| Konu: | POSTA HİZMETLERİ KANUNU TASARISI (1/751) (S. SAYISI: 452 |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 02.05.2013 |
MHP GRUBU ADINA ALİ HALAMAN (Adana) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
452 sıra sayılı PTT'nin (Posta Telgraf Teşkilatı) serbestleşmesi, özelleşmesiyle ilgili -46 madde, 2 bölüm- temel kanun hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri, milletimizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Konuşmama başlamadan önce, bugün Iğdır'da mayın patlaması sonucu 2 askerimiz hayatını kaybetti, bunlara Cenab-ı Hak'tan rahmet diliyorum. 1 tanesi memleketimizin çocuğu, Adanalı.
Sayın milletvekilleri, bu kanun, genelde, memuru şirkete teslim etme, dolayısıyla kargo firmalarını şirkete bağlama, PTT'nin uygun yerlerini satma kanunu gibi bir şey ama ben daha çok, Türkiye'de on yıldır, iktidarınızda, özelleştirmenin -yani yumuşak tabir olarak "serbestleşme" deniyor- ne anlam kazandığını kendi memleketimden bir örnekle anlatmak istiyorum.
Biz Adana'dan Kozan'a gidiyoruz. Kozan merkezî bir ilçe. Bu coğrafyada genelde tarımla uğraşılır, organize sanayi bölgeleri de var, barajı var, normal şartlarda sulu tarım yapılır. Şimdi, girdiğinde, sağ tarafta Devlet Su İşlerinin kurumu vardı, kuruluşu vardı; sol tarafında da Toprak Mahsulleri Ofisi vardı. Biz, 57'nci Hükûmet döneminde, bu Toprak Mahsulleri Ofisinin içerisine tarımla ilgili -"kurutma tesisi" derler- çok uğraşarak, mücadele ederek bir kurutma tesisi kurdurttuk yani çiftçiye, üreticiye hizmet etsin; yaş olan mısırlarını kurutsun, depolasın ve arzu ettiği fiyatta satsın dedik. Bu AKP iktidara geldikten sonra, bu özelleştirme kapsamında Kozan'daki Devlet Su İşlerini kapattılar yani sattılar. Yani, çok cüzi bir paraya da satıldı. Burası görevini sulama birliklerine devretmiş oldu, Devlet Su İşlerinin içerisinde çalışan 1'den fazla ziraat mühendisi sağa sola tayin edildi.
Şimdi Kozan'ın barajından sulama yapılırken bütün tarla sahipleri yani üreticiler Devlet Su İşlerini arıyor, bir türlü bulamıyor; yerine görev yapan, şirket mantığıyla görev yapan birlikleri arıyor, birlikler siyasallaştığı için tarla sahibinin siyasi anlayışına göre su bırakıyor.
Şimdi, bu özelleşmenin, bu serbestleşmenin bu halka ne faydası var, neresi iyi?
1) Memuru, 657'ye göre tanzim olan adamı mağdur ediyor.
2) Devletin uzun yıllar "Malım, mülküm" diyerek, "Halka hizmet" diyerek yaptığı müesseseyi satıyorsun, içinde bisküvi satılıyor veya fasulye satılıyor.
Bundan dolayı -ben bunları söyledikten sonra- asıl "Posta" dediğimiz? Yani, yüz yetmiş üç yıllık geleneği olan, köklü geçmişe sahip, ta 1840'lardan bu tarafa Osmanlı ve cumhuriyet arasında köprü olan, değişik zamanlarda değişikliğe uğramış, Posta Telgraf Teşkilatı olarak hizmetlerini sürdürmüş, Osmanlının geniş coğrafyasında bugüne kadar içeride ve dışarıda haberleşmede, iletişimde devasa kültürler, ekonomiler oluşturarak her insanımızın hayatına girmiş ve her insanın hayatında yer bulmuş bir kurum, bir kuruluş PTT. Şimdi, 30 bin insan çalışıyor, 15 bini de bugün taşeron firmalara teslim edilmiş.
57'nci Hükûmet döneminde -ben şuralarda bir yerde oturuyordum- bu TELEKOM'un satışıyla ilgili bir şey gündeme geldi Avrupa Birliği uyum yasaları diyerek. Bu sıralarda Refah Partisi oturuyordu, 110 milletvekili vardı. TELEKOM'un satışıyla ilgili bir mevzu olduğunda 110 tane milletvekili tespih tanesi gibi ayağa kalktı "Biz bunun P'sini sattırmayız." dediler ve o günün şartlarında TELEKOM, o günkü ilgili bakan buna direndi, personeli mağdur etmedi dolayısıyla "Bu firma uzun yıllar bizim kamu adına görev yapan, bizim gizliliğimizi koruyan, bizim mutfağımız." diyerek direndi, teşkilat devam etti.
Bugün TELEKOM'u bu Hükûmet sattı. Bu millete faydası ne? İktidara ne faydası oldu? Yani, onu bunu dinletmekten başka eğer bir faydasının olduğunu söyleyen varsa -ücret artırmalarından fazla- ben ona "Tamam, amenna saddakna." diyebilirim.
Şimdi, PTT, bugün, yüz yetmiş üç yıldır kamu iktisadi teşebbüsü. Yahu, bu, Osmanlının, Abdülhamit'in emekleri, cumhuriyetin emekleri, insanların vergisi dolayısıyla bu hâle gelmiş. Şimdi, Türkiye ve Türkiye dışında en az 2 bin tane şubesi var. Bu şubelerde memleketimizin insanlarına hizmet eden, dolayısıyla içinde yetişen elemanlar var. Sen, bunları şimdi yok sayıyorsun, "Sizleri işçi hâline getireceğim, taşeron hâline getireceğim, ben bunları satacağım." diyorsun. Bunlar çok doğru şey değil.
Şimdi, bu Postanenin yüz yetmiş üç yıldır marka olması dolayısı ile? Tabii, Türkiye'de malı mülkü olan -dolayısıyla sosyal tesisleri olan- bunların satımıyla ilgili, Türkiye'nin iktisadi yapısının iyi olduğu, makroekonomik dengelerinin iyi olduğu, herkesin mutlu olduğu söyleniyor ama gerçek hayatta, rasyonel manada bu memleketin ekonomik faaliyetleri zannedildiği kadar çok iyi değil. Bu memleketin her köşesinde -bütçe görüşmeleri bundan üç ay önce oldu; Türkiye'nin iç ve dış borcu 550 milyar dolar, cari açığı ortada, dış açığı ortada- yani ortada arabalarla gezen insanlara bakarak "Bu insanlar hep arabayla geziyor, Türkiye'nin iktisadi yapısı iyi." demek doğru bir şey değil. O arabalara binen insanların hiçbir tanesinin, mülkiyeti muhafazanın dışında, araba kendisinin değil. Başka bir iş ortamı yaratılamadığı için, bu memleketin insanının yirmi yıllık, otuz yıllık hayatı borçlanarak devam ediyor. Hükûmet, eğer yurt dışında, "komşu ülkeler" diyerek başka? Kendi ülkelerinin işçisini, vatandaşını sömürerek, kendi ülkesinden kaçan insanların parasıyla puluyla bu memleketler ayakta durup ekonominin iyi olduğunu söylemek doğru bir şey değil.
Şimdi, bu "serbestleşme" kavramı bir miktar yumuşak bir kavram. Bundan dolayı Hükûmetin, iktidarın genelde, Devlet Demiryolları için, kara yolları için, limanlar için kullandığı kavram serbestleşme. Hâlbuki serbestleşme -tırnak içinde- özelleşme yani satma, alma, verme. Şimdi, bu özelleşme, devretme, kiraya verme? "Başkaları yapsın ben de komisyon alayım. Herkes işini yapsın. Devlet küçülsün. Devlet bu işlerle mi uğraşacak? Bu işleri vatandaşlar yapsın. Devlet ticaret yapar mı? Devletin tekelini ortadan kaldıracağız. Bürokrasi yorgun, memur yorgun, memur işine bakmıyor, dolayısıyla bürokrasiyi azaltacağız, yorgunluğu? Zarar eden yerlerden kurtulup e-devlet kuracağız." diyor Hükûmet. Şimdi "PTT'nin gereği kalmadı. İşte, cep telefonu, İnternet, bilgisayar, "cybernet"i çağırıyorlar. Uzay teknolojisi hayatı sarmaladı, geç kalmadan PTT'yi personeliyle birlikte tasfiye edelim?" Yani, bu kanunun amacı bu.
Daha önce, on yıldır, ülkenin ekonomisinin, sosyal yapısının, kültürümüzdeki giriş çıkışlar, siyasi yapının değiştirilmeye çalışılması, "Çok oy aldık" diyerek, iktidarın sürekli bunu ifade ederek "Oy aldık, biz doğruyuz, istediğimizi yaparız." mantığı ve özelleştirme yani bir yerlerden para kazanma, Hükûmetin olmazsa olmaz işi hâline geldi.
Bu tüccar anlayışı, bu şirket mantığı, faiz getirisi, etnik temelli anlayış, küçülme, tekeli kırma adına, devletin uzun emeklerle oluşan kurumları, kuruluşları, bölgesel hemşehricilik, yakınlık, "bizim adam" adına devredilip yeni sahipler yaratılıp, yeni ekonomik avaneler oluşturulup siyasetin sermayesi oluşturulmaya çalışılıyor. Var olan, çalışan kurumlara, isim değişikliği yaptırılıp yeni isimlerle adına "serbestleştik" deniyor.
Demokrasiler çok kutsal sistemler değil, sıradan yönetim anlayışı aslında. Demokrasilerde "Oy aldık, iktidar olduk, devlet olduk, kendi ideolojimize göre devleti tanzim eder, yönetir, bundan dolayı sermayeyi, parayı esas alan ülkelere göre şekillendiririz Türkiye'nin ekonomisini." demek? Türkiye ileri gitmedi? Geçmişe takılmadan, geleceğinin tanzimini satmakta, vermekte aramak doğru değil. Kapitalist anlayışın pratiklerini hem devlette hem siyasi yapılanmamızda hem de ekonomik alanlarımızda özelleştirme adına, çok hızlı ve süratli bu Hükûmet yapıyor. "Kapitalist ekonomilerde en önemli unsurlardan birisi genelde ticarette marka olmak." denir. Türkiye'de on yıllık iktidar, marka yaratılmadığı için şikâyetlenirken bu yüz yetmiş üç yıllık, dünyanın her tarafında marka olmuş Postayı, PTT'yi niye satıyor? Eğer "marka" diyorsan, baksan, bu memlekette doksan senedir 100 tane marka olmuş firma yok. Yüz yetmiş üç senedir marka olan bir firmayı, Postayı, PTT'yi, dün "P'sini sattırmayız." diyordunuz Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ilgili, bugün mevcut Sayın Cumhurbaşkanımız dâhil, ön sıralarda oturuyordu. Bugün niye satıyorsunuz? Bu kanunu niye çıkarıyorsunuz?
Yeni bir kanunda? Önünü açma, kendi markasını yaratma gibi şeyler bunun içinde var. Türkiye'de Postayla ilgisi olmayan mevcut Ticaret Kanunu'na, mevcut vergi kanunlarına tabi olan kargo, taşıma firmaları var. Şimdi, sen bu kargo firmalarına diyorsun ki: "Hayır, sen, bundan sonra bunu yapmak için şirketten izin alacaksın, ben şirket kuruyorum." Bak, bir tarafta serbestleşme, bir tarafta merkeze çekme. Adam yıllardır? Yani bir sürü kargo firması var, iyi kötü yapıyor, herkes para kazanıyor, kazanmıyor. Sen niye "Bundan sonra bana tabi olacaksın." diyorsun ki? Bu tekelleşme değil mi o zaman?
Bunun yanı sıra, yine ben bu özelleşmeyle ilgili geçmiş yıllarda? Bundan önce, devletle özdeş olan kurumlar vardı Türkiye'de, ben bunlardan bir tanesini misal vereceğim bir miktar fark ettiğim için. Bir TÜGSAŞ vardı eskiden, bir de İGSAŞ vardı. İGSAŞ İzmit'teydi, TÜGSAŞ Samsun'da vardı, ondan sonra, Gemlik'te vardı, Kütahya'da vardı, merkezi Ankara'daydı. Şimdi, bunları "özelleştirme, serbestleşme" adına bugünkü on yıllık iktidar "Oy aldık." diyerek, "Bu çok rantabl değil, ekonomiye katkısı yok." diyerek sattı. Bugün iyi mi oldu sattıkları yer? Ben bakıyorum bugünkü Samsun Azot Sanayii de TÜGSAŞ'a bağlı, orada yeller esiyor ve Türkiye'deki bu özelleştirmeden dolayı, arsa fiyatına sattıkları yerlerin dışında, tarım kredi kooperatifleri, Tarım Bakanlığı Türkiye'nin dışındaki ülkelerden çiftçinin ihtiyacı gübreyi bulmak için ülke ülke geziyorlar, uçak dolusu gidiyorlar ya. Şimdi, sen, bir memlekette kendi malını satarak? Ya ben bunu kendimden, böyle tarla takım sahibi olan insanlardan biliyorum. Ya, bir çiftçinin kendi tarlasını satıp "Kiraya vermek daha iyi." deme mantığı iyi bir şey mi ya? Şimdi, bunların hepsi "Ekonomiye katkısı olacak." denilerek yapılıyor. "Demokratikleşme, özgürleşme, serbest ticaret adına yapıldı." deniyor, yerine yenisi kurulmadı. Şimdi, tabii, Hükûmet bunları yaparken son siyasi yapılanmamıza itiraz etme noktasında akil güruh, akil adamlar çıkarttı, keşke bunlar için de bir akil adamlar grubu çıkartsa da bir sorsalardı "Biz böyle böyle yapacağız." deselerdi. PTT'ye, ileriki günlerde kurulan şirkete yetki veriyor, satacak, kiraya verecek. Zaman zaman "Para kazanmıyor, personelin maaşını ödemekte zorlanıyoruz. diyerek birçok PTT kuruluşunun... Yani, Tufanbeyli'nin köşesinde PTT var; "Kapısına, burada çalışan memuru işçi yapacağız, taşeron yapacağız, zaten maaşını da ödemekte zorlanıyoruz deyip bir levha asalım ve sattık diyelim..." Orada işte, bulursa birkaç tane adam, alacak.
Bundan dolayı, yine kanunda Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu yani otorite bir kuruluş yapma gibi bir küme oluşuyor orada; "Bu denetleyici olsun." diyor. Yahu, sattığı malın neyini denetleyecek? Zaten satıyor. Sattığın malı kim denetleyecek? Sattığın adam sana müsaade eder mi? "Gel beni denetle." der mi?
Şimdi, bundan dolayı, yine, bu Postanede olsun, Karayollarında olsun, limanlarda olsun, Devlet Demiryollarında olsun, buralarda mağdur olan, 657'e tabi olan, iş güvenliği olan dolayısıyla kademesini, unvanını sürekli 657'e göre organize eden bu memur arkadaşların mağduriyetlerini? İnşallah, Cenab-ı Hak Milliyetçi Hareket Partisine bir müsaade eder önümüzdeki seçimlerde, bunların haklarının iadesini biz vereceğiz.
AHMET ARSLAN (Kars) - Alınan hak yok ki.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Var, var, çok var. Sandık kurdular, daha ne olsun? 150 trilyon...
ALİ HALAMAN (Devamla) - Bundan dolayı hepinize saygı ve sevgilerimi sunarken, en kalbî duygularımla Türk milletini selamlıyor, bu vesileyle hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)