GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.04.2012

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerinde tutulmaları nedeniyle, tutuklu ve hükümlülerin ve ailelerinin yaşadığı maddi manevi zorlukların tespit edilerek, yaşanacak sorunların ortadan kaldırılması için bu doğrultuda alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması için söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'deki cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sayısı her geçen gün artarken, sekiz yıl zarfında, cezaevlerinde bulunan tutuklu sayısı 2 katına çıkmış bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı verilerine göre cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısının 130 bini bulması, insan hakları örgütlerini ve birçok kesimi kaygılandırmaya başlamıştır. Yine Adalet Bakanlığı verilerine göre, bu tutuklulardan yaklaşık 6 bininin siyasi tutuklu olduğu kaydedilmiştir.

Cezaevlerinde kapasite sorunu başlı başına bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Basına yansıdığı gibi, birçok cezaevinde tutsaklar yemekhane olarak kullanılan bölümlere dahi yer yatakları sermek zorunda kalmaktadırlar. Birçok cezaevinde tutsakların vardiyalı uyuduğu belirtilmektedir. Hâlen 2 vekilimizin tutuklu bulunduğu Mardin Kapalı Cezaevi 320 kişi kapasiteli olmasına rağmen mahkûm sayısı 900'e dayanmış bulunmaktadır.

Keyfî uygulamaların da arttığı cezaevlerinde hücre cezaları, disiplin soruşturmaları, görüş yasağı, etkinliklerden yararlanmama gibi uygulamalar da eklenince, zaten çekilmez olan cezaevleri tam bir işkencehaneye dönüşmüştür.

Ayrıca cezaevlerinde tecridin sebep olduğu hastalıklar mevcuttur. Tutsaklar üzerinde yapılan incelemelerde işitsel ve görsel halüsinasyonlar, viral enfeksiyon artışı, kulak çınlaması, sinirsel tipte ağırlık, görme ve işitme bozuklukları, tümör büyüme hızının artışı, amenore sendromları, uyku bozuklukları, konsantrasyon bozuklukları, ruhsal çöküntü ve ilişki kurma korkusu, depresyon, kilo kaybı, yönelim olanağının yitimi, düşünce yeteneğinin gerilemesi, erken menopoz, organ dengelerinin bozulması, agresif ve saldırgan davranış, kaygı, korku, duyarlılık ve uyarı açlığı gibi tedavisi oldukça zor hastalıklara rastlanmaktadır.

Şu anda yüzlerce tutuklu ölümcül hastalıklarla boğuşmaktadır. Mesane kanseri olan Taylan Çintay ve Erol Zavar, kemik kanseri olan Halil Güneş, gırtlak kanseri olan Mehmet Aras, Wernicke korsakoff hastası Hatice Polat, kalp hastası Fatma Tokmak bu mahkûmlardan sadece birkaçıdır.

İnsan Hakları Derneğinin en son yayınladığı 2009 Cezaevleri İhlal Raporu'na göre, 2009 yılı içinde 24 kişi yaşamını yitirirken, 49 kişinin ise ağır hastalıklardan dolayı ölüm sınırında olduğu ve serbest bırakılmaları gerektiği kaydedilmiştir.

Cezaevleri sorununun en fazla yaşandığı yerlerden biri de Adana. Maksimum 368 kapasitesi olan Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevinde yaklaşık 450 hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır. Gardiyanlar tarafından zorla İstiklal Marşı okutulup, "rahat, hazır ol" yaptırıldığı ve kıpırdayanların dövüldüğü, çocukların ilk girişte, askerler ve gardiyanlar tarafından hortumla dövüldüğü cezaevinde 6 kişilik yatakta toplam 13 kişinin yatmak zorunda kaldığı belirtiliyor. En son Pozantı Cezaevinde çocukların başına gelenler, Elbistan'da kadın tutukluların yaşadıkları sorunlar hepimizin malumudur.

Tutuklu ve hükümlü yakınları da cezaevi ziyaretlerinde birçok sıkıntıyla karşılaşmaktadırlar. Mahkûmları ziyaret etmek için yüzlerce kilometre yol tepmek zorunda kalmaktadırlar. Muş'ta oturan bir aile, cezaevindeki oğlunu ya da kızını görmek, ziyaret etmek için, örneğin Tekirdağ'a gitmek zorunda kalmaktadır. Ailelerin geçim zorluğu düşünüldüğünde bunun ne kadar acı verici olduğunu bilmek zor olmasa gerek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Avukatlar Günü. Bir hukukçu olarak bütün meslektaşlarımın Dünya Avukatlar Günü'nü kutluyor, meslek yaşamlarında kendilerine başarılar diliyorum.

Avukatlık mesleği çileli bir meslektir. Savunma makamı olarak adliyelerde insanların hakkını, hukukunu arayan avukatların ülkemizdeki durumu maalesef içler acısıdır. Siyasi davalarda müdafilik yapmakta olan avukatlar, müvekkillerinin kimliği, davanın niteliğinden ötürü potansiyel suçlu muamelesi görmektedir.

Özel yetkili mahkemelerce hiçbir somut inceleme yapılmadan, neredeyse rutin hâline getirilen kararlarla avukatların dosya bilgilerini terör örgütlerine iletebileceği gerekçe gösterilerek kısıtlılık kararları verilmektedir. Kısıtlılık kararları nedeniyle soruşturma aşamasında avukatın müvekkiline hukuki yardım sunması imkânsız hâle gelmektedir ancak avukat ile hakkında soruşturma açılan kişiden gizlenen bilgi ve belgeler, her nasılsa kimi gazetelere servis edilmekte, basın yoluyla masumiyet karinesi ihlal edilerek kişiler kamuoyu önünde soruşturmanın gizliliği ihlal edilerek suçlanmaktadır. Savcılar soruşturmanın gizliliğini ihlal eden personel hakkında soruşturma açmakta isteksiz davranmaktadır.

Avukatlık Kanunu, Birleşmiş Milletler Havana Kuralları, Avrupa Birliği Avukatlık Prensipleri, Avrupa Konseyi Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Numaralı Tavsiye Kararı ve diğer uluslararası belgelere aykırı olarak avukatın özgürlüğü ihlal edilmekte, gözaltına alınmakta ve hatta tutuklanmaktadır.

Diyarbakır İnsan Hakları Derneği Başkanı avukat Muharrem Erbey ve Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yapan çeşitli barolara mensup 37 avukat tutuklanmıştır.

Bir yandan 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasıyla övünülürken, bir yandan 12 Eylül darbe koşullarında dahi görülmedik şekilde savunma hakkının ve avukatlık mesleğinin bu derece hırpalanması kabul edilebilir bir durum olamaz.

Özel yetkili mahkemelerin ve özel çifte hukukun ortadan kaldırılması gerekir. Demokratik devletler güvenlikçi uygulamalara değil, özgürlüklere itibar eden devletlerdir, ancak avukatlık mesleğine ilişkin güvenceler bir an önce hayata geçirilmeli ve özel yetkili mahkemelerin savunma hakkına, avukata bu kadar kolay dokunması ve aylarca tutuklu kalması ortadan kaldırılmalıdır.

Bir süre önce MİT Başkanı için getirilen soruşturma izni güvencesi, avukatlar için özellikle sağlanmalı ve bağımsızlığın güvencesi olarak savunma örgütü olan baroların izni olmadan hiçbir avukat hakkında soruşturma açılamamalı ve ağır cezalık işlerde suçüstü hâli dışında hiçbir avukatın tutuklanamayacağına ilişkin yasal düzenleme derhâl yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; unutulmamalıdır ki demokrasi ve özgürlük mücadelesinde avukatlık mesleğinin önemi büyüktür, ancak avukatlık mesleği ve savunmanın sorunları gerektiği oranda önemsenmemektedir. Avukatlık hakları yasalarda ve kâğıt üzerinde ne kadar iyi düzenlenmiş olursa olsun, bugün itibarıyla baktığımızda avukatlık faaliyetinin yürütülmesindeki aşırı zorluklar ve olumsuzluklar, sonuç olarak doğrudan doğruya yargılama faaliyetinin kalitesini etkilemektedir, çünkü avukatlar yargılama faaliyetinin doğrudan kurucu unsurudurlar.

Şu gerçeği görmek gerekiyor: Dünyada savunma mesleği ve savunma hakkı gelişmemiş fakat buna rağmen yargılama faaliyetinin kalitesinin gelişmiş olduğu bir örnek gösterilemez.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek ifade etmek isterim ki, avukatlık mesleği kan kaybetmektedir. Mesleğin itibarı ve öneminin korunması için gerekli adımların atılması gerekmektedir. Savunma makamının güçlü olması, kaliteli ve bağımsız bir yargı olduğu anlamına gelir.

Bu vesileyle, tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dora.