| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 04.04.2012 |
ADİL KURT (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
16 Mart 1978 günü, yani bundan tam otuz dört yıl on sekiz gün önce, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önüne konulan bir bombanın patlaması sonucu, maalesef 7 üniversite öğrencisi yaşamını yitirmişti, 41 öğrenci de yaralanmıştı. Tabii, zaman içerisinde, geçen otuz dört yıl içerisinde bu konular üzerine konuşulmadık hiçbir şey kalmadı, çok şey konuşuldu. Bu bombanın konuluş amacı, kimler tarafından konulduğu, nasıl korundukları, aslında her şey aşikâr. Burada bunların üzerinde tekrar tekrar durmanın hiçbir anlamı yok çünkü bu konuda bilinmeyen bir şey kalmadı, her şey bilindi. Bombanın konuluşundan tam dokuz gün önce, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bir istihbaratçının rapor sunduğunu ve böyle bir bombanın konulacağına ilişkin herkes her şeyi biliyor, her şey konuşuldu? Tabii ki meydanı bu şekilde boş bırakıp birilerinin istediği şekilde komplolar tezgâhlayarak ülke yönetimine demokrasi dışı yöntemlerle müdahale etmenin kanallarını açma konusunda tartışılmayan, konuşulmayan hiçbir şey kalmadı hemen hemen. Bugün Ankara'da, işte bu tezgâhı oluşturanların, bu komploları oluşturanların davası görülmeye başlandı, 12 Eylül darbecilerinin davası görülmeye başlandı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Tezgâhtar mı onlar?
ADİL KURT (Devamla) - Ama bu darbeyi yapanlar bile? Ki hiç gizli saklısı kalmayan bu davanın sanıkları bugün de mahkemeye getirilmedi. Onlara mazeretler üretilmeye başlandı. Beğenmediğimiz ülkelerde sanıklar sedyeler üzerinde mahkemelere getirildi, Pinochet'in hangi koşullarda getirildiği, yargılandığı belli.Kenan Evren, maalesef, kendisi hakkında açılmış bir dava var, yargılanıyor ama hâlâ imtiyazlı şahıs olma özelliğini koruyor. Daha önce de hatiplerimiz burada ifade ettiler, darbe yapmakla suçlanan, bu ülkenin gençlerinin kanı eline bulaşmış bir insan yargılanmasında eğer ki Cumhurbaşkanı payesi taşıyorsa, bu Meclisin onun Cumhurbaşkanı payesini o davadan önce, mahkemeden önce tartışması gerektiğini ifade ettik. Ama mesele şu: Ülkede, aslında, bu olayları tekil olarak tek tek tartışmak yerine zihniyeti bir bütün olarak tartışmamız gerekiyor.
12 Eylül 1980 öncesinden günümüze kadar bu ülkede neler değişti? Bu ülkede değişen çok şey var, bu ülkenin insanları değişti, bu ülke modernleşti, hiçbir şey otuz dört yıl öncesi gibi değil ama otuz dört yıl öncesi gibi kalan bir şey var, o da zihniyet. Otuz dört yıl önce bu ülkeyi yöneten zihniyet neyse bugün de aynı zihniyet bu ülkeyi yönetiyor, aynı zihniyetle yönetiliyoruz. Kafamızın içini değiştirmek durumundayız, zihniyeti değiştirmek durumundayız, yoksa Kenan Evren'in yargılanıp yargılanmaması çok şey ifade etmeyecek bu ülkede. Bugün de Başbakan bizi suçluyor, diyor ki: "12 Eylül 2010 referandumuna oy vermeyenler hangi yüzle oraya gittiler?" Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisinin, Kürt siyasetinin 12 Eylül referandumuna neden "boykot" dediğini bugüne kadar anlamamışsanız kırk fırın ekmek yeseniz de anlamazsınız. Tekrar tekrar izah etmek durumunda kalmayacağız bununla ilişkili olarak.
Ama bakınız, Obama'nın yanında Kürt sorununun çözümüne ilişkin niyet beyanında bulunan Başbakan bugün bizi vesayet altında kalmakla suçlamış. Sorarım size: Obama'nın yanında kendi ülkesindeki bir sorunun reçetesini açıklamak mı vesayet? Bizim burada her gün, her saat, her konuşmamızda "Gelin, bu sorunu birlikte tartışalım. Muhatap arıyorsanız muhatap ortada. Diyalog istiyorsanız buyurun birlikte tartışalım, konuşalım. Müzakerenin zeminini oluşturalım." diyoruz. Buna rağmen bize uzantı yaftası yapıştırılıyor. Eğer birileri uzantıysa gidip Seul'de konuşma yapan, bu konuda niyet beyanında bulunan bizler değiliz, uzantı da olmadığımız ortada. Bakın, eğer bu sorunların hepsiyle aklıselim yüzleşmek istiyorsak, geçmişin hatalarından ders çıkarmak istiyorsak bugün geçmişi tekrarlamamamız lazım.
Bugün açıklanan KCK iddianamesi. İbret olsun diye, bu Mecliste kayıtlara geçsin diye birkaç cümleyi sizinle paylaşacağım. Bakın, Büşra Ersanlı, Barış ve Demokrasi Partisinin Merkez Yürütme Kurulu üyesi Profesör Doktor Büşra Ersanlı neyle suçlanıyor? Seçimlerde BDP'li bağımsız milletvekillerine seçim çalışması yapmakla suçlanıyor. Gelip AKP'ye ya da CHP'ye ya da MHP'ye çalışacak hâli yoktu ya, mensubu bulunduğu partinin milletvekili adaylarına çalışacak elbette.
Bir örnek daha: Savcıya göre Nuray Mert ile Büşra Ersanlı arasında geçen bir telefon konuşması. Yazar Nuray Mert'i Büşra Ersanlı aramış. Çatışma ortamından yakınıp toplumun savaşa sürüklendiği yönündeki konuşma da iddianamede şöyle yorumlanmış: "Görüşmede, Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçlerinin ülkenin bölünmez bütünlüğü, vatandaşların huzur ve emniyeti için yaptığı yasal savunma mücadelesini savaş gibi nitelediği?"
Devam ediyorum, 2 vatandaş kendi aralarında telefon görüşmesi yapmış, birisi birisinden beyaz renkte MEKAP ayakkabı istemiş. İddianameye geçiş şekline bakın: "Şüphelinin, terör örgütünün dağ kadrosunun kullandığı belli bir marka ayakkabıyı temin etmek için görüşme yaptığı anlaşılmıştır."
Ragıp Zarakolu hakkında, iddianameye geçen ifadeler: BDP'nin siyaset akademisinde yaptığı iki konuşmanın haber metinleri kendisi için suç delili sayılmış ve bundan dolayı kendisine on beş yıl hapis cezası isteniyor.
Daha önce de burada paylaştım, Erzurum KCK davasının iddianamesine bakın, oradan da şöyle bir örnek önünüze koyacağım. O iddianamede de diyor ki: Parti yöneticimiz Hamit Duman, toplantıda, dışarıdaki bir başka parti yöneticisine "Acıktık, gelirken bize dürüm yaptır, getir." ifadesi iddianamede şöyle yorumlanmış: "Sanık Hamit Duman'ın dürüm istemek yoluyla arkadaşından, terör örgütü üyesinden eylemlerde kullanılmak üzere roket mermisi istediği anlaşılmıştır." Daha başka örnekler de verebilirim, tek değil.
Bütün bu örnekleri şunun için veriyorum: Otuz dört yıl on sekiz gün önce Türkiye'yi yöneten zihniyet, mantık, akıl neyse bugün de aynı şeyi yapıyor. Bu mantık değişmeli. Bunun şahıslarla, partilerle, kişilerle alakası yok. Zihniyeti değiştirmezseniz, zihniyetin değişimine müdahale etmezseniz aynı sorunlarla karşı karşıya kalırsınız. On yıl sonra çıkıp "Roboski katliamını yapanlar, Türkiye'de demokratik siyasete müdahale edenlerin, etmek isteyenlerin tezgâhıydı." şeklinde yorumlarla karşılaşırsak hiç şaşmayalım. Allah hepinize uzun ömürler versin, o on yıl sonrasını da göreceğiz inşallah ama gerçekten bu sorunların hepsiyle yüzleşmek istiyorsak biz bu araştırma önergesine destek veriyoruz ama yetmeyeceğini biliyoruz. Daha önce Meclis gündemine geldi; gelin, bütün bu sorunlarla, geçmişle yüzleşmek için, kim ne hata yapmışsa araştırmak üzere bir hakikatleri araştırma komisyonu kuralım ve bir daha bu dosyaları önümüze koymayalım. Evet, kabuk bağlamış yaraları depreştirmeyelim, kaşımayalım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) - ?ama yüzleşmeden de olmaz.
Aleyhte söz aldım ama aleyhte konuşulacak bir şeyi yoktu bu konunun. Lehte olduğumuzu beyan eder, olumlu oy vereceğimizi ifade ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurt.