| Konu: | AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 14.03.2012 |
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa ile afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi ve afet riski taşıyan binaların yıkılması ve de ülke genelinde güvenli ve yaşanabilir alanların oluşturulması hedeflenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün, dünya nüfusunun yarıdan fazlası kentlerde yaşıyor ve 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyara, şehirli nüfusunun ise 6 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Hızlı şehirleşme birçok kentleşme sorunlarını da beraber getirmiştir. Bu bakımdan, gelişmiş ülkeler dahi kentsel dönüşüm noktasında büyük zorluklar yaşamaktadırlar. Amerika, Almanya, İngiltere, Japonya gibi gelişmesini tamamlamış ülkelerde kentsel dönüşüm uygulamaları daha çok kent merkezlerindeki köhneleşmiş alanların, çöküntü alanlarının veya sanayi alanlarının dönüşümüne ve yeniden fonksiyon kazanmasına yönelik olup, bu tarzdaki dönüşümler bile önemli mali ve sosyal zorluklar getirmektedir.
İspanya ve Güney Kore, millî gelirlerini 20 bin doların üzerine çıkardıktan sonra gecekondu dönüşümleriyle baş edebilmiştir. Diğer taraftan, gelişmekte olan ülkeler bu sorunlarını çözebilmek için ciddi şekilde kafa yormaktadırlar. Örneğin, Brezilya'da 1.700 gecekondu bölgesinden acil olan 200 bölgenin dönüştürülmesi için devlet 570 milyar dolar bütçe ayırmayı hedeflemektedir. Diğer yandan, Çin'de 10 milyon acil konut ihtiyacı, Hindistan'da da 10 milyon çok acil konut ihtiyacı bulunmaktadır. Aynı şekilde Afrika'da, Güney Amerika'da, Orta Doğu'da ve Asya'da da sosyal konut ihtiyacı ve gecekondu dönüşüm sorunları vardır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde de dünyanın yaşadığı benzer sorunlar yaşanmaktadır. Şehirlerimize olan yoğun nüfus baskısının oluşturduğu gecekondulaşma ve kaçak yapılaşma kentlerimizin sağlıklı büyümesini ve gelişmesini önlemiş, doğal çevrenin tahrip olmasına yol açmış, olası bir afet durumunda can ve mal kaybı riskini de artırarak yoksulluğu besleyen bir yapı oluşturmuştur. 2003 yılına kadar geçen süreçte, konut talebini karşılamak ve kentsel sorunlara çare bulmak gayesiyle geliştirilen politikalar sorunun çözümü noktasında yetersiz kalmıştır.
Bilindiği gibi, niteliksiz yapılaşmanın en vahim sonuçlarını 1999 yılında meydana gelen Marmara depreminde yaşadık. Bu depremde bir buçuk dakikada yaklaşık 18 bin canımızı kaybettik, 110 binden fazla bina yıkıldı veya ağır hasar gördü. Ekonomimiz yüzde 10 oranında küçüldü. 17 Ağustos Marmara depremi ülkemiz açısından büyük bir travmaydı. Ancak bu travma aynı zamanda bir değişim paradigmasını da oluşturdu. Bu deprem insanlarımızın ve kamuoyunun hafızasında önemli bir yer etmiş, deprem bilinci ve yapı güvenliği ülkemizin gündemine gelmiştir. 1999 Marmara depremi sonrasında yasa ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle, afetlere dayanıklı binaların yapılması noktasında önemli mesafeler aldık. Bu çerçevede, can ve mal güvenliği ile millî servetlerimizi koruyabilmek için, yapıların çağdaş norm ve standartlarda oluşmasını sağlamak gayesiyle Deprem Yönetmeliği değiştirildi, Yapı Denetim Kanunu çıkartılarak önemli mesafeler alındı. Yapı denetimi uygulaması önce 19 vilayetimizde, 2011 yılının başından itibaren de Türkiye'nin tamamında, yani 81 vilayetimizde uygulamaya konuldu. Yine 2003 yılı başından itibaren Ceza Kanunu'ndan Medeni Kanun'a, Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan Belediye Kanunu'na kadar pek çok kanunda yapılan yasal düzenlemelerle kaçak ve salaş yapıların dönüşümü noktasında ciddi adımlar atılmıştır. Aynı süreçte özellikle hükûmetlerimizin planlı kentleşme ve konut üretimi programı doğrultusunda ülkemizin dört bir yanında başlattığı konut ve kentsel dönüşüm seferberliği ile alt gelir grubu ve yoksul vatandaşlarımızın ev sahibi olmalarına katkı sağladık. Böylece gecekondu yapımı da çok büyük oranda durdu, vatandaşlarımızın devlete olan güveni arttı. Hazinenin ve diğer kamu kurumlarının elindeki atıl, takyidatlı ve sorunlu arazileri değerlendirerek yeni kaynaklar temin ettik.
Yine İstanbul Kayabaşı'nda ve İstanbul'un birçok yerinde, Ankara'nın birçok yerinde -Yapracık'ta- Kayseri'de, Diyarbakır'da, Konya'da modern hayatın gerektirdiği sosyal donatılarla bezenmiş, altyapılarıyla mücehhez yeni şehir, yeni yerleşim birimleri oluşturduk. Devlet eliyle 500 bin konut inşa ettik. Ayrıca aynı süreçte özel sektör eliyle de 4,5 milyon konut yaparak dokuz yılda ülkemizde 5 milyon konut üretildi, inşaat sektörümüz gelişti, müteahhitlerimiz ve ara teknik elemanlarımız tecrübe kazanarak yurt dışına açıldı. Ayrıca bu süreçte cumhuriyet tarihinin en büyük gecekondu dönüşüm ve kentsel yönetim programını oluşturarak Kars'tan İzmir'e, Uşak'tan Trabzon'a, Ankara'dan Diyarbakır'a ve Gaziantep'ten İstanbul'a kadar ülke genelinde 248 noktada kentsel dönüşüm projelerini başlattık. Özellikle Ankara'da kent girişi protokol yolu, Eskişehir Odunpazarı, Gaziantep Şahinbey, İstanbul Küçükçekmece ve Beyoğlu, İzmir Kadifekale, Diyarbakır Suriçi, Uşak, Trabzon, Erzincan gibi illerimizde, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, gecekondu ve kentsel dönüşüm uygulamalarını bitirdik. Bütün bu projelerde rant yoktur, insanımıza hak ettiği hayat şartlarını sağlamaya yönelik adımlar vardır. Bu süreçte ülkemizin konut açığını kapatmak ve kentsel dönüşüm uygulamalarını yaygınlaştırmak doğrultusunda ciddi uygulamalar gerçekleştirdik. Son dokuz yılda yapılan 5 milyon konut toplam konut stokumuzun yaklaşık dörtte 1'ini teşkil etmektedir. Bu konutlar büyük oranda Deprem Yönetmeliklerine ve yapı denetim mevzuatlarına uygun, nitelikli ve güvenli konutlardır. Bu kapsamlı uygulamalar Hükûmetimize ve kurumlarımıza büyük tecrübe kazandırdı, fakat yine de geldiğimiz noktada bunları yeterli göremeyiz. Yaşadığımız büyük acılar ve kayıplar deprem konusunda çok daha radikal adımlar atmamızı gerektirmektedir. Van depreminin oluşturduğu travma, insanlarımızın afet riskine karşı dönüşüm yapma konusundaki iradelerini kuvvetlendirmiştir. Özellikle son dönemde kamu kurum ve kuruluşlarında, belediyelerde, sivil toplum kuruluşlarında ve vatandaşlarımızda afetlere karşı önemli bir beklenti ve önemli bir bilinç oluşmuştur.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'de depremi doğuran yaklaşık 24.500 kilometre uzunluğundaki fay vardır ve 1903 yılından günümüze kadar topraklarımızda hasar doğuran yaklaşık 82 depremde 80 bin canımızı kaybettik, 500 bine yakın bina yıkıldı veya ağır hasar gördü. Olası bir İstanbul depreminin yıkıcı etkisi çok daha büyük olacaktır. Ekonomik büyümede duraksama, salgın hastalıklar, otorite boşluğu, sosyal ve siyasal kaos gibi tahmin dahi edilemeyecek kadar ağır sonuçların olacağı, büyük can kaybının yanında 100 ile 500 milyar dolar arasında bir maddi kaybın olacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan, herhangi bir deprem ya da afet olmadan da yıkılan veya ağır hasar gören yapılar bulunmaktadır. Örneğin, 2004 yılında Konya'da yıkılan Zümrüt Apartmanı ve 2011 yılında Diyarbakır'da yıkılan bir apartmanımız.
Bilindiği üzere, kentlerimizin altyapısı eski ve yetersiz niteliktedir. 20 milyon civarında olan konut stokumuzun yarısına yakını yeterli mühendislik hizmeti almamış, dayanıksız ve enerjiyi savuran yapılardan oluşmaktadır. Bu açıdan, dönüşümün ülkemiz için hayati önemi vardır. Bu kanun ile çağdaş ve modern şehirlerin oluşturulmasını, yoksulluğun azaltılmasını, doğal kaynakların korunmasını, iş potansiyellerinin artırılarak ekonominin canlandırılmasını ve işsizliğin azaltılmasını, hepsinden daha önemlisi de can ve mal emniyetinin temin edilmesini hedefliyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, tüm bu hususlar, deprem dönüşümünün bunları sadece yenilemek olmadığını, aynı zamanda bunun sosyal dönüşümün de bir anahtarı olduğunu göstermektedir. Deprem dönüşümü bir rant aracı olarak görülmemeli, ülkemizin her kesimini kapsayacak sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmanın önemli bir aracı olarak değerlendirilmelidir. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı tam da bu hedefe yönelik olup ülkemizdeki yapı stokunun kontrol edilerek riskli yapıların hızlı ve ivedi bir şekilde tespitini, bertarafını ve yerine sağlıklı yapıların yapılmasını kapsamakta ve sosyal gelişmeye yönelik düzenlemeleri içermektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanun salt bir kentsel dönüşüm kanunu değildir, afetler karşısında binaların yıkılmasını önlemeye yönelik bir kanundur. Biz öncelikli olarak vatandaşımızın canını, sonra da malını koruma derdindeyiz.
Değerli arkadaşlar, bu kanun, Türkiye'nin gelişmesini ve kalkınmasını hızlandırmaya, insanımızın refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik bir kanundur. Dönüşümün uygulanması noktasında beklemeye tahammülümüz yoktur. Bu dönüşümün de siyasi partilerimiz, sivil toplum örgütleri, üniversitelerimiz, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, sosyologlar, hukukçular, özel sektör ve hak sahiplerinin katkılarından istifade ederek ortak aklı oluşturmak zorundayız. Ana eksenimiz, milletimizin ve ülkemizin menfaatleri çerçevesindeki bir dönüşümün sağlanması olacaktır. Bu kanunun temel dayanağı can güvenliği olup vatandaşlarımızın güvenli ve sağlıklı konutlarda yaşamasına yönelik uygulamaları içermektedir. Bu bakımdan, yasada yaptırım özelliğinin güçlü olmasını, pratiğe yönelik ayağının kuvvetli olmasını arzu ettik.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanunun hazırlanması sürecinde ilgili kanunların detaylı analizleri yapılmış, kanun taslağı, mahallî idareler ve kamuoyu ile paylaşılarak gerekli her türlü bilgiler alınmak suretiyle düzenlenmiştir. 775 sayılı Gecekondu Kanunu'ndan 2981 sayılı Af Kanunu'na kadar, 3194 sayılı İmar Kanunu'ndan 5366 sayılı -tarihî dokunun korunmasına yönelik- Kanun'a kadar, 5543 sayılı İskan Kanunu, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 7269 sayılı Afet Kanunu detaylı bir şekilde incelenmiştir.
Bu kanunu daha önceki yasalardan ayıran en temel hususlardan birisi, vatandaşın kendisinin dönüşüm yapmasına imkân tanıması özelliğidir. Bu kanun tasarısı, özünde anlaşma esasını getirerek vatandaşımızın nitelikli çoğunluk olan 2/3'le karar vermesini sağlamaktadır. Kanun taslağında riskli alan, riskli yapı ve rezerv yapı alanı öne çıkmaktadır. Bu yolla yıkım, vatandaşın kendi binasını kendisinin yıkması ve kendisinin yapması öncelikli hedefimizdir. Bu yolla yıkım sağlanamazsa mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından tahliye ve yıkım işlemi yapılacak veya yaptırılacaktır. Bina sahipleri tarafından veya idarece yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapılar Bakanlıkça da yıktırılabilecektir. Kanunun özünde, anlaşma usulü esastır. Yeniden yapımda da hissedarların 2/3'le karar verecekleri ve kendilerinin yapması esas alınmıştır. Şayet 2/3'le karar verilemezse ve kentsel dönüşüm, afet dönüşümü yapmak mecburiyeti varsa kamulaştırma ve acele kamulaştırma yoluna gidilecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, mülkiyet hakkı, dava açma hürriyeti Anayasa ile teminat altına alınmıştır ancak insanların yaşama ve hayat hakları ise en temel haktır. Bu yüzden, tasarının ana maksadının can ve mal emniyetini temin olduğu gözetilerek bu kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı açılabilecek davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilmemesi öngörülmüştür. Dönüşümü, insan odaklı ve devlet şefkatiyle yürüteceğiz. Bu manada, yegâne niyetimiz, insanımızın canını ve malını korumaktır.
Değerli arkadaşlar, kanunun ana uygulayıcısı, Bakanlığımızın koordinasyonunda vatandaşlarımız ve belediyelerimiz ve de TOKİ'dir. Belediyelerimizden bir gram yetki alınmamaktadır. Nerede bir rızai oluşum varsa ve hangi belediye dönüşüm için daha hazırlıklı ise ve başarılı ise oradan başlayacağız.
Muhalefet partisine mensup Büyükçekmece Belediye Başkanımız, basına yansıyan demecinde -demeci de burada Sayın Belediye Başkanımızın- "Ya binaları yıkacağız, yenisini yapacağız ya da 1 milyon insan için mezar kazacağız." demektedir. Yine, bir başka muhalefet partisine mensup Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanımız, yine Bakanlığımıza yazdığı yazı ile "Çok acil olarak benim ilçemde dönüşüm yapmak istiyoruz, bana yardım edin." diye bizden talepte bulunmaktadır. Yine bu süreçte, vatandaşlarımızdan, sivil toplum kuruluşlarından, odalarımızdan?
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Yardım edin diyorlar, el koyun demiyorlar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - ?Bakanlığımıza yoğun bir şekilde talep gelmektedir.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Belediyenin bütün gelirlerine el koyuyorsunuz. Yardım istiyorlar, el koyun demiyorlar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -Bu bakımdan, tüm bu hususlar göz önüne alındığında, Türkiye'nin kentsel dönüşüm için hazır olduğu gözükmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının yasalaşması ile yaşanabilirlikten uzak, köhnemiş, can ve mal emniyeti bakımından riskli ve görüntü itibarıyla da çirkin olan yapılaşmalar ortadan kaldırılabilecek; şehirlerimiz, kasabalarımız ve köylerimiz daha yaşanılır konum kazanacaktır. Halkın daha sıhhatli ve emniyetli şartlar altında ikametleri temin edilecektir. Afet sonrası oluşan can ve mal kayıpları büyük ölçüde azalacaktır. Dönüşüm yapılan alanlarda bütüncül bir planlama anlayışı ile yeni bir altyapı ve ulaşım sistemi sağlanacaktır.
Diğer yandan, ekonomimizin gelişmesi açısından yerel malzemeler kullanılacak ve ekonomimiz canlanacaktır. En önemli tezlerimizden birisi olan inşaat ve teknik müşavirlik sektörü ciddi manada gelişecek ve yurt dışı müteahhitlik hizmetlerimiz daha da artacaktır. Bu sayede işsizlik ve yoksulluk azalacak, ekonomik hareketlilik canlanacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu doğrultuda, vatandaşlarımızın devlete olan itimadının da daha da pekişmesi sağlanacaktır. Yine bu süreçte Sayın Başbakanımız Van depremi sonrası yaşanan trajediyi görmüş ve bu tablolar karşısında "Bedeli ne olursa olsun, iktidarı kaybetmek pahasına da olsa dönüşümleri mutlaka gerçekleştireceğiz." ifadesiyle bizlere destek vermiştir ve elini taşın altına koymuştur.
Değerli arkadaşlar, Türkiye büyük bir kalkınma hamlesi içinde, Türkiye büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıyor ve gelişiyor. Bu gelişmeye paralel olarak şehirlerimizi çarpık yapılardan, plan dışı kaçak yapılardan, depreme dayanıksız yapılardan arındırmalıyız. Ancak bu şekilde tam anlamıyla gelişmiş bir ülke olabiliriz. Hedefimiz, şehirlerimizi, kasabalarımızı, köylerimizi kaçak yapılardan, salaş yapılardan ve depreme dayanıksız yapılardan arındırmaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki tüm milletvekillerimizden, akademisyenlerden, sivil toplum kuruluşlarından destek ve yardım bekliyoruz. Bu nedenle, bu kanun taslağına vereceğiniz katkı ve destek için şimdiden teşekkür eder, Genel Kurulumuzun vereceği her kararın milletimiz ve memleketimiz için hayırlara vesile olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.