GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:90
Tarih:04.04.2012

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin kamu çalışanları kanunu taslağı üzerindeki görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasaya ilişkin, bu yasanın Türkiye'nin bir acil sorunu olduğunu bilerek içtenlikle bütün irademizi ortaya koyduk, Komisyonda görüşlerimizi söyledik, burada söylüyoruz ama bir kanun yapma tekniği açısından muhalefetin bu anlamdaki önerileri, söylemleri burada uçuşuyor, görüyorum; yani "Beyhude bir çaba." Diyorsunuz, "Siz konuşun, konuşun, boşa konuşun." Ama bu böyle gitmez, böyle gitmediği de görülüyor, toplum da geriliyor.

Şimdi, biraz önce öğrendim, KESK'li bütün yöneticiler Sayın Bakanın makamında oturmuşlar, herhâlde oradalar. Sebep? Ya işte, buradan hep sunuluyor; mutabakat. "Mutabakatla görüşüyoruz, sosyal tarafların görüşlerini alıyoruz." ve böyle sunuluyor. Ama onlar da itiraz ediyorlar ki "En azından bizim adımıza konuşmayın, orada da bizi ifade edin, bizim bu kanunda mutabakatımız yok." Bunu da komisyonlarda gördük, eleştirilerini gördük. Oradaki eleştirilerin büyük bir bölümü dikkate alınmadı.

AKP'nin şöyle bir yaklaşımı var, bunu sendika başkanlığı döneminde de yaşadım, şimdi Mecliste de yaşıyorum: Sosyal kesimlerle görüşüyorsunuz -burada hüneriniz evvel Allah iyi- ama görüştüklerinizi buza yazıyorsunuz, o görüşmeleri de bu kürsüden çıkıp? Sosyal tarafların görüşlerini almış oluyorsunuz. Bu doğru değil, bu şık değil. Gerçekten bütün çalışanları ilgilendiren bir yasayı burada görüşürken temel normları dikkate alarak, temel ilkeleri dikkate alarak bu yasayı çıkarsaydık çok daha güzel iş başarmış olurduk ama bunu yapmıyoruz.

Referandumda şöyle bir yaklaşım oldu; Anayasa oylamasında billboard'lara bol bol yazıldı, denildi ki: "Artık, görüşmeden sözleşmeye dönülüyor." Sayın Bakan da dün, evvelsi gün açıklamalarında diyor ki: "Vallahi, bu Anayasa'ya göre grev hakkı vermemiz mümkün değil. Anayasa'yı ilk önce düzeltmek lazım." Bizim de itirazımız, o zaman yapılan düzeltmelere "toplu sözleşme" adını koyunca bunun toplu sözleşme olmayacağını, toplu sözleşmenin bir benzeri görüşme olacağını hep ifade ettik. Onun için de bunun kamu çalışanlarına bir hak tanımadığını, bu konuda uluslararası sözleşmelere uygun davranılmadığını çok net ifade ettik. Şimdi, gerek Komisyon Başkanımız gerekse Bakanımız burada birçok ülke örnekleri verdiler, dediler ki: "Bu ülkelere bakıldığında, buralarda toplu sözleşme hakları yoktur. Olanlar en son sayıştayda onaylanır, birisi bakan onayından geçer, bir diğeri meclisin onayından geçer." gibi değerlendirmelerde bulundular.

Burada altını bir daha çizerek söylüyorum, bir daha okumalarını da tavsiye ediyorum, hem 87 sayılı -bizim de imzaladığımız- Sözleşme hem de 151 sayılı Sözleşme kamu çalışanlarına örgütlenme özgürlüğünü sonsuza dek tanıyor. Efendim, bunun özelliği şu: Yani sendikaları burada sunarken hep sivil toplum örgütleri olarak sundunuz, sivil toplum örgütleri gibi algılatıyorsunuz zaten iyice içine boşaltıyorsunuz. Sendikalar, demokratik kitle örgütleridir, baskı grubu örgütleridir, hak arama örgütleridir, sivil toplum örgütleri değildir. O nedenle, Avrupa'da, Avrupa Sosyal Şartı'nın 5 ve 6'ncı maddelerinde ve bütün o sayılan, burada ifade edilen ülkelerin tamamında, hepsinin en azından grev hakkı var, grev yapmanın önünde hiçbir ülkede engelleri yok. Onlar, bakanın imzalaması, sayıştayın imzalaması, meclisin onaylamasının çok daha ötesinde, bu haklarını kullanırken en temel hakkı olan grev hakkını kullanabiliyorlar. Burada ise Türkiye'ye özgü koşullarla oluşturulan bir sistem yaratılıyor, burada asla böyle bir hak tanınmıyor.

Şöyle bir bakalım: Sendikalar kapatılıyor. Emekliler sendikası, AKP İktidarı tarafından ve İçişleri Bakanı tarafından davası açıldı ve kapatıldı, AİHM'e gittiler. Çiftçiler sendikası kapatıldı, AİHM'e gittiler. Gençlik sendikası kapatılıyor, Yargı-Sen kapatılıyor. Şimdi, kim kapatılmıyor bu ülkede, kim ödüllendiriliyor? Ödüllendirilen, plaket verirse Emekliler Derneği, çiçek verirse, "Çok iyi yaptınız, çok iyi de zam yaptınız" derse, onlar ödüllendiriliyor ama sokağa çıkan varsa, eleştiri yapıyorsa, hak arama mücadelesi yapıyorsa, onlara tokat vuruluyor. Türkiye'nin demokrasi fotoğrafı bu.

Şimdi, çok büyütülen, hormonlu büyütülen ve bütün yapısı da Memur-Sen'e göre şekillenen bu yasayı, uluslararası alanda, Sayın Bakan, anlatamayacaksınız. Bunu bir daha söylüyorum, bu yaptığınız yasa, ILO'nun sözleşmelerine aykırı. Bir daha altını çizerek söylüyorum: Avrupa Sosyal Şartı'nın 5 ve 6'ncı maddelerine aykırı bir düzenleme yapıyorsunuz.

Şimdi, KESK Avrupa'da Avrupa Sendikalar Konfederasyonu ETUC'un üyesi, Kamu-Sen Avrupa Sendikalar Konfederasyonunun üyesi. ETUC'a bu iki konfederasyon da üye ama düşünün, bir düşünün, Türkiye'nin memur sendikalarının en büyüğü olan bu örgüt o kuruluşlara, uluslararası kuruluşlara alınmıyor. Niye alınmıyor? Defalarca müracaat etmiştir, defalarca oraya üyelik başvurusunda bulunmuştur, alınmıyor çünkü "Bu, devlete bağımlı, devlet kontrolünde, siyasi iktidar kontrolünde bir sendikadır, onun için? Bunun uyguladığı politikalar, yaptığı sendikacılık temel özgürlüklerle özdeşleşmemektedir." diyor ve onun için üyelikleri kabul edilmiyor. Ne kadar büyütürseniz büyütün, isterseniz 2 katına, 5 katına çıkarın, bu örgütler bu sendikal anlayışlarıyla Avrupa'da ve uluslararası alanda bir karşılık bulmayacaklar.

Demin burada rakamlar verildi. Bir Nobel ödülü vermek lazım bu yasayı hazırlayanlara. Bir tarafta 626.580 üyeyle iki konfederasyon yan yana duruyor ve onun karşısında 515 bin üyeli bir konfederasyon temsilde 4 üyeyi kapıyor, bir diğeri 3 üyeyi kapıyor. Yani diğer iki konfederasyon 3 üyeye sahip olacak. Yani adalet diyorsunuz, adaletiniz yok. Vicdan? Vicdanınız yok. Söylüyoruz, burada ifade ediyoruz, bunları hiçbir şekilde anlamıyorsunuz ve duymazdan geliyorsunuz. Allah rızası için bir daha öneriyorum: Biraz vicdanlı olun, gerçekten adaletli olun, gerçekten insaflı olun, gerçekten altına imza attığımız sözleşmelere uygun davranın.  

87 sayılı, 98 sayılı, 151 sayılı sözleşmelere uygun davranmanızı diliyorum ve bu yasayı bu saatten itibaren yine değiştirme hakkımız var, gelin bir daha gözden geçirelim diyorum, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Çelebi.