| Konu: | AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 14.03.2012 |
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün burada önemli bir yasayı görüşüyoruz. Ne yazık ki bu ülkede hemen bir afetten sonra bir tespit yapılır, büyük ölümlerden sonra. Yani 30 bin ölüm olur, bu ülkede bir deprem realitesiyle karşı karşıya olduğumuzu o gün fark ederiz; 50 bin insanın ölümünden sonra Kürt realitesinin olduğunu o gün fark ederiz. Bugün görüşmekte olduğumuz bu yasa da Van depreminden sonra alelacele gündeme gelen? Ve diliyorum, umuyorum -geçmişte de buna benzer yasalar geldi- sadece o günün ruhuna uygun bir şekilde olmaz. Olumlu adımlar atılırsa destekleriz. Biz BDP olarak hayata siyah ve beyaz bir şekilde bakmıyoruz, olumlu şeyler yaptığınız zaman sizleri alkışlarız ama olumsuz şeyler yaptığınız zaman da karşınızda oluruz.
Bugün, biraz önce burada tartışılıp konuşulan, kulislerde gündeme gelen bir afet konusuydu. Yani bu yıl özellikle bizim bölgemizde çok kötü bir kışla karşılaştık, bir afet hâli yaşanıyor; hâlâ Muş'ta, Bitlis'te, Ağrı'da, Hakkâri'de, Bingöl'de yüzlerce köy yolu kapalı. Bir sosyal devletten bahsediyoruz ama benim seçim bölgemde 230 tane köy yolu kapalı. Ağrı'da da aynı koşullar var, Erzurum'da da var. Her gün ilçe kaymakamlarıyla, oradaki yerel yöneticilerle sürekli telefon trafiği var nasıl o yolları açabiliriz diye çünkü orada insanlar hasta, köyde doğum yapmak üzere, çaresiz bir şekilde gece arıyorlar, telefonlarımız santral gibi ama bizde oradaki yetkililerle görüşüyoruz, Ankara'daki birimlerle görüşüyoruz, daha adil bir dağılım nasıl olabilir, bunları konuşuyoruz. Ankara'da Başbakanlık bünyesinde kurulan Afet ve Acil Durumdan ilgili illerimize yardım yapılıyor. Mesela, benim ilime 1,3 milyon yani eski parayla 1 trilyon 300 milyar lira para yardımı yapılmıştır ve Vali -belki çok adil olmamıştır ama- bütün belediyelere bu paradan pay vermiştir ama aynı para Bitlis'e gidiyor. Bitlis Milletvekili, iktidar içerisinde, kendi iktidarını korumak, kollamak adına gidiyor, müdahale ediyor. Valinin yetkisi? Hani geçmişte siz hep çıkar söylerdiniz ya, her salı polemiğinde Cumhuriyet Halk Partisine yüklenirsiniz "Sizin, eskiden, tek parti döneminde valiler il başkanıydı, parti müfettişiydi." dersiniz. Bugün sizin de valilerinizin bir kısmı emin olun ki partinin il başkanı ve parti müfettişi gibi. Buradan giden paradan, milletvekilinin talimatıyla, nüfusu 45 bin olan ile 500 milyon yardım yapıyor ama yanı başında, 10 kilometre uzaklıkta, 75 bin nüfusu olan Tatvan ilçesine bir tek lira yardım yapmıyor.
Dönüyoruz, Norşin, Sayın Cumhurbaşkanı geçerken "Norşin" diyordu ya, o Norşin'e bir tek lira yardım yapılmıyor. Dönüyorum, Valiyle görüşüyorum: "Ne hakkınız var? Siz orayı bir çiftlik gibi yönetemezsiniz." Ama bana gelen bilgiler, duyumlar, Vali, Sayın Milletvekilinin emrinde bir memur gibi çalışıyor. E, vallahi bunu size yedirtmeyiz arkadaşlar! Yani ben bunu kendisiyle konuşurken "Siz niye Bitlis'in sorunlarıyla ilgileniyorsunuz?" Anayasa diyor ki hepimiz Türkiye milletvekiliyiz. Eğer biraz vicdan sahibi olsaydı dönüp bana teşekkür etmesi lazımdı "Siz, Bitlis'in sorunlarıyla ilgileniyorsanız size teşekkür ediyorum." ama siz, Bitlis'te bir çiftlik kurmuşsunuz. Hani, yani, halka hizmet Hakk'a hizmetti? Hani adalet? Kar yağarken orada "Sen BDP'lisin, AKP'lisin, CHP'lisin, MHP'lisin." diye ayrım yapmıyor ki ama siz ayrımcısınız, bütün boyutuyla ayrımcısınız. Ne yapmalıyız? Bunu gündeme getirdiğimizde dönüp gözümüzün içine baka baka? Ben açık söylüyorum, eğer bunu Beşir Bey, gelip burada açıklamazsa ve bu söylediklerimi teyit etmezse ben sizin huzurunuzda milletvekilliğinden istifa ederim.
Yani iktidar olduğunuz zaman da siz bu ülkeyi çiftlik gibi yönetme hakkına sahip değilsiniz. Bizim söylediğimiz buydu, arkadaşımızla tartışmamız bu boyuttaydı ve eminim ki sizin ilinizde de, hangi milletvekilinin ilinde olsa aynı haksızlığa karşı tepki gösterir ve bu Sayın Vali sadece bugün değil? Bakın, buradan giden paralar? Bize ne söylüyorlar biliyor musunuz? Diyor ki: "Sizin belediyeleriniz müracaat etmemiş." Buyurun, Tatvan Belediyesinin müracaatıdır. Bu yetmiyor, sonra değişik bir yalan söylüyorlar, "Tatvan'a kar yağmadı." diyor. Git, eğer Tatvan'da şu anda birkaç metre kar yoksa sözlerimi geri alırım. Şimdi, gidin, Meteorolojiden öğrenin. Ben, bölge müdürüyle görüştüm, bana şunu söylüyor, diyor ki: "Meteoroloji verilerine göre bu yıl Bitlis ve Muş'a 11 metre kar yağdı. Şu anda 4 metre kar var". Peki, siz burada halkın arasına ayrımcı politikalarla giderek ne yapmak istiyorsunuz? Evet, Valiniz bu konuda çok yetenekli çünkü 2009 yerel seçimlerinde -Cumhuriyet Halk Partisinden bir milletvekili arkadaşımız bunu kürsüye getirmişti- akşamleyin sandıklar açılırken, o dönemde Yeni Şafak gazetesinin sahibiyle Bitlis Valisi arasındaki telefon görüşmeleri. Gazete sahibi soruyor: "Bitlis'te son durumumuz ne oldu?" diyor, Vali diyor ki "Biz Bitlis merkezde aldık ama Tatvan'da çok zorlanıyoruz, ne yapacağız?"
Şimdi, bakın, böyle bir Valiniz var. Hatta, şunu da söyleyeyim, bazı konularda çok da yetenekli bir Valiniz var. Vallahi, yetenekli olduğu zaman da hiç böyle kimliğine bakmadan da kendisine teşekkür etmişim. Hatta, o bu teşekkürü alıp Sayın Başbakana götürmüş "Sayın Sakık bana teşekkür etti." Bundan rahatsızlık da duymam eğer olumlu bir şey yapıyorsanız ama siz, hakkaniyet adına değil de bir parti adına bunları yaparsanız gerçekten o zaman elimiz yakanızda olur.
Buradan giden paralar kamunun parası yani Kiler alışveriş merkezlerinden, şirketlerinden gitmiyor yani kamunun parasıdır, sizin, bizim, Türkiye halklarının verdiği paralar oraya gidiyor. O adaleti istiyoruz ama onu bile kendi şirketlerini yönetir gibi yönetmeye çalışıyor, tepkimiz de oradan ve Kur'an-ı Kerim'de şöyle bir ayet vardır: "Adaletle hükmediniz, zorbalıkla hükmetmeyiniz." Siz, işte, zorbalıkla hükmediyorsunuz. Dün, şeyde de gördük, on dokuz yıl sonra, Sivas katilleri zaman aşımına uğradılar ve sokağa çıkıp "Zaman aşımına hukuk uğrayabilir ama acılarımız zaman aşımına uğramaz." diyen insanların üzerine gaz bombası atıldı.
Bugün, AİHM'e sunulan bir savunma var, bir utanç, Uğur Kaymaz'la ilgili. Uğur Kaymaz'ın bedenine 13 kurşun sıkılmış, bu ülkenin avukatları AİHM'e yalan söylüyorlar, "Uğur 9 tane kurşun sıktı." diyorlar. Bu ülkenin Adli Tıp Kurumu diyor ki: "9 kurşun alan bir insan tek kurşun sıkamaz." ve Adli Tıp Kurumu diyor ki: "Uğur Kaymaz keleş kullanamaz." Sizin de on iki yaşındaki çocuklarınız var, alın ve keleşi verin eline, eğer bir tek mermi sıkarsa gelsin ikinci mermiyi benim bedenime sıksın.
Bir ülkede hukuk ve adalet yoksa, bütün kurumlarıyla yoksa bizim kavgamız olur sizinle. Biz haksız yere kimsenin haysiyetiyle, onuruyla oynamayız, kimseye de haksızlık etmeyiz ama adalet yoksa vallahi kendimizi öldürtürüz. Burada bunları söylerken çıkıp basın açıklaması yapıp, "Efendim, kendisini dağda zannediyor?" Dağda bile adalet vardır. Dağda 10 kişi yaşıyorsa, dört parça ekmek varsa 10 kişiyle paylaşılır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - İnfaz var orada, infaz!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ama hele hele böyle, hukuktan, huzurdan bahsettiğimiz bir ülkede siz diğer belediyelerin parasını gasbedip adaletten ve hukuktan bahsediyorsanız, işte sizinki dağ kanunlarıdır, sizinki hukuksuzluktur. Siz hukuksuzluk yaptığınız müddetçe elimiz yakanızda olur. Adil olursanız da vallahi sizi alkışlarız. Bu, sadece yasalar değişerek olmaz.
Şimdi, bakın, bu Anayasa'da herkesin adalet, hukuk ve eşitlikten? Ama biz bu Anayasa'da yokuz, bizden de saygı beklemeyiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sakık, lütfen sözünüzü bağlayınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) - İçinde olmadığımız, içinde hakkın, hukukun ve adaletin olmadığı bir Anayasa'ya bizden de saygı beklemeyiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)