GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU İLE BAZI YATIRIM VE HİZMETLERİN YAP-İŞLET-DEVRET MODELİ ÇERÇEVESİNDE YAPTIRILMASI HAKKINDA KANUN VE KAMU İHALE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:82
Tarih:22.03.2012

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına buradayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, 18 Mart, doksan yedi yıl önce, Çanakkale'de, bütün halklar adına, ortak vatan için gidip orada yaşamını yitiren bütün kahramanları saygıyla selamlıyorum.

Yine, bütün bedenini ateşe vererek, ölümü göze alarak "nevroz"u özgürleştiren Kürt halkına da buradan teşekkür ediyor ve onları, ölenleri de rahmetle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aslında, bu yasalar görüşülürken bununla ilgili çok şey söylemenin bizim açımızdan hayatın realitesine çok uygun olmayacağını biliyorum. Şimdi, bu yasaları niye değiştirdiğinizi de çok iyi biliyoruz. Yani kendi yandaşlarınıza yeni alanlar açmak, onlara yeni olanaklar sunmak? Cenabıallah yâr ve yardımcınız olsun, yapın bunları!

Şimdi, Tevfik Fikret aynen şöyle diyor: "Yiyin beyler, yiyin; afiyet olsun!"

Şimdi, size söylüyorum Sayın Bakanım, birkaç kez yine bu kürsüde söyledik: Siz gerçekten önemli çalışmalar yaptınız, hizmet konusunda çok çok başarılı kalemleriniz var, Allah bu konuda yardımcınız olsun. Hep de söylüyoruz, eksik olan özgürlüklerdir, eksik olan demokrasidir, eksik olan barıştır. Siz, gerçekten duble yollar yaptınız, otobanlar yaptınız yani hava ulaşımında, karada, denizde, her şeyde çok önemli şeyler yaptınız ama bizim için önemli olan bir barış köprüsü oluşturmaktır. En çok bizim ihtiyacımız bir barış köprüsüne var. İşte, Kürtler arası ve Türkiye'de bozulan dengeleri oluşturabilmek için AKP bu köprüyü bir türlü oluşturamadı. Hatta bir kez size söylemiştim: Keşke bu kadar başarılı yolların birini Kandil'e gönderseydiniz, bir köprü yapsaydınız ve oradan, o köprüden barış aksaydı Türkiye'ye, ne kadar iyi olurdu? Ama işte bu yok, bizim de eleştirimiz bu.

Bakın, alanlardan geliyoruz, "nevroz"u kutlamaya gittik. 1991, 1992 yıllarında da Parlamento-daydık, o tarihte "nevroz"da nasıl şiddet uygulanıyorsa, yıl 2012, aynı şekilde şiddet uygulanıyor ve kin ve nefret tohumları ekiliyor.

Biraz önce arkadaşımız burada bunu gündeme getirirken bazı siyasi partiler seslerini yükseltiyorlar, bize sesinizi yükseltmeyin. Biz haktan ve hakkaniyetten yanayız, bizi korkutamazsınız. Biz bu halkın özgürlük mücadelesi için? (MHP sıralarından gürültüler)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Ne konuşup duruyorsun, bırak bu bölücülük politikasını ya!

SIRRI SAKIK (Devamla) - Elinizi, kolunuzu sallamayın bize!

SADİR DURMAZ (Yozgat) - Sallarız, siz kimsiniz!

SIRRI SAKIK (Devamla) - Elinizi kolunuzu sallamayın!

Biz bu halkın? Bakın, size açıkça söylüyorum: Alanlardayım. Öyle bir tetikliyorsunuz ki buradan, güvenlik güçleri bir halka düşman gibi davranıyor. Gittim, gördüm; polislerin içerisinde sivil giysili polisler mi, faşist odaklar mı, kimse? Geçmişte copu gördük biz, kurşunu gördük, gazı gördük, panzeri gördük? Ben bir durum tespiti yapıyorum, ülkem adına yapıyorum. İlk kez bir şeyle karşılaştım: Ellerinde bıçaklar kadınlara ve çocuklara saldırıyorlar ve polislerin arasından çıkan güçler bunlar; İstanbul'da bunları gördüm! Ben Patnos'ta gördüm; amirleri polisleri frenleyemiyordu! Böyle buralardan hamasi nutuklar atarak oraları tetikliyorsunuz. Allah bir bela vermiş bu ülkeye; bir İçişleri Bakanı, ağzından çıkanı beyni kontrol etmiyor, onun söyledikleri? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Lütfen düzeltin.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Söylerim.

?şimdi bir bela gibi, bu halkın başına bela olmuş, ağzından çıkanı beyni kontrol etmiyor, burada onun da söylediklerinden dolayı sokak tetikleniyor.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Bu bela terör belasıdır, itiraf edin.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, "KCK operasyonları" adı altında operasyonlar yaptılar, dediler ki: "Kürtler bitti. Artık, Kürtler alanlara çıkamaz." Aslında bugünkü rövanş budur. Siz çıkıp dün grubunuzda, "Efendim, ayaklanma olacaktı, bilmem ne olacaktı." Dün ben üç tane "nevroz"a katıldım, resmî hiçbir engel yoktu, bir ayaklanma da yoktu ama siz neden korktunuz biliyor musunuz? 8 bin tutuklama haksız şekilde yapıldığı için. O İçişleri Bakanı ve onun ekibi "Efendim, biz bu şekilde Kürt hareketini bitirdik." diyor.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Bunları ne yapacağız, bombaları?

SIRRI SAKIK (Devamla) - Kürtler de vallahi sizin yasaklarınızı dinlemediler, Diyarbakır'da 1 milyon insan alanlara gitti.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Dükkânlar yağmalandı.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Hayatın her alanında İstanbul'da bütün sokaklarda "nevroz" şenliklerle kutlanıyordu. Onun için sizin bu politikalarınız, gerçekten bu politikalarınız çözümsüzlüğe hizmet ediyor. Bu söylemleriniz çözümsüzlüğe hizmet ediyor. Bu söylemlerdir ki bakın, dönüp bir partinin ilçe teşkilatına, bir panzerle içeri giriliyor. Bizim ilçe başkanımız ağır yaralı ama sizin arka bahçeniz ve ön bahçeniz olan gazeteler, medya manşetler atıyor ve biz de diyoruz ki "Tespit etmeyen namerttir." Eğer o ilçe binasından ateş açılmışsa bir bütün olarak onun hesabını soralım ama açılmamışsa bu şekilde haber yapanlar "Namerttir" diyoruz, halkı yanlış şekilde yönlendiren ve bilgilendiren.

Bakın, bir partinin seçim otobüsünün camını -bir küçük aletle cam kırılmaz- polis, güvenlik güçleri gidip kırıyor, içeriye gaz bombasını atıyor ve yüzünde maskeyle içeriye giriyor çünkü normal koşullarda bir polis gaz bombasının atıldığı otobüse giremez, o da etkilenir ancak yüzünde gaz maskesi olduğu hâlde o otobüse girer ve orada Ahmet Türk'ü gasbediyor ve darp ediyor. Şimdi, bunların bir bütünü, hepsi ortadayken ve siz bunları görüyorsunuz çıkıp "Efendim, biz de tasvip etmiyoruz." diyorsunuz.  Vallahi bu sözlerle geçiştiremezsiniz arkadaşlar. Bu güvenlik güçlerini bu şekilde tetikleyen gerçekten buradaki dildir, o paslı dildir ve sizin politikalarınızdır. Bu politikalar şiddete davetiye çıkarır. Bu politikalar bölgedeki insanları gerçekten tedirgin ediyor.

Ya düşünün, bir halk baharın gelmesini istemiyor, çatışmalar olmasın, kavga olmasın diye baharın gelmesini istemiyor ve Parlamento, siz, halktan onay alarak gelenler, halkın sorunlarını çözmek için halka vaatleriniz var, bunu yapmıyorsunuz, bir taraftan Sayın Başbakanın dünkü söylemleri de öyle: Demokratik zeminde siyaset yapanlara savaş açmak, sokakta olanlara karşı savaş açmak, demokratik hak talebi olan sokak eylemliklerine -yani en mert eylemlik sokak eylemliğidir- onlara savaş açmak ve Kürt çocuklarına dağda savaş açmak. Bu bir bütün olarak bir halka savaş açmak anlamında algılanır. Sizin böyle bir göreviniz yoktur. Bunu geçmişte Çiller denedi, geçmişte Süleyman Demirel denedi, geçmişte bunu Mehmet Ağar'lar, Doğan Güreş'ler bir bütün olarak bu yolları denediler ama bu yol, emin olunuz ki çıkmaz bir yoldur. Bu "nevroz"da insanlar emin olun ki çocuklarıyla, kucağındaki bebeğiyle "nevroz"u kutlamaya gelmiş. İstanbul'da bunu gördüm, üç yaşındaki?

MEHMET ERSOY (Sinop) - Silahla gelenler?

SIRRI SAKIK (Devamla) - Bağırma, bağırma, bağırma, haddini bil! Hiçbir şey bilmiyorsan haddini bil, otur yerine.

Ve şimdi bu insanların gerçekten şiddetle ilgili bir talepleri olsa kucağında bebeğiyle "nevroz" alanına gelir mi? Yani bir devlet bu kadar şiddet uygulayabilir mi halkına? 2 tane üç yaşındaki çocuk kayboldu çünkü insanların aklında şiddet yok, gelip "nevroz"u özgürce kutlamak istiyor ve yıllarca aynı şeyi yaptınız.

Aklınızda, fikrinizde, Türk geleneğinde bir "nevroz" da yoktur. Sadece Kürtlerin "nevroz"unu piçleştirmek adına tuttunuz, halaylar çektiniz; tuttunuz, koca göbekli bakanlar, bilmem valiler, alay komutanları yumurta tokuşturdu sadece Kürtlerin "nevroz"unu piçleştirmek adına. Sonra ne yaptılar? O koca göbekleriyle ateşin üzerinden atlamaya çalıştılar. Dünyanın hiçbir yerinde taklit aslını geçemez.

Orta Doğu'da "nevroz"u kutlayan halklar da vardır, bunlardan biri de Kürtlerdir ama siz bana dönün, deyin ki: "Elli yıl önce Türkler `nevroz'u kutluyordu, bir cumhurbaşkanı, bir başbakan gerçekten `nevroz'u kutluyordu."

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Orta Asya'yı bilmiyor musun? Bütün Türkler kutluyor. Türk bayramıdır, Ergenekon bayramı, Ergenekon'dan çıkışın adıdır.

ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) - Türklerin Ergenekon'dan çıkışından bahsediyoruz, tarih kadar eski. Yapmayın, etmeyin lütfen.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Aç, bir bak.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Siz yapmayın, siz etmeyin. Siz, bir halkın diline, geleneklerine, kültürüne saygı gösterin.

ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) - Yani siz, tarihi yok sayıyorsunuz.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, nasıl diyorum, hizmette önemli şeyler yapıyorsanız, demokratikleşme ve özgürlükler konusunda da önemli şeyler yapın, biz de çıkıp?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) - ?sizi bu noktada alkışlayalım.

Hepinize teşekkür ediyorum.