| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA KARA GÜMRÜK GEÇİŞ NOKTALARININ ORTAK KULLANIMINA İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 12.01.2012 |
MHP GRUBU ADINA SİNAN OĞAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Sayın Kırgızistan Cumhurbaşkanının Meclisimizi ziyaretiyle ilgili bir televizyon bağlantım vardı, o yüzden yarım bırakmak durumunda kaldım onu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Kara Gümrük Geçiş Noktalarının Ortak Kullanımına İlişkin Mutabakat Zaptı'yla ilgili grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Gürcistan, bizim komşularımız içerisinde belki de Sayın Dışişleri Bakanının o çok üzerinde durduğu, çok ifade ettiği "sıfır sorun" yaşadığımız ülkelerden birisi, belki de yegâne ülkedir diyebiliriz. Bunda Hükûmetin öyle özel bir çabasının, özel bir katkısının olduğunu da düşünmüyorum. Zira, Gürcistan'la bu anlamda çok ciddi sorunlarımız zaten bulunmamaktaydı. Özellikle birkaç sene öncesinde, 2008'de Rusya ile Gürcistan arasında yaşanan savaş sonrasında da Gürcistan tamamıyla Türkiye'ye dönük bir siyaset izlemiştir. Bundan zannediyorum iki sene önceydi, Gürcistan Cumhurbaşkanıyla bir görüşmemizde şunu ifade etmişti aynen: "Biz, Türkiye'yle vizeleri kaldırdık, yakında pasaportla geçişleri de kaldıracağız." Bunlar tabii sevindirici gelişmeler. Bunlar sevindirici gelişmeler ancak bizim, o anlamda Gürcistan'dan beklentilerimizin sadece bu mevcut ifade edilen anlaşmadan veyahut da Gürcistan'la Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerden ibaret olmadığını belirtmem lazım. Gürcistan, biraz önce de ifade edildi burada, Ahıska Türklerinin de aynı zamanda ana vatanıdır değerli milletvekilleri ve Ahıska Türklerinin Gürcistan'daki tarihî ana vatanlarına dönmesi konusunda, dostumuz olan, çok iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz Gürcistan yönetimi, üzerine düşeni yapmamıştır. Gürcistan'ın Avrupa Konseyine üyeliğinde vermiş olduğu bir söz vardı, bu söz de en kısa süre içerisinde Ahıska Türklerinin tarihî ana vatanlarına dönmesi noktasında Gürcistan üzerine düşeni yapacaktı. Ancak Türkiye, maalesef, bu konuda Ahıska Türklerini sahiplenmemiştir. Türkiye, Ahıska Türklerinin tarihî ana vatanlarına dönmesi konusunda Gürcistan'a gerekli baskıyı yapamamıştır. Aynı şekilde, Gürcistan da Azerbaycan Türkleri de -500 bin Azerbaycan Türkü de yaşamaktadır- dostumuz olan, iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz Gürcistan yönetiminin orada Azerbaycan Türklerine yönelik zorla isim değiştirme kampanyasının da maalesef Hükûmet önüne geçememiştir.
Değerli milletvekilleri, biraz önce, Doğu Türkistan konusunda konuştuğumda bir hususun altına çizdim. Biz, hiçbir ülkenin iç işlerine karışmayız. Biz, bütün ülkelerin, bu çerçevede Gürcistan'ın toprak bütünlüğüne saygı gösteriyoruz, toprak bütünlüğünün korunması için de biz elimizden geleni yapıyoruz Türkiye olarak, bu başka bir şeydir ancak oradaki bizim kardeşlerimizin haklarının savunulması da elbette ki başka bir şeydir.
Yine, aynı bu çerçevede, Gürcistan'ın toprak bütünlüğü konusu çerçevesinde, Ahıska Türkleriyle beraber Gürcistan'la bir savaş yaşayan ve Türkiye'de de birçok vatandaşımızın akrabasının bulunduğu Abhazya konusunun da elbette ki Hükûmetin dikkat merkezinde olması gerekir. Dış politikamız bu çerçevede dizayn edilirken bizim vatandaşlarımızın orada akrabalarının, daha doğrusu bizim oradaki vatandaşlarımızın haklarının da savunulması lazım. Bizim vatandaşımız diyorum çünkü bizim birçok vatandaşımız, Kafkas kökenli birçok vatandaşımız, zamanında sürgün edilen, Türkiye'ye göçmek zorunda kalan birçok vatandaşımız, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Abhazya'ya gitmiştir ve bugün Türkiye ile Abhazya arasında bir köprü vazifesi görmektedir. Orada bizim vatandaşlarımız vardır ve o vatandaşlarımızın her birinin hakkının korunması da yine Hükûmetimizin görevidir.
Biz Gürcistan'a birçok konuda destek oluyoruz ancak ben bir hususu anlamakta zorluk çekiyorum. Gürcistan'la bugün aramızda yaşanan en büyük sorunlardan birisi Abhazya'ya giden gemilerin Gürcistan tarafından yakalanması ve el konulmasıdır. Zannediyorum bölgedeki milletvekillerimizin birçoğuna da, AK PARTİ milletvekillerine de bu konuda zaman zaman vatandaşlarımız müracaat etmektedirler. Burada benim anlamadığım husus şudur değerli milletvekilleri: Biz Gürcistan'a sahil güvenlik botları verdik, hibe ettik ve Gürcistan, bizim hibe ettiğimiz sahil güvenlik botlarıyla bizim gemilerimizi müsadere etmekte ve el koymaktadır. Bizim birçok vatandaşımız bu sebeple hapislerdedir. Bunun bir tek sebebi vardır, biz Gürcistan'a derdimizi anlatamamışız. Biz Gürcistan'a bizim vatandaşımızın vergisiyle alınmış sahil güvenlik botlarını hibe ediyoruz, Gürcistan bu hibe ettiğimiz sahil güvenlik botlarıyla bizim gemilerimizi müsadere ediyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Buna Hükûmet nasıl ses çıkarmaz, nasıl Gürcistan makamlarına bu konuda gerekli girişimde bulunmaz?
Değerli milletvekilleri, elbette ki Gürcistan'ın kendine göre haklı sebepleri olabilir, bunu ifade edenler olabilir ancak eğer Gürcistan'a biz şunu anlatabilirsek, "Türkiye ile Abhazya arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi Abhazya'yı Rusya'nın egemenliğinden kurtarır ve zaman içerisinde belki Gürcistan'ın bu manada toprak bütünlüğünün de sağlanmasına katkıda bulunur." tezini biz doğru anlatabilirsek zannediyorum ki bu sorundan da kurtulmuş olacağız. Ancak biz oradaki vatandaşlarımızı, Abhazya'daki vatandaşlarımızı Rusya'nın insafına bırakmışız, orayla bir şekilde ticaret yapmak isteyen vatandaşlarımızı da Gürcistan'ın insafına bırakmışız. Hâlbuki biz her iki sorunu da çözebilecek güçte bir ülkeyiz; yeter ki doğru politikalar uygulayabilelim, yeter ki bu manada etnikçi bir zihniyetle yaklaşmayalım. Bunun ne demek olduğunu çok açıklamak istemiyorum, bu manada birçok şey kamuoyu tarafından da zaten bilinmektedir.
Şimdi, bir taraftan Gürcistan'la gümrük ve kara geçiş anlaşması yapıyoruz ama öte taraftan -ben Iğdır milletvekiliyim- Iğdır'a da gelen Kars-Ardahan kara yolunun -ki bu, Gürcistan'a da aynı zamanda geçişlerin yapıldığı kara yoludur- yapımını biz hâlâ tamamlayabilmiş değiliz. Biz bu çerçevede Meclis Başkanlığına bir önerge de verdik, Sayın Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'ın cevaplaması isteğiyle. Ancak birçok konuda olduğu gibi bu konuda da daha henüz bir cevap gelebilmiş değildir. Dolayısıyla da sadece anlaşmaları imzalamak yetmez, onun altyapısını da bu çerçevede yapmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, Gürcistan'la ticaretin geliştirilmesi, Gürcistan'la siyasi ilişkilerin geliştirilmesi, bu bizim Türkiye olarak çıkarımızadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, komşularımızla gerçek manada iyi ilişkiler kurma taraftarıyız ve bu konudaki uluslararası anlaşmaları eğer içerisinde ülke menfaatlerimizi olumsuz etkileyecek herhangi bir madde yoksa her zaman destekleme taraftarıyız ve desteklemekteyiz. Bu çerçevede bu anlaşmayı da biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklemekteyiz ancak bunu yaparken ülkemizin oradaki menfaatlerinin de bütün detaylarıyla takibinin yapılması kaydıyla.
Daha önceki konuşmalarımda da ifade ettim, Kafkasya ve Orta Asya Türk cumhuriyetleri, genel itibarıyla bizim ilgi alanımızdan çıkmıştır değerli milletvekilleri. Biz, Orta Doğu'nun dehlizlerinde kaybolup gitmekteyiz. Biraz önce Grup Başkan Vekilimiz Sayın Şandır da ifade etti, biz Suriye'yle savaşın eşiğine getirilmiş durumdayız. Biz, yarın belki de aynı tehdidi ve tehlikeyi İran'la yaşayacağız.
Ancak Kafkasya'da önemli gelişmeler oluyor. Bu gelişmelerden birisi de, değerli milletvekilleri, bizi Fransa'da gelip buluyor. Fransız Parlamentosunda Türkiye aleyhine onaylanan bir yasa tasarısı var ve soykırımın inkârının suç sayıldığı bu yasa tasarısı sadece Fransa'nın girişimleriyle yapılmış bir tasarı değil, gündeme gelmiş bir tasarı değil, bunun arkasında aynı zamanda Ermenistan da bulunmaktadır. Ancak Kafkasya'da bulunan Ermenistan konusunda Türkiye hâlâ ne yapacağını bilemez durumdadır. Bu çerçevede hatta Gürcistan üzerinden biz Ermenistan'la her türlü ticari ilişkilerimizi sürdürmekteyiz. Biz, bir taraftan AKP Hükûmeti diyor ki: "Fransa'ya her türlü yaptırımı uygulayacağız." ama bu tasarının arkasında olan ve yarın 2015 sürecinde başka tasarıların da arkasında olan Ermenistan'la AKP Hükûmeti kucaklaşmaktan da vazgeçmiyor. Dolayısıyla, meselenin özüne inmekten uzak, sadece göstermelik, kamuoyuna yönelik açıklamalarla bu sorunu geçiştirmeye çalışıyorsunuz.
Bir şeyi yine anlamakta güçlük çekiyorum, yıllardır bu konuları çalışan birisi olarak. Sayın Başbakan açıklama yaptı, dedi ki: "Biz Fransa'ya yaptırımların ilk etabını hayata geçiriyoruz." Fransa'ya yaptırımların ilk etabında ne var? Güney Akım Projesi'nin onaylanması var. Güney Akım Projesi Nabucco'nun rakibidir, o ayrı bir konu, hiç o konulara girmiyorum. Trans Anadolu Projesi'nin yani bizim olan projelerin rakibidir, işin bu boyutuna da değinmiyorum ama daha önemli bir boyutu var. Güney Akım Projesi'nin yüzde 15'i Fransız şirketine aittir. 22 Aralıkta Fransa Senatosu Türkiye aleyhine bir tasarıyı onaylıyor, bundan bir hafta sonra siz Fransız şirketinin yüzde 15 pay sahibi olduğu bir anlaşmayı onaylıyorsunuz. Yani Anadolu'da o tabir edilen "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" lafı aklıma geliyor yani bu nasıl bir iştir? Hangi mantıkla bunu yapıyorsunuz? Tabii siz bunu yaptığınız zaman Fransa da diyor ki: "Nasılsa biz Türkiye'ye karşı hangi adımı atarsak atalım, neticede birkaç geçiştirme lafla bunu geçiştiriyor, hatta bizi ödüllendiriyor." Evet Fransa'yı ödüllendiriyorsunuz. Fransa ne yapıyor bunun karşılığında? Hızını alamayarak diyor ki: "Sadece bu anlaşma, soykırımın, sözde soykırımın inkârının suç sayıldığı anlaşma Fransa'da geçerli olmasın, Avrupa Birliği ülkelerinde de geçerli olsun." diye girişimlerde bulunuyor.
Dış politika sadece kitap yazmayla olmaz değerli milletvekilleri. Sayın Davutoğlu çok güzel kitap yazabilir, ancak dış politikanın gerçekleri her zaman kitapların sayfalarıyla örtüşmez, dış politikanın reel gerçekleri vardır ve bunu bilmemiz gerekiyor. Örtüşmediği için zaten bugün sıfır sorun diye yola çıktınız, sorunumuz kalmayan ülke yok neredeyse, bütün ülkelerle sorunlu olduk. Suriye ile savaşın eşiğindeyiz, İran'la söz düellosu şimdiden başladı.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla bizim öncelikle -bu vesileyle ifade etmek istiyorum- Meclis olarak iktidarıyla, muhalefetiyle 2015 sürecini daha dikkatli takip etmemiz lazım. 2015 yılına giden süreçte Türkiye dış politikada ciddi sıkıntılarla karşı karşıya gelecektir. Siz eğer bu konuda ciddi bir duruş sergilemezseniz, siz bir taraftan "Fransa'ya yaptırım uygulayacağız." deyip öte taraftan, üzerinden bir hafta dahi geçmeden yüzde 15 Fransız şirketinin ortaklığı bulunduğu bir projeyi, uluslararası projeyi onaylarsanız bunun arkası gelir ve nitekim önümüzdeki günlerde, 23 Ocakta Fransız Senatosundan büyük bir ihtimalle bu oylanarak geçecektir ve mesele bununla sınırlı kalmayacaktır. Fransa bunu şimdi Avrupa Parlamentosu gündemine getirerek Avrupa ülkelerinden de aynı tasarıyı geçirmeye çalışacaktır. "ne olur? Biz büyük ülkeyiz." demekle olmaz. Bu meselenin sadece bir yasa tasarısı olmadığı, sadece bir inkâr ve ceza yasası olmadığı, bunun sadece meselenin ilk adımı olduğunu dikkatlerinize sunmak isterim.
Değerli milletvekilleri, Gürcistan'la ilişkilerimiz önemlidir dedik. Gürcistan, sorunlarımızın az olduğu ülkelerden birisidir. Ancak başka bir komşumuz olan Ermenistan, Gürcistan üzerinden Türkiye ile ticari ilişkilerini sürdürüyor, dolayısıyla da biz Gürcistan'la ilişkilerimizde bu hususu da dikkate almak durumundayız.
Ermenistan bir taraftan bizim açılımımıza karşılık "Ağrı Dağı'nı Ermeni gençlerine bıraktık." diyor -daha önce de ifade etmiştim- bir taraftan Türkiye ile ticaretini devam ettirmeye çalışıyor ama bir taraftan da Avrupa üzerinden, Amerika üzerinden ve uluslararası camia üzerinden Türkiye'yi sıkıntıya sokmaya çalışıyor. Uluslararası ilişkiler karşılıklılık esasına göre yapılır. Ermenistan size bu manada her türlü kötülüğü yapmaya çalışırken sizin Ermenistan'ı hâlâ kucaklamaya çalışmanızı anlamak mümkün değil.
Bu çerçevede bir hususun daha altını çizmek istiyorum: Türkiye'de birçok, bu manada girişimler var, birisi de Ankara Büyükşehir Belediyesinin girişimidir, Fransız Büyükelçiliği karşısında bir Cezayir soykırım anıtı yapılacağı ifade ediliyor, olumlu bir gelişmedir. Ancak bir de Hocalı soykırımı anıtının yapılması lazım, çünkü hiç uzağa gitmeyin, 1992 senesinde Ermenistan ve bugünkü Devlet Başkanı Sarkisyan'ın da iştirakiyle Hocalı'da bir soykırım yaşandı, Azerbaycan Türkleri orada katledildi, soykırıma uğratıldı ve bugün Fransız Parlamentosunun bu kararının arkasında da Ermenistan vardır ve sizin sadece Cezayir noktasında bir girişiminiz yetmez. Ermenistan'la bu manada çok ciddi bir şekilde konuşmak lazım, Ermenistan ya aklını başına alacaktır, Türkiye'nin uzattığı dost elini aynı şekilde, aynı samimiyetle karşılayacaktır veyahut da bunun gereğini Türkiye yapacak ve Ermenistan da buna katlanmak zorunda olacaktır.
Nedir bunun gereği? Türkiye, Ermenistan'ın bu işgalci tutumunu bir an önce bırakması için Ermenistan'la her türlü ilişkisini kesmelidir. Bizim esas dostumuz, kardeşimiz olan Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si işgal altındadır. Kimin işgali altındadır? Ermenistan'ın işgali altındadır. O Ermenistan ki sizin açılım yaptığınız, futbol diplomasisi diye gittiğiniz Ermenistan'dır ama Ermenistan bunu anlamamıştır, bunu görmek istememiştir. O Ermenistan bugün Gürcistan üzerinden Türkiye'yle ticaret yapıyor, bizim bu sınır kapılarını, bugün görüştüğümüz sınır kapılarını, daha da iyi hâle getirelim dediğimiz, kara sınırlarımızı daha iyi bir noktaya getirelim dediğimiz, Gürcistan üzerinden Türkiye'yle ticaret yapıyor. Türkiye'nin de bu noktada gereğini yapması lazım değerli milletvekilleri.
Yine, dış politika konuşuyoruz, bu vesileyle bir hususun daha altını çizmemiz lazım. Sayın Grup Başkan Vekilimiz ifade etti ama zamanı yetmediği için bir iki hususu daha ben toparlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin Suriye'yle savaşa sokulmanın eşiğine getirildiğini dikkatlerinize bir kez daha sunmak istiyoruz. Batı basınına baktığımız zaman sorulan soru şudur: "Türkiye ne zaman Suriye'ye girecek veyahut da ne zaman bir koridor oluşturulacak veyahut da uçuşa yasak bölge Türkiye'nin kontrolünde ne zaman hayata geçirilecek?" sorusu sorulmaktadır. Bütün bunlar tesadüfen değildir, bu sorular ortada bir şey yokken ortaya çıkmış bir hadise değildir. Türkiye gizli pazarlıklarla Suriye'ye sokulmaya çalışılmaktadır. Bunu da yüce heyetinize sunmak istiyorum çünkü birçok mesele yüce Meclisin dikkatinden kaçırılmakta, kanun hükmünde kararname ve diğer hususlarla geçiştirilmektedir.
Yüce Meclis demişken, yüce Meclisin bir değerli milletvekili, bir açıklama yaptı. AK PARTİ Milletvekili Cuma İçten Beyefendi dedi ki: "Türkiye Kürdistan'ın kurulmasını desteklemelidir." Bizim bu konudaki, Hükûmet olarak görüşümüzde bir farklılık mı var? Bizim bir kırmızı çizgimiz vardı ve orada ayrı bir devletin kurulması, Irak'ın toprak bütünlüğünün parçalanması bizim millî menfaatlerimize ters bir durumdu şimdiye kadar. Bizim bilmediğimiz bir husus mu var? AK PARTİ Grubunun, Hükûmetin ve Dışişleri Bakanının bu konuya bir açıklık getirmesi lazım. Biz Irak'ın toprak bütünlüğünün yanında mıyız, karşısında mıyız? AK PARTİ'nin, Adalet ve Kalkınma Partisinin Suriye'nin içişlerine elini sonuna kadar daldırdığını görüyoruz. Şimdi de Irak'ı parçalamaya mı soyundunuz? Bu konunun Adalet ve Kalkınma Partisi ve Hükûmeti tarafından açıklığa kavuşturulması ve bu milletvekilinin görüşünün Hükûmeti bağlamadığının burada açıklanması lazım. Aksi takdirde, Türkiye'nin böyle bir mecraya, böyle bir maceraya girişmesinin bir müddet sonra aynı niyetlerin Türkiye'ye doğru döneceğinin de kapısını açacağını ifade etmek istiyorum.
Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Oğan.