| Konu: | KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 02.04.2012 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddede kapsama ilişkin önergemiz var. Az önce de diğer partilerden arkadaşlarımızın önergeleri tartışıldı. Bizim önergemizde de bütün çalışanları, bu işçi statüsü dışında kalanları kapsıyor.
Bu genel bir hak değerli arkadaşlar. Son yıllarda insan hakları alanında da önemli gelişmeler kaydedildi, bizler de ülke olarak bazı uluslararası sözleşmelere imza attık, ulusal hukukun üzerinde hüküm ifade eden anlaşmalar var. Burada, çalışanlar arasında ayrım gözetmememiz gerekiyor, bu kapsamda baktığımız zaman İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde de, 23'üncü maddesinde, "Herkesin, çıkarlarını savunmak için başkalarıyla sendika kurma veya sendikalara üye olma hakkı vardır." deniliyor. Bu durumda, 87 sayılı ILO Sözleşmesi'nde de yine benzer şekilde "Hiçbir ayrım gözetilmeksizin tüm çalışanlara ve herkes" tabiri kullanılıyor. Onun için, buradaki önergemizin amacı bütün çalışanları kapsamasıdır çünkü bununla ilgili başka hüküm 30'uncu maddede de var, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve emniyette çalışan sivil memurlar ve bazı ara kademe yöneticileri ilgilendiriyor.
Burada "bütün" kavramını koyduğumuz zaman kapsamını, bir insan hakkı olarak uluslararası sözleşmelerde yer alan hâliyle kabul etmiş oluyoruz. Eğer bunu yapmazsak bu 87 sayılı Sözleşme'yi ve tamamlayıcı nitelikteki 98 sayılı ILO Sözleşmesi'ni ihlal etmiş oluyoruz. Dolayısıyla amacımız budur. Kapsamı geniş olan, grevli, toplu sözleşmeli bir sendika kanunu çıkaralım, eksiklikler varsa tamamlayalım diye düşünüyoruz. Bu çerçevede önergemizi verdik.
Öbür taraftan, az önce Sayın Bakana sorduk ama şu anda Sayın Cevdet Yılmaz var, Sayın Şimşek de buradaymış, Sayın Çelik yine yok! Yani hakikaten başlarken sormuştum, genelini konuşurken, sonra geldi, bir şeyler söyledi ya sinirlenip gitti? Tam da cevap alamadım ben, sayın bakanlar belki vekâleten verir mi bilmiyorum.
Yani Sayın Arınç'ın konuşmasını burada arkadaşlarımız tekrarladılar, bir daha tekrarlamıyorum. Yani "Ben bu işi yapacağım, sözleşmeyi imzalayacağım. Size ne kardeşim?" demiş. Ben çok net bir şekilde sordum. Sayın Bakan: "Bu bir siyasi konuşmadır, uzatmamak lazım." dedi. Şimdi, dedim ki: "Savunuyor musunuz?" Biz "Onu savunuyor musunuz?" derken Sayın Bakan arkasından "Ne olacak, `AK Türkiye' desek ne olur?" gibi bir söyleme girdi.
Ben şimdi size soruyorum gerçekten. "Efendim, o, bana talimat vermedi:" dedi. Sayın Bakanın cevap niyetine bana söylediği söz bu kadar. Diyor ki: "Sayın Arınç, bize bu konularda `şu işi yapın, şununla sözleşme yapın' diye bir talimat vermedi." Şimdi, böyle bir talimat vermesi mi gerekiyor? Hükûmetin bir bakanı çıkıp diyorsa ki "Kardeşim, size ne? Siz nereden çıktınız? Ben sizi tanımıyorum. Benim konfederasyonum da belli, ben o sözleşmeyi de imzalayacağım, siz de orada görüntü yapacaksınız." Buna en azından "Maksadını aşan bir şey olmuş yani biz buna katılmıyoruz." deseniz ne olur? Onun üzerine maksadını aşan bir şeyle daha cevaplıyorsunuz, "Ak Türkiye olsa ne olur?"
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Katılıyor, katılıyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ya "Ne olur?" diye bir şey olur mu? Ya, "O anda bir tepki duydum, maksadım o değildi, şuydu, bunlar haksız suçlamalardır." diyecek yerde, o zaman, burada kızıyorsunuz. TRT'yi konuştuk, "AK RT oldu" dedik. Her şeyi "ak, ak" yaparsanız nasıl olacak o zaman? Türkiye'nin bir tek rengi vardır, o da bayrak rengi, al-beyaz, kırmızı-beyaz bayrak rengidir; başka bir renk hiçbir zaman, hiçbir kurumda, hiçbir sendikada olmaz. Bir de ona olsa olsa "ak sendika" değil, "sarı sendika" deniyor literatürde, yandaş sendika olduğu zaman bunlara "sarı sendika" deniyor.
Gerçekten, ben bunu yadırgadım. Belki de Sayın Bakan yorgun galiba, onun için arada gidiyor, belki sinirleri de yıpranmış olabilir, uzlaşma sağlamak için.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, lütfen? Burada olmayan bir bakan hakkında böyle konuşmak, bu şekilde konuşmak hoş değil.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Burada mı?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Bakan çalışıyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Nasıl çalışıyor? Bakanın çalışacağı yer burada. Aynı şey?
Değerli arkadaşlar, Hükûmet diye oraya oturan bir arkadaşımız var. Siz de söz alırsınız? Hükûmet diye oraya oturduğuna göre, bu kanunla ilgili sorulara cevap vermek üzere oraya oturduğuna göre, ben de istiyorum ki kendisi olsun, ama ben genelini konuşurken sordum, yoktu, soruyu sordum, cevap vermedi, şimdi tekrar soruyorum, ikinci bölümde de cevap verebilir, arkadaşlarımız notunu alıyor, müsteşarı var, bürokratları var. Ha, sizin içinizde cevap verebilecek varsa, buyurun siz de cevap verebilirsiniz, bir sonraki önergede söz alın, hepinizin konuşma hakkı var.
Dolayısıyla, ben şunu söylüyorum: Maksadını aşan bir konuşma olabilir, ona itirazım yok, o zaman bunu hafife alarak, sanki meşruymuş gibi göstermek yerine, aleni olarak söylenmese de en azından "Bunu kastetmedim." denilir, olay kapanır.
Ben hâlâ soruyorum, içinizde Sayın Arınç'ın yaptığı Bursa'daki açılış konuşmasına katılan varsa, ben onun üzerine başka söz alıp başka şeyler söyleyeceğim. Burada çıksın desin ki "Ben katılıyorum." desin o zaman. Okuyun, ben size vereyim fotokopisini, eğer buna bir milletvekili olarak katılıyorsanız o zaman başka şeyler söylemek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.