| Konu: | KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 02.04.2012 |
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aşağı yukarı üç, dört aydan beri çok yoğun olarak hem alt komisyonumuzda hem Plan ve Bütçe Komisyonumuzda tartışmalar yaşandı. Buna ilave olarak konfederasyon temsilcileri, hizmet kolu temsilcileri görüşlerini, düşüncelerini hem alt komisyondaki üyelerimize hem Komisyondaki üyelerimize hem de bizlere kapsamlı olarak, detaylı olarak aktardılar. Ben, bu süreçte emeği geçen başta Sayın Bakanımız olmak üzere Alt Komisyon Başkanımız ve tüm üyelerine, yine Plan ve Bütçe Komisyonunun tüm üyelerine çok teşekkür etmek istiyorum.
Tartışmaların odağına baktığımızda, genellikle işçi sendikaları referans alınarak mevcut yasanın kıyaslandığını açıkçası gördüm bu son birkaç aylık süreçte. Ancak şunu özellikle ifade etmem gerekiyor: Uluslararası Çalışma Örgütünün 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmelerine baktığımızda 87 ve 98 sayılı sözleşmeler, evet, örgütlenme ve toplu pazarlığa yönelik hususları dile getiriyor. Ancak 98 sayılı Sözleşme'ye baktığımızda 98 sayılı Sözleşme'nin 6'ncı maddesinde şöyle bir ifade yer alıyor: "Bu sözleşme, devlet memurlarının durumları ile alakalı değildir ve hiçbir surette onların haklarına veya statülerine halel getirmez." Böyle bir ifade var. Yani buradan şunu görüyoruz: Ağırlıklı olarak 87 ve 98 sayılı ILO sözleşmelerinin işçilere yönelik yapıldığını görüyoruz.
Burada tabii bazı tereddütlerin ortaya çıkması nedeniyle 151 sayılı ILO Sözleşmesi yürürlüğe giriyor. 151 sayılı Sözleşme'ye baktığımızda ise tamamıyla devlet memurlarına yönelik bir düzenleme olduğunu görüyoruz çünkü 151 sayılı Sözleşme'de şöyle bir ifade yer alıyor: "Sözleşme hükümleri ilke olarak tüm kamu çalışanlarına uygulanacaktır." şeklinde bir ifade var. Burada, 151 sayılı Sözleşme'de ayrıca şöyle bir husus dikkatimizi çekiyor: Eğer siz kamu gücünü, kamu otoritesini kullanıyorsanız, kamu adına karar veriyorsanız veya kamuda üst düzey bir yönetici iseniz o zaman 151 sayılı Sözleşme'nin dikkate alınması gerekiyor. Peki, 151 sayılı Sözleşme ne diyor? 151 sayılı Sözleşme şunu ifade ediyor: Her ülkede bu kapsama giren -biraz önce ifade ettiğim- kamu gücünü kullanan, kamu adına, kamu otoritesi adına karar veren ve üst düzey yöneticileri kapsayan kesimin ulusal düzeyde yapılacak bir düzenleme ile yürütülebileceği ifade ediliyor. ILO sözleşmelerindeki yani 87 ve 98 sayılı sözleşmelerde ifade edilen hususların geçerliliğinin bir anlamda tam olarak dikkate alınamayacağı şeklinde de yorumlanabilir. Tabii ki bu bir yorum tartışması, değişik düşünceleri olan arkadaşlarımız olabilir ama işin özüne baktığımızda devlet memurları için, kamu görevlileri için ayrı bir düzenleme var. Eğer siz kamu otoritesini, kamu gücünü kullanıyorsanız, o zaman ulusal düzeyde bir düzenleme yapma hakkına sahip oluyorsunuz.
Yine, tartışılan ikinci temel husus şu değerli arkadaşlar: Dünyada kamu görevlilerine baktığımızda, iki tür çalışan kesimin söz konusu olduğunu görüyoruz. Birincisi, statü hukukuna tabi olan kamu çalışanları. İkincisi ise akitle yani sözleşmeyle çalışan kamu görevlileri. Peki, statü hukukundan neyi kastediyoruz? Statü hukuku dediğimiz şey değerli arkadaşlar, bir yasa ile orada çalışan, o ülkede çalışan devlet memurlarının haklarını, görevlerini, yükümlülüklerini ortaya koyan bir yapı demektir. Yani herhangi bir personel, herhangi bir vatandaşımız kamu görevlisi olmadan önce, daha doğrusu devlet memuru olmadan önce veya eğer devlet memurluğuna hemen başlayacak ise kendisinin hangi aşamalardan geçeceğini, ne tür terfiler aldığında ücret oranının, maaşının ne kadar artacağını, hangi haklara sahip olduğunu kapsamlı olarak bilen bir kişi demektir ama akit yoluyla çalışan veyahut işçi statüsünde çalışan kesime baktığımızda -işçilere bakalım- yarın toplu sözleşme imzalamadığı takdirde maaş artışı alamayacaktır, geleceğe yönelik bir garantisi, iş garantisi söz konusu değildir ama özellikle bizim devlet memurluğu yapımıza baktığımızda, hemen hemen dünyada hiç bulunmayan, ender, sadece birkaç ülkede bulunan çok katı bir devlet memurluğu yapısına sahibiz şu anki bizim yasal düzenlemelerimize baktığımızda. Yani devlet memurlarımız çok ciddi bir şekilde, şu anda kanunlarımızla, Anayasa'mızla korunmuş durumda.
Ülke örneklerine bakacak olursak değerli arkadaşlar: Bugün, Avrupa'da aşağı yukarı 12, 13 ülkede toplu sözleşme hakkı yoktur, devlet memurlarına toplu sözleşme hakkı yoktur. Örneğin, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Almanya, Estonya, Macaristan, Litvanya, Lüksemburg, Letonya, Polonya, Portekiz ve Romanya gibi ülkelerde devlet memurlarının toplu sözleşme hakkı yoktur. Amerika Birleşik Devletleri'nde federal düzeyde hiçbir devlet memurunun toplu sözleşme hakkı yoktur. Koşullu olarak toplu sözleşme hakkı verilen ülkeler var.
Özelikle, konfederasyon yetkililerimiz ve hizmet kolu temsilcilerimiz tarafından sık sık Kuzey Avrupa ülkeleri gündeme getiriliyor ve bu ülkelerdeki gerçekten sendikalaşma düzeyinin yüksek olduğu ifade ediliyor. Evet, gerçekten bu ülkelerde sendikalaşma düzeyi oldukça yüksek, toplu sözleşmede verilen haklar yüksek ama bir ayrıntı var, o ayrıntıyı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birkaç ülkeyi örnek olarak vermek istiyorum: Finlandiya. Finlandiya'da, evet, devlet memurunun toplu sözleşme hakkı var ama Parlamento onaylamak zorunda. Eğer, Parlamento şunu ifade ederse: "Hükûmet, bütçede bu toplu sözleşmede öngörmüş olduğunuz artışı bütçesine koymamıştır. Dolayısıyla, bu toplu sözleşme geçerli değildir." diyebiliyor. Norveç, keza, aynı şekilde. Norveç'te de evet, toplu sözleşme geçerliliği var, devlet memuru toplu sözleşme hakkına sahip olabiliyor ama orada da Parlamento onayı var. Eğer, bütçenizde ödenek var ise ancak o zaman onaylayabiliyor.
Yine koşullu olarak toplu sözleşme hakkına sahip olan ülkeler var, bunlara da değinmek istiyorum. Örneğin Fransa, yine çok konuşulan ülkelerden bir tanesi. Burada tek bir toplu sözleşme yapılıyor aynen bizim burada şu anda kanun tasarısında öngörmüş olduğumuz çerçevede bir toplu sözleşme yapısı var ancak yürürlüğe girmesi hâlinde Maliye Bakanının onayına tabi. İtiraz hakkı: Sendikaların ve konfederasyonların iki koşulda ancak itiraz hakları var. Bunlardan bir tanesi şu: Bir önceki sözleşmeden daha dezavantajlı bir konuma eğer memurlar düşüyorsa, böyle bir durumda, konfederasyonların ve hizmet kollarının itiraz etme hakkı var veya ikinci koşulda, yasada verilmiş olan haklar sözleşme ile daraltılıyorsa, yine, konfederasyon veya hizmet kollarının itiraz hakkı söz konusu. Ya yasada öngörülenleri daraltacaksınız ya da sözleşmede mevcut vermiş olduğunuz hakları kısıtlayıcı bir ifade yer bulması hâlinde sadece itiraz hakları olabiliyor.
Yine, Fransa'da bir başka detay, bir başka ayrıntı, sadece ücret konusunda pazarlık yapabiliyorsunuz. Ücret dışında hiçbir konuyu gündeme getiremiyorsunuz. Uzlaşma mekanizması yok. Eğer uzlaşılamazsa hükûmet tek taraflı olarak kararını verebiliyor.
İtalya'ya baktığımızda -yine büyük ülkelerimizden bir tanesi- çalışma şartları ile yasal düzenleme belirlenmişse toplu sözleşme kuralları uygulanmıyor. Sözleşmenin geçerliliği, ancak Sayıştayın onayıyla mümkün. Sayıştay, sözleşme maliyetinin bütçede olup olmadığına bakıyor, eğer bütçede yeterli ödenek konmuş ise Sayıştay bu onayı veriyor ancak bütçede bu ödenek konmamışsa bu onayı vermiyor. Maliye Bakanlığı ve Başbakanlık, yine İtalya'da, yapılacak toplu sözleşmede bütçe yönünden hem Başbakanlık hem de Maliye Bakanlığı sınırlama koyabiliyor.
Yunanistan'a baktığımızda -bir başka örnek ülke- Yunanistan'da da evet, toplu sözleşme hakkı var ancak toplu sözleşmeyi sadece üç alanda yapabiliyorsunuz, tartışabiliyorsunuz:
1) Eğitimle ilgili hususlarda,
2) İş sağlığı,
3) Sosyal güvenlik.
Bunun dışındaki konularda bir pazarlık yapılması söz konusu değil. Ücret ile ilgili hususlar ise tamamıyla yasayla düzenleniyor.
Şimdi bu örnekleri verdikten sonra geneline yönelik bir değerlendirme yapmak istiyorum değerli arkadaşlar:
Dünyanın hangi gelişmiş ülkesine giderseniz gidin bizdeki devlet memuru kapsamı kadar geniş bir kapsamı bulmanız mümkün değil. Bize en yakın ülke Fransa -Fransa'yla önemli benzerliklerimiz var- ama bizdeki kadar gerçekten kapsamı geniş tutan bir devlet memurluğu yapısı söz konusu değil.
Bakın, Türkiye'de hizmetlisinden büro görevlisine kadar hangi kapsamda olursa olsun bunların tamamının devlet memuru kapsamında olduğunu düşünüyoruz. Siz, Avrupa'da herhangi bir ülkeye gitseniz -Kuzey Avrupa ülkeleri dâhil- bir hizmetlinin devlet memuru olduğunu söyleseniz inanmazlar ama Türkiye'de hizmetli de devlet memurluğu kapsamında. Ben bunu eleştiriyor muyum? Hayır, eleştirmiyorum ama yapıyı tanımanız, bilmeniz açısından bunu ifade etmek zorundayım.
Değerli arkadaşlar, bir başka husus, yine yoğun olarak Komisyonumuzda tartışılan ve burada da gündeme getirilen bir başka husus da şu: "Mali ve sosyal haklar açısından mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınır." şeklinde -zannedersem 28'inci maddeydi- bir ifade var tasarımızda.
Burada şu düşünülüyor: "Bu ifade devlet memurlarımızın, kamu görevlilerimizin pazarlık alanını önemli ölçüde daraltıyor." şeklinde bir yorum var. Bu tartışılabilir ama özündeki husus şu değerli arkadaşlar: Burada hem hesaplama yönteminin hem kesinti yönteminin hem de vergiye matuf hususların aslında bu çerçevede değiştirilemeyeceği ama bunun dışında her türlü mali ve sosyal hakların artırımına gidilebilir. Örneğin, öğretmen ek ders ücretleri. Bu pekâlâ tartışılabilir, bu konuda bir artış sağlanabilir. Bunun önünde hiçbir engel yok veyahut yeni bir ödeme unsuru da gündeme getirilebilir ama bu yeni getirilecek olan ödeme unsuru yine mevcut Maliye Bakanlığının hesaplama yöntemi çerçevesinde yapılması gerekiyor. Burada işin özü şu: Hesaplama yöntemine yönelik olarak, hatta ve hatta şunu bile söyleyebilirim, diyelim ki 3600 ek göstergesi olan bir daire başkanının işte 6400 ek göstergeye çıkarılması bile müzakere masasında konu edilebilir. Dolayısıyla bu anlamda bir daraltılma söz konusu olduğunu şahsen ben düşünmüyorum.
Son olarak yerel yönetimlere yönelik birkaç şey söyleyip konuşmamı tamamlayacağım. Yerel yönetimler, bildiğiniz gibi hem belediyelerimiz hem il özel idarelerimiz bugüne kadar, yasal altyapısı olmamasına rağmen "sosyal denge sözleşmesi" adı altında ödemeler gerçekleştiriyorlardı. Ben açıkçası bunu merak ettim, ilgili kurumumuzdan ne tür ödemeler yapılıyor, "sosyal denge sözleşmesi" adı altında ne tür ödemeler yapılıyor diye baktığımızda, inanın dört yüz kaleme yakın farklı ödeme şekillerinin olduğunu gördük. Şu bile var: "Emekli olana emekli olduğu zaman 25 bin lira emekli ikramiyesi vereceğim." diyen var, işte bayramlarda ek bir ödeme yapan belediyelerimiz, il özel idarelerimiz var, ne bileyim, işte yılda iki kez, üç kez ek maaş ödemesi, ücret ödemesi yapan belediyelerimiz var. Dolayısıyla ciddi bir çarpıklık ve dağınıklık söz konusu burada.
Tabii, ben, komisyondaki arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Özellikle alt komisyondaki arkadaşlarımızın bunu bir düzene sokma girişimleri oldu ki son derece anlamlı bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum açıkçası ben de. "Sosyal denge tazminatı" adı altında tek bir kalemde birleşilen bir tazminat kondu ve bu tazminat miktarı da, daha doğrusu tazminatın tavanı da müzakere masasında belirlenecek ancak şöyle bir ifade yapıldı Sayın Önder tarafından, orada bir düzeltme yapmak istiyorum -Sayın Önder de burada değil ama- belediyelerin ve il özel idarelerinin yani yerel yönetimlerin mevcut sözleşmelerinin tamamıyla ortadan kalktığına dair bir ifadesi oldu. Burada 2015 yılının sonuna kadar istedikleri takdirde mevcut sözleşmelerin devam edeceğine dair tasarıda bir ifade söz konusu. Dolayısıyla bu düzenin, daha doğrusu bu düzenlemenin rayına oturması bir anlamda belki 2015 sonundan itibaren söz konusu olabilecek.
Grev hakkı konuşuldu, ben bu konulara çok fazla girmek istemiyorum ama Türkiye'de şuna inanıyorum ben, samimiyetimle bu kanaatimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye'deki devlet memurluğu sisteminin yapısının mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ödemelere baktığınızda çok sayıda ödeme şekillerinin olduğunu, çok sayıda farklı statüye sahip arkadaşlarımızın olduğunu, bunları görüyorum. Bu konuların tabii -Sayın Bakanımız da burada- tümüyle gözden geçirilmesinin son derece yararlı olacağını düşünüyorum ama şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Eğer sözleşmeli çalışıyorsa, bir akit üzerine çalışıyorsa yani bizim bildiğimiz devlet memuru, tam manasıyla devlet memuru yani statü hukukuna tabi olmadan çalışan kesimlere grev hakkı dâhil birçok hakkın verilmesi, bunların tartışılmasının da son derece anlamlı ve doğru olduğunu da düşünüyorum. Bunu da ifade etmeden geçemeyeceğim ama özünde söylemem gereken şey şu: Evet önemli haklar getiriyoruz toplu sözleşme imkânı vererek devlet memurlarına ve bana göre şu anki verilen haklar birçok Avrupa ülkesinden, gelişmiş ülkesinden çok daha ileri düzeydeki haklar. Elbette yine değişik partiden arkadaşlarımızın görüşleri, düşünceleri olacak, ben hepsine saygı duyuyorum. Hepsinin neticede özünde isteği, hepimizin isteği bu ülkenin daha demokratik, daha ileri düzeye ulaşması, daha gelişmiş bir ülke konumuna gelmesi. Bundan sonraki süreçte de hep birlikte, hep beraber bu ülkeyi daha ileri noktalara getirme doğrultusunda çalışacağımıza inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim, sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkan.