiye'nin bağlı bulunduğu bu uluslararası sözleşmelerde ana dilde savunma hakkı nereye uyuyor diye birtakım çözümlemelerin, birtakım yaklaşımların mutlaka ele alınması gerekiyor çünkü insanlar, iki yıldır arkadaşlarımız sadece düşünce özgürlüğü, örgütlenme ve ifade özgürlüğü üzerine dile getirmiş olduğu birtakım düşüncelerinden dolayı, bu ana dillerinde savunmayı yapamamalarından dolayı şu anda cezaevlerinde tutuklu bulunuyorlar.
Değerli arkadaşlar, burada, tabii, bölge milletvekili arkadaşlarımızın, genel, bugünkü Kürt sorununa duyarlılıklarıyla ilgili yine birkaç şey söyleme gereği hissediyorum. Özellikle Şeyh Sait'ten, Seyit Rıza'dan bahsettiler. Şimdi, bu arkadaşlarımız burada Şeyh Sait'le ilgili, Seyit Rıza'yla ilgili şikâyet etme veya bir eksikliği dile getirme noktasında değiller. Burada şu anda, siz iktidar partisinin milletvekilisiniz, bu iktidar partisi şu anda devlete hâkim durumda, devletin tüm arşivleri veya bu konuyla ilgili bütün kurumlar sizin emrinizin altında. İsterseniz Şeyh Sait'in mezarını, Seyit Rıza'nın mezarını ailelerine ve halkına verebilecek bir kurumsal işleyişi gündeme getirebilirsiniz.
Yine, ben Bingöl Milletvekili olduğum için söyleyeyim, sizin sıralarınızda da var, Şeyh Sait'in ailesinden milletvekili arkadaşlarımız var, Bingöl'de Şeyh Sait'in ailesinden olan insanların bizden Şeyh Sait'in mezarıyla ilgili talebi var. Bu konuyla ilgili gerçekten duyarlıysanız bunu takdirle karşılarız. Bir an önce, gelin, bu işe Şeyh Sait'in ve Seyit Rıza'nın mezar yerlerinin belirlenmesiyle, mezarlarının, cenazelerinin ailelerine ve halklarına verilmesiyle başlayalım, gerisini hakikatleri araştırma komisyonunu kurarak bir tarihî yüzleşmeyle sonlandırırız, devam ettiririz.
Değerli arkadaşlarım, burada Kürt halkının temsilcisi olduğumuzu biz iddia etmiyoruz. Kürt halkının kimliğiyle ilgili, diliyle ilgili, statüyle ilgili hak ve özgürlük arayışına?
BAŞKAN - Sayın Baluken, iki oturum önce bu konular konuşuldu sayın grup başkan vekilleriyle.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Birkaç husus?
BAŞKAN - Bir saniye.
Sayın grup başkan vekilleriyle içeride toplantı yaptık.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Evet.
BAŞKAN - Lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz. Ve orada bir karar alındı. Lütfen, uyarıyorum.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sayın Başkan, şu anda, benim konuşmam sırasında herhangi bir gerginlik de yok ve ben burada düşüncelerimi ifade ediyorum. Maddeyle ilgili olan şeyler de söyleyeceğim.
BAŞKAN - Hayır, düşüncenizi ifade ediyorsunuz ama lütfen germeyelim ve madde üzerinde konuşalım lütfen.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Germiyoruz yani burada birtakım gerçekliklerden bahsediyoruz. Burada arkadaşlarımız Kürt halkının temsiliyetiyle ilgili bazı cümleler söylediler. Biz de durum tespiti yapıyoruz.
Bakın, Meclis Albümü'nde Kürtçe bilen milletvekili sayısı 37'dir arkadaşlar. Bu arkadaşlarımız Meclis Albümü'ne Kürtçe yani kendi ana dillerini bildiklerini bile yazmadan buraya gelip farklı şeyler söylerlerse o zaman tabii ki bizim de bu konuyla ilgili söyleyecek sözlerimiz olur.
Şimdi, maddeyle ilgili, işçi istihdamı ve bunların ödenekleriyle ilgili detaylı birtakım yaklaşımlar, gerek Sağlık Bakanlığı gerekse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesiyle ilgili konuşmalarda dile getirmiştim. Ama Sayın Bakanımız buradayken, en azından birkaç farklı noktayı, güncel noktayı söyleyeyim.
Bakın, burada, özellikle yoksul olan illerin sıralamasının sürekli olarak aynı olduğunu, son on sırada olan illerin Şırnak, Hakkâri, Bitlis, Bingöl, Muş, Gümüşhane, Bartın ve Bayburt olduğunu, Tunceli olduğunu, yıllarca bu işleyişin aynı şekilde devam ettiğini buradan belirtelim. Sayın Bakanımız bütün ekonomik politikaların bölgeler arası eşitsizliği gidermeye yönelik olduğunu söylüyor. Şimdi, sizin uyguladığınız bu bölgeler arası eşitsizliğe yönelik acaba çalışmalar mı başarısız, yoksa bu konuda gerçekten ciddi bir çalışma mı yok?
Bakın, burada bir durum tespiti yapayım: Uzun süredir Bingöl'de "100. Yıl İlköğretim Okulu" diye bir okulumuz var. 2003 yılı depreminden itibaren hasarlı ve aslında öğrencilerin eğitim görmesine uygun bir okul değil. Ancak bu okulun durumuyla ilgili gerek bu kürsüde gerekse soru önergeleriyle gündemleştirilen bir duruma karşı müthiş bir duyarsızlık var.
Bakın, Bingöllü bir Bakan arkadaşımız var. Sayın Cevdet Yılmaz'ın kendi bakanlığıyla ilgili makam odasına aktardığı paranın 2,5 trilyon -eski miktarla söyleyeyim- olduğu söyleniyor. Müsteşarına almış olduğu lojmanın değerinin 1,2 trilyon, içine yapılan masrafın da 350 milyarın üzerinde olduğu söyleniyor. Şimdi, bir tarafta yüzlerce öğrencimizin gittiği bir okula ödenek ayrılmadığı için can güvenliğinin tehlikede olma durumu var, diğer taraftan Bakanımızın ve Müsteşarımızın elitist bir konfor arayışlarının getirmiş olduğu bir yaklaşım var. Buradan genel olarak bu tarzın sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
Yine, dün, Bakanımıza özellikle Van Belediyesiyle ilgili bir çağrıda bulunmuştum. Van Belediyesi bugüne kadar gerek yardımlardan gerekse kamudan aktarılan ödeneklerden hiçbir şekilde faydalanmıyor. Van Belediyesinin şu anda hiçbir geliri yok. Bu konuyla ilgili Van Belediyesi BDP'li olduğu için mi böyle davranıyorsunuz? Sizin Van Belediyesiyle ilgili planlamalarınızı hem biz hem bütün Van halkı merak ediyor. Buradan gelip bunları cevaplandırmanızı istiyoruz.
Burada işçilerin ödeneğiyle ilgili birtakım şeyler söylenmiş doğal afetlerde.
Son bir şey söyleyip bitireceğim Sayın Başkanım.
2003'te Bingöl depreminden sonra TOKİ tarafından yapılan konutların maliyetlerinin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ?çok üzerinde halkımıza fatura edildiği ve bu faturaların sonra bankalardan, TOKİ tarafından tahsil edildiği, vatandaşlarımızın, halkımızın çok yüksek gecikme faizleriyle de bir şekilde bankalara borçlandırıldığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bakanlığınızdan bu konuyla ilgili, özellikle Bingöl depremiyle ilgili düzenlemesi varsa açıklamasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.