GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 23 EKİM 2011 TARİHİNDE VAN İLİNİN ERCİŞ İLÇESİ MERKEZ ÜSSÜ OLMAK ÜZERE MEYDANA GELEN DEPREME VE DEPREM BÖLGESİNE YAPILAN HİZMETLERE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:11
Tarih:25.10.2011

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten şehitlerimizin acısını saramadan yine bir derin üzüntü içerisindeyiz. 74 milyonun yüreği aslında o şehitler için atarken bugün de aynı yürekler depremde kaybettiklerimiz için atıyor. Acımız büyük, üzüntümüz tarifsiz. Depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar, herkese geçmiş olsun diliyorum. Cenabıhak bizi daha büyük musibetlerden, afetlerden korusun; niyazım odur.

Tabii tedbir almamız gerekiyor. Her on yılda bir felaketle karşı karşıya kalıyoruz. Gerçekten bir fay hattı Erciş-Van arasında. Evet, kayıplarımız oldu, şu oldu, bu oldu ama bu fay hattından oluşan kayıplar karşısında 74 milyonun yüreğinin orada atmış olması da aslında bu milletin birlik ve bütünlüğünün arasına fay hattı sokmak isteyenlere karşı bu milletin nasıl bir ve bütün olmaya kararlı olduğunu, nasıl beraber ve birlikte geleceğe doğru yürüyeceğini de ifade etmiştir. Bu bakımdan da büyük Türk milletinin bu kadirşinas yaklaşımına, bu millî dayanışmacı ruhuna teşekkür ediyorum. Gerçekten bir taraftan şehitlerimize al bayrağını sallayarak sahip çıkanlar, aynı zamanda buradaki kayıplar karşısında da yardım için her şeyi yapıyorlar. Biz büyük Türk milletiyiz, bu acıları sarmasını biliriz; yeter ki milletimizin arasına fay hattı döşemek isteyenlere izin vermeyelim.

Evet, Marmara depremi gibi önemli bir depremin yaralarını büyük bir bedelle açıkçası sardık. Gerçekten devletimizin bugün bu tip daha küçük depremler karşısında kapasitesinin büyük olduğunu düşünüyoruz, bunları sarabilecek gücü vardır. Tabiatıyla bu çerçevede birtakım dersler alınması gerektiğini hep ifade ediyoruz. Zannederim bu depremde de hepimizin aldığı dersler ve gözlemler vardır. Bu bakımdan biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak dün sabah bölgeye bir heyet hâlinde gittik, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Sadir Durmaz'la, eski Sağlık Bakanımız Sayın Osman Durmuş Bey'le gittik. Buradaki birtakım gözlemlerimizi de paylaşmak istiyoruz. Bunlar alınması gereken derslerdir. Dolayısıyla, bu süreç içerisinde yaptığımız gözlemleri hem Erciş'teki kriz yönetim merkezine hem de Van'daki kriz yönetim merkezine ilettik. Havaalanından itibaren başladığımız gözlemler, Erciş'te, yıkılan, enkaz altında kalanları kurtarma çalışmalarına nezaret etmek, dediğim gibi kriz yönetimini ziyaret etmek, aynı zamanda birtakım köylere giderek, daha sonra Van merkezinde hastanelerde devam etti.

Şunu ifade etmeliyim ki gerçekten bu tip depremler karşısında organizasyonda zaman zaman birtakım koordinasyon eksiklikleri olduğunu mütalaa ettik. Mesela, gider gitmez Zonguldak'tan gelen 40 kişilik bir kurtarma ekibi bizi buldu, "Nereye gideceğiz, nasıl gideceğiz?" diye sorguluyor. Demek ki burada belki de o yoğun trafik içerisinde bu konuda bir koordinasyon eksikliği hissediliyor ama Erciş'e gittiğimiz zaman o süreç içerisinde vatandaşlardan edindiğimiz bilgi? Tabii, arama kurtarma çalışmaları devam etmekle birlikte birtakım binalarda çalışma olmaması açıkçası vatandaşlarımızı? Bu, arama kurtarmada eksiklik olarak mütalaa ediliyor. Dolayısıyla, ne olursa olsun her türlü cana ulaşmak lazım, oradaki insanlar bunu bekliyor, bu bakımdan daha yoğun bir şekilde birtakım çalışmaların yapılması gerektiği kanaatinde. Dolayısıyla, arama kurtarma çalışmaları sırasında gerçekten yirmi dört saat orada çalışan ekipleri gördük. Bu bakımdan kırk iki tane arama kurtarma ekibinin Erciş'e gönderildiği ifade edildi. Yaklaşık seksenin üzerinde tam yıkılmış bina vardı tabii. Bu kadar uzun süreli çalışmalar dikkate alındığı zaman belki de bu arama-kurtarma ekiplerinin daha fazla olması gerekir mi gerekmez mi diye bir sual ortaya çıktı.

Değerli arkadaşlarım, gördüğümüz manzaranın birisi de şudur: Oraya çadır ve yardımlar gelmektedir ama vatandaşlarımız bunların adil bir şekilde dağıtılmadığına ilişkin kanaatlerini ifade etmişlerdir. Gerek Erciş'te? Kriz Yönetim Merkezinde krizin başında bulunan Sayın Valiyi göremedik tabii. Herhâlde Sayın Bakanla dolaşıyordu. Orada Kaymakam vardı, Belediye Başkanı vardı.

Bir vesileyle de şunu ifade edeyim: Kriz yönetim başkanı kriz yönetir, yönetmelidir. Dolayısıyla, burada birtakım insanların gelmesiyle yani onları karşılamak, gitmek filan, bu görevler onların değil. Dolayısıyla, orada kapıda biriken vatandaşların içeriye dertlerini anlatamadığı gibi bir sorunla karşı karşıya kalındı.

Çadır ihtiyacı var, evet. Yani gerçekten bu konuda dağıtılan çadırların yerine ulaşmadığını? Birçok mahallenin ismini verdik. Vanyolu Mahallesi, İlçe Tarım Müdürlüğünün bulunduğu yerdeki mahallede? Buralara hiç gidilmediği ifade edildi. Çadırlar gelmiş muhtarlıklara verilmiş ama muhtarlıklardan sonrası, dağıtım kontrol edilmemiş. Bu konuda bir eksiklik var. Daha sonra Van'daki merkezde konuştuğumuz zaman? Önce vatandaşlara dağıtılmamasına ilişkin bir karar alındığı ifade edilmiş ama sonra da gelen talepler dikkate alındığı zaman aslında bunun yanlış olduğunu, vatandaşlara da verilmesi gerektiğine ilişkin bir kanaat oluşmuş.

Ancak, huzurunuzda bütün bunları ifade ettiğim zaman şunu da belirtmek istiyorum: Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç Bakanlar Kurulu toplantından sonra şunu söylüyor: "Bölgeye 8.964 çadır gönderildi. Bu çadır sayısının yeterli olduğu anlaşılabilir." AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik "Yok canım, çadır yeterli değil." diyor. Yani kriz belki de Türkiye'yi yöneten partinin içerisinde de var. Yani bu tip söylemler birtakım şeylere haklılık kazandırıyor. 8.964 çadır gönderildiği yerde, kriz masasından aldığımız bilgi 4.800 çadırdı. Gece yarısı da biz oradaydık, havaalanındaydık, 530 tane çadır geldi, bu çadırlar yerine ulaşmadı. Burada Hüseyin Çelik Bey diyor ki: "Gedikbulak köyünün nüfusu 2 bine yakın." Doğru, 280 hane. 275 tanesi bitmiş durumda. "30 tane çadır gitti." Hayır, biz dün akşam gittik oraya, bir tane çadır gelmemişti. Yolun üzerinde, kara yolunun üzerinde sağ tarafta hemen, bir tane çadır yok! "30 tane gönderilmiş." diyor, sabah arıyoruz, 3 tane çadır var, 5 tane de katalitik gelmiş. Dolayısıyla bu konularda zannederim bu yardımların ve çadır meselesinin çözülmesi gerekiyor.

Arama kurtarma gerçekten çok gurur verici. Türkiye'nin her yerinden, Muş'tan, Şanlıurfa'dan, Ankara'dan, Yalova'dan, Gölcük'ten? Jandarmanın kurtarma ekipleri gerçekten önemli bir kapasiteye ulaşmış 1999 depreminden sonra. Özellikle jandarmanın verdiği o arama kurtarma çalışmaları gerçekten çok profesyonelce. Yani gurur kaynağı olduğu açık. Orada jandarmanın, askerimizin, polisimizin nasıl göğsünü siper ettiğini gururla gördük. Dolayısıyla bu bakımdan onların çalışmalarını desteklemek gerekiyor.

Bütün bu yardımların koordine edilmesi konusunda biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak hemen tabii yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız koordinatörlüğünde belediyelerden birtakım yardımlar organize edildi.Ahlat'tan, öncelikle yakın bir yerden 10 bin tane battaniye, 2 kamyon çadır, işte 3 kamyon ihtiyaç malzemesi, 3 tane iş makinesi, yine Manisa'dan, Isparta'dan, Gümüşhane'den, Tarsus'tan -Tarsus'un "Bir battaniye de sen ol" kampanyası- Gölcük'ten filan, Gölbaşı'ndan yardımlar geliyor.

Tabii, biz burada şunu ifade ediyoruz: Değerli arkadaşlarım, bu, milletimizin her ferdine yardımdır. Dolayısıyla bu, partilerin yardımı olamaz, siyasi değerlendirmemek lazım yardımları. Dolayısıyla siyasileştirmemek de lazım. Orada ihtiyaç olan yere ulaştırılmasını temin etmek, zemininde de ihtiyaç sahibi kimse ona gitmesi lazım. Bu hepimizin kapasitesi, hepimizin meselesi. Yok "Şurası şu belediyeler, şu partili belediye değil, şura şu partili belediyeler?" yerine bu konuda hepimizin, hep beraber birlikte yardımlarını yerine ulaştırmayı birinci öncelikli vazife görmemiz lazım. Bu tip yardımları bile eğer siyasileştirirsek ya da yardım dağıtırken bile insanları farklı ayrımcılığa tabi tutarsak zannederim en başta yaralayacağımız husus, bu milletin millî dayanışmacı ruhudur, bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bizim yardımlarımız şu anda yerine ulaşmakta. Kriz yönetim merkezinin belirlediği yerlere bu yardımlar ulaştırılacaktır, öyle de dağıtılacaktır.

Bu çerçevede birkaç konuyu dile getirmek istiyorum: Bir, Mevlânâ evleri? "Pakistan'a Mevlânâ evleri yapılıyor." derken burada nerede bu Mevlânâ evleri, doğrusu bilmiyoruz. Oradaki bulunan kamu görevlilerinin tayini meselesi.Evleri filan yıkılmış. Bu, tayin meselesi yapılması lazım. Esnafın iş yeri, her şeyi gitmiş, sigortası yok ne olacak? Bunu çözmek gerekiyor. Eve dönüşümü temin için muhakkak hasar tespitlerini yaparak ivedilikle hasarı olmayan yerlere vatandaşın girişini temin etmek lazım. 100 kişilik bir hasar tespiti yeterli değil. 1999 depreminde 2 milyon ev hasar tespiti yapılmıştı.

Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) - ?Deprem Araştırma Komisyonunun bir raporunu geçen dönem kabul etti. Şimdi, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Sayın Başkanım, bu rapor oradaysa, bu Meclis neler yapılması gerektiğini kararlaştırmışsa, lütfen, bir komisyon vasıtasıyla neler yapıldı neler yapılmadı, eksiklikler nelerdir? Bununla ilgili yeniden bir revize etmek suretiyle yapılan ve yapılamayanları değerlendirerek Meclis araştırma komisyonu raporlarının rafta kalmamasını temin etmemiz lazım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Vural.

OKTAY VURAL (Devamla) - Bu bakımdan, ben, tekrar başımız sağ olsun. Devletimizin gücü ve kapasitesinin bu yarayı sarabilecek güçte olduğuna inanıyoruz ve saracağımıza da inanıyorum.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)