| Konu: | ÇEK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 26.01.2012 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, çok tartışılan bir kanun tasarısı ama şimdi ben, bazı gerekçelere bakınca, kanunun gerekçelerine bakınca ve az önce burada iktidar partisinden arkadaşlarımın söylediklerine bakınca açıkçası şaşırıyorum. Yani adliyelerin iş yükü artmış, öncelikle bunu diyorlar. "Adliyelerin iş yükü azalsın." Adliyelerin iş yükünü azaltmak sadece Çek Kanunu'nu değiştirmekle mi olur? Yani bir sürü? Yük deyince sadece dosya sayısı mı anlaşılır? Yani ne bileyim, sözde Ergenekon dediniz, Balyoz dediniz, bir sürü davalar var, binlerce sayfa iddianameler var mesela. Bence önce bunları düzenlemekle başlasanız iş yükü düşer.
İkincisi: Bir sürü rakam veriyorlar. Burada birisi diyor ki: "Efendim, resmî rakam, yalan değil." Öbürü "Doğru, vallahi doğru söylüyoruz." Diğeri bir şey söylüyor.
Şimdi, ben anlamadım, "2003'te yapılan düzenleme" diyorlar, "2009'da yapılan düzenleme" diyorlar. Kim iktidardaydı? Efendim, aceleymiş. Peki, ne oldu? Yani bu mağduriyeti kim yarattı? Alacaklıları kim mağdur etti? Çek borçlularını kim mağdur etti? Ödeyemeyenleri kim mağdur etti? Ben gerçekten merak ediyorum. Şimdi, böyle biraz garip geliyor. Sanki böyle aceleyle bir sorunu çözüyoruz, bekleyen toplumsal bir sorun var. Sorun ne zaman çıktı, yeni mi çıktı? Yani bugünün meselesi olarak mı çıktı, ani bir şey mi çıktı? Burada bir belirsizlik var.
Değerli arkadaşlarım, evet, bir tarafta çekini ödeyemeyenler var, mağdur, hapse girenler var, mahkemesi devam edenler var -sayısı bizi ilgilendirmiyor, ister şuymuş, hükümlüymüş, tutukluymuş, var, rakamlar verilmiş- yüz binlerce insan mağdur. Sayın Bakanın tabiriyle de "Eğer bu düzenleme olmazsa 100 bin kişi hapse girebilir." diyor, bilmiyoruz ne kadar doğruysa.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kadar insan ne zaman davalık oldu yani hepsi bir yılda mı oldu? Hepsi 2002'den önce mi oldu? Yani dokuz on yıldır bunun çözülmesiyle ilgili ne yaptık? Yani ben anlayamıyorum. Demin Sayın Yılmaz Tunç dedi ki: "O zaman Risk Merkezi yoktu 2009'da olduğunda." E, şimdi soruyorum, Sayın Bakan diyor ki: Risk Merkezi? Ben de bilerek soruyorum Sayın Bakanım. O Torba Kanun tartışılırken ben de oradaydım. Bir Merkez Bankacı olarak Risk Merkezinin nerede olduğunu biliyorum ama basına yansıyan şeyler var, beş altı ayrı kaynaktan baktım, hepsinde "TOBB bünyesindeki Risk Takip Merkezi" diyor. Şimdi, ya Sayın Bakan okurken farklı bir şey söyledi ya arkadaşlarımız TBB'yi yani Türkiye Bankalar Birliğini TOBB yani Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak okudular. Başka bir şey yok. Burada bir garabet var. Ya o anda Sayın Bakanın dil sürçmesi oldu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sehven olabilir.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onun için, kendisi burada olmadığı için, Sayın Bozdağ şimdi orada, bir şey demiyorum. Soruyu bilerek sordum. E, Sayın Tunç da dedi ki: "Efendim, Risk Merkezi olmadığı için." Şimdi niye çıkarıyorsunuz, Risk Merkezi daha kurulmadı? Ben otururken baktım, "Bakın, elinizde bilgisayar var." dedi. Rakamlar vardı ama, bütün Bankalar Birliğinin, Merkez Bankasının, BDDK'nın düzenlemelerine baktım, henüz bununla ilgili bir şey Resmî Gazete'de zaten yayınlanmamış. Risk Merkezi gene yok, şimdi niye çıkarıyorsunuz bu kanunu?
Tamam, kurulacak ama, "kurulacak" dediğimizden beri bir yıl geçti. Torba Kanun, geçen sene, seçime gitmeden önce burada çıkardığımız son kanunlardı. 6111'i siz de söylediniz, 149, 150'nci maddelerinde düzenlemesi var.
Peki, şimdi, şunu söylemeye çalışıyorum değerli arkadaşlarım: Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti kafası karışık bir şekilde o anda gündeme ne gelirse, birileri getiriyor, "Efendim, bu kanunu çıkaracağız." E, çıkarıyorsunuz, alelacele getirdiğiniz için de ertesi sefer yine düzeltmeyle geliyorsunuz. Burada bir kafa karışıklığı var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada, tamam, çek bir ödeme aracıdır, bunlar ödenmediği zaman da bazı müeyyideler getiriliyor, hapis cezasını kaldıralım, para cezası verelim. Peki, öbür taraftan, çekini tahsil edemeyenler ne olacak? Bir denge gözetmek lazım, yani adaletli olmanın temeli bu.
Çek bir ödeme aracı. Peki, bunun güvencesi kalkarsa, bankalara koyduğumuz güvence, teminat kısmı eğer yeterli düzeyde olmaz ise, bu ekonominin dönüşü nasıl olacak? Bunları nasıl yapacağız? Yani bu sefer başka teminatlar istemeye başlayacaklar.
Zaten şu anda sıkıntıda olan vatandaşlar için, "Kredi alalım." diyor, bankaya gidiyor, "Efendim, Hükûmet şu kolaylığı çıkardı. Şunu da isteriz, bunu da isteriz." Adamın zaten teminatı olsa gidip normal bankadan alacak, Kredi Garanti Kurumuna falan niye başvursun? Ama gidiyor, "Gayrimenkul teminatı isterim." diyor. E, şimdi, bunun da eğer dengesini gözetemezsek, yarın hiç kimse çekle alışveriş yapmayacak.
Tamam, "Çek vadeli bir ödeme aracı değildir." dedik, çek senet gibi değildir, görüldüğünde ödenir. Bize öğretilen bu ama bunun dengesini iyi kurmak lazım, teminat miktarını da caydırıcı bir şekilde koymak, bankaların da sorumluluğunu buna göre ayarlamak lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu iş yükünün dışında diğer bazı sorunlar da var. Az önce rakamlardan bahsetti iktidar temsilcisi arkadaşım Yılmaz Bey, herhâlde salonda göremedim, burada da arkadaşlarımıza "doğrudur, yalandır" dedi. Ben size rakamları okuyayım, Merkez Bankasının rakamları, zaten, bakmadan, bizde var. Nereden nereye geldiğine bakalım. Sadece dava sayısını söyleyerek vatandaşları yanıltmayın. Eğer adam davadan bir sonuç alamıyorsa niye mahkeme masrafına girsin, niye dosya masrafına girsin? Zaten mahkemeden tahsilat yapamıyorsa bu davayı açmanın bir anlamı yok.
Şimdi ben size okuyayım, eğer bir tek kelimesi yanlışsa? Orada, Merkez Bankasından arkadaşımız da var. Sayın Bakan bize son seneninkini söyledi, sağ olsun, 594 bin küsur diye. Ben size okuyorum: 2002, karşılıksız çek miktarı 742.968, gidiyor, 831 bin, 893 bin, 1 milyon 6 bin, 1 milyon 144 bin, 1 milyon 324 bin diye devam ediyor. En son, krizin zirvesinde 1 milyon 900 küsur bin yani son yılda biraz da ekonomik daralmayla beraber? Zaten çeklerde de belli şey var, biliyorsunuz, artık insanlar onun teminatını alıp tahsilatını yapamadığı zaman artık çek kullanmanın da bir anlamı kalmadı, herkes dört beş tane kredi kartı alıyor, kredi kartı çekiyor. Bu sefer, kredi kartları ödenemez hâle geliyor. Şirketler üzerinde de kredi kartları var biliyorsunuz.
Bir de bunun miktarı ne? Yani dava sayısı ayrı, çekin sayısı ayrı, bir de burada ne kadarlık bir çek miktarı dönüyor? Toplam miktar nedir? Sayın Babacan bir yuvarlak rakam vermiş ama o da bilgi değil, tahminle ilgili bir şey. Bu çeklerin toplam rakamlarına baktığımız zaman ne katar tutuyor? Ekonominin ne kadarını döndürememişiz?
Peki, aynı şekilde senetlere bakıyoruz. Yine aynı şekilde, Merkez Bankası verilerini veriyorum değerli arkadaşlar: 2002'de 499 bin iken 2008'de 1.500; 2009'da 1.600; 2010'da 1.100; böyle gidiyor. Yani, son yılda birazcık düşüyor olmasını siz düşüş diye görüyorsanız, ben geldiği yeri söylüyorum: Bin mislinden fazla artmış bunlar, bin misli. Haa, şimdi bin mislinden 900 misline düştü diye eğer başarı diye söylüyorsanız başka söyleyecek bir şeyimiz yok.
Vatandaşları, öncelikle, tabii ki, hapis cezasından kurtarmak önemli ama önce bu çek borcunu, senet borcunu, kredi borcunu, kredi kartı borcunu ödeyebilir hâle getirmek, ekonomik sistemi buna göre düzenlemek, üretim, yatırım yapan bir ekonomik model ortaya koymak gerekiyor. Siz, üretim yapmadan tüketim yapan bir ekonomik modeli eğer desteklerseniz, ee ne yapacak? Üretmeden tüketmenin bir sınırı var; ya kredi kartına başvuracak ya çekini ödeyemeyecek veya bir yerden alıp ötekini yatıracak veya senedi protesto olacak. Bütün mesele, sadece olduktan sonra önlem almak değil, aynı zamanda bunların olmamasını sağlamak. Yani vatandaşın ödeme gücünü artırmak, esnafın, tüccarın, sanayicinin ödeme gücünü artırmak burada asıl sorun. Eğer bunları yapamıyorsak, burada yapacağımız düzenlemeler iş olduktan sonra alınan önlemler ve hasarın aza indirilmesiyle ilgili olacaktır.
Onun için, biz, gelin bu düzenlemelerin yanı sıra "Bunların borcunu ödeyebileceği, çeklerini, senetlerini ödeyebileceği, ekonominin döneceği, küçük esnafın, KOBİ'lerin, sanatkârların borcunu ödeyebileceği bir ekonomik sistem getirelim." diyoruz. Dışarıya bağımlı, ithalata bağımlı olmayan, üretimi, yatırımı önceleyen, sizin de hep söyleyip ama yapamadığınız bölgesel teşviki hayata geçiren, sektörel teşviki hayata geçiren bir model ortaya koyalım. O zaman göreceksiniz, mahkeme sayılarını vermenize gerek kalmayacak. Ürettikten sonra, yatırım yaptıktan sonra zaten herkes çekini de ödeyecek, senedini de ödeyecek ama her ekonomide olduğu kadar minimum düzeyde tabii ki, ödeyemeyen olacak, kötü niyetliler olacak. Onları da yapacağımız düzenlemelerle hep beraber burada ayıklayacağız; ceza çekmesi gerekenler çekecek.
Onun için, burada çok büyük bir şey yapıyormuş gibi, senelerin biriken sorununu dokuz yıldır tek başına iktidarken çözmeyip, sanki bugün acil bir şey çözüyormuş gibi vatandaşı oyalamayalım.
Sayın Bakanım, hem çek mağdurlarını hem alacaklarını alamayanları gözetecek adil düzenlemeler yapalım. Onun için, teminat miktarlarını da, ilgili maddeleri de -Arkadaşlarımızın muhalefet şerhleri var, muhalefet partisi temsilcilerinin- bunları da dikkate alarak düzenleyelim. Yoksa söylenmeye, havanda su dövmeye devam ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onun için hepinize teşekkür ediyor, bu önerileri dikkate alarak daha adil bir tasarı hâline getirmenizi tavsiye ediyorum.
Saygılar sunarım.(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.