| Konu: | AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 07.03.2012 |
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın milletvekilleri, 181 sıra sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı'nın 7'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'i gayretli çalışmalarından ve diğer bakanlarla karşılaştırıldığında uzlaşmacı kişiliğinden dolayı kutluyorum ancak komisyonlardan geçerek Genel Kurula inen bu tasarının eksiklik içerdiğini de belirtmek zorundayım.
Tasarıda özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği, kadının insan hakları, kadın-erkek eşitliği kavramlarına yer verilmemiştir. Bir ülkede toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamadan uygarlaşmadan, insan haklarından söz etmek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Komisyonunda kıymetli milletvekili arkadaşımız Sayın Engin Özkoç tam on iki saat konuştu. Kendisini bu performansından dolayı bir kez daha yürekten kutluyorum. Diğer birçok milletvekili arkadaşım da bu toplantıya katılıp Komisyondan geçirerek Genel Kurula getirmeye çalıştığınız 4+4+4'ün baştan sona yanlışları üzerine konuştu. Kadın sorunu ve eğitim, bir ülkenin parti üstü, ideoloji üstü, yani siyaset üstü kavramlarıdır. Bu kavramlara Cumhuriyet Halk Partisinin bakışı budur ama maalesef, AKP'nin bakışı bu değil. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak haksıza "haksız" demeye, yanlışa "yanlış" demeye ve daha iyi yarınlar için direnmeye devam edeceğiz. Yanlış yaparak doğruya gitmeyeceğiz, yanlışa doğruyu öğreteceğiz. Evet, bunun için gerekirse yirmi dört saat de, kırk sekiz saat de konuşacağız.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin kuruluş dönemindeki kadın hakları alanındaki süratli reformlardan sonraki dönemlerde aynı gelişme çizgisi sağlanamamış olsa da kadına şiddetin önlenmesine ilişkin uluslararası sözleşmelerde yeterince imzamız, ülkemiz mevzuatında da yasal düzenlemelerimiz vardır. Kadına karşı şiddet en sık rastlanan insan hakları ihlalidir ancak en az cezalandırılanıdır. Bugünkü durumumuz ibret verici ve üzücüdür. İnsan hakları, demokrasi, kadın-erkek eşitliği, insani gelişmişlik, siyasette kadın konusu temsil olunca dünya ülkeleri arasında hemen son sıralarda yerimizi alıyoruz. Oysaki mevcut yasalarla yetinmeyip yeni düzenlemeler yapıyoruz bu tasarıda olduğu gibi. O zaman, bir türlü lehimize çeviremediğimiz bu rakamların, şiddetin, cinayetlerin sebebi ne? Bizim sorunumuz ne? Uygulanmayan, kâğıt üzerinde kalan sözleşmeler ve yasalar bu sorunun çözümünü sağlamıyor ve bu sorun, toplumsal kanayan bir yaraya dönüşüyor. Devlete düşen görev, kanunları iyileştirmek ve mevcut yasaları uygulamaktır. Aslında bütün sorunların temelinde kadın-erkek ayrımcılığı yatıyor. Kadınlar, kanunlardan çok, birtakım sosyal ve kültürel zorluklarla karşılaşıyor. Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı yüzde 48,5. Kadın, yaşadığı şiddete bırakın "Yeter artık, dur!" demeyi, kadın bu şiddeti anlatamıyor bile, utanıyor, korkuyor.
Değerli milletvekilleri, bu utanç, demokrasiyi sindirememiş, sosyokültürel oluşumunu tamamlayamamış, fizik gücünü akıl gücünün önüne geçiren kişilerin ve bu toplumun yarısının haklarını, can güvenliğini, kötü muameleye maruz kalmamasını sağlayamayan devletin utancıdır. "Öpülesi ayakları olan analarımız." deriz, "Ailenin direği kadınlardır." deriz ancak aile içi şiddet korkutucu boyutlarda. "Kadın toplumun yapı taşıdır, kadın olmazsa olmaz." deriz ama toplumsal alanlarda biz kadınlar var-yok arasındayız. Siyasi partiler, her fırsatta başarılarını gerek partide gerek sahalarda kadın kollarının, kadınların özverili çalışmalarına borçlu olduklarını söylerler ancak dönüp baktığınızda partilerin yönetiminde ve karar organlarında kadınlar yoktur. Bakanlar Kurulunda sadece 1 kadın Bakanımız var, onun da Bakanlığının adında "kadın" adı yok. Amacı kadına şiddeti önlemek, kadını korumak olan bu tasarının adı "Ailenin Korunması." Ne önemi var diyebilirsiniz, diyorsunuz da zaten ancak bu, kadını sadece aile ve sosyal politikalar bünyesinde hapsetmek, aile yaşamı dışındaki sorunları yok saymaktır. Sadece aile içindeki kadını, aile içindeki sorunları meşru göstermektedir. Bu tasarının adı, asıl önceliğinin kadını korumak değil, aileyi korumak olduğunun ispatıdır. Kadına "Ne yaşarsan yaşa ama aileni koru." denilmektedir. İşte, ülkemizdeki sorunun asıl çözümü, kadının adını ve "kadın" kelimesini kullanmaktan bile imtina eden bu zihniyetle mücadele ve toplumsal zihniyet dönüşümünü sağlamaktan geçer. Bundan dolayı, kadının adını, varlığını silmek yerine her alanda var olmasını sağlamak için geçerli adımlar atılmalıdır.
Ben bu anlamda, ayrımcılığın olmadığı, kadın erkek eşitliğinin her alanda olduğu bir Türkiye'de yaşamak umuduyla, başta fedakâr analarımız olmak üzere, tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yüceer, teşekkür ederim.