GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:48
Tarih:05.01.2012

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 112 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi "3160 sayılı Kanun'a göre almakta oldukları tazminatların artırılması ve anılan kanun hükmünde kararnameyle yapılan diğer düzenlemelere ilişkin yeni düzenlemeler yapılması ihtiyacı ortaya çıkmış bulunmaktadır." diyor gerekçesinde bu teklifin. "Teklif bu ihtiyacın giderilmesi amacıyla hazırlanmıştır." diyor arkadaşlar bu teklifi verirken.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada belirtilen açık bir itiraftır. Yani daha önce kanun hükmünde kararnameyle bir uygulama, bir düzenleme yürütülüyor sonra da Meclisin önüne getiriliyor, "Gelin bunu düzeltelim..." Şimdi, Meclis kanunları yapma yeri değil de kanunları ve kanun hükmünde kararnameleri düzeltme yeri oldu. Yani bu Meclisin gündeminden kaçırılan, uzaklaştırılan yasal düzenlemeler kanun hükmündeki kararnameyle ortaya konuluyor, sonra Meclis, bunu düzeltelim diye bizim önümüze getiriyor. Önce kanun hükmündeki kararnamelerle ilgili bu uygulamaya son verilmeli, Meclisin iradesi bütün kanunlarda karşılık bulmalı, yerini bulmalı ve bu Meclis gerçekten bu kanunları düzenlemeli.

İkinci söyleyeceğim olay değerli arkadaşlar, bu kanunun gerekçesi nedir? Neyi açıklamak istiyor arkadaşlar? Bir adaletsizlik vardı bunu giderelim. Eşit işe eşit ücreti yeniden sağlayalım. Şimdi zaten ilgili bakanlar burada yok. Dün İçişleri Bakanı buradaydı, Millî Savunma Bakanı buradaydı; sorular sorduk, onların yanıtlarını dün akşam alamadık yeterince. Bugün yine soruyorum bu kürsüden: Bu eksiklik yalnız bu üç temel konuda mı yapılmıştır? Hayır. Birçok alanda eşitsizlik, adaletsizlik vardır ve o kanun hükmünde kararnameyle de diğerlerine yönelik haksızlık yapılmıştır.

Ama en önemlisi şu: Değerli arkadaşlar,  çağdaş ülkelerde bu tip kanunlar, bu tip ayrıntılar yazılmaz. Çağdaş ülkelerde temel başlıklar konulur, anayasal düzen konulur, ona ilişkin temel başlıklar konulur. Böylesi düzenlemeler sendikalara verilen haklarla sağlanır; bunlar toplu sözleşmeyle çözülecek metinlerdir. Yani biz, burada, bu Mecliste kanun yaparın ötesinde neredeyse yönetmelikleri, neredeyse toplu sözleşme düzenine müdahale eden bir süreci başlatmış olduk. Dolayısıyla, aslında çağdaş ülkelerde, Batılı ülkelerde tam da bu sorunlar sendikalar aracılığıyla çözülür. Yani İsveç'te polis sendikası 1886 yılında kurulmuştur. Yine, subayların sendikası 1886 yılında kurulmuştur. Şimdi, oralarda bu sorunlar, böylesi haksızlıklar sendikalar eliyle çözülürken ve onların böyle hakları varken, geliyoruz biz, her bir bireyle ilgili sorunu bu Meclisin gündemine taşıyoruz.

Şimdi "eşit işe eşit ücret" diyoruz. Bir taraftan alfabede harf bırakmadık, 4/A, 4/B, 4/C, sözleşmeli personel, ücretli personel, taşeron uygulaması, geçici personel? Yani bu Meclisin  çatısı altında bile burada birçok uygulamalarını beraber gördüğümüz çok farklı statüde çalışanlar var. Aynı işi yapıyorlar, aynı değerde üretim içinde, aynı garsonluğun içinde yer alan, birisi kadrolu, birisi sözleşmeli, birisi taşeron.

Yine -Millî Eğitim Bakanımız burada- bir eğitim sistemi düşünün değerli arkadaşlar, kadrolu, sözleşmeli, ücretli. Yani şimdi, eğitim veriyorlar, eğitim veren üç ayrı dalda öğretmenler ayrı statüde çalışıyorlar, oralarda bir eşitlik yok. Diğer, bu ülkede çalışanlarla ilgili eşitlik yok. Nerede eşitlik aranıyor? Temel dar alanlar. Temel dar alanlar giderilsin, onlarla ilgili eşitlik sağlayalım adı altında kanun düzenlemesi yapılıyor.

Değerli arkadaşlar, şunu yapalım öncelikle: Bakın, ileri demokrasi diye hep yutturulan, ileri demokrasiye Türkiye'nin geçtiği, büyüdüğü ekonomide Türkiye'de neler yaptığınızı ilk önce bu masaya koymaya ihtiyacımız var, burada tartışmaya ihtiyacımız var. Daha dün, hemen başkentin yakınında, komşumuz ilçede, Gerede'de işçiler temel haklarını kullandıkları için, sigortasız çalıştıkları için, yasa dışı çalıştırdıkları için eylem yaptılar. Karşılığı mükafat olarak nedir? Cop, gaz bombaları. Temel haklarını kullanıyorlar yani bizi sigortasız çalıştırıyor diye isyan ediyorlar, sendikasız, örgütsüz çalıştırdıkları için isyan ediyorlar, yıllarca aynı ücretlerde çalıştırdıkları için eylem yapıyorlar. Onun cezası ya cop ya gaz bombaları. Şimdi, neyin adaletini sağlıyorsunuz siz? Büyüyen ekonominin, büyütülen ekonominin hangi bedellere mal olduğunu buraya koymaya ihtiyacımız yok mu? Büyüyen ekonomiden bahsediliyor sürekli. Hangi bedellerle? Açlık sınırı altında çalışan insanların üzerinden. Daha, yeni asgari ücret tespit edildi. Yeni asgari ücret övüldü, birçok onay da alındı, en büyük işçi konfederasyonu da altına imza attı ve dediler ki: "Büyük bir mutabakat var." ve gerekçesinde de diyor ki Konfederasyon: "Eğer biz yeterince onay vermeseydik o zaman daha da kötü olurdu." Şimdi, kötüyü gösteriyorlar yani daha iyi olması gereken düzenlemeye tavır koymak yerine, "Biz müdahale etmeseydik ve imza atmasaydık daha kötü olacaktı?" Yani iktidar iyiyi istemiyor, kötüyü istiyor ama dengeyi bulmak için biraz daha koşulları iyileştirmek noktasına geliyor. Peki, tespit edilen asgari ücret nedir değerli arkadaşlar? Gine TÜİK'in rakamlarına göre konuşuyorum, onları baz alırsınız; TÜİK'in rakamlarına göre 992 lira açlık sınırı, asgari ücret 700 lira. Ne oldu yani şimdi? Açlık sınırının altında insanları çalıştırmanız mı eşitlik ilkesiyle sorunu çözüyor? Hem de bu ücretler sekiz saatlik çalışma karşılığı değil. On bir, on iki, on üç, on dört saatlik kölelik koşullarında çalıştırılıyor insanlar ve bunun adı da sözüm ona "asgari ücret" oluyor ve bu, övünülerek bu toplumun önüne konuluyor.

Değerli arkadaşlar, asıl müdahale edilmesi gereken yan, kayıt dışı ekonomidir. Kayıt dışı ekonomi konusunda Hükûmet hiçbir şey yapmıyor. Sendikasız çalışmayla ilgili, Sayın Bakan sürekli burada ifade etti "Getiriyoruz, geliyor." dedi. Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılmıyor, örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmıyor.

Şimdi, daha geçenlerde 4 işçimiz yaşamını yitirdi. İş kazaları açısından Türkiye Avrupa'da 1'inci, dünyada 3'üncü. Şimdi, bu büyüyen ekonomiden öğütler verirken, hep bunun masallarını dinlerken bunun bedelini kim ödüyor bu ülkede? Çalışan kesim ödüyor. O çalışan kesimin üzerinde yaptığınız ayrımcılığı önlemeden, onlara insan onuruna yakışan bir ücret vermeden, kölelik koşullarında çalıştırarak onlardan başlayan bir büyüme sizin vicdanlarınıza oturuyorsa diyeceğim bir şey yok.

"Emeklilerle ilgili, intibak yasasıyla ilgi düzenleme" deniliyor, Bakanlar Kurulundan geçtiği ifade ediliyor, Meclis gündemine gelmiyor ve emekliler can çekişiyorlar. Onlar sadaka da istemiyorlar, geçmişte verdikleri, geçmişte ödedikleri bedellerin karşılığında insanca, onurluca bir yaşam istiyorlar. Dolayısıyla, buradaki "Eşit işe eşit ücret" politikası tamamen bir kandırmaca, tamamen birilerine mesaj vermedir, vitrine oynamadır. Gelin, eşit ücreti tüm Türkiye'de adil, eşit hem emeklilere hem çalışanlara hem bu ülkenin esnafına sağlayalım diyorum.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelebi.