GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:88
Tarih:02.04.2012

BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

200 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın birinci bölümü hakkında söz almış bulunmaktayım. Grubum adına heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii bu yasa tasarısı, kamu emekçilerinin sendikal hak aramasıyla ilgili birtakım düzenlemeleri içermesi gereken bir tasarı ancak içeriğine baktığımız zaman, kamu emekçileriyle ilgili nasıl bir zihniyetin devrede olduğunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. Bu zihniyetin geçen hafta Başkent'in orta yerinde hak arama mücadelesi için gelen kamu emekçilerine gazla, tazyikli suyla, polis zoruyla müdahale eden bir zihniyet olduğunun burada ben altını çizmek istiyorum. Bu konuşmama geçmeden önce, özellikle kamu emekçilerinin hak arama yöntemlerine karşı bu şekilde kullanılan zor ve zorbalık yöntemlerini tekrar kınadığımı buradan belirtmek istiyorum.

Tabii, bu 4688 sayılı kamu görevlileri sendikalarıyla ilgili yasa tasarısında sosyal tarafların, sendikaların çok ciddi bir beklentisi vardı. Hükûmetle bir araya geldikleri zaman birtakım talepler iletmişlerdi ve bu taleplerin bir şekilde bu tasarı içerisinde yer alması, kamu emekçilerinin gerek sosyal hakları gerek özlük hakları gerek siyasal haklar anlamında dile getirdikleri taleplerinin bir şekilde ortaklaşması için belli bir süre de bu Hükûmetle olan diyaloğu devam ettirdiler.

Biliyorsunuz bu yasa tasarısı Meclise gelmeden önce tam on sekiz ay bekletildi. Ortak beklenti şu oldu: Yani bu kadar uzun bir süre eğer Hükûmet bu tasarıyı değerlendiriyorsa mutlaka sosyal tarafların ve sendikaların beklentisini karşılayacak bir yasa tasarısıyla buraya gelecek. Ancak önümüze gelen 4688 sayılı Yasa'da görüyoruz ki evrensel sendikal hak arama yöntemlerine veya evrensel insan hakları bildirgelerine tamamen aykırı olan birtakım düzenlemeler söz konusu.

Burada örgütlenme özgürlüğüyle ilgili, grev hakkıyla ilgili ve toplu sözleşmeyle ilgili genel beklentileri gerçekten karşılayamayan bir düzenleme söz konusu ve bu uluslararası sözleşmelere aykırı hükümler içerdiği için de aslında Anayasa'ya da aykırı olan bir kanun tasarısından söz ediyoruz. Çünkü Anayasa'da, eğer altına imza atılan uluslararası sözleşmeler varsa, kanun ve uluslararası sözleşmenin çeliştiği yerde uluslararası sözleşmenin esas alındığını belirten çok net hükümler var.

Değerli milletvekilleri, bakınız, burada toplu sözleşmelerle ilgili grev hakkının olmadığı bir süreci görüyoruz. Yani grevsiz bir toplu sözleşmeye zaten evrensel literatürde, sendikal hak mücadele literatüründe "toplu sözleşme" denmiyor. Bu olsa olsa toplu görüşmelerin bir şekilde AKP tarafından tekrar revize edilerek kamu emekçilerinin ve çalışanlarının önüne getirilmesidir. Burada temel amaç şudur: Toplu sözleşme masasında Hükûmeti hoşnut edecek, Hükûmeti rahatsız etmeyecek bir muhatap yaratma arayışıdır. Bunu nereden söylüyoruz: Bakın, burada toplu sözleşmedeki yetkinin konfederasyonlara verilmesiyle ilgili birtakım rakamlar vereceğim: Biliyorsunuz şu anda üç büyük konfederasyon var. Burada en büyük konfederasyonlardan biri olan KESK'in 232.083 üyesi var, Türkiye Kamu-Sen'in 394.497 üyesi var, toplamda 626.580 üye var ve bu toplam konfederasyonlara üye sayısının yüzde 57'sini oluşturuyor. Bir üçüncü konfederasyon olan Memur-Sen'in ise toplam üye sayısı 510.378 yani yüzde 43'lük bir üyeyi temsil ediyor. Fakat burada toplu sözleşmedeki genel verilen yetkiye baktığımızda, toplamda Memur-Sen'den daha fazla üyesi olan bu iki sendikaya toplu sözleşme görüşmelerinde 3 üye ile temsiliyet hakkı veriliyor, Memur-Sen'e ise üye sayısı daha az olmasına rağmen 4 üyeyle temsiliyet veriliyor. Burada bütün imza yetkisinin ve karar alma süreçlerindeki bütün yetkinin de yine Hükûmeti rahatsız etmeyecek bir şekilde Hükûmetin dümen suyunda sendikacılık yapan bir anlayışın inisiyatifine verildiğini görüyoruz.

Bakın, burada konfederasyon Memur-Sen, sadece KESK ve Türkiye Kamu-Sen adına da yetkiyi almıyor, aynı zamanda konfederasyona üye olmayan sendikalar adına da veya herhangi bir sendikaya üye olmayan çalışanlar adına da bütün yetkinin bir şekilde Memur-Sen'e verildiğini görüyoruz.

Yine, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde Memur-Sen'e 9 kişilik bir temsiliyet, Kamu-Sen'e 4 kişi, KESK'e de 2 kişi şeklinde bir temsiliyetin verildiğini görüyoruz. Burada tamamen antidemokratik ve temsiliyet boyutuyla çalışanları tamamen orada ifade edebilecek bir yapılanmanın olmadığını tekrar buradan belirtmek istiyorum.

Tabii, bu toplu sözleşme sürecinde hizmet koluyla ilgili sendikaların da tamamen dışlandığını ve bertaraf edildiğini bu yasa tasarısında söyleyebiliriz.

Toplu sözleşmenin aynı zamanda kapsamında da çok ciddi sıkıntılar var. Özellikle toplu sözleşmede tanımlama, kadro ve pozisyon üzerinden 4/A ve 4/B'li çalışanları kapsayacak şekilde düzenlenmiş. Burada, çok büyük bir kamu çalışanının, kamu emekçisini bir şekilde yansıtan 4/C'lilerin veya taşeron olarak çalışanların veya geçici ücretli olarak çalışanların, hizmet sektöründe çalışanların hiçbir şekilde bu toplu sözleşme kapsamında yer almadığını görüyoruz. Kapsama baktığımız zaman, sözleşmede daha çok mali ve sosyal hakların ön planda olduğunu, demokratik, siyasal, mesleki veya özlük haklarıyla ilgili genel taleplerin de tamamen sözleşme dışında tutulduğunu yine burada görmekteyiz.

En önemli düzenlemelerden biri de yerelleşme süreçleriyle ilgili yaratmış olduğu tahribat. Şimdi, biz, ısrarla, demokrasinin, yerelleşme süreçlerinin önünü açmasından geçtiğini belirtiyoruz, merkezî devlet yapısının demokrasiyi giderek zayıflattığını belirtiyoruz ancak sizin buraya getirdiğiniz her kanun tasarısında bir şekilde bu yerelleşmeyi sekteye uğratan birtakım düzenlemeler var. Bakın, burada baktığımız zaman, yerel yönetimler ve yerel yönetimlerle masaya oturan yerel hizmet kolu sendikaları arasındaki toplu görüşmelerin tamamen devre dışı bırakıldığını görüyoruz. Tabii bununla ilgili daha önce aslında Tüm Bel-Sen'in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusu vardı ve bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Tüm Bel-Sen'in başvurusunu sendika aleyhine sonuçlandırmıştı. Dolayısıyla, burada, gerek ILO sözleşmeleri açısından gerekse Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi açısından veya gözden geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı açısından evrensel normlara uymayan bir düzenlemenin olduğunu belirtmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, özellikle bu yerel yönetimlerin yapmış olduğu, sendikalarla yapmış olduğu görüşmelerde ise tamamen yerel yönetimlerin sendika üzerinde baskı kurmasını sağlayan bir de tuhaf, farklı bir düzenleme var. Eğer görüşmelerde bir şekilde sendikayla ilgili bir uzlaşmazlık durumu çıkarsa yerel yönetimlere bir başka sendikayla bahsetmiş olduğumuz birtakım konularda masaya oturma yetkisi geliyor. Bütün bunların bahsettiğimiz noktada hem ILO sözleşmelerine hem de Avrupa Sosyal Şartı'na uyumsuzluğunu tekrar buradan belirtmek istiyoruz.

Burada, özellikle şunu tekrar belirtmek istiyorum: Bir tarafında, masaya oturanlarda Hükûmeti memnun edecek bir düzenleme yapılırken, aynı zamanda olası bir uzlaşmazlık durumunda da oluşturulacak Kamu Hakem Kuruluyla da tekrar Hükûmeti üzmeyecek ve Hükûmetin bir şekilde kendi önüne koyduğu şartları kabul edeceği bir düzenleme getirildiğini görüyoruz. Özellikle, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun yapısına baktığımız zaman 4 üyenin konfederasyonlar tarafından belirlendiğini, 1 akademisyenin konfederasyonların göstereceği bir akademisyen olduğunu ancak geri kalan akademisyen belirlenmesinde ise tamamen Bakanlar Kurulunun ve bir şekilde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının yetkili olduğunu görüyoruz. Burada, tamamen çalışanların beklentisini öteleyen ve bir şekilde de kamu emekçilerinin hak arama mücadelesinin önüne set koyan bir anlayışın olduğunu tekrar belirtmek istiyorum.

Özellikle 12 Eylül referandumunda halkın tamamı Kürt sorununun çözümü ve çalışma hayatında kamu emekçilerinin hak ve özgürlük taleplerine bir arayış açısından AKP'ye destek vermişlerdi. Ancak bu beklentilerin tamamen boşa çıktığını üzülerek söylüyorum. Meclise düşen, bu yasa tasarısını geri çekip sosyal taraflarla ve sendikalarla bir uzlaşma ve bir ortaklaşma zemini bulup ona göre tekrar Genel Kurula getirmesidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baluken.