| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 22.12.2011 |
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bir örnekle başlamak istiyorum: Aile hekiminden aldığı reçeteyle eczaneye gelen bir hasta, bugünkü uygulamayla, eğer reçete tutarı 25 liraysa; emekliyse 2,5 lira, çalışansa 5 lira verecek. Söz konusu yeni uygulama hayata geçtiğinde aynı hasta 3+2=5 lira, kutu başına para ve 2,5 lira katılım payı ya da 5 lira katılım payı verecek. Daha önce 2,5 lira veren 7,5 lira verecek, 5 lira veren 10 lira verecek. Dolayısıyla, kendisine ciddi bir maliyet yüklenmiş olacak. Burada aslında verilmek istenen mesajlardan birisi de hastaya "15-20 lira, 25 lira tutarındaki ilaçlar için doktora gitme, kendi cebinden al." mesajıdır.
Anayasa'nın 56'ncı maddesine göre sağlık hizmeti devletin temel görevidir. Sigortalı kişi zaten primini ödemektedir, farklı işlemler adı altında çeşitli bedellerin sorumluluğunu da taşımamalıdır. İlaçlardan katkı payı, dünya uygulamalarında hastayı maliyete ortak etmek değil, tedavi ve ilaç harcamalarıyla akılcı ilaç kullanımı noktasında farkındalık yaratmak amacıyla olur. Yıllardır çalışan yüzde 20, emekli yüzde 10 katılım payı uygulaması oturmuşken, "ilaç katılım payı, muayene katılım payı, reçete katılım payı, eşdeğer ilaç farkı" adı altında dört çeşit katılım payı varken, şimdi kutu başına beşinci bir cepten ödeme sorumluluğu yüklenmektedir. Bu uygulamaları kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca doktorların reçetede ilaç yazma tercihlerine müdahaledir ve hasta haklarına da aykırıdır.
Uluslararası ilaç tekelleri ve onların yerli iş birlikçilerinin büyüme taleplerine kayıtsız kalamayacak olan siyasi iktidar, olası cari açığı kapatmak, bütçe açığını kapatmak anlamında bunun sorumluluğunu geniş emekçi halk kitlelerine ve eczacılara yüklemek istemektedir. Bugün eczanelerin durumu iyi değildir. Türkiye'de yaklaşık 25 bin civarında eczane vardır ve 8 bin eczane ciddi anlamda can çekişmektedir. Bunun çözüm yolu da reçetedeki kutu başına ilaç anlamında eczacılara meslek hakkı tanınmalıdır.
Zaman zaman Mecliste faşizm tartışmaları yaşanmaktadır. Bu tartışmalar bilimsel değerlerden uzaktır. Üretim araçlarının özel mülkiyette olduğu bir kapitalist sistemde yaşıyoruz. Dolayısıyla bu sistemin öncü sınıfı burjuvazidir. Burjuva devlet biçimleri farklılık göstermektedir, örneğin burjuva demokrasisi, korporatif demokrasisi, faşizm gibi. Faşizm, finans kapitalin en gerici, en bağnaz, en şoven diktatörlüğüdür. Finans kapital, banka sermayesi ile sanayi sermayesinin birleşmesiyle oluşur. Finans kapital bunalıma girdiğinde onun temsilcisi siyasi iktidarlar bunalımı çözmek için ekonomik tedbirler alırlar ve sorunu geniş emekçi halk kitlelerinin sırtına yüklerler. Bunun için de buna karşı çıkan aydınlara, yazarlara, çizerlere, yurtseverlere, ilericilere zindan yollarını gösterirler ve bir korku imparatorluğu yaratırlar. Faşizmin ekonomik altyapısı budur. Üstyapısı da ya ırkçılıkla yapılır ya dincilikle yapılır. Hitler faşizminde bu ırkçılıkla yapılmıştır ve bugün insanlığın faşizme karşı çıkması gerekir ve bu anlamda ben faşizme geçit yok diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Giresun'un Görele ilçesi Çavuşlu beldesinde bir çöp tesisi kurulmak istenmektedir. Bu tesis Çavuşlu belediyesinin içme sularına 30 metre mesafededir. Bilirkişi raporunda olumsuz bir rapor verildiği hâlde, buraya çöp tesisi yapmak için siyasi bir baskı uygulanmaktadır. Buna da yüce Meclisin dikkatini çekmek istiyorum ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)