| Konu: | YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 27.03.2012 |
MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklif ilk gündeme geldiğinde "Teklif miydi, tasarı mıydı?" tartışması vardı ve Sayın Faruk Çelik çok güzel bir açıklama yapmıştı, "Neden bu tasarı olarak gelmedi?" dediğimizde, "Türkiye demokratik bir ülke, Bakanlar Kurulunun farklı görüşleri var yani buna karşı çıkan bakanlar var." demişti. Biz de dedik ki: "Çocuklarımızın geleceği hakkında farklı sesleri, farklı bakanların farklı seslerini dinlemek isteriz. Niye bunlar konuşmuyor?" demiştik.
Yine, ilk hâlinde BDDK ve TMSF Başkanının görev süresine ilişkin düzenleme vardı. Sayın Ali Babacan dedi ki: "Benim haberim yok." Sonra, hatta, "Başbakanlık bürokratları benden özür dilediler." dedi.
Yine, teklifin ilk hâlinde ilk 4'ten sonra açık öğretim söz konusuydu. Sonra bu, önergelerle komisyonlarda değişti.
Komisyon görüşmesinin "yok" hükmünde olduğunu herkes biliyor; Sayın Nabi Avcı da biliyor, Sayın Çiçek de biliyor. Türkiye bir hukuk devleti olsa, Çankaya'da oturan zat Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olsa, AKP'nin Cumhurbaşkanı olmasa, bunu elinin tersiyle iter zaten. "Kardeşim, bu hazırlık aşamasında tam bir hukuksuzluk vardır; milletvekilleri orada görüştürülmemiştir, komisyon aşaması yapılmamıştır. Alın bunu Meclise geri gönderin." der. Ama Cumhurbaşkanı olacak, milletin Cumhurbaşkanı olacak; AKP'nin sıcak siyasetini yüreğinde hissetmeyecek.
Anayasa Mahkemesi gerçekten Anayasa Mahkemesi olsa, sizin mahkemeniz olmamış olsa, bu, oradan da dönecektir. Bundan da hiç kuşkum yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Cemil Çiçek evrak memurudur, evrak memuru. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Sayın Cemil Çiçek'i tanımıyoruz artık. Bunu herkes böyle bilsin, biz bunu tanımıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Şehir şehir geziyor. Anayasa'da Türkiye konuşuyormuş! Ne Türkiye konuşması? Sen daha Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin konuşma hakkını savunmamışsın. Yere düşen arkadaşıma tekme atmış bir AKP'li milletvekili, sen arayıp bir "Geçmiş olsun." dememişsin. Ne Meclis Başkanlığından bahsediyorsun, evrak memurunun da ötesindesin.
Değerli arkadaşlarım, Mecliste zorbalık hüküm sürmüş, Meclis Başkanı gıkını çıkaramıyor. Gözünü koltuk doyursun Sayın Çiçek, gözünü koltuk doyursun. Otuz senedir milletvekilisin, Meclis Başkanısın, Başbakan Yardımcısısın? Ne olmayı bekliyorsun daha ya, ne olacaksın daha? Bırak onları da bir kere devlet adamı ol, hepsini bir kenara bırak.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, kendisi yok burada. Kendisi yok burada, hakaret ediyor.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Gelsin.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, frak giymeyle Meclis Başkanı olunmaz. Meclis Başkanı milletvekillerinin hakkını, hukukunu savunacak.
Bakın, yine Sayın Arınç'ın, geçmişte muhalefet milletvekiliyken temel kanun yapılırken söylediklerini söylüyorum. Sayın Arınç bu kürsüye geliyor ve şöyle diyor: "Beş dakikada Beşiktaş kanunu bunlar. Temel kanun bunlar, ham hum şorolop." İşte, Sayın Arınç'ın deyimiyle ham hum şorolop kanunudur bunlar, beş dakikada Beşiktaş kanunudur bunlar.
Sivil toplum karşı, üniversiteler karşı, eğitim fakülteleri karşı, muhalefet karşı. Geleceğimizi konuşuyoruz, çocuklarımızı konuşuyoruz, sadece sizin çocuklarınızı değil bizim çocuklarımızı da konuşuyoruz, TRT 3 yayını yok. TRT neyi konuşuyor? Cinleri konuşuyor TRT, cinleri. TRT cinleri konuşuyor ama eğitim tartışmalarını vermiyor.
Defalarca sorduk: Sekiz yıllık kesintisiz temel eğitimin zararlarını açıklayan bilimsel bir rapor var mı? Hangi üniversite, hangi bilimsel kuruluş? Bunu koyun önümüze biz de görelim. Böyle bir raporu hiçbiriniz yapamadınız. On beş yıl olmuş bu sisteme geçileli, on yılı size ait. Niye düzeltmediniz on yıldır?
Bakınız, Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi 38 milyar, 4+4+4'e harcanacak para 20,7 milyar. Ya, nasıl, nereden geldi bu para? Nereye harcayacağız bunu? On beş yıldır niye böyle yaptık?
Sayın Hüseyin Çelik geldi, "SBS üç tane olacak, ben bir reform yapıyorum." dedi. Ardından Sayın Nimet Çubukçu geldi, "SBS bir tane olacak, ben de reform yapıyorum." dedi. Ardından gelen SBS'yi kaldırdı, "Ben de reform yapıyorum." dedi. Aynı öğretmen, aynı bina, aynı para, aynı laboratuvar, aynı kütüphane; üç SBS yapmak da reform, bir SBS yapmak da reform, SBS'yi kaldırmak da reform.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bürokratlarla da çalışmıyorsunuz. Biri geliyor, bütün bürokratları kovalıyor; öbürü geliyor, o da bütün bürokratları kovalıyor.
Sayın Hüseyin Çelik sözleşmeli öğretmenliği bir model olarak sunmuştu, Türkiye'de eğitimin önünü açacak bir model olarak sunmuştu. Bugün, bundan da vazgeçtik. İlköğretim bizim ortak değerimizdir, bizi biz yapan değerdir. Müfredatlar bir ulusun en stratejik araçlarıdır, Anayasa'dan daha önemlidir. Siz bizim ortak değerimizi bölüyorsunuz bu akşam.
Sizin dokuz yaş takıntınızı anlamış değilim. Bu dokuz yaşa neden takıntılısınız, doğrusu, ben bunu anlamış değilim. Dokuz yaşında yönlendirme dünyanın hangi memleketinde varmış, bir babayiğit gelsin, bu kürsüden bunu anlatsın. Çocuk işçilik geliyor.
50 bin sınıf öğretmeni açığa çıkıyor. Buna "Evet." dediğiniz takdirde 50 bin sınıf öğretmenini ne yapacaksınız? O 5'inci sınıftaki öğretmenleri nasıl istihdam edeceksiniz? Sayın Bakan gelsin, burada bana bunu anlatsın.
Bu yasayla birlikte rantiye geliyor, rantiye. Milyarlarca doları Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkartıyorsunuz. Mama var burada, para var burada, rantiye var burada.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Hiç boşuna uğraşma!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Yine, fen lisesi öğrencilerini ortaöğretim başarı puanıyla mahkûm ediyorsunuz. Türkiye'nin en nitelikli çocuklarını bununla mahkûm ediyorsunuz.
Yine, siz, bu kanunla YÖK'ün yetkilerini artırıyorsunuz. Okul birincilerinde seçme hakkını YÖK'e veriyorsunuz. Bu yazıktır, günahtır! Bu kürsüde, 22'nci Dönemde, 23'üncü Dönemde ta ki siz YÖK'ü ele geçirene kadar bu YÖK'ü yerden yere vurdunuz. Ne zaman aslan gibi adamlarınızı yerleştirdiniz, hadi söylesin de yapmasın bakalım dediğiniz emir erlerinizi YÖK'e atadınız, YÖK'ü fethettiniz, kuşattınız, şimdi YÖK'ün yetkilerini artırıyorsunuz.
Beş yaşında çocukları nasıl okula göndereceğinizi gelin açıklayın. Altıyla on dört yaşındaki çocuklar aynı binada olamaz diyorsunuz ama beşle on üçü aynı binaya koyuyorsunuz, dokuzla on yediyi aynı binaya koyuyorsunuz.
Türkiye'nin pek çok vilayetinden şu anda insanlar Ankara'ya gelmek istiyor, öğretmenler protesto etmek istiyor. Vergi borcu olana seyahat özgürlüğü tanıyorsunuz, öğretmenleri polis copuyla Manisa'da, İzmir'de, Malatya'da, Türkiye'nin pek çok vilayetinde? O valilere sesleniyorum: "Gün gelir hesap döner, sakın bunları yapmayın. Bu hesabı verirsiniz. Adam olun, devletin valisi olun." diyorum onlara da. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz Tandoğan Meydanı'nda toplantı yapacağız. Dün Büyükşehir Belediyesinin ekipleri gelmiş, ellerinde tak tak tak bizim afişlerimizi kesiyorlar. Kimsiniz siz ya? Derebeyi misiniz siz? Padişah mısınız siz? Diktatör müsünüz siz? (CHP sıralarından "Derebeyi, derebeyi" sesleri) Kimsiniz siz?
Size şunu söyleyeceğim: Gün gelecek sizi ne sayısal çoğunluğunuz kurtaracak ne de sırtınızı sıvazlayan Obama kurtaracak. Hepiniz bugünü, bu hesabı vereceksiniz. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Asacak mısınız?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz güzel bir senaryo uyguluyorsunuz. Senaryo şu: 28 Şubatta bir mağduriyet olmuş, şimdi bunu gideriyoruz. Bu palavra. Bu ülkede, bu topraklarda sekiz yıllık eğitim tartışması 1950'lilerden beri yapılıyor. 70'li yıllarda 16 vilayette, 20 okulda sekiz yıllık kesintisiz eğitim yapıldı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - O talimatı generaller verdi, generaller.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu, bu ülkenin altmış yıllık bir hayaliydi. Siz numaradan bir siyaset çıkarmaya çalışıyorsunuz. Pedagojik bir tartışmayı tabanınıza mesaj vermek için ideolojik olarak yapıyorsunuz.
"Dershaneler kapatılacak." diyor Başbakan, sabahleyin Sayın Arınç "Kapatılmayacak." diyor. Eğitimi sıcak siyasetin konusu yaptınız.
Değerli arkadaşlarım, vergi oranlarında anlaşamayabiliriz, bürokrat atamalarında anlaşamayabiliriz, maaş zammında anlaşamayabiliriz ama eğitimde anlaşmalıyız. Benim size son sözüm şu olsun: Çakma usta değil, gerçek usta Nazım Hikmet'in dizeleriyle son vereyim sözlerime.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Hadi canım sen de!
MUHARREM İNCE (Devamla) - "Koşuyor altı yaşında bir oğlan,/ Uçurtması geçiyor ağaçlardan,/ Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman./ Çocuklara kıymayın efendiler./ Bulutlar adam öldürmesin."
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İnce.