| Konu: | 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 11.01.2012 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Personel rejimleri, sizler de biliyorsunuz, bir devletin çok önemli, sistem açısından, rejim açısından çok önemli temel hukuk düzenlemeleridir. Personel rejimlerinde oluşan, biriken sıkıntıların, yapılan yanlışlıkların toplum hayatına yansıması, çalışma hayatına yansıması çok önemli, çok maliyetli sorunları tetikler mahiyettedir. Aramızda çok sayıda bürokrat arkadaşımız vardır, bu sorunları yaşamışlardır.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz kanun, 666 sıra sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'yle yapılan düzenlemelerin oluşturduğu yanlışlıkların bir kısmını düzeltmeyi amaçlamaktadır. Ama birkaç gündür, hatta iki haftadır burada yapılan konuşmalarla görülmüştür ki bu düzenleme yeterli değildir, hatta bu düzenlemede birçok eksiklikler ve yanlışlıklar vardır. İktidar partisi grubunun burada verdiği önergelerle yaptığı düzeltmeler de bu söylediğimin ifadesidir, ispatıdır. Dolayısıyla bu kanun üzerinde daha çok düşünmek, daha çok konuşmak, istişare etmek bir zorunluluk olduğu kanaatindeyim. Ama ne yazık ki Meclisimiz, özellikle iktidar partisi grubu sayın milletvekillerinin bu konuya ilgisizliğini gerçekten geleceğimiz açısından önemli bir zafiyet olarak görmekteyim. Sistemin, rejimin çok temel bir konusunda Hükûmetin çok iddialı bir hedef koyarak yapmış olduğu düzenlemenin iki ay içerisindeki yanlışlıklarını konuşuyoruz, sayın bakanlar gereken ilgiyi gösteriyorlardır, biliyorum, ama kanun koyucu, kural koyucu pozisyonundaki görevlisi, sorumlusu olan Meclisin bu konudaki duyarsızlığı gerçekten ülkemizin geleceği açısından bir handikaptır.
Değerli arkadaşlar, bu kanun hükmündeki kararname ile birtakım yanlışlıkların yapıldığı, eksik birtakım düzenlemelerin yapıldığı kesin, çünkü görülmektedir ki birkaç konudaki -kanunun gerekçesinde de ifade ediliyor- sehven yapılan yanlışlıklar düzeltilmekte ama personel rejiminin tüm alanlarıyla ilgili bir çözüm bulunmamaktadır. Yani öğretmenlerle ilgili, maliye memurlarıyla, vergi denetmeleriyle ilgili, bugüne kadar devlet yönetiminde sorumluluk yüklenmiş müdürler, daire başkanlarıyla ilgili veya kamu düzenini sağlayan, kamu görevini tanzim eden tüm konularda kapsayıcı, eşit işe eşit ücret hedefini gerçekleştirecek bir düzenleme olmadığı ortadadır.
Bu noktada, Türkiye'mizde maalesef on yıllık bir iktidarın sonunda hâlâ bugün geçmişi mazeret göstererek topluma yapılan zulmü bu vesileyle de ifade etmek lazım. Hâlâ altmış beş yaş aylığı 110 liradır, bakıma muhtaç engelli aylığı 329 liradır, diğer engelliler ve engelli yakını aylığı 219 liradır, muhtar aylığı hâlâ 384 liradır, geçici köy korucusunun aylığı 322 liradır ve bunların özlük haklarıyla ilgili sorunlar hâlâ devam etmektedir, personel rejiminin konuşulduğu, düzenlendiği bir kanun hükmünde kararnamede bunlarla ilgili bir düzenleme de yapılmamıştır.
Değerli arkadaşlar, 1965 çıkışlı olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu da personel reformu iddiasında eşit işe eşit ücreti getirmek iddiasıyla kanunlaştırılmıştı ama geçen bu uzun süre içerisinde personel rejimindeki oluşturulmaya çalışılan dengeler perişan edilmiş, çalışma barışı, iş hayatındaki denge maalesef bir türlü kurulamamıştır.
Değerli milletvekilleri, çok genel bir kabul olarak söylüyorum: Devlet dediğimiz mekanizma hâkimiyetinin meşruiyetini adaletten almak mecburiyetinde. Devlet, vatandaşları arasındaki adaleti gerçekleştirmek ve geliştirmekle görevli, görevi ve misyonu bu. Eğer adaleti gerçekleştiremezseniz bunun zıddı zulümdür. Zulmün abad olması, zulümle bir devletin, bir ülkenin huzur bulması mümkün değildir.
Bu sebeple, ülkemizde bugün, kanun kurmak, kanun koymak, işte hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmek iddiasında iktidar olanlar, siyaset yapanlar maalesef kendi çalıştırdıkları arasında dahi adaleti sağlayamamanın sonucu olarak burada ikide bir kanun değişikliğiyle bu Meclisi meşgul etmekte, muhatap olmaktadırlar. Dolayısıyla, tekrar ediyorum, devlet olmanın meşruiyeti adaleti hâkim kılmaktır.
Şimdi, moda tabiriyle, "Hukukun üstünlüğü, hukukun bağlayıcılığı." gibi bir tanımın altında meseleyi geçiştiriyoruz ama asıl olan adaletin teminidir. Devlet Personel Yasası'yla bugün yaptığımız düzenlemeyle bile kamu çalışanları arasında öyle bir adaletsizliği hâkim hâle getiriyoruz ki... Ben geçen konuşmamda da ifade ettim, belki de tarihinde ilk defa Maliye Bakanlığı personeli, yani bu işleri düzenlemekle görevli ve sorumlu olan Maliye Bakanlığı personeli Maliye Bakanının kapısının önünde eylem yapmak durumunda kaldı. Bu sebeple söylüyorum, bu görüştüğümüz kanun ve buna bağlı görüşeceğimiz kanunlar bu ülkenin ve bu milletin geleceği açısından çok değerli ve çok önemli, hayati değerde, ıskalamamamız gereken, gereken ilgiyi göstermemiz gereken kanunlardır.
Değerli milletvekilleri, adaleti temin edebilmenin iki temel ilkesi vardır: Biri istişare -hem kültürümüzün hem inanç değerlerimizin bize dikte ettirdiği bir husus- ikincisi de emaneti ehline emanet etmektir. Eğer bu iki konuda bir zafiyet içerisinde olursanız adaleti temin edemezsiniz ve devleti ebet müddet kılamazsınız, milleti huzurlu, barışıklık içerisinde yaşatamazsınız. Maalesef, on yıllık iktidarı sonucunda hâlâ, AKP İktidarı milletin bu kadar büyük desteğine rağmen, personel kanununda, devlet personel rejiminde dengeleri bozucu birtakım müdahalelerle buraya kanun değişiklikleri getiriyorsa burada bir yanlışın yapıldığını düşünmek mecburiyetindeyiz. Muhalefet siyaseti olarak söylemiyorum, bu ülkeye mensubiyet duyan, bu millete sorumluluk duyan bir siyaset adamı olarak söylüyorum: Bu yaptığımız doğru değil, istişare yeterli değil. Ortak aklı üretmek noktasında işte, Meclisin Genel Kurulu. Kaç kişi dinliyor, kaç kişi bu kanunla neyin getirildiğini?
666 sıra sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'yi Anayasa'ya rağmen bu Meclise niye getirmiyorsunuz? Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetini, Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclis Grubunu millete şikâyet ediyorum. Anayasa'ya aykırı bir işlem içerisindesiniz. 91'inci maddeye göre kanun hükmünde kararname çıkartabilirsiniz ama Resmî Gazete'de yayımlanmasından hemen sonra Meclise getirmeniz, öncelikle ve ivedilikle bu Genel Kurula getirmeniz lazım. İki buçuk ay oldu, üç aya yaklaştı ama bu 666 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'yi buraya getirmediniz. Hem istişareden kaçırıyorsunuz hem de anlaşılıyor ki ehline emanet etmediğiniz için birçok yanlışı da beraberinde getiriyor. Buna ne mecburiyetiniz var değerli milletvekilleri? Yani birbirimizden neyi saklıyoruz, neyi gizliyoruz? Oturup birlikte tartışsak, ortak aklı üretsek, devlet personel rejimini en adaletli biçimde tanzim etsek de bu ülkede öncelikle yönetim bazında iç barışı sağlasak, bunun kime ne zararı olur?
Ben, bu sebeple, geçen defa söyledim, bu kanunu geri çekin, 666'yı getirin, beraber tartışalım, mükemmel hâle getirelim, geç olsun, ama sonuçları itibarıyla bu ülkenin ve bu milletin önüne birtakım yeni güçlükleri koymasın diyorum. Bu bir tekliftir, dikkate alırsanız milletin hayrına ve kendinizin hayrına iş yapmış olursunuz.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şandır.