GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:54
Tarih:19.01.2012

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, bu tasarı 23'üncü Dönemde de gündeme geldi. "Yenilik yapıyoruz, Cumhurbaşkanını artık halka seçtiriyoruz." sözleriyle müzakerelere başlandı. Müzakereler ilerledikçe bu işin bu kadar kolay olmadığı, parlamenter sistemin özüyle bağdaşmadığı ortaya çıktı.

Biliyorsunuz, cumhurbaşkanının Anayasa'mızda resen yaptığı işlemler aleyhine Anayasa Mahkemesine ve yargı mercilerine başvurulamaz. Tek başına yaptığı işlemler haricindeki bütün kararlarda -ki bunlar Başbakan ve ilgili bakan tarafından imzalanır- yargı önünde Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.

Anayasal sistemimizde cumhurbaşkanı, parlamenter sistemlerde rastlanılmayacak kadar önemli görev ve yetkileri haizdir. Bu denli yetkileri olan cumhurbaşkanının Hükûmet ile arasında bugüne kadar sistemi sarsan bir uyumsuzluğu ortaya çıkmamışsa bunun sebebi Hükûmetin siyasi gücünü temin eden halkın oylarıyla seçilmiş olmasıdır. Zaman zaman yaşanan tartışmalar, Hükûmetin halkın oyuyla göreve geldiğini hatırlatmasıyla son bulmuştur.

Başından beri yarınlarda yaşanılacak sıkıntıyı AKP'ye hatırlatıyoruz, bugün de aynı şeyi söylüyoruz: Cumhurbaşkanın halk tarafından seçiliyor olması Hükûmetin meşru otoritesini cumhurbaşkanı karşısında zayıflatacaktır. İki turlu yapılacak bir seçimde kuvvetle muhtemeldir ki cumhurbaşkanı hükûmet eden partiden daha fazla oy alacaktır. Dün Sayın Özal-Akbulut, yine Sayın Demirel-Sayın Çiller arasında, hatta Sayın Gül-Sayın Erdoğan arasında yaşanan uyumsuzluklar emin olun yarın çok daha şiddetli bir biçimde yaşanacaktır. Aynı siyasi çizgiden gelseler bile fiilen iki başlı bir yürütme ortaya çıkacaktır ve bu da sistem krizine sebep olacaktır. Bunun adına artık ne parlamenter sistem ne de başkanlık sistemi diyebiliriz. Olsa olsa, artık dünyada örneği görülmeyen ucube bir cumhurbaşkanlığı sisteminden bahsedebiliriz. Parlamenter sistemimizde böyle bir çift başlılık düşünülmediği için bu kargaşayı ortadan kaldıracak mekanizmalar da öngörülmemiştir. Bu anayasal sapma, ülkemizde rejim ve sistem kavgasına yol açabilecek, ülkemiz birliğine zarar verebilecek, hükûmetçiler ve cumhurbaşkanı taraftarları gibi kutuplaşmaları ortaya çıkaracaktır. Bu gerginlik, yönetim ve insan ilişkileri alanında başka sonuçlar da ortaya çıkaracaktır. Bürokraside ve yargıda seçim sonrasında birtakım hesaplaşmalar, tasfiyeler ya da vicdani olmayan terfi ve taltiflere geçit verecektir.

Görüyoruz ki değerli AKP milletvekilleri, kafanızdan 367 meselesini bir türlü atamadınız. Nasıl bir karabasan görmüş iseniz bu müzakerede ve her konuyu dönüp dolaşıp 367 meselesine getiriyorsunuz, orada takıldınız kaldınız. Bu da tasarının tepkisel bir tasarı olduğu sözümüzü haklı çıkarıyor. Artık bu travmayı atlatın, sağduyuya ve aklıselime yol verin. Hukukta tepkisel düşüncelere işlerlik kazandırmak doğru değildir çünkü etki tepkiyi, tepki de başka yeni tepkileri doğurur. Siyasetin temel fonksiyonu, ortak aklı harekete geçirmek olmalıdır.

Yapılması gereken basit, söylediğimiz riskleri ortadan kaldırmak için, ya cumhurbaşkanının seçim yönteminde eski hâle geri dönülmeli ya da Anayasa'nın 104'üncü maddesindeki cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinde parlamenter sistemin özüne uygun sınırlamalara gidilmelidir. Cumhurbaşkanı sorumsuz olduğu için yetkisiz olmalıdır. Çözüm budur.

AKP, bu büyük sorunu görüp tedbir almak yerine, ülkemizin tek meselesi sanki Cumhurbaşkanının görev süresiymiş gibi basite indirgeme, ufuktaki rejim tehlikesini perdeleme gibi bir yol izliyor.

Değerli milletvekilleri, tasarı görüşülmeye başladığı andan itibaren -birçok konuşmacı da bahsetti- anayasalar ancak anayasa değişikliğini içeren kanun teklifiyle yapılır. Anayasaların koyduğu genel çerçeveye istisna teşkil eden düzenlemeler de öyle. Aksi takdirde Anayasa'mızın son bölümünde yer alan geçici hükümlere ne gerek vardı? Anayasa çıktıktan sonra bir kanunla intikal hükümleri getirerek yaptırabilirdiniz. Bunun birazcık anayasa hukuku bilgisi olanlarca tartışması bile abesle iştigal.

Anayasa değişiklikleri için hükûmet bir tasarı hazırlayamaz. Biliyorsunuz, Anayasa'mıza göre, ancak milletvekillerinin üçte 1'i anayasa değişikliğini teklif edebilir. Bu nitelikteki tekliflerin Genel Kurulda görüşülme usulleri de farklıdır. Anayasa'nın genel hükümlerine istisna getiren bir düzenlemeyi hükûmet tasarısıyla yapmak, Anayasa'yı ve kanunları arkadan dolaşmak değil de nedir? Anayasaları bir anayasa değişikliğiyle değiştirirken Anayasa'nın cumhurbaşkanının görev süresi ve kaç dönem seçilebileceğini düzenleyen ve genel çerçevesini çizen bir hükmü "Ama şunlar için uygulanmaz." diyerek bir kanun tasarısıyla değiştirmeye çalışıyorsunuz. Bu açıkça Anayasa'ya aykırı bir kanun çıkarmaya yeltenmektir. Sayın Bozdağ Komisyon görüşmelerinde "Bunu yapabiliriz, Anayasa'da bir boşluk varsa bunu kanunla düzenleyebiliriz." dedi. Bu bir hukukçu görüşü olamaz, olsa olsa hukuku siyasetin ve çoğunluğun emrine sokan bir dayatmacı zihniyetin ifadesi olabilir ve bunu yapmayı kendisine hak gören bu zihniyet daha başka neleri yapmaz, hangi demokratik hukuk devletinin kabullerini çiğnemez varın siz düşünün.

"Efendim, burada bir belirsizlik vardı, düzeltiyoruz." diyorlar. İyi de bu belirsizlik akşamdan sabaha oluşmadı ki yıllardır vardı, 2007'den beri vardı.

Değerli milletvekilleri sizlerle paylaşmak istediğim bir husus var. Hem milletin bu hususu görmesi hem de kayıtlara geçmesi için dillendirmek istedim. AKP hükûmetlerinde Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı yapmış ve bugün de Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Sayın Abdullah Gül, başta Başbakan olmak üzere AKP sözcülerince yapılan konuşmalarda "Abdullah Bey Kardeşimiz" seslenişine muhatap oldu, sonra bu hitap "Sayın Cumhurbaşkanımız", "Sayın Cumhurbaşkanı"na çevrildi, sonra "Cumhurbaşkanı" oldu ve en sonunda da "11 no.lu Cumhurbaşkanı"ndan bahseder oldular. Allah hiç kimseyi bugününden daha geriye düşürmesin. Galiba vefa İstanbul'da bir semt imiş bazılarına göre!

Bütün masum pozlarınızı yüzünüze takıp da "Efendim, Anayasa yedi yıl diyordu 11 no.lu Cumhurbaşkanı seçildiğinde nasıl beş yıla indiririz." filan da demeyin. İşinize geldiğinde "Anayasa'daki boşlukları kanunla doldurabiliriz." diyorsunuz yahut Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev sürelerinin sınırı olan yaş haddini kaldırıp buna göre seçilmiş insanların sürelerini on iki yıla indiriyorsunuz; mahkemeler devam ederken ceza müeyyidelerini hafifletiyor, kaldırıyor, yandaşlarınızı hâkimin elinden alıyorsunuz? Daha devam edelim mi? Bu düzenlemenin kısaca izahı şudur değerli AKP milletvekilleri: Sayın Erdoğan Köşk'e çıkmaya karar vermiştir, elbette yeterli nitelikleri haiz her Türk vatandaşı gibi onun da Köşk'e çıkma düşüncesi haklı bir düşüncedir, aday olabilir ancak Çankaya'daki, sizin tabirinizle, 11 no.lu Cumhurbaşkanının önünde engel yaratmaması lazımdır, sizin düşüncenize göre. Açıkçası, Köşk'e giden yollarda dikenlerin olmaması lazımdır. Sayın Cumhurbaşkanının aday olarak çıkıp Sayın Erdoğan'ın ayaklarına batabilecek diken olma ihtimali vardır, öyleyse aday yapılmamalıdır.

Bu işi zihninde çözememiş insanlarımıza herhâlde şu şekilde anlatmak daha kolay olacaktır: Değerli vatandaşlarımız, hepinizin bildiği bir pop müzik sanatçımız var, Sevgili Tarkan, Tarkan'ın da bir eseri var: "Gül döktüm yollarına." diyor. Bunun gibi, gülün yaprakları hem de bu soğuk kış gününde bir bir kopartılıp Erdoğan'ın ayaklarının altındaki yollarına dikenler batmasın diye dökülüyor. E, ne yapalım Sayın Cumhurbaşkanı? Kendi emek ve alın terinizle kurduğunuz parti, AKP "Bu iş buraya kadar." deyip 12 no.lu Cumhurbaşkanı için kollarını sıvamıştır. İki sene sonra seçilecek 12 no.lu Cumhurbaşkanı için AKP Grubu da "Recebim, Recebim." deyip gemilerde talim yapmaya başlamıştır! Herkesin bir hesabı var, Allah'ın da bir hesabı var.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Meclisin mehabetine, ciddiyetine yakışmıyor, lütfen!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Hayırlı olsun diyor, Sayın Gül'ün aday olamaması üzerine kurgulanmış bu şahsi düzenlemeyi Türk milletinin takdirine arz ediyor, kıymetli heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.