| Konu: | CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 18.01.2012 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 138 sıra sayılı, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı'nın 2'nci maddesinin bazı fıkralarını yürürlükten kaldırmak amacıyla, tasarı metninden çıkarılması amacıyla verilmiş olan önergemiz hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlarken, öncelikle Türk milliyetçiliğinin kilometre taşlarından biri olan, Kıbrıs Türk halkının ezelî ve ebedî lideri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a Cenabıallah'tan rahmet diliyorum. Haklı mücadelesini son dönemde Kıbrıs'ta ve Türkiye'de anlamayanları, anlamak istemeyenleri ve onu zamanında Anadolu'ya sığdırmayanları da şiddetle kınıyorum.
Diğer yandan, sahip olduğu alt kimliğiyle beraber Türk milletinin sevilen ve başarılı bir ferdî olmayı becermiş, Türk milletini futboluyla, millî futbolcu kimliğiyle sevindirmiş, zaferlere ulaştırmış, bugün bizi alt kimliklere ayrıştırmak isteyen gafillere, hainlere en güzel cevabı vermiş Lefter Küçükandonyadis'e de rahmet ve mağfiret diliyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğu günden bu yana parlamenter sistemi tercih etmiştir. Bu sistemi, eski Türk devletlerinde bulunan kurultay, şûra geleneğinin bir devamı niteliğindedir. Bu çerçevede, 1920'den bu yana devletimiz, bazı kısa ve olağanüstü kesintiler dışında hep milletin temsilcilerinden oluşan meclisler tarafından yönetilmiştir. Millet vekillerini seçmekte, vekiller de yasal düzeni, hükûmeti ve Cumhurbaşkanını seçmektedir. Bu sistemi kabaca "parlamenter sistem" olarak adlandırmak mümkündür.
1924, 1961 ve 1982 anayasalarında öngörülen düzenlemelerle işleyen bu sistem, zaman içinde ortaya çıkardığı mahzurları yine kendi içinde yapılan değişikliklerle gidermiştir; ancak sistemin ana kurgusu, ruhu hep muhafaza edilmiştir.
Şimdi, 2007 yılında yaşanan, "367 krizi" diye bilinen olaylardan sonra AKP, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin önünü açan bir düzenleme yapmıştır. Anayasa'nın ilgili maddeleri değiştirilerek parlamentonun görev süresi dört yıla, Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıla ve Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve diğer hususlar getirilmiştir. 2002 yılından bu yana on yıldır iktidarda bulunan zihniyet "Ben yaptım oldu. Orada o zaman öyle söylemiş olabiliriz, burada şimdi şöyle söylüyorum." anlayışıyla beslendiği kaosları, krizleri tetiklemeye ve büyütmeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında, AKP, Cumhurbaşkanı kendisinin istediği gibi olmadığı, kendisi tarafından atanmadığı için yetkilerinin fazla olduğunu, Cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltması gerektiğini söylüyordu ama özel mahfillerde de "Yarın Cumhurbaşkanı bizden olabilir, dokunmayalım." diyordu, yani AKP her alanda olduğu gibi dışı başka, içi başka siyasetler üretiyordu.
İnancımıza göre ahde vefa imandandır, yani insanın verdiği söze sadık kalması inancının sağlamlığına işarettir. AKP 2002 yılından bu yana ekonomide, iç ve dış politikada, terörle mücadelede, her alanda Türk milletini kandırmıştır. Şimdi, Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu Tasarısı ile parlamenter sistemin özünü bozmakta, sistemi bugüne kadar yaptığı gibi kaosa, anarşiye sürüklemektedir.
Mevcut sistemle Cumhurbaşkanı Anayasa'da sayılan yasama, yürütme ve yargı erklerinden biri olan yürütmenin başıdır, sorumsuz kanadıdır ve milletin vekilleri tarafından seçilmektedir. Bu hâliyle bile Cumhurbaşkanı ile Hükûmet arasında çeşitli anlaşmazlıklar olabilmektedir.
Bu tasarıyla Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi öngörülmektedir. Seçime katılanların yarıdan fazlası kimi isterse o Cumhurbaşkanı olacaktır. Anayasa'nın ruhunda bulunan parlamenter sistem tepetaklak edilmektedir. Hem Meclisin hem de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bu sistemi ne olduğu bilinmeyen, anlaşılamayan bir hâle getirecektir, yani Nasrettin Hoca'nın gagasını, kanatlarını, ayaklarını kestiği ve "Şimdi kuşa benzedin." dediği leyleğe benzetecektir.
Diğer yandan, halk tarafından seçilen Meclisin ortaya koyduğu Hükûmet bir yanda, milletin yarısından fazlasının oyuyla seçilmiş olan Cumhurbaşkanı diğer yanda; gücünü milletten, seçimden, oydan alan iki ayrı unsur. Ortaya çıkabilecek sorunları tahmin etmek çok kolay. Bugün aynı gömleği giymiş olma "Sayın Abdullah Gül kardeşimizi Cumhurbaşkanı yapacağız." diyerek Sayın Başbakan tarafından topluma ilan edilmiş olmasına rağmen, bu iki makamı işgal eden kişiler arasındaki bazıları su yüzüne çıkmış sorunları düşündüğümüzde bu tasarı kanunlaştığında ve uygulama gerçekleştiğinde ortaya çıkacak sorunları lütfen tasavvur ediniz.
Bizim tavsiyemiz, 2002 yılından beri bu Mecliste...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - ...Hükûmet uygulamalarında ele geçirdiği yargıda jakoben yaklaşımları, faşizan eğimleri ile burnundan kıl aldırmayan, tek adamın tek doğrusu yönünde farklı görüşlere yer vermeyen Adalet ve Kalkınma Partisinin bu anlayış ve bu tasarı ile düştüğü yanlıştan geri dönmesidir.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Türkoğlu...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Bu çerçevede teklifimizin Yüce Meclis tarafından benimsenmesi dileğiyle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)