GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:53
Tarih:18.01.2012

BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz üzere, 31 Mayıs 2007 tarihinde Türkiye'de yapılan bir kanun değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığının görev süresi beş yılla sınırlandırıldı. Mevcutta görev yapan Cumhurbaşkanının artı beş yıl daha, seçime girip artı beş yıl daha görev yapmasının önü açıldı. Bu kanun o dönem çıkarılırken aslında bu kanunun mevcutta görev yapan Cumhurbaşkanını da kapsadığı biliniyordu, açık mesaj da bu yönlüydü. O kanun çıkarıldığında Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün beş yıl sonra, bu defa halkın önüne konulacak sandıkla yeniden, ikinci bir beş yıl için Cumhurbaşkanı olup olamayacağına halk karar verecekti. Bundan hareketle Sayın Gül'ün de dâhil olduğu genel seçimlerde seçilen milletvekillerinin görev süreleri de -ki bu kanun kapsamında belirlendi- beş yıl değil, dört yılla sınırlandı. Dört yıl sonra Türkiye'de halkın önüne sandık konuldu ve denildi ki: "Biz dört yıl sonra seçim yapıyoruz, milletvekili seçim süresi, görev süresi dört yıldır."

Milletvekiline uygulanan bu müeyyidenin, bu uygulamanın aynı yasayla Cumhurbaşkanına da uygulanması gerekir, mantıklı olanı budur. Ama, biz mantıklı olanı konuşmayı bir tarafa koyarsak? Çünkü mantıkla AKP yan yana gelmiyor, çıkarla AKP yan yana geliyor, dönemsel dengelerle AKP yan yana geliyor çünkü AKP kuantumist bir mantıkla olaylara, olgulara yaklaşıyor; değerlendirmelerini yaparken konjonktürel denge, durum neye tekabül ediyor, ona göre bir karar alıyor, ona göre yaklaşım belirliyor.

Bugün tartışmakta olduğumuz ya da üzerinde konuşmakta olduğumuz bu kanun tasarısı böylesi kuantumist bir mantığın, olasılıkçı bir mantığın ortaya çıkardığı bir üründür. Bu ürün iyi bir ürün müdür? Hayır. Bu ürün defolu bir üründür. Bu kanunu, bu kanun tasarısını bizim. BDP Grubu olarak, BDP blok grubu olarak tasvip etmemiz, onaylamamız mümkün değildir. Her aşamada, biz, bu uygulamanın, 2007 yılında çıkan Kanun'a göre, Yasa'ya göre bu uygulamanın Sayın Gül için de geçerli olması gerektiğini ifade ediyoruz. Aslında Hükûmet de 2009 yılı sonuna kadar böyle düşünüyordu. AKP Hükûmeti de 10 Aralık 2009 tarihine kadar bu görüşe sahiptir çünkü o dönemde çıkardığı, hazırladığı bir kanun tasarısı var. O kanun tasarısında Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olduğu bellidir ama şimdi geçici bir madde eklemek suretiyle bir değişime gidiyor: Sayın Gül'ün görev süresini yedi yıla çıkarma gayreti. Hukuki midir, yasaya uygun mudur? Elbette ki değildir. En azından geçmiş dönemde bu Parlamentoda görev yapmış 550 milletvekilinin bir yıllık hak gasbı anlamına geliyor. Eğer milletvekillerinin görev sürelerini dört yılla sınırlandırmışsanız, yasayı milletvekillerine bu şekilde uygulamışsanız, Cumhurbaşkanına da aynı şekilde uygulamak durumundasınız. Bu şekilde uygulamazsanız geçmiş dönem görev yapan milletvekillerinin bir yıllık hak gasbını sağlamış olursunuz.

Dolayısıyla, bu geçici maddenin mantığını biraz daha derinden anlamak gerekiyor. Niye böyle bir madde şu anda Parlamentonun önüne getiriliyor? Niye Sayın Gül'ün görev süresi beş yıl değil, beş artı beş değil de yedi yıla çıkartılıyor? AKP'nin dönemsel, konjonktürel yaklaşımına, perspektifine bakarak anlamak mümkündür. AKP şunu düşünüyor: Kendine göre stratejik hedefler belirledi, 2023 vizyonu koydu, ki Allah onlara nasip etmez, 2023'te Türkiye'de gerçek demokrasiyi savunanlar iktidarda olacak. Türkiye 2023'te gerçek demokratların, gerçekten bu ülkenin geleceğini düşünenlerin iktidarını mutlaka haiz olacak. O nedenle, vizyon 2023, Türkiye'de demokrasinin vizyon 2023'ü olacak ondan eminiz ama buradaki konjonktürel yaklaşımı, buradaki tüccar yaklaşımını şu şekilde okumak mümkündür: Şimdi, devlet içerisinde kendini kalıcılaştırma politikasını bu dönemde biraz daha ivme kazandırarak, devletin girilemediği alanlarına da biraz daha nüfuz ederek, biraz daha tekeline alarak, biraz daha kendi güdümüne, biraz daha cemaatçi yaklaşımların örgütlenmesine açık hâle getirmek için böyle bir süreye ihtiyaç vardır. Ama bu süreci idare etmek için de AKP'nin mevcut durumda Erdoğan olmadan yürüme şansı yok, burası çok açık ve net, bunu biliyorlar. Sayın Erdoğan'ın on günlük hastalık sürecinde aslında AKP'nin parti olmadığını biz gördük. Çatırdama başladı, çok başlılık başladı, AKP içerisinde "Biz hiç kimseye biat etmiyoruz." diyenler çıkmaya başladı, üst üste demeçler gelmeye başladı. Şimdi, bir çatırdamayı önleme projesidir bu önümüzdeki geçici madde. Nasıl önleyecekler?

Esasında hedef şudur, Adalet ve Kalkınma Partisinin bugün Meclis gündemine getirdiği bu madde değişikliğiyle ilgili murat şudur, diyorlar ki: "Biz Sayın Gül'ün görev süresini yaz 2014'e kadar uzatalım -planın bir parçası bu- Sayın Gül Ağustos 2014'e kadar mevcutta Cumhurbaşkanlığını devam ettirsin." Ama bahar 2014'te yerel seçimler var Türkiye'de. AKP'nin ikinci hedefi şu: Mart ya da Nisan 2014'te halkın önüne çifte sandık koymayı hedefliyor. Yerel seçimler ile genel seçimleri birlikte Sayın Erdoğan'ın şefliğinde kotarma gayreti içindedir. Bir, bu planı devreye sokuyorlar. Mart 2014'te ya da Nisan 2014'te hedeflenen genel ve yerel seçimleri ya da erken seçimi şunun için planlıyor: Erdoğan'sız bir seçimi kotarma şanslarının olmadığını düşünüyorlar, kendi içlerindeki konjonktürel hesap bu. Birlikte bu seçime gidelim, 2014'te baharda yapılacak genel ve yerel seçimlerden sonra, Sayın Erdoğan bu defa Cumhurbaşkanlığına aday olsun. Bununla iki kuşu aynı taşla vurma gayreti içindeler.

Şu, AKP içerisinde mevcutta başlayan bir çift başlılık var, hatta çok başlılık var. Kendi içinde çatırdamanın seslerini kendileri hissediyorlar, gruplaşmalarını görüyorlar. Bu çok başlılığın önüne geçmek için bu kurbanlar gereklidir. Birinci kurban Sayın Gül, bir daha siyasete dönmesin. Şike Yasası'nda biz bunu çok açık ve net gördük. Şike Yasası'nın veto edilmesi kendi güç sınamasının ötesinde hiçbir şey değildi. Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde gruplar kendi güçlerini Şike Yasası'nın vetosuyla ölçme gayreti içinde oldular. Bir mesaj buraya, Sayın Gül'ü Adalet ve Kalkınma Partisi şimdiden tasfiye planını hazırladı. Bugüne kadar muhalefete karşı uyguladıkları Ali Cengiz oyunlarını, AKP artık kendisine uygulama devresine girmiştir. Ustalık döneminin en önemli argümanlarından bir tanesi de budur. Artık bu Ali Cengiz oyunlarını kendisine uygulayan bir Adalet ve Kalkınma Partisiyle karşı karşıyayız.

Halk arasında bir deyim vardır, burada kullanmak istemiyorum ama, biz buna uzlaşıcı bir gözle yaklaşmayacağız elbette ki. Bu çatırdamanın, bu şirket koalisyonunun daha uzun sürme şansının olmadığını defalarca, defaatle söyledik, tekrar etmeye gerek yok. Bu çatırdama bu şekilde ama, kendi içinde kendisine Ali Cengiz oyunu uygulama gayreti içerisinde olan bir AKP'yi, doğrusu bu kadar erken Türkiye halkı beklemiyordu diye düşünüyorum.

Şimdi, biz, bu Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yasa Tasarısı'nı onaylarken, aslında Türkiye'nin demokratik anayasa vizyonuna da bir bakışta kendi vizyonumuzu koymuş oluyoruz, kendi yaklaşımımızı belirlemiş oluyoruz.

Şimdi, eğer üç yıl önce hazırladığınız bir yasanın, üç yıl önce bu Meclisten çıkardığınız bir yasanın üç yıl sonra yok hükmünde olabileceği bir uygulama içerisine girerseniz, bu, sizin bundan sonra çıkaracağınız yasalara karşı samimiyetinizin de bir göstergesi olacaktır. Kişiye dönük, kişiye endeksli yasaları Hükûmet yetkilileri de çok defa burada tasvip etmediklerini, böyle bir yaklaşım içerisinde olmadıklarını gösterdiler ama bu yasa bal gibi de kişiye dönük, kişiye özeldir.

Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin önümüzdeki dönemde demokratik bir anayasa çıkarma vizyonundan da geri adım attığının göstergesidir, demokratik bir anayasa istemediğinin, yapmayacağının bir ön adımıdır, mesajıdır. Nasıl algılamak mümkün? Şunu söylüyor çok açık, net: Bu dönemi zaten ikide bir tırmandırıyor, şiddet politikalarıyla, kanunsuzlukla, hukuksuzlukla tırmandırarak, toplumu, halkı, halkları birbirine karşı gerdirme politikasını, birbirinden uzaklaştırma, birbirine karşı izolasyon politikalarını uygulayarak bu süreci giderek çıkmaz bir yola sürüklüyor AKP Hükûmeti ama bu dönemde Meclis hamleleriyle de birilerinin bu sürecin günah keçisi olmasını arzuluyor. AKP, bunun kendi boynunda kalmasını istemiyor. Çok açık ve net söylüyoruz.

Biz, Türkiye'nin demokratik anayasa vizyonunun Türkiye halkları açısından ekmek ve su kadar elzem olduğunu ve bu ihtiyacı karşılamak için olanaklarımızı, imkânlarımızı sonuna kadar zorlayacağımızı ve sonuna kadar bu süreci götüreceğimizi ifade etmek istiyoruz ama mevcutta önümüze konulan bu tablo, bu Kanun Tasarısı'yla, AKP Hükûmetinin üçlü beklenti, üçlü sacayağı beklentilerinden bir tanesi de anayasa, demokratik anayasa vizyonundan geri adım attırmaktır, geri adım atmaktır. Bunu yapmayacağının işaretlerini vermeye çalışıyor. Çünkü bütün gayret şunun üzerine: Bütün gayret, AKP Hükûmetinin, AKP koalisyonunun, AKP ortaklığının bir müddet daha, bir dönem daha devam ettirilmesine dönüktür. "Bu şirket koalisyonunu bir dönem daha nasıl devam ettiririz?"in üzerinde hesaplar yapıyor. O yüzden başta da söyledim, kuantumist bir yaklaşımla, çıkarcı bir yaklaşımla sürece ve kanunların, kanunlar yaparken bu eksende bakıyor olaya. Tüm olaylara bakış açısı bu eksendedir. Çıkardığı, Meclisin önüne getirdiği bütün yasa tasarıları, Meclisin önüne getirdiği tüm gündemlerde öncelik, AKP'nin önceliği, kendisidir. Kendisini bir dönem daha nasıl yaşatırım? Kendi varlığımı -Bu çatırdamayı bir süre daha nasıl gizlerim?- nasıl bir süre daha korurum? Bunun hesabı ve gayreti içerisindedir.

Bu nedenle de bugüne kadar muhalefet partilerine, muhalefet güçlerine karşı uyguladıkları türlü Ali Cengiz oyunlarını bu dönem kendi içinde, kendisine karşı uygulama gayreti içerisine girmiştir. Artık, kendisiyle uğraşan bir Adalet ve Kalkınma Partisi vardır. Kendi içindeki muhalefetle ya da farklı görüşlerle, farklı yaklaşımlarla didişen bir Adalet ve Kalkınma Partisi? Dolayısıyla bu Hükûmetin mevcut durumda Türkiye'nin çözümlerine, Türkiye'nin sorunlarına demokratik, kalıcı çözüm sağlama gibi bir vizyonu artık olmadığını burada görüyoruz. Tek gaye, tek gayret "Sayın Erdoğan'ı nasıl bir dönem daha Başbakanlıkta tutup, daha sonra Cumhurbaşkanlığına taşıyabiliriz?"in hesabı kitabı yapılıyor burada. Bu hesap kitap da son bir yıl içerisindeki gelişmeleri okuduğumuz zaman ortaya çıkıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, aslında 2010'un başına kadar, Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olduğuna kaniydi, bu şekilde uygulanacağını ifade ediyordu ama bugün, konjonktür değişti, dönem değişti, halkın beklentileri, talepleri farklılaştı, bu defa, buradan geri adım atma, bunu farklılaştırma gayreti içerisine girdi.

Unutmayınız ki, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin, Cumhurbaşkanının görev süresine ilişkin yasa düzenlemesi yapılırken onun bir ay öncesine, bir buçuk ay öncesine de gitmeniz gerekir. 4 Mayıs 2007'de Dolmabahçe Sarayı'nda görüşülenler aslında bugünkü planın bir parçasıydı. Erdoğan-Büyükanıt görüşmesinin, o günkü görüşmesinin, Dolmabahçe Sarayı görüşmesinin bir ürününü bugün önümüze koymuş bulunuyorsunuz. O ürünü tartışıyorsunuz. O defolu ürünü tartışıyorsunuz. Bu defolu yaklaşım, Türkiye'de demokrasiye kaybettirir, Türkiye'de halkların geleceğini kaybettirir. Bu oyundan, bu Ali Cengiz oyunundan vazgeçmek gerekiyor. Eğer gerçekten diliyorsanız, Sayın Başbakan gerçekten bu kadar Cumhurbaşkanlığı arzusu içerisinde ise, koyun, ağustos ayında ya da eylül ayında sandığı halkın önüne koyun, seçime girsin, Cumhurbaşkanı olsun. Kimsenin buna itirazı yok. Girsin seçimlere, kazansın. Abdullah Gül'ü bu şekilde tasfiye etmenize gerek yok ya da kendi içinizdeki muhalefet didişmesini Türkiye'nin bu kadar gündemi durumuna getirmeye hakkınız yok. Kendinizle uğraşıyorsanız, zaten, kulisleriniz vardır, geniştir ve ferahtır, bayağı konforlu kulisleriniz vardır. Oturun orada, birbirinizle istediğiniz kadar uğraşın, hiçbirimiz de gelip size "Aman birbirinizle uğraşmayın." demeyiz ama kendi içinizdeki iç hesaplaşmaları, bu çatırdamayı, Türkiye'nin gündemi hâline getirmeyin. Bu çok başlılığı Türkiye'nin gündemi hâline getirmeyin, Türkiye'ye yazık etmiş olursunuz.

Biz parti olarak Cumhurbaşkanının görev süresinin, geçmiş dönemde bu Parlamentonun onayladığı yasayla beş yıl olduğunu düşünüyoruz. Sayın Gül'ün görev süresi Ağustos 2012'de bitiyor ve Sayın Gül'ün Ağustos 2012'den sonra yeniden seçilmek için aday olma hakkının olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bugün önümüze koyduğunuz bu tasarıyı bu çerçeveden değerlendiriyor ve bu çerçeveden baktığımız zaman da ret oyu vereceğiz, kabul etmeyeceğiz bu tasarıyı ve Türkiye'nin gündeminin bu olmaması gerektiğini de bir kez daha söylüyoruz. Bir yıl boyunca Türkiye'nin gündemini Cumhurbaşkanlığı seçimiyle, Cumhurbaşkanının görev süresiyle meşgul etmeye hakkınız yok, Türkiye'nin daha acil gündemleri vardır, Türkiye'nin daha acil sorunları vardır, o sorunları bu Parlamentonun konuşması gerekiyor. Ama siz,

1) Kendi iç hesaplaşmanızı,

2) Demokratik Anayasa vizyonundan vazgeçmeyi,

3) Kendi iç hesaplaşmanızdan kaynaklı olarak tasfiye politikalarınızı, Ali Cengiz oyunlarınızı burada, Meclisin önünde, halkın önüne getirip bu şekilde birbirinizle hesaplaşmayı bu Parlamentoda gündem hâline getirirseniz Türkiye'ye, Türkiye'de yaşayan halklara, Türkiye'de yaşayan demokratik dinamiklere haksızlık etmiş olursunuz. Dolayısıyla bu yasa tasarısının, en azından geçici maddenin hukuka uygun olmadığını, bu maddenin bu hâliyle onaylanıp Cumhurbaşkanının önüne onay için gönderilmesi en basit tabirle züldür. Cumhurbaşkanının kendi görev süresiyle ilgili bir yasayı, bu şekilde kendisine yapılmış bir haksızlığı, bu şekilde gayriahlaki bir yöntemle onaylamaya zorlamak bu Parlamentonun tercih edeceği bir yol ve yöntem olmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL KURT (Devamla) - Biz, tekrar ifade ettiğimiz bu yasa tasarısına ret oyu vereceğiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.