| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 28.03.2012 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhine söz almış bulunmaktayım ancak konuşmamı önerinin lehine yapacağım. Bunu belirtmek istiyorum.
Konuşmama geçmeden önce, 24 Mart'ın Dünya Tüberküloz Günü olması vesilesiyle birkaç hususu belirtmek istiyorum. Özellikle şu anda dünyada önlenebilir ve tedavi edilebilir hastalıklar sıralamasında tüberküloz 1'inci sırada yer almaktadır. Ülkemiz için de çok ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak da maalesef tüberküloz eradikasyonu hâlen başarılamamıştır ve tüberküloz "multidrug resistance" dediğimiz çok ilaca dirençli tüberküloz formlarıyla bir şekilde halk sağlığını tehdit edecek şekilde devam etmektedir.
Hükûmet tarafından, sağlık sektöründe uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında özellikle son yıllarda göğüs hastanelerinin kapatılması, verem savaş dispanserleriyle ilgili bir kapatılma sürecinin sürekli gündemde tutulması tüberkülozla mücadelede çok ciddi sıkıntılar yaratmaktadır. Biz biliyoruz ki Dünya Sağlık Örgütünün tüberkülozla mücadelesinde izlemiş olduğu stratejinin doğrudan gözetimli tedavi stratejisinin en önemli ayağı Hükûmet kararlılığıdır ve tüberkülozla mücadelede Hükûmetin tüberkülozun eradikasyonuna yönelik bu mevcut uygulamaları gözden geçirmesi, göğüs hastalıklarının modern, teknik cihazlarla, tıbbi donanımlarla tekrar bir şekilde hayata geçirilmesine ve tüberküloz hastalarını yatıracak mühendislik ve izolasyon tedbirlerinin alınmasına yönelik birtakım tedbirleri alması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Aynı zamanda verem savaş dispanserinde çalışan tüm sağlık çalışanlarının, sağlık emekçilerinin ve yine bu konuyla direkt olarak muhatap olan göğüs hastalıkları uzmanlarının da mesleki risk altında bulunan personel olarak değerlendirilmesinin moral ve motivasyon açısından tüberkülozla savaşta önemli bir zemin hazırlayacağını ve önemli bir başarıyı yakalayacağını buradan belirtmek istiyorum. Bu konuyla ilgili gerek sivil toplum örgütleri gerekse Toraks Derneği, Solunum Araştırmaları Derneği gibi mesleki örgütlerle yakın iş birliğinin çok önemli olduğu hususunu belirtmek istiyorum.
Şimdi öneri hakkında: Tabii burada hatip arkadaşlarımız değindiler. Şunları belirtmek istiyoruz: Bugün gelinen aşamada 200 binin üzerinde bir rakamdan bahsediliyor. Özel güvenlik şirketlerinde çalışanların rakamı 134 ülkenin ordu mensuplarını aşacak bir rakama ulaşmış durumda. Böylesi önemli bir rakama ulaşan bir çalışan sektörüyle ilgili hâlen bir düzenlemenin olmaması, hâlen çalışma koşullarıyla ilgili, özlük haklarıyla ilgili bir çerçevenin oluşturulamamış olması gerçekten çok önemli mağduriyetleri bu çalışan kesimin önüne getirmektedir. Bildiğimiz gibi AKP'nin sürdürmüş olduğu neoliberal ekonomik politikalar genel olarak sermaye-emek ilişkisinde sermayeden yana ve emek sömürüsünü önceleyen birtakım uygulamaları getiriyor. Özellikle taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma, esnek çalışma ve sendikasızlaştırmaya yönelik uygulamaların bu özel güvenlik sektörüyle ilgili de aynı şekilde sürdürüldüğünü buradan rahatlıkla belirtebiliriz.
Şimdi, bu özel güvenlik şirketlerinde çalışan güvenlik elemanlarının çalışma koşullarına baktığımız zaman, hiçbir yasal çerçevenin, hiçbir hukuki prosedürün olmadığını, tamamen taşeron firmanın kâr üzerine kurulu inisiyatifine bırakıldığını görüyoruz. Çoğu şirkette, 10 kişinin yapacağı işi 5 işçi üzerinden yaptırarak, bir şekilde çalışanların 2 kat daha fazla çalışmasını esas alan birtakım uygulamalar var. Çoğu özel güvenlik görevlisi, günde on üç-on dört saat şeklinde çalışarak, asgari ücretle hayatını idame ettirmeye çalışmakta.
Şimdi, aslında, bu özel güvenlik görevlileriyle ilgili yapılan bir yasa var, 5188 sayılı Yasa. Ancak bu Yasa'da gerek çalışma süreleri gerek çalışma ücretleri gerek özlük hakları ve gerekse sağlıkla ilgili haklar açısından önemli hiçbir düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Bu güvenlik görevlisi arkadaşlarımızın çoğunun, yaşamış olduğu problemlerden dolayı özellikle çok ciddi psikososyal rahatsızlıklarla karşı karşıya olduğunu, kronik yorgunluk sendromu gibi rahatsızlıklarla sıkça karşılaştıklarını, çalışma koşullarından ve kullanmış oldukları teknik cihazlardan kaynaklı sürekli radyasyona maruz kalma ve açık havadaki elverişsiz koşullara da maruz kalmanın getirdiği organik birtakım hastalıklarla sürekli maruziyet içerisinde bulunmanın söz konusu olduğunu buradan belirtebiliriz.
Bu arkadaşlarımızın bize özellikle söylemiş olduğu hususları, dört beş yıldır sürekli olarak gündemleştirmek istedikleri, bu çalışma koşullarının düzeltilmesi, asgari ücretin en az 2 katı şeklinde bir düzenlemenin yapılması, sağlık hakkıyla ilgili diğer güvenlik güçlerine tanınan hakların bir şekilde bu arkadaşlara, bu çalışan emekçilere tanınması yönündeki taleplerini buradan Genel Kurulla ben paylaşmak istiyorum.
Çoğu yerde, sertifikası olmayan, kimliği olmayan personelin, bir kıyafet giydirilerek özel güvenlik elemanı şeklinde çalıştırıldığını da biliyoruz. Aslında belirttiğimiz husus son derece önemli bir husus. Toplumun ve halkın güvenliğiyle ilgili bir hususta eğitim veren kurumların, genellikle emekli asker ve polisler üzerinden, tekçi bir yaklaşımla, halkı bir şekilde tek bir bakış açısıyla gören bir yaklaşımla, bugüne kadar kendi meslek hayatını icra etmiş birtakım merkezlere devredilmesini doğru bulmuyoruz. Bu eğitim merkezleriyle ilgili psikolojik, sosyolojik birtakım rehabilitasyon programlarının olması ve özel güvenlik elemanlarının toplum içerisine girerken mutlaka bu bahsetmiş olduğumuz eğitim programlarıyla ilgili önemli bir müfredatı almaları gerektiğinin önemini buradan belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bu sektörde çalışan arkadaşlarımızın, emekçilerin çoğu, aslında, yeri geldiğinde, görevli olan, 657'ye tabi olan polis ve askerlerden bile daha fazla mesai harcıyorlar. Ancak, özlük haklarına geldiğimiz zaman, işten çıkarılma, iş güvencesiyle ilgili düzenlemelerden tutalım da olası bir zarar karşısında, olası bir darp karşısında veya hayatı tehdit edecek bir müdahale karşısında tazminat hakkının yokluğuna kadar çok geniş yelpazede özetleyebileceğimiz bir mağduriyet silsilesiyle karşı karşıyalar. Bu nedenle, özellikle bu sektörde çalışan emekçilerin gerek çalışma süreleriyle ilgili gerek çalışma ücretleriyle ilgili gerek mesleki maruziyet sırasında ortaya çıkabilecek birtakım hasarların tazminatlarıyla ilgili birtakım düzenlemelerin yapılması artık bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Yine, örgütlenme özgürlüğü anlamında bu çalışanların, bu emekçilerin sendikal örgütlenme hakkının mutlaka tanınması gerekiyor. Bütün sistemin taşeron firmaların, ihaleyi alan firmaların kâr sistemi üzerinden gitmesinin bir şekilde artık düzenlenmesi zorunlu bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktadır. Burada, özel güvenlikçilerin kıyafet teminiyle ilgili uygulamalarından tutalım da hayatın pek çok alanında yaşamış oldukları ciddi rahatsızlıkların psikososyal boyutuyla topluma yansıdığı, halka yansıdığı pek çok tabloyla sürekli karşı karşıya kalıyoruz. Bu nedenle, özellikle insan onuruna yaraşır bir ücret, çalışma saatlerinin sekiz saati geçmeyecek şekilde düzenlenmesi, vardiya sisteminin uygulamalarının taşeron firmanın insafına bırakılmaması ve eğitim süreçleriyle ilgili genel, toplumun sosyolojik dokusuna hâkim olan rehabilitasyon programlarını içerecek şekilde bir müfredatla desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu konudaki mağduriyetin, özellikle ailelerle birlikte düşündüğümüzde, milyonlarca insanı ilgilendirdiğini buradan belirtmek istiyorum. Bu nedenle bu araştırma önergesinin dikkate alınmasını ve bu mağduriyetlerin düzeltilmesine yönelik Meclisin ve milletvekili arkadaşlarımızın duyarlılık göstermesini temenni ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.