| Konu: | 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 11.01.2012 |
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 112 sıra sayılı Yasa Teklifi'nin 2'nci maddesinin (b) ve (c) bendi fıkralarıyla ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine şahsım adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugünlerde ülkemizde tarihî bir süreç yaşanıyor. Artık bu güzel ülkede demokrasi yok, özgürlükler yok, yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti yok. AKP İktidarının hiç dolanmadan açık faşizm uygulamaya başladığı günleri yaşıyoruz. Ülkemizde referandum sonrası yargı dizayn edildi, yargı bağımsızlığı yok edildi. Üniversiteler susturuldu, rektörler, bilim adamları Silivri'ye gönderildi. Özgür basın susturuldu, sindirildi, gazeteciler cezaevine gönderildi. Ordu dizayn edildi, öç alma duygusuyla askerler cezaevine gönderildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tutuklandı; Anayasa gereği yargı mercisi Yüce Divan yani Anayasa Mahkemesi olduğu hâlde Anayasa açıkça ihlal ediliyor. Ülkenin en büyük işçi sendikası korkusundan, çok düşük tutulan asgari ücrete dahi itiraz edemiyor. Sendikalar, sivil toplum örgütleri susturuldu, sindirildi. İşte, bu koşullarda toplumun umudu olan, susturulamayan, sindirilemeyen bir tek Cumhuriyet Halk Partisi kaldı. Şimdi AKP İktidarı, özel yetkili mahkemeleri ile güdümlü yargısı ile savcısı ile Cumhuriyet Halk Partisine saldırmaya başladı. Eski Adalet Bakanımız Sayın Seyfi Oktay ve pek çok avukat arkadaş aleyhinde uydurma iddialarla davalar açılıyor ve bu davada eski Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'ın ismi geçiriliyor. Oda TV davasında Mecliste soru önergesi vermiş milletvekili arkadaşlarımızın ismi geçiriliyor ve son olarak da iktidar güdümlü yargı Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu aleyhinde yargıyı etkilemeye çalışmaktan fezleke hazırlıyor ama biliniz ki hukuk dışı bu saldırılar bizleri yıldıramaz, Cumhuriyet Halk Partisi susturulamaz, sindirilemez.
Buradan Silivri Savcısına sesleniyorum: Ben de Sayın Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu'nun işlediği suçu işliyorum ve sözlerine aynen katılıyorum. 133 milletvekili arkadaşımla beraber dokunulmazlığımızın kaldırılması için Meclis Başkanlığına dilekçemizi verdik, Silivri'den fezleke bekliyoruz ve Silivri'de tutsak olan Sayın Mustafa Balbay, Sayın Mehmet Haberal için ve onları yargılayanlar için aynen Genel Başkanım gibi diyorum ki: Burada ön yargılı, siyasi otoritenin emrinde olan yargıçların sadece oynadıkları bir tiyatro var, bunun adına "yargılama, demokrasi" diyorlar. Bu ne demokrasidir ne de adalet dağıtmadır. Bunların kaçma imkânları yok, zaten kaçamazlar, ülkelerini seviyorlar. Bunlar "Biz yargılanmayalım." demiyorlar, zaten yargılanıyorlar. Bunlar Parlamentoya gelip yeminlerini içerek Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde ve diğer maddelerinde öngörülen kurallar içerisinde görevlerini yapmak istiyorlar ama bu görevler maalesef bazı yargıçlar tarafından engelleniyor. Onlara "yargıç" demeyi içime sindiremiyorum, çünkü yargıç, vicdanıyla hareket eden kişi demektir, yargıç, toplumun beklentilerini, duygularını bilen ve ona saygı duyan demektir. Vicdan her şeyin üstündedir. Vicdanıyla hareket etmeyen bir yargıç, yargıç olabilir mi? Anayasa'nın 90'ıncı maddesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler var. Bunları görmezlikten gelip "Ben bildiğimi okurum, benim bildiğim ve söylediklerim doğrudur." mantığıyla yola çıkarsanız adalet dağıtamazsınız. Aynı sözleri tekrarlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz kanun teklifi Hükûmet tarafından yapboz tahtasına dönüştürülmüş, torba değil artık çorba olmuş kanun hükmünde kararnamelerdeki eksiklikleri düzeltme teklifidir. Daha 2 Kasım 2011 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlanan kamu görevlilerinin mali haklarının düzenlenmesi amacıyla çıkartılan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinden iki ay geçmeden eksiklikleri düzeltmeye çalışıyoruz. Bunu neden yapmak zorunda kalıyoruz? Çünkü AKP İktidarı, yangından mal kaçırırcasına, Meclise sunmadan, komisyonlarda tartışılmasına izin vermeden, karmakarışık, yasa yapma tekniğine de uymadan bir gecede o kadar çok kanun hükmünde kararname çıkardı ki hata yapılmaması mümkün değildi.
Bu konuda en vahim olan şey ise Anayasa madde 91 uyarınca kanun hükmünde kararnamelerin Resmî Gazete'de yayınlandığı gün Meclise sunulması, komisyonlarda ve Genel Kurulda ivedilikle görüşülmesi gerekirken Anayasa'nın emredici hükmü çiğnenmektedir. Kanun hükmünde kararnameler ne komisyonlara ne de Genel Kurula görüşülmek üzere getirilmemektedir.
Şimdi, ben buradan Meclis Başkanına sesleniyorum: Bunları en kısa zamanda Mecliste görüşmek istediğimiz talebimizi yineliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.