| Konu: | BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 22.12.2011 |
NAZMİ GÜR (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de basın özgürlüğü üzerine gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Meclisi saygılarla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada Uluslararası Sınır Tanımayan Gazetecilerin 2002 yılından bu yana, günümüze kadar yayınladığı Türkiye'nin basın özgürlüğü karnesi. Tabii, bu karnenin çok kırık bir karne olduğunu hepiniz tahmin edebilirsiniz, kırıklarla dolu; sadece basın özgürlüğü konusunda değil, düşünce, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü konularında da, temel özgürlükler konusunda da, insan hakları konusunda da nasıl sınıfta kaldıysak basın özgürlüğü konusunda da maalesef sınıfta kalmış durumdayız.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin basın özgürlüğü alanındaki karnesinin kuşkusuz kırıklarla dolu olduğunu ifade ettik. Basın özgürlüğü sıralamasında 2005 yılında 98'inci sırada bulunan Türkiye, 2010'da 178 ülke arasında 138'inci sırada yer almıştır. Buna rağmen pembe tablo çizmek isteyen Sayın Başbakan ve Koordinatör Bakan Beşir Atalay başta olmak üzere, Hükûmet yetkililerinin söylemleri istatistiki tablolar karşısında hiçbir etki yapmıyor. Türkiye, basın özgürlüğü alanında her geçen yıl ihlaller karnesine yenilerini ekleyerek yol alıyor. Her alanda olduğu gibi 2002 yılından itibaren hak ihlallerinden basın da payına düşeni alıyor. Hâlen 64'ün üzerinde gazeteci cezaevinde bulunmakta, son yapılan operasyonlarla, Kürt basınına dönük yapılan operasyonlarla bu sayının artacağını tahmin edebilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, daha geçenlerde Sayın Başbakan, basının önde gelenleriyle birlikte, genel yayın yönetmenleriyle birlikte bir toplantı gerçekleştirdi. Ulusal basının genel yayın yönetmenlerini -tabiri yerinde ise- ayar vermek amacıyla bir araya getirdi. Hiçbir demokratik ülkede görülmeyen bir şeyi Sayın Başbakan yaptı. Biliyorsunuz, bu basına brifing verme işini daha önce generaller Genelkurmay Başkanlığında yapıyordu. Ama sağ olsun, Başbakanımız bu ayar verme işini sivilleştirdi ve dolayısıyla bizzat kendisi ilgilenerek basına yön vermeye, ayar vermeye ve nasıl yayın politikası izleyeceklerini kendilerine dikte etmeye başladı. Bu hiçbir ileri demokratik ülkede görülmeyen bir davranış ve biz bu davranışı şiddetle kınıyoruz, şiddetle karşıyız. Çünkü özgürlüklerin özüne doğrudan bir müdahaledir ve Sayın Başbakan eğer ileri demokrasiyi savunuyorsa basın üzerindeki baskılarından bir an önce vazgeçmelidir.
Değerli arkadaşlar, Kürt basını üzerindeki baskılar sadece tutuklama, gözaltı, kapatma ya da cezalandırma yöntemleriyle olmuyor kuşkusuz. Son, dünkü operasyonlarla birlikte, bildiğiniz gibi, birçok kurumun, gazetenin, yayın organının, ajansın çalışanları, gazeteciler doğrudan tutuklanarak şu anda gözaltındalar. Arkadaşlarımızın listeleri burada.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti Türkiye'de "tek dil ve tek millet" politikasıyla beraber basını tekeline alarak "tek ses, tek basın" politikasını da gündeme koymuş durumda, yürürlüğe koymuş durumda. Herhâlde bu bizim kutlayacağımız ya da tebrik edeceğimiz, övüneceğiniz bir şey olmasa gerek. Çünkü basın demek çok seslilik demektir, basın demek düşünce ve fikir özgürlüğü demektir, basın demek halkın haber alma özgürlüğü demektir. Bunu da kendi tekelinize alırsanız tıpkı TRT'yi aldığınız gibi, değerli arkadaşlar, bu ülkede demokratikleşmeden, demokrasiden elbette ki söz edemezsiniz.
Tabii, bu baskılar sınır ötesini de aşıyor. Danimarka'yla hangi kirli ilişkiler temelinde ya da pazarlıklar temelinde ne yaptığınızı çok iyi biliyoruz. Wikileaks bunları döktü ortaya. Roj TV'yi de kapatma girişiminde bulundunuz. Umarım Danimarka demokratik bir ülke olduğunu görür; Danimarka da gerçekten özgür, vicdanı özgür hâkimlerin olduğunun farkına varır ve Roj TV'yi, Kürtlerin sesini kapatmaktan vazgeçer.
Değerli arkadaşlar, kimsenin görüşlerinden dolayı tutulmadığı daha aydınlık ve daha özgür bir Türkiye özlemiyle Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gür.