GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:54
Tarih:19.01.2012

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk Milletinin saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı'nın 16'ncı maddesini değiştirmek maksadıyla vermiş olduğumuz önergeden dolayı söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hakkında değişiklik önergesi verdiğimiz 16'ncı madde "Oy kullanım şekli" başlığını taşımaktadır. Madde oyun nasıl kullanılacağına ilişkin şeklî hususları içeren üç paragraftan oluşmuştur. Bu hususların hâlen yürürlükte olan seçim kanunlarında ayrıntılı olarak düzenlendiğini hepimiz bilmekteyiz. Bunun ayrıntılı olarak kanunun içine derç edilmiş olması lüzumsuz tekrarlardan başka bir şey değildir ayrıca Yüksek Seçim Kurulu her seçim döneminde oy kullanılmasına ilişkin tüm ayrıntıları anlaşılır bir şekilde ilan etmekte hem de şeklini yazılı, görsel alanlarda halka ulaştırmaktadır. Bu maddenin ve diğer bazı maddelerin lüzumsuz tekrar niteliği taşıdığını aslında hepimiz biliyoruz. Herhâlde tasarıyı hazırlayanlar Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu madde sayısının makama uygun şekilde çok olmasını murat etmiş bu yüzden tasarı içine bir sürü lüzumsuz tekrar maddesi koymuşlar. Bu anlayış hukuka, Meclise ve tasarıyı hazırlayan Hükûmete yakışmamaktadır. Şu ana kadar vermiş olduğumuz önergelerin hiçbiri kabul edilmedi. Her önerge iktidar partisinin Meclis çoğunluğu karşısında eridi gitti. Sizlere bu çatı altında görev yapan bir milletvekili olarak hatırlatmam gereken şey: Bu tasarının bu hâliyle yasalaşması hâlinde Türk devletinin ileride yaşayacağı büyük sıkıntıların, problemlerin zeminini hazırlamış olacağınızdır. Bu tasarı Anayasa'ya aykırıdır. Bu tasarı, mevcut Cumhurbaşkanını tekrar aday olmaktan alıkoyan, önünü tıkayan bir nitelik taşımakta ve Cumhurbaşkanlığı hayaliyle yanıp tutuşan birinin önünü açma tasarısıdır. Bunu bu Mecliste ve bu ülkede bilmeyen yoktur. Eğer bu tasarıyla murat ettiğiniz şey Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını temin etmek ise -ki bu gayet açıktır- bu millet ve bu Meclis Recep Tayyip Erdoğan'a ne borçludur ne zorunludur. Bu Meclis, AKP ve CHP'nin iş birliğiyle 2002 yılında Anayasa ve ilgili kanunları değiştirerek sabıkası bulunan Recep Tayyip Erdoğan'ı önce milletvekili, sonra Başbakan yapmıştır. Bu Meclis 3 defa Recep Tayyip Erdoğan'a Başbakan olma ve hükûmeti kurma onurunu vermiştir. Şimdi, bu Meclisten beklenen, mevcut Cumhurbaşkanı ile Başbakanın ileride muhtemel Cumhurbaşkanlığı yarışında Başbakanın avantajına düzenlemeler yapması ise, lütfen bizi bu yarışa karıştırmayınız, yüce Meclisi alet etmeyiniz. İleri demokrasi sevdanız var ise, Abdullah Gül dâhil, herkesin Cumhurbaşkanı adayı olmasına da müsaade ediniz.

Milliyetçi Hareket Partisi Mecliste bulunduğu her dönemde, millet ve devlet yararına olan her teşebbüsün yanında destekçisi olmuştur. Teklif ya da tasarı olsun, millî meselelere çözüm üreten herkesle de bu çatı altında olumlu, yapıcı muhalefetiyle iş birliği yapmıştır. 1977'lerde Meclis Başkanlığı seçiminden bugüne vicdan sahibi herkesin görebileceği birçok örnek vardır bu hususta. Biz, 367 krizinin aşılması adına, milletin verdiği görev çerçevesinde Mecliste bize ayrılan yerlere oturduk, baş örtüsü meselesinde çözüm adına tavrımızı koyduk, yeminimizi ederek Parlamentoya ve bize oy verenlere saygımızı ifade ettik, terörle mücadelede iktidar partisinin hemen yanında yer aldık, terörle müzakerede ise en sert muhalefeti yaptık ve dış politika yanlışlarını Hükûmetin yüzüne vurmaktan çekinmedik. Ancak Hükûmet bizim önerilerimize hiçbir zaman kulak asmadı; Türklüğe hakareti serbest bırakan 301'inci madde meselesinde, Vakıflar Yasası'nda, 2/B düzenlemesinde, mayınlı arazilerde, terörle müzakerede, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısının değiştirilmesinde, bedelli askerlik düzenlemesinde, daha birçok alanda.

Değerli arkadaşlar, iktidar partisinin bu tavrının sebebi, şüphesiz seçimlerde aldığı yüzde 34, 47, 49'luk oy oranlarıdır. Takdir edersiniz ki bir davanın çoğunluk tarafından desteklenmesi o davanın haklı olduğu sonucunu çıkarmaz, bir davanın azınlık tarafından desteklenmesi de o davanın haksız olduğu sonucunu çıkarmaz. Eğer tersi olsaydı hem yüce dinimizin Peygamberinin 40 kişiyle on üç yıllık zulme uğramış davası anlaşılmazdı hem de Mustafa Kemal'in bir avuç Türk milliyetçisiyle verdiği millî mücadele.

Bir Amerikan Başkanı diyor ki: "Toplumun tamamını bir süre kandırabilirsiniz, toplumun bir kısmını da sürekli kandırabilirsiniz ama toplumun tamamını sürekli kandıramazsınız." Bugüne kadar birçok iktidar sırası geldiğinde tarih sayfalarında yerini almıştır, bu iktidar da yerini alacaktır; hem hukuken hem de vicdanen sorgulanacak ve hakkında verilen yargıya teslim olacaktır.

Bu hususu Yunus Emre şöyle özetliyor:

"Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir,

Varıp anın üstüne evler yapasım gelir,

Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme,

Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Yüce Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.