GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİNİN SU İHTİYACININ KARŞILANMASINA İLİŞKİN HÜKÜMETLERARASI ÇERÇEVE ANDLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:47
Tarih:04.01.2012

CHP GRUBU ADINA İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

2012 yılının barış, sevgi, mutluluk, sağlık getirmesini diliyorum.

Şırnak Uludere'de hayatını kaybeden 35 vatandaşımıza Tanrı'dan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, sıra sayısı 26 olan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Su İhtiyacının Karşılanmasına İlişkin Hükümetler Arası Çerçeve Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 9.251 kilometrekare olan Kıbrıs Adası'nın 3.355 kilometrekare alanı ile yaklaşık üçte 1'ini teşkil etmektedir. Bu alanın 1.870 kilometrekaresi, yüzde 57'si tarım alanı niteliğindedir ancak sulanabilir arazi miktarı çok düşük olup 87 kilometrekare civarındadır.

Değerli milletvekilleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, yarı kurak iklim kuşağında yer alması ve kısıtlı doğal kaynaklara sahip olmasından dolayı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için içme suyunun ve sulama suyunun, başka bir ifadeyle suyun varlığının büyük önem taşıdığını biliyorum. Bu bakımdan kanun tasarısının önemli ve yerinde olduğunu da ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılından önce yapılan işler hakkında bilgi verildiği zaman AKP yetkilileri alınıyor. Hatta her şeyi kendilerinin döneminde yaptıklarını ifade ediyorlar ama size Kıbrıs'la ilgili neler yapıldığını, 2002'den önce neler yapıldığını da ifade etmek istiyorum. O tarihlerde kapatılan TOPRAKSU ve Köy Hizmetleri müdürlükleri vasıtasıyla, 1989'dan itibaren Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 20'ye yakın sulama göleti yapılmıştır.

Değerli arkadaşlar, 1998 yılında Türkiye'den, 10 bin ve 40 bin metreküp hacimli, denizden çekilerek getirilen torbalarla beş yıl içerisinde toplam 4,1 milyon ton metreküp su taşınmıştır. Yine, 2000'li yıllar içerisinde deniz suyundan içme suyu elde edilme çalışmaları çerçevesinde bugün 2 bin metreküp/gün kapasiteye ulaşılmıştır. Yine, sizin iktidarınızdan önceki dönemlerde atık sulardan yararlanım çerçevesinde Lefkoşa atık suları (4 milyon metreküp/yıl) arıtılmakta ve bunlar mera alanlarının sulanmasında kullanılmaktadır. Bunları şunun için anlattım, ifade ettim: Evet, bu proje, bu sulama ve içme suyu projesi oldukça önemli ancak bu konuda suyun ne kadar önemli olduğunu da vurgulamak üzere ve daha önce de bu konuda yapılan çalışmaları belirtmek anlamında söyledim.

Bir başka konuyu da şöyle burada bitirmek istiyorum: Bir tek noktaya gelecek olan suyun 3.300 kilometrekarelik bir alanda dağılmasında da Türk Mimar Mühendis Odalar Birliğine bağlı mühendis arkadaşlarımızca en ekonomik ve en iyi şekilde yapacaklarına inancımızın tam olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu konulardan bahsettikten sonra ülkemizde de çok kısa arazi varlığıyla ve sulanabilen arazilere değinmek istiyorum. Ülkemizin arazi varlığı 78 milyon hektar. Rakamlara boğmamak anlamında? Sulanabilir arazi varlığı 25,8 milyon hektar ve ekonomik sulanabilir arazi varlığımız 8,5 milyon hektar. Değerli arkadaşlar, sulamaya açılan arazi varlığı ise 4,9 milyon hektar. Bu da bir kısım DSİ, TOPRAKSU, Köy Hizmetleri, vatandaş iş birliğiyle yapılmıştır.

Bu konuma tekrar döneceğim ancak dünyada suyla ilgili de size çok kısa bilgiler sunmak isterim. Dünyada su miktarı 1,4 milyar kilometreküp. Bunun yüzde 97,5'u tuzlu, yüzde 2,5'u tatlı. Biz bu yüzde 2,5 tatlı suyun binde 3'ünü göl, akarsu, baraj ve göletlerle sağlamaktayız.

Değerli milletvekilleri, suyla ilgili şu bilgileri de sizinle paylaşmak isterim. Şu anda dünyamızda 1,4 milyar insan yeterli içme suyuna erişemiyor, 2,3 milyar insan sağlıklı suya hasret, her gün 7 milyon kişi suyla ilgili hastalıkla ölmekte, kişi başına su tüketimi ortalama 800 metreküp. Ülkemizde ise rezervimiz, 110 milyar metreküp suyumuz var. Su zengini olabilmemiz için bazı kaynaklara göre 10 bin metreküpün üzerinde olması gerekir ki, ülkemizdeki 3.690 metreküp/yılla biz ne su zengini ne de su fakiriyiz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de 8,5 milyon hektar ekonomik sulanabilir arazinin 4,9 milyon hektarının sulamaya açıldığını ifade etmiştim, bu konuya tekrar döneceğimi söylemiştim. Şunun için: Sulanabilir tarım arazilerinin sulanabilmesinin bu gidişatla veya bugünkü ayrılan ödenekle yıllar alacağını, elli yıllık bir dönemde dahi bunu bitiremeyeceğimizi ifade etmek istiyorum. Neden? Şu anda, değerli milletvekilleri, sulamayla ilgili, sulama ana görevi olan bir kurum, kuruluş yok. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü derseniz, barajlardan kalan ödenek varsa yapılabilir. Hâlbuki Köy Hizmetleri kapatılana kadar 500 litre/saniyeye kadar olan bütün projeleri, sulama hizmetleri, tarla içi hizmetleri, drenaj, tesviye, arazi toplulaştırması bu kurum tarafından yapılıyordu, diğer kısımlar ise Devlet Su İşleriyle ortak olarak yapılmaktaydı. Şimdi kim yapacak? İl özel idaresi mi? İl özel idarelerinin buna yetecek kaynağı var mı? Sulama konusunda, drenaj konusunda, arazi tesviyesi, toplulaştırma konularında yeterli teknik elemanları var mı? Hayır. Olmadığını şuradan biliyorum: İl özel idarelerine bir norm kadro getirildi. Çocuğunu evlendiren, o mesleğini burada tamamlayan, emekli olan, yıllarını bu teşkilata verenler şantiyelere gönderildi arkadaşlar ve şantiyelerde kalmaları da engellendi. Neden? Emekli olsunlar diye ve emekli işlemi yapıldı. Peki, il özel idaresinde bu emekli işlemlerinden sonra norm kadrolar yerinde oturtturuldu mu? Hayır. Neler yapıldı? Sözleşmeli personel devri başladı. Daha önceki dönemlerde, sizin iktidarınızdan önce mevsimlik işçi sorunları çözülmüştü ve kadroya alınmıştı ama gelin görün ki bu kadar sıkıntılı olan bu konuda bugün mevsimlik işçiler yine kadroya alınmakta, amca, dayı, yeğen konusunda hareketler devam etmektedir.

Bu olayları şunun için anlatıyorum: İl özel idareleri bütçeleriyle sulanabilir tarım alanlarının sulanmasını sağlamanın hayal olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Acaba daha önceki dönemlerde yapılan taklitlerle il özel idareleri zayıflatılarak il genel meclislerinin etkinlikleri mi ortadan kaldırılmak isteniyor? İstanbul ve Kocaeli gibi diğer illerde de büyükşehir statüsüyle il genel meclisleri mi devre dışı bırakılmak isteniyor?

İki yıl il genel meclisi grup başkan vekilliği yaptım. Bu parlamento yerel bir parlamento. Özveriyle çalışıyor arkadaşlarımız. Planlama yapılmasında etken oluyor, yöreleriyle ilgili önemli kararlar veriyorlar ancak sosyal hakları konusunda atılmış herhangi bir adım olmadığı gibi, protokolde bile yerleri yok.

O zaman ben şunu söylemek istiyorum: Sırasıyla, sıra il genel meclislerine mi geldi diye düşünüyorum ve hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demiröz.