GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:22.12.2011

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'na ilişkin görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım, yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmaya sevgili Yaşar Kemal'in sözleriyle başlamak istiyorum. "Bu dünyadaki her şeyin, herkesin, dünyadaki balığın, gökteki kuşun, yerdeki karıncanın hele hele insanın hakkını vereceksin." demiş üstat. Hükûmet torba torba yasayla geliyor. Sapla samanı birbirine karıştırıyor. Getirilen bu yasa tasarısıyla birbirinden farklı birçok sorun alanını bir araya getirmiş oluyor, sağlık alanı, Van depremi, emeklilerin hakları gibi oldukça önemli ve derinlikli tartışılması gereken konular bir oldubittiyle getirilerek bizlere sunuluyor. Hükûmet yangından mal kaçırır gibi bu tasarıyı Meclisten geçirmek istiyor ve bu tarzı biz doğru bulmuyoruz. Yapılması gereken, bu önemli değişiklikler demokratik kitle örgütleriyle, sendikalarla, meslek odalarıyla birlikte tartışılarak tasarı hâline getirilmesidir. İlgili komisyonda yani benim de üyesi olduğum Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda bu tasarı görüşülürken komisyona davet edilen emekli dernekleri, meslek örgütleri, sendikalar görüşlerini açık açık ifade ettiler ve "yandaş" diye tanımladığımız sendikalar bile bu tasarıya karşı çıktıklarını ifade ettiler, eleştirilerini söylediler ama bugün Meclisin huzuruna geldiğimizde, tek bir değişikliğin yapılmadığını bir kez daha görüyoruz.

Hükûmet, cari açığın krizini,  beklenen işsizliğin, yaşanacak enflasyonun faturasını emekçilere yüklemekten vazgeçmiyor. Bu tasarıda görünen odur ki çalışanlara, emeklilere, işsizlere, asgari ücretle geçinen milyonlara yeniden faturalar çıkarılmaktadır. Hükûmetin bugüne kadar yaptığı, yoksullara, ezilenlere haklarını kaşık ile verip kepçe ile geri almaktır. Her tasarıda -biraz önce de burada konuşuldu- her madde bir reform olarak bize sunuluyor, bu toplum aldatılıyor ve kandırılıyor.

Her konuda konuşmaya Anayasa değişikliğinden dem vurarak başlayan AKP, 12 Eylül Anayasası'nın ortaya koyduğu işsizlikleri, eşitsizlikleri kullanmaya ve sürdürmeye devam ediyor.

Tasarıda sunulan maddeleri tek tek değerlendirdiğimizde, Hükûmetin insanı değil de parayı merkeze aldığını hep beraber görüyoruz. Tasarı ve tekliflerin 1'inci maddesiyle, 5434 sayılı Kanun'un 89'uncu maddesiyle getirilmeye çalışılan anlayış, Anayasa Mahkemesinin, emekli olan sigortalıların geçmişteki memuriyetleri süresince emeklilik ikramiyesinin ödenmesi gerektiğine yönelik Anayasa'nın eşitlik ilkesi gereğince ortaya koyduğu hükmü dolaylı yoldan ortadan kaldırmaya yöneliktir. Anayasa Mahkemesi 2 kez bu kararı bozmuş ve 2 defa Anayasa Mahkemesinden dönen bir kanunu yine Anayasa'ya aykırı olarak biz burada görüşmeye devam ediyoruz. İdari mahkemelerde bu konuda binlerce dava açılmış ve emekliler lehine kararlar sonuçlanmıştır. Mahkemelerin lehte karar vermesi sonucunda Sosyal Güvenlik Kurumu dâhiyane bir çözüm üretmiş ve yeni çözüm yolları bulup kişilerin emekli oldukları tarihlerdeki katsayıları esas alarak, 0,95 kuruş ile 1,5 lira arasında bir emekli ikramiyesi ödeyip ona dair bir yasal faiz eklemiş ve bu paraları bankalar aracılığıyla göndermekten çekinmemiştir. Bugün yargı kararıyla kazanılan bir hak için yirmi, otuz yıl öncesinin katsayısını baz alarak uygulanmasının, içinde bir nebze adalet duygusu olanların vicdanına sığmayacağını bir kez daha düşünüyorum.

Ortaya konan bu vicdansızlık sonucunda Sosyal Güvenlik Kurumu milyonlarca lira mahkeme masrafını öderken emeklisine hak ettiği tutarı yine de ödememiştir. Bir başka deyişle, Anayasa Mahkemesi emekli ikramiyesi alma hakkını engelleyen yasa maddesini iptal edince iştirakçiler emekli ikramiyesini tahsil hakkı edinmişler, bu hak da yasal hükmünün iptaliyle birlikte kazanıldığına göre, yeni hakkın doğduğu koşullara göre işlem yapılması ve iştirakçilere yasal hakkın verildiği tarihteki güncel katsayı değerleri üzerinden ikramiye ödenmesi gerekmektedir.

AKP Hükûmeti Danıştayda biriken davaları hükümsüz kılmak için bu kanun teklifini sunmaktadır. Kanun tasarısı metninin 2'nci maddesinde ek geçici 223'üncü maddeyle hesaplaşmaya çalışılıyor, yani "Yasaların verdiği haklardan vazgeçin, davalar konusuz kalsın." deniliyor. Bu düzenleme, öncelikle yargı makamları önünde hak arama ve özgürlüğüne yasama eliyle ciddi bir müdahale anlamına gelmektedir. Aslında bu yapılanlar Hükûmetin hukuksuzluğa hukuk hâline getirmeye çalıştığı uygulamaların bir sonucudur.

Tasarıda ortaya konan kazanılmış haklara yönelik saldırılar bunlarla da sınırlı kalmıyor değerli arkadaşlar. 2002 yılında hızlandırılan Sağlıkta Dönüşüm Programı aslında sağlıkta bölüşüm planı olarak uygulanıyor. Bu yasa tasarısı bize sağlık hizmetlerini insan odaklı düşünmeyen, sağlığı paraya endeksleyen bir anlayışı gösteriyor. Tasarıda yer alan düzenlemeyle prim ödeyen insanlar yönünden de sağlık hizmetlerinin büyük ölçüde paralı hâle getirilmesi ve özelleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Tasarının 4'üncü maddesi 5510 sayılı Yasa'nın 63'üncü maddesiyle birlikte değerlendirdiğimizde, sağlık hakkıyla ilgili idareye ilkeleri belirsiz bir yetki verilmesi yasama yetkisi devri niteliğinde olduğu gibi hukuk devleti ilkesine, kişilerin maddi, manevi varlıkları geliştirme haklarına, sağlık hakkına ve devletin bu konudaki ödevlerine aykırıdır.

Görünen o ki, sağlık hizmetlerinin finansman yapısı değiştirildi. Artık hizmet almak için çalışanlar vergi veriyorlar ama bu da Hükûmete yetmiyor. Genel Sağlık Sigortası primi ödeniyor, bu da yetmiyor. Her muayene, ilaç alımında katılım payı ödeniyor, bu da yetmiyor. Hastanelere ilave ek ücret ödeniyor, yetmiyor, yetmiyor. Şimdi de bu kanun tasarısını önümüze getiriyorsunuz. Artık yeter diyoruz, bıçak kemiğe dayandı diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Ülkemizde sağlık harcamaları katlanarak artıyor ama bu harcamalar vatandaşa yansımıyor. Emekçiden kesilen bu harcamalar sağlık şirketlerine aktarılıyor. İlaç harcamaları sürekli artıyor ama buna önlem olarak yeni fabrikalar açmak yerine ilaç fabrikalarını kapatıp ilaç tekellerine mahkûm bırakılıyoruz. İşte, sağlıkta gerçekleşen dönüşüm, işte gurur tablosu bu, sağlığın özelleştirilmesi ve paralı hâle getirilmesidir.

Tasarının neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Tasarının 6'ncı maddesiyle kuruma daha önce yasada yer almayan yeni bir yetki verilmektedir. Buna göre kuruma ayakta tedavide sağlanan ilaçlar yönünden reçetede yer alan her bir ilaç kalemi veya kutu adeti için 3 Türk lirasını geçmemek üzere katılım payı alma yetkisi verilmektedir. Sizler de biliyorsunuz ki ayakta tedavi görenler daha çok kronik rahatsızlığı olan yaşlılar. Zaten insanca yaşam ücretinden bile mahrum bıraktığınız emeklilerden, yaşlılardan daha ne istiyorsunuz? Canını mı alacaksınız? Katılım payı tamamen kaldırılmalıdır, çünkü bu sağlığın paralı hâle getirilmesidir.

Tasarının 8'inci maddesinde bu maddeye ilave bir düzenleme yapılarak, yeşil kart olarak bilinen, yoksul insanların diğer hastalar gibi özel sağlık kuruluşları ve üniversite hastanelerinden yararlanamayacağı düzenlenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Sağlık hizmetlerinin eşit, ulaşılabilir nitelikte olarak sunulması, yükümlülere yoksullar yönünde istisna getirilmekte ve aykırı koşullara tabi tutulmaktadır.

Bu kadar önemli konuların yer aldığı tasarı da acil olarak çıkarılması gereken depremde mağdur olanların yüreğine bir nebze olsun su serpmesine katkı sunacağınız değişikliklerle bu tasarıyla göz boyanmak istenmektedir.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Hükûmet?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Bir cümleyle bitiriyorum efendim.

Hükûmet sokağın da sesini duymuyor. Dün her yerde Hükûmetin çıkardığı 663 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'ye karşı KESK, Tabipler Birliği, DİSK, Türkiye Mimar ve Mühendisler Odası, demokratik kitle örgütleri, binlerce kişi sokaktaydı, en azından bizi duymuyorsanız onları duyun diyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelebi.